Haftanın Özeti: Öğrenci yurtları ölüm yuvası!

0
372

Bu haftaki özetimizde Filistin’de katliamı, Cumhuriyet’in 100’ncü yıldönümünü, öğrenci yurtlarını, işçi eylemlerini ve Ukrayna savaşını ele alacağız.

Süper güçler savaş filolarını Akdeniz’de yığınak yapmış durumda. İsrail tüm savaş hukukunu askıya almış Hamas’ı kılıf yaparak sivil halkı katlederken katliama karşı toplumsal tepkiler de artarak devam ediyor. ABD ve Avrupa İsrail’i koşulsuz desteklerken Filistin yanlısı gösterilere izin vermemeye çalışıyor, sivillere yönelik katliamı görmezden geliyor. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock pazartesi günü Lüksemburg’da düzenlenen toplantıda yaptığı açıklamada terörle mücadelenin esas olduğunu söyledi. Baerbock Hamas’ın İsrail’e yönelik eylemlerine atıfta bulunarak “İsrail ve Filistinliler için barış ve güvenlik ancak terörizmle mücadele edilirse mümkün olacaktır” dedi.

Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanı Lloyd Austin, Orta Doğu’da İsrail ile Hamas arasındaki çatışmayı ‘genişletmeye’ kalkışacak herhangi bir ‘örgüt veya ülkeye’ karşı askeri eylemde bulunmakta ‘tereddüt etmeyeceklerini’ söyledi. Kendisi ise Suriye’deki İran hedeflerine saldırdı. ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, ülkesinin Suriye’nin doğusunda İran Devrim Muhafızları ve bağlı gruplar tarafından kullanılan 2 tesise hava saldırısı düzenlediğini açıkladı.

Savaşla ilgili BM Genel Kurulu toplanarak Gazze’de “acil, kalıcı ve sürekli bir insani ateşkes” çağrısında bulundu ve çatışmaların durdurulmasını talep eden karar tasarısını kabul etti.Karar, 45 “çekimser” ve 14 “hayır” oyuna karşı 120 oyla kabul edildi.

Filistin Sağlık Bakanlığı’nın açıklamasına göre 7 Ekim’de savaşın başlangıcından bu yana (Cuma günü itibarıyla) saldırılarda 3 bin 38’i çocuk, 1726’sı kadın ve 414’ü yaşlı olmak üzere 7 bin 326 kişi öldü, 18 bin 967 kişinin de yaralandı. Öldürülen gazeteci sayısı 53 olarak verildi. Sabit hat, cep telefonu ve internet iletişim hizmetlerinin tamamen kesildi. Ayrıca şehirde su krizi yaşanıyor.

Saldırıların başlangıcında taraflara ölçülü olma (itidal) çağrısında bulunan, arabuluculuğa soyunan Erdoğan yaptığı diplomatik temaslardan sonuç alamamış olmalı ki geldiğimiz haftada AKP grup toplantısında; “Ey İsrail, sen bir örgüt olabilirsin çünkü Batı’nın sana borcu çok. Ama Türkiye’nin sana borcu yok. Batı Hamas’ı bir terör örgütü olarak görüyor. Hamas bir terör örgütü değil, topraklarını korumaya çalışan bir kurtuluş ve mücahitler grubudur” deme noktasına geldi. Böylece Türkiye egemenleri bu savaşın bir tarafı olduğunu ilan etmiş görünseler de İsrail ile ticaret ve her türlü işbirliği olduğu gibi devam ediyor.

İsrail’e sert sözler söyleyen Erdoğan aslında pratikte İsrail’e büyük hizmetlerde bulundu. Erdoğan İsrail’in karşısındaki üç önemli ülke Irak, Libya ve Suriye’nin saf dışı edilmesinde emperyalistlerle işbirliği yaparak Filistin halkının mücadelesine çok ağır darbeler vurdu. Erdoğan Suriye’ye karşı düşmanlığını bugün de sürdürüyor. Bu yüzden Erdoğan’ın yüksek perdenden sarf ettiği sözleri çok ihtiyatla karşılamak gerekiyor.

Türkiye’nin Ortadoğu stratejisinde süreci din kardeşliğinden başlatıp değerli yalnızlığa kadar getiren, Türkiye’nin Ortadoğu bataklığına sürüklenmesinin baş aktörü A. Davutoğlu, savaşın başladığı günden beri iktidara “beni aktif göreve alın” diye yalvarıyor. Bahçeli ise “Gazze yolcusu”, ancak gidebilmesi için “milletinin” istemesi ve bir de “şartların gerektirmesi” gerekiyor. Daha önce saldırıları durdurması için İsrail’e 24 saat süre veren Bahçeli sürenin dolmasından sonra “Milletim istesin, Gazze’deki çocuklara kol kanat germek için yola revan olmazsam namerdim” dedi. Gazze’ye gidemeyen Bahçeli İsrail’e acımış olacak ki bir 24 saat daha süre verdi.

