Haftanın Özeti: Gelişmeler mücadeleye, güç birliğine çağırıyor

0
414

Odak Dergisi olarak dünyadan ve Türkiye’den önemli gelişmeleri ele alacağımız Haftanın Özeti’ne Taksim’deki bombalı saldırı haberi ile başlayacağız.

13 Kasım Pazar günü saat 16:20’de İstiklal Caddesi’nde patalayan bomba sonucu 6 kişi hayatını kaybederken 2’si ağır 81 kişi de yaralandı. Seçimlere 8 ay kala yapılan saldırı akıllara hemen 2015’deki 7 Haziran-1 Kasım sürecini getirdi. Halk, tecrübelerinden hareketle bu saldırının faillerinin, hükümetin açıkça ya da gizliden desteklediği dinci gericiler olacağını düşündü. Hükümetin saldırı hakkında hemen haber yasağı getirmesi maksatlarını belli ediyordu. Patlamadan kısa bir süre sonra bombayı bıraktığı iddia edilen bir kadının resmi paylaşıldı ve bir kaç saat geçtikten sonra da elleri ile koymuşlar gibi fail kişi olduğunu iddia ettikleri kadını evinde yatarken yakaladılar.

“PKK/YPG/PYD’ye bağlı bir terörist” olduğu, “Kobani’de eğitildiği ve Azez üzerinden Türkiye’ye geçtiği” bilgisi paylaşılan kadın aşırı şaşkın ve korkmuş bir görünümle Türk bayrağı önünde teşhir edildi. Suriyeli Kürt olduğu ileri sürülen kadının görünümü ne Suriyelilere ne de Kürtlere benziyordu. Yandaş basın, İçişleri Bakanı’nın açıklamaları doğrultusunda yayın yaparken hükümet yanlısı basın PKK ve PYD’nin olayla ilgilerinin olmadığı şeklindeki açıklamalarını ya görmezden geldi ya da yalan açıklama olarak gördü. PYD eylemi, ÖSO’ya bağlı bir grubun yaptığını açıkladı. Bir gazeteci saldırının ardından Suriye’de ÖSO’ya bir operasyon yapıldığını ve 17 kişinin gözaltına alındığını belirtti. Süleyman Soylu ABD İstanbul Büyükelçisi’nin taziye mesajını gösterişçi bir şekilde reddederken, Erdoğan ise Endonezya’da görüştüğü Biden ile samimi pozlar verip taziye dilekleri için teşekkür etti.

Halkın yoksullukla boğuştuğu bir dönemde bir süre boyunca gündem bu olay sayesinde değiştirildi. Son bir haftada Euro, TL karşısında yükselişe geçti. Dolar dünyada değer kaybederken Türkiye’de etkilenmeden göreli yükselişine devam ediyor. Toplumun bütün kesimlerinde açlık ile boğuşan insanların haberleri gelmeye devam ediyor. Pazar sonrası çöpe atılanları toplamanın doğal bir durum olduğu ülkemizde çocukların beslenme çantalarına sadece kuru ekmek götürdükleri haberleri yapılırken, ekmeğe de zam üstüne zam haberleri geliyor. Yakında insanlar ne yazık ki ekmek alamayacak duruma gelecek görünüyor.

Alevilerin karşı çıktığı yasa önerisinin de içinde olduğu torba yasa meclisten geçti. Alevilerin çoğunluğunun karşı çıktığı yasa tasarısını bütün protestolara karşın meclisten geçiren AKP, bu yasa ile kendisine bağlı bir alevilik oluşturmayı hedeflerken, karşı olanları da ezmeyi amaçlıyor.

Özetimize dünyadan önemli gelişmeler ile devam ediyoruz. İlk olarak 15 Kasım günü Polonya’ya düşen ve iki kişinin ölümüne neden olan füze ile başlayalım: Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski hemen füzenin Rusya tarafından ateşlendiğini duyurdu. NATO üyesi Polonya ise bunun üzerine NATO’yu 4. Maddeyi hayata geçirmek üzere acil toplantıya çağırdı. Dünya’da savaş hazırlıklarının yapıldığı bir dönemde bu haber korkuya neden oldu. Ancak başta ABD olmak üzere birçok ülke olayı temkinli karşıladı ve araştırılmasını bekledi. Rusya ilk andan itibaren füzenin kendileri ile ilgili olmadığı ve Ukrayna’nın bir provokasyonu olduğu yönünde açıklama yaptı. Araştırma sonucu Ukrayna tarafından ateşlenen bir S300 savunma füzesi olması durumu rahatlattı. Bu olay Ukrayna’nın provakatif yanını bir kere daha gösterirken NATO’nun da Rusya’ya doğrudan saldırıya henüz hazır olmadığı gerçeğini gösterdi.

