(SÖYLEŞİ) Ümit Bayrak: “Ekim devrimcilerinin talebi barış ve ekmekti. Bu bugün de böyle”

0
269

Odak Dergisi ülkemizde ve dünyada yaşanan gelişmeleri Türkiye ve dünya devrimci hareketi açısından anlamaya çalışıyor. Değişik konu başlıklarından oluşan söyleşilerimizde sosyalist örgütlerden ve kişilerden aldığımız görüşler ile ortak bir eleştirel düşünceye varmayı umuyoruz. Dizimizin bu konusu ise dünyada yükselen savaş tehdidi ve bu savaş tehdidine karşı geliştirilebilecek “Anti-Emperyalist Barış Hareketi İhtiyacı” olacak. Sorularımızı bu sefer de Ümit Bayrak’a yönelttik. Aşağıda cevaplarını yayınlıyoruz. İyi okumalar dileriz…

ODAK: Emperyalizm savaşları hangi amaçlarla, nerelerde ve nasıl kışkırtıyor?

Ümit Bayrak: Emperyalizm, sömürgecilikten devraldığı hegemonyayı ekonomik, siyasi, kültürel ve askeri sistemlerle sürdürüyor. Bütün bir 20. yüzyıl buna tanıklık etti. Pazar alanlarını genişletmeye ve paylaşıma yönelik rekabete dayalı nedenlerle çıkarılan dünya savaşları ve sonrasındaki işgaller, bölgesel çatışmaların ve iç savaşların kışkırtılması, darbeler, suikastlar, ablukalar. Bütün bunlar soğukkanlılıkla hazırlanmış planlar dahilinde sakınımsızca hayata geçirildi. Bu kan üzerine kurulu askeri şiddete dayalı hegemonya çok yoğun ideolojik ve kültürel manipülasyonlar ve tuzaklarla desteklendi. Halklar birbirine kırdırıldı.

Sonuçta dünyanın en ücra köşelerine ulaşmış yoğun bir sömürü hakimiyeti ve artık en önemli çelişkilerden biri haline gelmiş doğa yıkımı ve talanı günümüzde bu sistemin insanlığa sunduğu “gerçekler” olmuştur.

Gerçek anlamda insanlığın temsilcileri olan ve dünyanın büyük çoğunluğunu oluşturan ezilen halklar, işçiler, emekçiler, kadınlar ve aydınların karşı çıkışı ile yarattıkları ise gene bu dünya sistemi tarafından her türlü saldırı ile etkisizleştirilmeye çalışılmıştır.

Buna rağmen bu soylu karşı çıkış, Ekim Devrimi ile taçlandırdığı “savaşa hayır” şiarını tüm dünya halkları için umut ışığı olacak şekilde insanlığın ortak değeri haline getirmiştir.

Barış insanlığın geleceği için vazgeçilmez bir değerdir. Ancak emperyalizm, bütün bu açığa çıkmışlığına karşın savaşı çeşitli kisveler altında dünya genelinde sürdürmeye, kışkırtmaya günümüzde de bütün hızıyla devam etmektedir.

Dünya genelinde yaşanan onca açlık ve yoksulluğa karşın kaynakların önemli bir bölümü hala silahlanmaya ayrılmaktadır. Silah endüstrisi teknolojik gelişmelerle desteklenerek yaygınlığını ve etkisini artırmaktadır. Nükleer tehdit halen yaşamsal gerçekliğimizdir.

Sözüm ona hür dünyanın güvenliği için bir soğuk savaş örgütü olarak oluşturulan NATO varlığını sürdürmekte ve hatta pekiştirmektedir.

Günümüzde savaşlar bu yönüyle esas olarak kışkırtmalara dayanmakta ve bölgesel istikrarsızlıklar yaratma ve zayıf düşürmelerin aracı olarak kullanılmaktadır.

Yoğun bir ideolojik saldırı, bu gerçeklerin üzerinin örtülmesinde başarı sağlamaktadır. Bir milyondan fazla insanın ölümüne yol açmış Irak işgali hepimizin gözü önünde söylenen açık yalanlar ile gerçekleştirilmiştir. Kinin ile götürülen medeniyetin yerini “demokrasi havariliği” almıştır.

Bu cilalanmış imaj çalışmaları ile emperyalizm savaş ve işgalleri dünya halkları gözünde meşru kalmaya gayret göstermektedir. Yugoslavya’nın kanlı parçalanmasında, Libya’da, Suriye’de Filistin’de yaşananlar aynı oyunun bir parçasıdır.

