6 Mayıs’ın yıldönümünde İbrahim Çenet ile söyleştik

0
1144

Mahirler ve Cihanlar, Denizlerin idamını engellemek için eyleme girdikleri Kızıldere’de yaşamlarını yitirdiler. THKP-C savaşçısı İbrahim Çenet “Kızıldere son değil!” diyen devrimcilerden biridir. O, Denizlerin idamının ardından girişilen bir protesto eyleminde kaza sonucu iki kolunu ve bir bacağını kaybetti.

İbrahim Çenet 1965’ten beri sol-sosyalist hareketin içerisinde tanımış bir devrimcidir. İlerici bir aileden geliyor. 1949 Osmaniye doğumludur ve 1968 kuşağı devrimcilerindendir. Hukuk Fakültesi’nde Deniz Gezmiş’in sınıf arkadaşıdır. Yılmaz Güney ile hapis yatmıştır. 1970’de THKP-C’nin kurulmasıyla ve özellikle 1971 darbesi dönemi ve 1974-80 arasında Türkiye solunda etkili olan İbrahim Çenet mücadelenin çeşitli alanlarında yer aldı. 1980 darbesi karşısında direndi. Devrimin bir neferi olarak çalıştı. Fiziki koşullarına karşın dağlarda bile bulundu. Yaşadığı hapislikler mücadeleyle devam etti. 1990’da yurt dışına çıktı ve 1998’de yurda dönebildi. Hali hazırda politika, halkbilim, kültür ve sanat çalışmaları içinde aktiftir. Çenet, aynı zamanda bir köyde oturmaktadır ve “organik” adı verilen bir üretim ve yaşamın içindedir. (Bakınız: Yiğit Çukurovalı İbrahim Çenet ve Deniz, Mahir ve İbrahim’i göğsümde taşıyorum)

Odak Dergisi: Devrimci harekete nasıl katıldınız?

İbrahim Çenet: Ben Çukurovalıyım Amanos dağlarından. Osmaniyeliyim. Ulaşlı adlı köklü bir Türk boyundan. Ulaşlılar tarih boyunca Osmanlılarla özgürlükleri, özgünlükleri için savaşmışlardır.

1918 yılı ile Fransızların Güney Türkiye’yi işgalleriyle beraber örgütlenip ilk örgütlü savaşa başlamışlar. Demek istiyorum ki ailem bu direnişlerin hep odağında olmuştur. Cumhuriyet döneminde geniş ailem, babam, abim vb. hep bölgede CHP’nin yöneticileri olmuşlardır.

Benim sosyalist hareketle tanışmama geleyim. 1965 yılında İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde okuyan köylüm, akrabam Mustafa Özgül vardı. O, 1965 yılında Türkiye İşçi Partisiyle (TİP) çalışıyordu. Dolayısıyla Mustafa Özgül TİP’in bildiri, broşürlerini getiriyordu. Ayrıca 1965’te Osmaniye’ye TİP’in şubesini açtılar. Ben de bu partinin toplantılarına katılmaya başladım. Ayrıca 1965’te vekil seçimlerinde Yaşar Kemal Adana’dan TİP milletvekilli adayı oldu. Ve o zaman Osmaniye Adana’nın en büyük ilçesiydi. Böyle olunca TİP vekil adayı Yaşar Kemal Osmaniye’ye de gelip konuşmalar yaptı. Ki bilinir, Yaşar Kemal Osmaniyelidir. Yani Mustafa Özgül ve Yaşar Kemal vasıtasıyla sol-sosyalist yapıya katıldım.

Ondan hemen sonra da İstanbul üniversitesi hukuk fakültesine girerek hazır temeli olan bir genç olarak Deniz Gezmiş, Cihan Alptekin vb karşılaştım.

Odak Dergisi: Eyleme hangi duygu ve düşünceler içinde giriştiniz?

İ.Ç: 1968-70 ile başlayan ve Mahir Çayan’ın teorisyenliğinde kurulan devrimci örgütümüz, bize samimi olmayı, hangi kararı alırsan al, fedakarca uğraşmayı öğretti.

