Ataşehir Belediyesi’nde sendika tarafından görevden alınmaya çalışılan sendika temsilcisi İnan Kaloğulları ile röportaj

0
1588

Sendika temsilciliği ve sendika üyeliği elinden alınmak istenen İnan Kaloğulları ile yaşadıkları son süreci konuştuk. Odak Dergisi olarak İnan Kaloğulları ile yaptığımız röportajı siz okurlarımızla paylaşıyoruz: 

Odak Dergisi: Temsilcisi olduğunuz DİSK/Genel-İş sendikasındaki iş yeri temsilciliğinizin yeni seçilen şube yönetimi tarafından alınmak istendiği ve sizin sendikadan ihraç edilmek istendiğiniz belirtiliyor. Bu süreci bizimle paylaşabilir misin? 

İnan Kaloğulları: Ben ve arkadaşlarım yaklaşık iki sendir iş yeri temsilciliği görevi yürütüyoruz. Bir toplu sözleşme süreci yaşadık ve o sürece hazırlanmak için birçok işçi arkadaşımızla birlikte yoğun bir emek verdik. Pandemi koşullarında sorumluluğunu taşıdığımız yaklaşık bin iki yüz arkadaşımızın bulunduğu birimleri çok yoğun şekilde ziyaret ettik. Resmi olarak temsilciliğini üstelenmediğimiz arkadaşlarımızın da temsilcisi gibi davrandık. Her çalışanın sorununa eğilerek onların çözülmesine özen gösterdik. Attığımız her adımı şeffaf şekilde paylaştık ve çalışanların hesap sorma ve sorgulama bilincinin gelişmesine çok önem verdik. Bütün temsilcilerin bu yöndeki ortak çabası toplu sözleşme sürecinin çalışanlar tarafından etkili şekilde sahiplenilmesini sağladı.

Dayanışma duygusu ve birlikte hareket etme kültürü emek bilincinin temelini oluşturuyor. Kadıköy, Kartal ve Maltepe Belediyelerinde toplu sözleşme ve grev süreçleri Ataşehir işçilerinin büyük çoğunluğu tarafından etkili şekilde sahiplenildi. İşçi arkadaşlarımızla o belediyelere yoğun ve kalabalık ziyaretler gerçekleştirdiler. Temsilciler olarak oralarda sabahlayarak çalışan arkadaşlarımızın başarılı bir toplu sözleşme yapmasına katkıda bulunmaya çalıştık. Oralardaki işçilerden çok şey öğrendik. Dayanışmanın, birlikte ve dirayetli şekilde hareket etme kültürünün gelişiyor olması insana her zaman umut veriyor. Bu çabalarımızı mütevazi şekilde sürdürmeye devam edeceğiz.

Sendikal ilişkiler maalesef çok fazla yıkıcı, rekabetçi ve dejenere ilişkileri de içinde barındırıyor. Düzenin geliştirdiği bencil ve yıkıcı ilişkilerin en kötüsünü bu yapılar içinde kolayca görebiliyorsunuz. Toplum nasıl giderek kirletiliyorsa bu yerlerde daha büyük oranda kirleniyor. 

Sendikalarda bir avuç insanın elde ettiği büyük bir rant ve büyük bir imtiyaz var. Kendi istikbalini her şeyden daha değerli görenler sendikalarda kolayca yan yana gelebiliyorlar ve kendi içlerinde işçilerden daha etkili şekilde örgütlenebiliyorlar.

Bunun için maalesef her türlü yol mubah görülüyor. Saf dışı etme, itibarsızlaştırma, işçileri maniple etme en çok başvurulan yöntemler arasında yer alıyor. Çalışanların birbirini sorgulamadan öteki işçiye düşman hale getirilmesi izlenen bu tür yolların ürünüdür. Birisi işten atılsa o kişinin karşında olduğu için bunu olumlu karşılayacak bir işçi kültürü aşılanıyor. İşçiler arasında futbol taraftarlığından daha yıkıcı bir fanatiklik kültürü oluşturuluyor. Bugün bizim görevden alınmamızı ve sendikadan ihraç edilmek istenmemi sorgulamadan savunan birkaç insanı görmek dahi hakikaten çok üzücü.