15-16 Kasım tarihleri arasında Endonezya’nın ev sahipliğinde 14. G20 zirvesi yapıldı. Arjantin, Avustralya, Brezilya, Kanada, Çin, Fransa, Almanya, Hindistan, Endonezya, İtalya, Japonya, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Güney Afrika, Güney Kore, Türkiye, İngiltere ve ABD’den oluşan zirvede küresel sağlık önlemleri ve pandemi sonrası ekonomik toparlanma, sürdürülebilir ya da diğer adıyla temiz enerjinin teşvik edilmesi konuları Ukrayna- Rusya savaşının gölgesinde toplanan zirvenin konusu oldu. Batılı ülkelerin Rusya’yı dize getirmek maksadıyla temiz enerji iddialarını bir tarafa koymaları çok ilginçtir. Ukrayna Savaşı’nın en gayretli tarafı İngiltere’de (Birleşik Krallık) işlerin hiç iyi gitmediği görülüyor. Putin’i devirmeye çalışırken art arda iki başbakanı birden değişen İngiltere’de önümüzdeki yıllarda ekonomik durgunluk ve daralma eşliğinde hayat standartlarının rekor seviyede düşmesi bekleniyor. Ancak Birleşik Krallık işçileri direniyor ve başarılar kazanıyorlar.

Savaş tartışmaları ve liderlerin zirvelerinin etkili olduğu bu haftada Avrupa’da yükselen hayat pahalılığına karşı grevler ve eylemler de devam etti. Geçen hafta Fransa, İngiltere ve Yunanistan’da etkili olan grevler bu hafta ise İspanya ve Almanya’da devam etti. İspanya’da İngiltere gibi sağlık çalışanları sokağa çıkarken Almanya’da ise yüksek enflasyon rakamlarına rağmen toplu iş sözleşmelerinde sıfır zam dayatması yapan patronlara karşı işçiler uyarı grevi yapıyor. Dün de Kuzey Almanya’da metal işçileri etkili grevler yaptı. Avrupa’da Almanya metal sanayisinde oluşacak büyük grevlerin bir çok Avrupa ülkesini etkileyeceği görülmektedir.

Dünyadaki gelişmeleri bu hafta sonu başlayacak Dünya Kupası futbol turnuvası ile bitirelim. Dört yılda bir Temmuz ayında yapılan turnuvanın bu yıl Kasım-Aralık ayında futbolun hiç gelişkin olmadığı Katar’da gerçekleşmesi birçok tartışmaya neden oldu. Hem zamanlaması hem de turnuva için yapılan stadlardaki insan hakları ihlalleri ve buralardaki işçi katliamları da gündemdekini yerini koruyor. Ancak bunların yanında turnuvanın nasıl Katar’a verildiği pek gündeme gelmiyor. 23 Kasım 2010 yılında Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve FIFA Başkanı Michelle Platini, Katar temsilcileri ve diğer yetkililer arasında bir yemekli toplantı yapılır. Elysee Sarayı’nda basına kapalı yapılan bu toplantıda yapılan anlaşma ile turnuvanın Katar’a verilmesi sağlanır. Toplantıda Libya savaşının finansmanının Katar tarafından karşılanması ve dönemin Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin seçim çalışmasına bağışın yanında Paris Saint Germain takımının Katar tarafından satın alınması gibi konular görüşüldüğü dile getiriliyor. Yapılan anlaşma sonucu FIFA başkanı Platini’nin baskısı ile turnuva Katar’a verildi. Bunun üzerine stad ve spor kompleksleri inşaatına başlayan Katar kısa sürede bu hazırlığını tamamladı. Ancak bu hazırlık insan ve işçi haklarının çok ağır ihlaline ve 6500 işçinin ölümüne neden oldu. Günümüz sporunun siyasetten bağımsız olmadığına bir örnek olan bu turnuvanın yanında Suudi Arabistan’a Kış Olimpiyatları’nın verilmesi de yine paranın gücünü gösteren bir örnektir.

Özetle, dünyada savaş hazırlıkları yapılırken ülkemizde açlık ve yoksulluğun yükselişi devam ediyor. AKP iktidarı her fırsatı kullanarak halkı oyalamaya devam ediyor. İran’da halk yoğun baskı ve katliamlara karşın laiklik ve özgürlük sloganlarıyla ısrarla sokaklara çıkarken ülkemizde henüz ciddi sokak tepkilerinin oluşmamasının bir nedeni de muhalefetin halkın tepkilerini seçimlere yönlendirmesi oldu. Muhalif kesimde, “Seçim olacak ve bunları göndereceğiz” havası hakim.

Umutlarını Batı sermayesine bağlamış ve üstelik de AKP’ye öykünen bir burjuva muhalefetin seçimleri kazanacağı ve eğer başarırsa neleri değiştireceği çok kuşkuludur. Asıl sorun ise ülkemizde etkili bir devrimci hareketin olmayışı ve sol güçlerin dağınıklığıdır. AKP’nin gitmesi kuşkusuz önemlidir. Fakat seçimler halkın umudu ve hele ki “son umudu” olamaz. Direnen halk her durumda umudu da geliştirir. AKP’nin seçimle gitmesi ya da kalması halinde halkın davasını savunacak bir devrimci mücadeleye ve sosyalist güç birliğine ihtiyaç var.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.