1965’te TİP içinde, 1968’lerde öğrenci gençlik içinde, 1970’de 15-16 Haziran işçi ayaklanmarında çalışırken ve sonra 1970 yılı son aylarında THKP-C’nin kurulmasıyla program ve tüzüğe uygun olarak gerekenleri yaptık. Hala da, 55 yıldır, yavaşlamalar ve kesintilerle birlikte çalışıyor, uğraşıyoruz. Marksizm samimi ve yüce bir ideolojidir. Bu sadece teori bilmekle oluşmaz aynı zamanda uygulamadır. Biz de 1970’lerde ideolojimizi uyguladık. Bu samimiyetle emperyalizme karşı savaşıp emekten yana tavır aldık.

1972 yılı 6 Mayıs’ında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan meclis kararıyla idama mahkum edildi. Bizler de aynı gün ve akşam bu durumu kabullenemedik ve sokağa çıktık. Tabii olarak piknik yapmaya çıkmadık. Sokakta tanklar, ağır silahlı askerler, polisler… Zaten tümden keyfi ve örfi idare yani sıkı bir idare var. Bizler protestocular ve sıkıyönetim vurucu güçleri sıcak temas halinde oluyoruz yer yer. İşte ben ekip halindeki arkadaşlarımla birlikte, İstanbul’un iki yakasında yani çok yerinde çatıştık. Ben, bu 6 Mayıs 1972 gecesi düştüm, bir bacağımı ve iki elimi kaybettim. İstanbul’da Cerrahpaşa Hastanesi’ne götürüldüm. Daha orada sorgular ve işkenceler kısa süre içinde yeraltı sığınaklarına götürüldük…

Odak Dergisi: Hapislik ve kaza, mücadelenizi nasıl etkiledi?

İ.Ç: Kaza elbette mücadelemizi etkilemiştir ancak bu sanıldığı kadar da olumsuz etkilememiştir. Çünkü bir devrimcinin her koşulda yapacakları vardır. Devrimcilik el ve ayakla yapıldığı gibi aynı zamanda bir bilgi, kültür, eğitim ve beyin işidir. Ben de daha çok bu dalda çalıştım.

Hapislik de aynı böyle. Devrimcilerin hapisanelerde bile yapacağı şeyler vardır. Ben hapislik yaşantımı aslında iyi değerlendirdim.

Odak Dergisi: Şimdi neler yapıyorsunuz?

İ.Ç: Şimdi de çok yönlü çalışıyorum. Özel politik görüşlerim olmakla birlikte bunları açıklamaktan, sunmaktan çekinmiyorum. Irkçı, islamcı-faşist, emperyalistlerin bilinçli uşakları ve onların örgütlü yapıları ve bu pis düzeni sürdürenler hariç tüm politik gurupların toplantılarına katılırım. Yani, sosyal demokratlar, sosyalistler, yurtseverler, çevreciler, kadınlar, gençlerin vb. toplantılarına katılırım.

Anadolu Halk Bilim Kültür Akademisi’nin kurucusu ve yöneticisiyim. Bu kurum adeta bir sivil üniversite gibi çalışır. Özgür Film festivalleri, Özgür İnsan Ödülü, Yaşar Kemal anısına edebiyat çalışmaları, ödül çalışmaları yapıyoruz. Yerelde Evrensel adlı bir online dergi çıkartıyoruz. 34 sayı oldu. Felsefe çalışmaları, master ve doktora çalışmaları yapıyoruz.

Kendi adıma Çukurova’da Çardak adlı bir köyde oturuyorum. Yaşamsal olarak ve çevre için organik tarım da yapıyoruz. Çevrede köylülere örnek de olmaya çalışıyoruz. Bilimsel olarak meyve, sebze, hayvan, keçi, tavuk, zeytin, ceviz vb. yetiştiriyoruz. Yoğun şekilde kitaplar yazıp basıyoruz. Çok yere konferanslara gidiyorum.

Odak Dergisi: Devrimci gençlere Odak aracılığıyla ne söylemek isterdiniz?

İ.Ç: Başta dünyanın ve Türkiye’nin bir değerlendirmesini yapmak isterim ve de somut neler yapılması gerektiğini anlatırım.