Bu kan barut arasında nereden icabettiyse Cumhurbaşkanı İsveç’in NATO’ya girişini onaylayarak Meclis’e sevk etti. Bu sürecin hangi tehdit veya vaade karşılık geliştiğini şimdilik bilmiyoruz.

Bu hafta Cumhuriyetin kuruluşunun 100’ncü yıldönümüdür. 1923’te büyük umutlarla kurulan Cumhuriyet daha Erdoğan iktidara gelmeden önce içi boşaltılarak emperyalizme bağımlı bir oligarşik diktaya dönüştürülmüştü. Burjuvazi Cumhuriyet’i ileriye götürmek isteyen sosyalistleri ve ilericileri sürekli ezdi ve katletti. Erdoğan devraldığı rejimi dinci faşist bir tek adam diktatörlüğüne götürdü. AKP ve yandaşları burada durmayıp Türkiye’yi karanlığın da karanlığına götürmeye çalışıyorlar. Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamaktan bu yüzden hoşlanmıyorlar. Hafıza kaybına uğramış olan ilerici kesimler ise Erdoğan öncesi rejimi demokratik bir cumhuriyet gibi hatırlamaya çalışıyorlar. Cumhuriyet’i tüm gericiler el ele yıktılar. Onu devrimci ve halkçı bir cumhuriyet olarak yeniden kurmak gerekiyor.

Geçen yıl yurtlarda yaşanan büyük trajedilerden birisi ve intiharları konu alan bir yazı yayınlamıştık. Yurtlardaki trajedi her boyutuyla ne yazık ki artarak devam ediyor. Sağlıksız yemeklerden, kalabalık odalara, yanmayan kaloriferlerden, tamir edilmeyen demirbaşlara kadar çocuklar çok büyük sorunlar yaşanıyor. Ne intiharlar son buluyor ne de yöneticilerin ihmalinden kaynaklanan mağduriyetler. Bu ihmaller bazen ölümle de sonuçlanıyor ne yazık ki.

Bu hafta yine bir KYK yurdu trajedisiyle yıkıldık. Resmi açıklamaya göre 1 kişi, öğrencilere göre 3 kişi, dedikodulara göre 9 kişi Aydın KYK Güzelhisar Kız Öğrenci Yurdu’nda asansör faciası nedeniyle yaşamını yitirdi. Haberlerden öğrendiğimize göre uzun süredir bozuk olan asansör defalarca yetkililere bildirilmesine rağmen asansör tamir edilmedi. Olay günü yine asansörün arıza yaptığını fark eden Adnan Menderes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 4’üncü Sınıf Öğrencisi Zeren Ertaş çıkmak isterken sıkışarak yaşamını kaybetti. Yurtta kalan öğrenciler sosyal medya hesaplarından bir değil 3 kişinin yaşamını kaybettiğini ancak yöneticilerin bunu sakladığını iddia ediyor. Sahibinin sesi iktidar Valisi Yakup Canbolat ‘asansöre 15 kişi yerine 16 kişinin binmesi sonucu kazanın meydana geldiğini’ açıkladı. Bakanlık ise “Korkuyorsan, çakılacağını düşünüyorsan binme asansöre” diyen yurt müdürünün açığa alındığını açıkladı.

Olay günü Aydın’da yurtlarda kalan öğrenciler yurt yönetimini protesto etti. Aydında başlayan eylemler tün KYK yurtlarına yayıldı. Öğrenciler “ölmek değil, barınmak istiyoruz” diyor. Öğrencilerin protestoları sırasında tüm KYK yurtlarında asansörlerin sorunlu olduğu ortaya çıktı. Zeren Ertaş’ın öldüğü gün Avcılar’da bulunan Prof. Dr. Halil İnalcık KYK Yurdu’nda da asansör arızası yaşandığını ve sıkışan bir öğrencinin arkadaşları tarafından kurtarıldığı iddia etti. Aydın’da bulunan KYK Adnan Menderes Erkek Öğrenci Yurdunda ise tamir edilmeyen asansör arızası nedeniyle CİMER’e başvuran öğrencilere yanıt dahi verilmediği ortaya çıktı. Asansörler hakkında bilgi sahibi olan uzmanlar yeni nesil asansörlerde kaymayı engelleyici emniyet kilidi olduğunu, yurtlarda yaşanan sorunların asansörlerin yenilenmemesinden kaynaklı olduğunu söylüyorlar.

Ne yazık ki yurtlarda intiharlar da bitmiyor. Öğrenciler en canlı olmaları beklenen dönemde hayattan kopup gidiyor.