Birliğin ve dayanışmanın sembolü olması gereken sendikalar işçiler arasında düşmanlığın ve saflaşmanın yuvasına haline getirilmek istenmesi çok üzücü gelişmelerdir.  Öte yandan dili “emek” “sınıf” “dayanışma” ve “birlik” diyen ama kalbi zorbalık ve bireysel çıkarı için atan sendikacılar da maalesef ülkemizde az değil.

O.D: Görevden alınmak istenmenizi ve üyelikten ihraç edilmek istenmeniz hangi gerekçelere dayandırılıyor? İşçilerin bu duruma nasıl bakıyorlar?

İ.K: Yaklaşık 1,5 ay önce seçilen Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 1 Nolu şube yönetimi iş yerimizdeki diğer temsilcilere Büro/Destek işkolu temsilcisi olan dört kişinin temsilcilik görevinden alınacağını belirtmişti. Bu dört arkadaşımızın içinde ben de yer alıyorum. Net bilgi alabilmek için bunun doğru olup olmadığını sorduk fakat birkaç gün boyunca sorumuza şube yönetimi tarafından yanıt verilmedi. Sonraki günlerde yapılan bir toplantıda bilgi almaya hakkımız olduğunu belirtmemiz karşısında ise dört kişinin görevden alınacağı ve benim disiplin kuruluna sevk edilerek sendikadan ihraç edilmek istendiğim belirtildi. Sendikadan ihraç isteminin altındaki gerekçeyi sorduğumda ise yakın zamanda yapılan olağanüstü şube kongresine işçilerin katılması yönünde çağrı yapmış olmam gösterildi. Temsilcikten alınıyor olmamıza ise işçi gruplarında paylaştığımız bilgilendirici ve eleştirel mesajlar gerekçe gösterildi. Hangi mesajın hangi içerikten dolayı gerekçe gösterildiği ise öğrenemedik. Görevden alınmamızın ardından ise bir seçim yapılmayacağı ve yerimize başka kişilerin atanacağı bilgisini edindik.

Bazı temsilciler benim sendikadan ihraç edilmek istenmemi bir daha seçimlere giremeyecek hale getirilmem ve ileride yapılacak delege seçimlerine yordular. Görevden alma ve ihraç etme gibi tutumların başka belediyelerde başka temsilcilere karşı da uygulanabileceğine işaret ettiler.

Yeni şube yönetimi ile yaptığımız ilk toplantıda bizlerin düşmanlık besleyen insanlar olmadığını, doğru işler yapıldığı sürece destek olacağımızı ve yanlış işlere ise müsaade etmeyeceğimizi söylemiştik.

Bir önceki şube yönetiminin görev süresi boyunca o yönetimi ile birçok sorunla karşılaşmıştık. Diyalogların kopmasına neden olan çok fazla gerilimli tartışma yaşadık fakat temsilcilik görevden alınacağımız tehditleri hiçbir zaman dile getirilmedi.

Görevden alınacağımızın resmi olarak bizlerle paylaşıldığı toplantıda diğer temsilciler bu tutumun keyfi olduğunu, işçiler tarafından seçilmiş insanların görevden alınamayacağını belirttiler. Temsilciler “bu kararı uygularsanız biz de sizlerle birlikte çalışmayı reddederiz, “bu bizim ortak kararımızdır” dediler.  Bunun karşısında şube başkanı “siz bilirsiniz” dedi ve toplantı temsilciler tarafından bu nedenle terk edildi. Daha sonra Temsilciler Kurulu olarak aramızda bir değerlendirme yaparak şube yönetimin bu tavrını kınayan ortak bir açıklama yayınladık.