Batı medyasının, Kuzey Akım I ve II doğalgaz boru hatlarını devre dışı bırakan Baltık Denizi’ndeki son patlamaları görmezden gelme kararlılığı kesinlikle dikkat çekicidir. Almanya ve Rusya’nın ortak malı olan Avrupa’nın enerji altyapısının önemli bir parçası yok edildi. Rusya’nın batıya gaz sevkiyatının yeniden başlaması ihtimali ortadan kalktı. Kıta şimdi çaresizce, kaçınılmaz olarak daha yüksek fiyatlarla yeni doğal gaz kaynakları arayışına girdi. Bundan daha önemli pek çok hikaye düşünemiyorum.

Stockholm ve Kopenhag’ın, Almanya’nın Baltık Denizi kıyısına yakın bir Danimarka adasında yaşananlar konusunda susmaya karar vermesi dikkat çekicidir. Berlin’in bunu yapmış olması ise şok edici. Birileri Almanya’nın başlattığı ve çoğunluk hissesine sahip olduğu 11 milyar Avro, yani 12.3 milyar dolar değerindeki bir projeyi havaya uçurdu. Aslında Federal Cumhuriyet, egemenliğine saldıran ve sadece mülkünü değil enerji kaynağı alternatiflerini de yok eden, neredeyse kesin olarak bir devlet aktörünün yanında yer almayı seçti.

Emperyalizmin dördüncü bunalım dönemi içindeyiz.

Emperyalizmin 1’nci Bunalım Dönemi, dünya 1’inci paylaşım savaşı, 2’nci Bunalım Dönemi 2. paylaşım savaşı; emperyalizmin 3’ncü Bunalım Dönemi ve 3. paylaşım savaşı… Üçüncü Dünya Savaşı bitti. 2001 eylül ayında ABD’den yola çıkan ve Sorosçu turuncu darbeler ve Arap Baharı ile süren üçüncü dünya savaşı 2019 yılı eylül ayında Suriye’nin İdlib bölgesinde bitti. Devam edenler kalıntı rüzgarlar olarak devam ediyor. Bu 3’ncü dünya savaşında milyonlarca insan öldürdü. Belki de bizim komşularımızda on milyon dolayında. İran’da, Irakt’ta, Kürdistan’da, Suriye’de, Lübnan’da, Filistin’de; az geriye git Afganistan’da, Pakistan’da vb. vb. Latin Amerika ülkeleri de, Afrika (sadece Ruandada bir milyon!). Yani demem o ki 2’nci paylaşım savaşından az değildir bu 2001-2019 yılı arasında ki üçüncü dünya savaşında ölen öldürülen insan sayısı. Şimdi de Emperyalistler birbirine saldırıyor, aç kalan köpek balıkları gibi.

2022-23 yılında dünyada solun başarısı baş döndürüyor.

Güney Amerika kıtası, Afrika, Asya’da solun (Sosyalistlerin) başarısı devam ediyor.

  • Kolombiya-22 Haziran 2022’de Kolombiya’da Tarihsel Pakt ittifakı sosyalistler olarak iktidara geldi ve Petro cumhurbaşkanı oldu.
  • Peru, 2022 yılı 2’inci ay. Kamulaştırmadan yana solcu kadın Cumhurbaşkanı Dina Boluarte iktidara geldi.
  • Şili 14 mart 2022 Gabriel Boric. Sol, sosyalist cumhurbaşkanı.
  • Arjantin. 2022 yılı. Sol Juntos ittifakı. Mauricio Macri.
  • Brezilya. 2023-1 Ocak. Sosyalist işçi partili Lula Da Silva iktidara geldi. Önceki sağcı devlet başkanı Bolsonaro, devir teslim yapılmadan ABD’ye kaçtı.
  • Venezuella’da sosyalistler; Birleşik Sosyalist Partisi, Maduro ile seçimi yeniden kazandı.
  • Nikaragua’da sosyalistler Daniel Ortega ile seçimi yeniden kazandı.
  • Angola 27 Ağustos 2022. Afrika’nın bu güzel ülkesinde Angola Halk Kurtuluş Hareketi (MPLA) lideri Sosyalist, Joao Laurnco seçimi yeniden kazandı.