Eskişehir’de Anadolu Üniversitesi öğrencisi 21 yaşındaki Resul Alan, 15 Ekim’de kampüs yemekhanesinde yaşamına son vermişti.Bu olaydan bir hafta sonra Eskişehir Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği Öğrencisi S.N.R, kaldığı Mükrime Hatun KYK Kız Öğrenci Yurdunun beşinci katından atlayarak yaşamına son verdi. İki öğrencinin de geçim sıkıntısı çektiği belirtilmişti. Bu hafta ise Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Okul Öncesi Öğretmenliği 1’inci sınıf öğrencisi Samet Taş, Çarşamba gecesi işten geldikten sonra kaldığı Kerime Sultan KYK Erkek Öğrenci Yurdu’nun 5’inci katından merdiven boşluğuna atlayarak intihar etti. Ailesine “Anne, Abla, Baba; beni affedin, sizleri seviyorum, özür dilerim” ifadelerinin yer aldığı bir not bırakan gencin hem çalışıp hem okuduğu öğrenildi.

Perşembe günü KYK’ye bağlı Hacı İbrahim Paşa Kız Yurdu’nda Bartın Üniversitesi öğrencisi kaldığı yurt odasında, ranzaya bağladığı iple intihar girişiminde bulundu.Cuma günü ise yine Bartın Hacı İbrahim Paşa kız yurdunda bir öğrenci çamaşır suyu içerek intihara teşebbüs etti. Zehirlendiği öğrenilen öğrenci hastaneye kaldırıldı.Uzmanlar, Ulaşılabilecek kriz merkezleri oluşturmak ve merkezin telefonlarının bilinmesini sağlamak gerektiği uyarısında bulunurken iktidar bunun yerine “manevi danışman” adı altında din iman tüccarı (imam) istihdam etmeyi tercih ediyor.

Psikologlar, öğrenciler arasındaki intihar nedenleri arasında ekonomik sıkıntı, zorbalık ve gelecek kaygısının payı büyük olduğunu; kendilerini yetersiz, eksik, çaresiz, değersiz, umutsuz veya karamsar hisseden öğrencilerin uykularının, yaşam biçiminin, beslenme alışkanlıklarının ve sosyal çevreleriyle ilişkilerinin bozulmasıyla intihar düşüncesinin arttığını; umutsuzluk, karamsarlık, değersizlik, yetersizlik gibi negatif duygulara sahip kimi öğrencilerin intiharı, acı veren duygu ve düşüncelerinden bir kurtuluş yolu olarak gördüklerini belirtiyor. Öğrenci eylemlerinin yurt çapında çığ gibi yayılması sayesinde yetkililer yurtta yaşayan öğrencilerin taleplerine kulak vermek zorunda kaldılar. Direniş yaşatır!

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, TİP Hatay Milletvekili Can Atalay ve Gezi tutsaklarının hukuksuz şekilde tahliye edilmemesine karşı 1 Ekim’de Hatay’dan Ankara’ya yürüyüş başlatmıştı. Erkan Baş’ın yürüyüşü Ankara il sınırı içinde devam ederken Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı vererek, Atalay’ın derhal tahliye edilmesi gerektiğine hükmetti. Anayasa Mahkemesi kararının üzerinden üç gün geçmesine rağmen Yargıtay halen tahliye yönünde bir adım atmadı. Avukatlar, hala serbest bırakılmayan meslektaşları Can Atalay için İstanbul Adliyesi’nde bulunan Themis Heykeli önündeki merdivenlerde oturma eylemi başlattı. Oturma eylemine ertesi gün de devam edildi. Numan Kurtulmuş ise “Kararı ortadadır, Meclis gereğini yerine getirecektir.” açıklaması yaptı. Hatırlanırsa Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararına rağmen halen içerde tutuluyorlar.

İşçi cephesinde de kıyımlar ve direnişler kesintisiz devam ediyor. Açlık ve sefalet koşulları emekçileri ezecek biçimde giderek artıyor. Ekim ayında yapılan yeni araştırmalara göre 4 kişilik bir ailenin sadece gıda harcaması (açlık sınırı) 15 bin TL’yi geçti. Yoksulluk sınırı ise 45 bin TL’ye yaklaştı.

İş cinayetleri emekçiler için ülkemizin en karanlık yüzü olmaya devam ediyor. İSİG verilerine göre her gün 7 ‘ye yakın işçi iş cinayetlerinde katledilirken yine her gün en az 25 işçi meslek hastalıklarına ve uzun çalışmaya bağlı olarak ölüyor. Emekçiler iş cinayetleriyle, yoksullukla, işsizlikle, güvencesizlikle ve baskılarla boğuşuyor ve sorunlarına karşı mücadele ediyor.