Küba, Venezuella, Çin ve Kuzey Kore bu saldırganlığın hedef tahtasındadırlar, uygulanan ekonomik ambargolarla gün günden daha büyük zorluklar ile karşılaşmaktadırlar.

Doymak bilmez bir egemenlik ve kar hırsı ile insanlığa ve doğaya karşı işlenen bu suçlar gezegenimizi felaketten felakete sürüklemektedir.

Ulusal ya da bölgesel anlamda gerçekleşecek kısa vadeli hiçbir çıkar bu gerçeğin önüne geçemez. Bu çıkarlar gözetilerek emperyalizm karşısında ikincilleştirici bir pozisyon almak onun suçlarına ortak olmak demektir.

ODAK: Ukrayna ve Ortadoğu’daki savaşlar dünyayı nasıl etkiliyor?

Ümit Bayrak: Orta Doğu emperyalizmin uzun zamandır at oynattığı bir coğrafya. Bunun bölgesel yeraltı zenginliklerine sahip olunması gibi jeopolitik nedenlerle açıklanması liberallerce küçük görülmekte ve göz ardı edilmeye çalışılmaktadır.

Ancak gerçek çoğu zaman elle tutulacak kadar çıplak olabilmektedir. Siyasal İslam, emperyalizmin kontrollü ve planlı çabaları ile bölgede etkinlik kazanmış ve yaratılmış düşman rolünü üstlenmiştir. Bu durum bölge halklarının mezhepçilik güdülerek bölünmesine ve dünya genelinde şeytanlaştırılmalarına yönelik bir planın parçasıdır.

Emperyalizmin bölgeye Siyonizm eliyle ektiği tohumlar daha uzun bir süre tüm dünyayı huzursuz etmeye devam edecektir.

Rusya’nın bölgede tarihsel olarak sahip olduğu etki yine bu dönemde yok edilmeye çalışılmaktadır. Büyük doğal zenginlikleri ve geniş toprakları ile Rusya emperyalizmin yeni savaş alanıdır.

NATO, Ukrayna aracılığıyla Rusya’yı köşeye sıkıştırmaya çalışmaktadır. Minsk Anlaşması tanınmayarak Donetsk ve Lugansk bölge halkının iradesi şiddetle boğmaya çalışılmıştır. Bu nedenle gösterilmeye çalışıldığı gibi bir Rus saldırganlığı ve işgali söz konusu değildir. Bıkmadan usanmadan tekrar edilen yalan ve manipülasyonlar emperyalist propagandanın temel taşlarıdır.

ODAK: Emperyalist saldırganlık karşısında ülkemiz emekçileri, halkımız ve ezilen insanlık lehine barışı nasıl savunabiliriz?

Ümit Bayrak: Bunun için öncelikle zihnimizin net olması ve etkilerden arınmış olmamız gerekir. Emperyalist dünya sistemi içinde bize biçilen rol emek yoğun bazı sektörlerde entegre bir faaliyet sürdürmek ve en önemli ihraç malımız olarak ordumuzun varlığını korumaktır.

Bu ancak şahit olduğumuz üzere yoğun bir sömürü, eşitsizlik ve baskı şartlarında gerçekleştirilebilir. Dolayısıyla bize düşen görev öncelikle bu zinciri parçalamaktır.

Emperyalizmin içsel bir olgu olduğu şartlarda kapitalizme karşı sürdürülen her türlü emek, demokrasi ve özgürlük mücadelesi nesnel olarak emperyalizme ve onun savaş politikalarına üretilen karşıtlıktır. Sosyalistler olarak bizim görevimiz de emperyalizm ve işbirlikçilerine karşı emekçi sınıfların düzenle çelişkilerinden doğacak mücadeleyi desteklemek, geliştirmek ve yaygınlaştırmaktır.

Bu mücadelenin aynı zamanda barışın mücadelesi olduğunu geniş kitlelerin kavramasına katalizör olmaktır.

Ülkemizde bu yönde, tarihsel olarak köklü bir geleneğimiz ve bu geleneğin yarattığı etkimiz vardır. Bu etkiyi ulusalcı, şoven yaklaşımlardan da liberal aşındırmalardan da uzak tutarak güçlenlendirmeliyiz. Savaş karşıtlığı boş söylemlerle değil ülkelerdeki sol-sosyalist mücadelenin güçlenmesi ve enternasyonalist dayanışma ile yükseltilebilir.

Ekim devrimcilerinin talebi barış ve ekmekti. Bu bugün de böyle.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.