Asya’nın çok renkli ülkesi NEPAL’de 2022 Aralık ayında Merkez Komünist Partisi (CPN-MC) lider Pusha Kamal Dahal yeni başbakan.

Görüldüğü gibi son bir yıl hatta altı ay içinde dünyada en az on kadar ülkede sosyalistler iktidara gelmişlerdir. Acaba önümüzdeki on ayda dünyada kaç ülkede emekten yana emperyalizme karşı özgürlükçü iktidarlar gelecektir.

Ülkemizde de son derece kötü acımasız bir iktidar var. 10 gün sonra da bir seçim var. Üzgünüz ki şu anda sosyalistler ülkede belirleyici değildir. Ancak iktidara karşı genel bir blok oluşturuldu.

Bizce bu çeşitli parti ve gruplardan oluşan yapı seçimlerden yüzde altmış-altmış beş (%60- 65 ) çoğunlukla galip gelecektir.

Öngördüğümüz bu sayının 1/3’ü sağcı, 1/3’ü sosyal demokrat, 1/3 de sosyalistlerdir.

Bir öngörümüzü daha söyleyelim : Bu yıldan itibaren, yasal parlemento dahil ülkenin satıhlarında sağcı insanlarla-sosyalist insanların demokrasi mücadelesi öne çıkacaktır.

Dünya yeniden şekilleniyor.

Odak Dergisi: Son soru olarak bu 3’üncü dünya savaşının bitmesiyle dünya nereye gidiyor?

İ.Ç: İyiye gidiyor, neden nasıl: 1’inci ve 2’nci dünya savaşlarının sonu nasıl iyiye gittiyse bu 3’üncü dünya savaşının sonucu da iyiye gidecek.

Bu durumda Türkiye ne olur? Türkiye malesef korkunç bir işgal altında. Ülkemizdeki emperyalist kapitalist sistemin işbirlikçi yapısı çok acımasız. Halkımız çok aciz durumda. Daha önemlisi ben dahil, kendisini bilgili sanan insanlar olarak oldukça beceriksiziz. Yapılan şeyler de var elbette.

Arkadaşlar, emekten yana güzel insanlar, eğer Türkiye’mizde bu ülkenin sahipleri insanlar biraz örgütlü olsak, biraz da fedakarca harekete geçsek, Emperyalist devletler ve onların ülkemizdeki bir avuç işbirlikçi oligarşik yapı kaçacaktır. Zaten onlar paralarını ve bazı kıymetli eşyalarını götürdüler. Nereye: ABD’ye Birleşik Arap Emirlikleri’ne, bir iki Uzakdoğu ülkesine falan.

Emperyalist devletler geriliyor, çözülüyor, doğrudan ve dolaylı işgal ettikleri ülkelerden, halklardan kaçıyorlar. Bakın kışkırttıkları Ukrayna’dan bile kaçıyorlar.

Ülkemiz işgal altında, bir gurup sömürücü işbirlikçiyle birlikte. Sorumluluk yurtsever güçlere, emekçi insanlara halklara düşüyor. Biraz sesimizi çıkartalım da şu işgalden, açlıktan, rezaletten, pahalılıktan, faturalardan kurtulalım. Bu güzel ülkemiz Türkiye de bağımsız ve özgür olsun.

Başa dönelim Bankalarının dediği gibi ülkenizde enflasyon artacak. İthal emtia yani üretim yapacak hammadde %40 artacak ve de bu ürünlerine satacak ülke bulmakta zorlanacaklar.

Sonuç: Şu andan itibaren halkların özgürlük hareketleri yükselecek artık.

Batı demeden, Doğu demeden tüm dünya halkları bizleri mahveden kapitalist oligarşilere karşı direnmeliyiz. Tüm dünya emekçileri birleşelim ve özgür bir dünya oluşturalım. Karamsarlığa düşmüşsek, Lenin’i, Atatürk’ü, Ho Chi Minh’i, Che Guevera’yı ve Mahir Çayan’ı anımsayalım. Yaşasın halkların kardeşliği ve ortak insanca yaşama uğraşları!

Odak Dergisi: Çok teşekkür ediyoruz!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.