Şu an bu keyfi ve adaletsiz tutuma karşı işçiler arasında bir imza kampanyası başlattık. Çalışanların sandıkta seçmiş oldukları temsilcilere ve kendi iradelerine sahip çıkmasını ve bu duruma tepki göstermelerini istiyoruz. Bu tutuma karşı çalışanlar arasında yoğun bir tepki var. İşçiler “biz istemeden kimse temsilcileri görevden alamaz”  yaklaşımındalar. Kendi iş kolumuz dışındaki işçiler tarafından da sahipleniliyor olmamız biz güç veriyor.

Temsilciler yeni seçilen şube yönetiminin ve şube başkanının kendilerine karşı rahatsızlık yaratan tutumlar sergilediğini sık sık belirtiyorlar. Bizlere karşı otoriter davranılmasını ve dayatma yapılmasını hiçbirimiz doğru bulmuyoruz. Bu tarz davranışlar nedeniyle çok fazla gerilim yaşanıyor.

Temsilciler Kurulunun toplantılarının nerede yapılacağı dahi bu tutumlar nedeniyle ciddi sorun haline getirildi. Temsilciler toplantı yerinin kendi çalıştıkları belediye olmasını isterken şube yönetimi geçtiğimiz günlerde yapılan bir toplantının ısrarla Kadıköy’de yapılacağını belirtti. Temsilciler bu davranış karşısında “dayatma yaparak bizi ayağınıza çağırıyorsunuz” eleştirileri yaptılar ve toplantıya sadece birkaç kişi katıldı. Katılan bazı temsilciler şube yönetiminin işçilere “biz temsilcileri toplantılara çağırıyoruz, onlar gelmiyorlar” sözlerini sarf ettiği için mecburen katıldıklarını belirttiler.

Temsilciler iradelerinin yok sayılmasını tepkiyle karşılıyorlar. İşçilerin ve temsilcilerin neden şube yönetime karşı tepkili hale geldiği maalesef sorgulanmıyor. Kısır bir gerilim ortamı içinde işçiler arasında sendikaya karşı bir güvensizlik ve haklarını sendika aracılığıyla koruyabilme konusunda bir kaygı havası geliştiriliyor. Temsilcilerin zaten zor ve yıpratıcı olan görevleri karşısında enerjileri giderek yok ediliyor.

Yakın zamanda çalıştığımız belediyede baş temsilcik görevini yürüten temsilci de yine bizlere sorulmadan ve bilgi verilmeden görevden alınmıştı. Neden alındığını sormamız karşısında ise “yazısı yazılmıştır, bu konu tartışmaya kapanmıştır arkadaşlar” açıklaması yapılmıştı.

Sendikanın asıl özneleri işçilerdir. “Yetki bende, istediğim gibi şekillendiririm” tutumunun en çok işçilere karşı saygısızlık olduğu unutulmamalı. İşçilerin sandık aracılığıyla seçtiği temsilciler yine ancak işçiler tarafından sandıkta aracılığıyla görevlerini bırakırlar. Zorbaca tutumlar en çok işçilere zarar verir.

İşçiler arasında polemik yaratmaktan, birbirini alt etme ve birbirine zarar verme kültüründen vazgeçilmelidir. Emeğe saygı önce işçilerin iradesine saygı ile başlar. İşçilerin iradelerinin ayaklar altına alınması emeğe karşı en büyük saygısızlık örneğidir. Demokratik ilkelerin, işçi iradesinin ve etik değerlerin yok edilmesi bazı kişilere kısa vadeli kazançlar sağlayabilir ama emekçilerin hayatında büyük tahribatlar yaratacağı bilinmelidir. Emeğimiz ve geleceğimiz sendikal hırsların ve hesapların üstündedir. Mücadelemiz devam edecek.

 O.D: Röportaj için teşekkür ederiz.

İ.K: Ben teşekkür ederim. 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.