Dersim’de Enerji-Sen öncülüğünde insanca bir ücret, güvenli ve güvenceli çalışma talep ettikleri için zorba yollarla işten atılan FEDAŞ işçileri direnişlerini 73 gün sonra kazanımla sonuçlandırdı.

Agrobay işçileri 67 gündür direnmeye devam ediyor. İlkel köleliği andıran koşullarda çalışan tarım emekçileri sendikalaştıkları ve kötü çalışma koşullarını karşı çıktıkları için kod 46 ile tazminatsız şekilde işten atılmışlardı.

Gebze’de bulunan Corning Kablo işçileri 106 gündür grevlerini sürdürüyor. Greve çıkan 220 işçi insanca koşullarda çalışma şartlarına kavuşana kadar direnişlerini sürdürmekte kararlılar.

Sputnik medyada daha iyi şartlarda çalışmak için Türkiye Gazeteciler Sendikası’na üye olan basın emekçileri küçülme bahanesiyle işten atılmışlardı. İşlerini ve haklarını alabilmek için 72 gündür direniyorlar.

Şişli’de, Mamak’ta ve Ataşehir Belediyesi’nde işten atmalara ve zorbalıklara karşı direnişler devam ediyor.

Trendyol işçileri direniyor. Pekintaş işçileri direniyor. Sağlık emekçileri insanca ve güvenli çalışma şartları için seslerini yükseltiyorlar. Özel sektör öğretmenleri, İnşaat işçileri mücadeleci sendikalar öncülüğünde haklarını arıyorlar.

Dünyadan işçi haberlerinde ise bu hafta ABD’deki grev öne çıktı. ABD’de Birleşik Otomotiv İşçileri Sendikası (UAW), 3 büyük otomobil üreticisi Ford, GM ve Stellantis’te başlattığı grev kapsamında, Stellantis’in Sterling Heights montaj tesisindeki 6 bin 800 UAW üyesinin de greve gittiğini duyurdu. Böylece grevdeki işçi sayısı 45 bini buldu.

Özetimizin son konusu Rusya Ukrayna Savaşı ile ilgili.

Slovakya’nın yeni Başbakanı Robert Fico seçim kampanyası sırasında Ukrayna’ya yapılan tüm askeri yardımları durdurma sözü vermişti. Seçimi kazanan Fico yemin ederek yeni görevine başladı. AFP’nin haberine göre Fico, komşu ülkeye (Ukrayna) yapılan yardımların geri çekileceğini açıkladı.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ise İsrail-Filistin çatışmasının genişlemesinin, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Kiev’e verdikleri desteği değiştirmeyeceğini belirtti. Scholz, Ukraynalı yetkililere ve iş insanlarına, ülkesinin İsrail ve Ukrayna ile “yıkılmaz dayanışma” içinde olduğunu söyleyerek, “İsrail ve Orta Doğu’ya daha büyük bir endişeyle bakarken Ukrayna’ya desteğimiz hiçbir şekilde etkilenmeyecek” dedi.

Avrupa Birliği’nin (AB) Ukrayna stratejisi hakkında değerlendirmelerde bulunan Orban, ortada bir başarısızlık olduğunu söyledi. AB liderleri arasında özellikle Ukrayna’ya finansal destek konusunda “büyük bir savaş” yaşandığını dile getiren Macaristan Başbakanı, halihazırda Macar vergi mükelleflerinin parasını Ukrayna’ya göndermek için bir sebep göremediğini ifade etti. Orban, “Bugün herkes bu stratejinin başarısız olduğunu biliyor ama bunu yüksek sesle söylemeye cesaret edemiyor. Bunun işe yaramayacağı açık. Ukraynalılar cephede kazanamayacak” dedi. Orban’ın ayırdedici yanı Ukrayna konusunda ABD’nin istediği doğrultuda davranmamasıdır. Yoksa onun vicdansızlıkta Avrupalı sosyal demokratlardan aşağı kalır bir tarafı bulunmuyor.

Hem kuzeyimizde hem de güneyimizde savaş tüm acımasızlığıyla devam ediyor. Silah tüccarları tıkanan ekonomilerini savaşlar sayesinde canlandırır, yeni ürünlerini savaş bölgelerinde devam ettirirken bölge halklarına cehennemi yaşatıyorlar. Kapitalizm derinleşen krizini aşmak için geniş halk yığınlarını kurban ediyor. Emekçilerin ise dünyanın yükünü sırtlamalarına rağmen zincirlerinden başka kaybedecek sermayeleri yok. Dünyanın değişmesi başta emekçiler olmak üzere ezilen kesimlerin birlikte ayağa kalkıp kendilerine dayatılan koşullara karşı çıkmalarıyla mümkündür. Bu koşulların yaratılması için ise devrimcilerin cesaretle ve omuz omuza yürüyeceği “uzun-ince bir yol” bulunuyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.