Haftalık özetimize Türkiye’den gelişmelerle başlıyoruz. Kiralara bile yüzde 60 zam yapma hakkı verilirken asgari ücretin yüzde 30’larda tutulması emekçilerde tam bir hayal kırıklığı yarattı. Asgari ücret artık bir işçinin alacağı en az ücret olmaktan çıkmış, ortalama ücret halini almıştır. İşçilerin yarıya yakını asgari ücret alıyor. Ev kirası 20 bin lira iken bir işçinin ailesiyle birlikte 22 bin lira ücret ile yaşaması olanaksızdır. Asgari ücret ve az üstündeki sınıra kadar ücret alanlar ise işçilerin yarıdan fazlasıdır. İşte bu koşullarda kendisine Müslüman adını takan kapitalistlerin derneği MÜSİAD asgari ücretin ülkenin bazı bölgelerinde daha az olmasını bile teklif edebiliyor. Zaten 1,5 milyon işçi asgari ücretin yarısı kadar bir ücret alabiliyor! Halka kemer sıktıran hükumet kamunun patronlardan yaklaşık 243 milyar lira alacağını sildirdi. Böylece patronların borcunu halka ödetmiş oldu. Hükumet bununla da yetinmedi; muhalif belediyelerin, çoğu da AKP döneminden kalan, borçları için 20 milyar lira haciz gönderdi. Belediyeler hacizleri ödeyemezlerse hükümet parayı işçi maaşlarından çekecek.
Kendine Müslüman adı takmış olan insafsız sömürücü kapitalistlerin hüküm sürdüğü ülkemizde din istismarcılığı iktidarın gıdası, yakıtıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı personel sayısının her yıl arttığı görülüyor. Bu kurumun personel sayısının Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının, Tarım ve Orman Bakanlığının, Kültür ve Turizm Bakanlığının personel sayısından çok daha fazla olması dikkat çekiyor. İktidar bununla yetinmiyor. Orta okulların yüzde 13’ü, liselerin yüzde 11’i imam hatiptir. Bunlara holdingleşmiş ve hatta devletin kilit kurumlarında kadrolaşmış cemaatleri ve Kuran kurslarını eklemek gerekiyor. İşçilere asgari ücreti bile çok gören MÜSİAD dininden bu gericiler sömürü ve baskı düzenine hizmet ediyor.
İktidarın yargı ihlalleri bu hafta da sürdü. 19 Aralık’ta Suriye’de yaşanan gelişmeleri takip ederken uğradıkları saldırı sonucu yaşamını yitiren gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin hakkında paylaşımda bulunan İstanbul Barosu hakkında soruşturma açıldı. Gazeteci Özlem Gürses YouTube kanalında yaptığı yayında ordunun (TSK) terörist ilan edilmiş gruplarla işbirliği yapmasını eleştirdiği içini gözaltına alındı. Hatırlanacağı üzere MİT Başkanı ibrahim Kalın geçtiğimiz hafta Suriye’ye giderek binlerce insanın öldürülmesinden doğrudan sorumlu bir cihatçı çetenin lideri Golani’yle kucaklaşmıştı. Ardından Suriye’ye giden Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Golani ile uzun zamandır işbirliği yaptıklarını açıkladı. Geçmişte Susurluk’ta yaşanan bir araba kazasında bir milletvekili ile bir polis müdürünün, hakkında yakalama kararı olan faşist katil Abdullah Çatlı ile aynı arabada bulunduklarının ortaya çıkması üzerine ülkede büyük protestolar yapılmıştı. Sisteme çalışan bir faşistsen, emperyalistlerin işine çok yarayan bir katilsen sistemin resmi yargısı ile gerçek yargısı böyle farklı çalışabiliyor. Fakat adalet anlayışının bu kadar kötü seviyeye gelmiş olmasının esas sebebi, elbette ki devrimci ve demokratik güçlerin örgütsüzlüğüdür.
Buradan işçi, öğrenci eylemlerine ve mücadele haberlerine geliyoruz. Sefalet içinde yaşayan emekçiler yoğun sömürü ile iş kazalarında hayatlarını kaybetmeye devam ediyor. Yeterli önlemlerin alınmadığı, işçi sağlığı ve iş güvenliği kurallarının uygulanmadığı bir çok iş yerinde işçiler ölmeye devam ediyor. Balıkesir’de bulunan ZSR isimli patlayıcı üreten fabrikada gerçekleşen patlamada 12 işçi hayatını kaybetti. Her gün çok sayıda işçi işçi bu cinayetlerde hayatını kaybediyor.
Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesi’nin örgütlü olduğu Betek Boya’da patronun sendika düşmanlığıyla birlikte geliştirdiği işten atmalara karşı yüzlerce işçi iş bırakarak üretimi durdurdu. İşçilerin sendikalarıyla birlikte verdiği mücadele sonrası patron geri adım atarak işten çıkışları durdurdu ve sendikayla müzakere yapmayı kabul etti.
Tek Gıda-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan ve gaspedilen hakları için mücadele eden Polonez işçileri Çalışma Bakanlığı’nın verdiği müzakere sözünün ardından Çatalca Adliyesi önündeki bekleyişlerini ve kararlı direnişlerini sürdürüyor.
Tek Gıda-İş Sendikası’nın örgütlenmesini önlemek amacıyla öncülük yapan işçilerin işten atılmasıyla başlayan Eker direnişi kararlılıkla devam ediyor.
Metal işçileri grev yasağını tanımayarak MESS‘in sefalet ücreti ve kötü çalışma koşulları dayatmalarına karşı grev ve direnişlerine devam ediyorlar. Birleşik Metal-İş Sendikası 5 fabrikada 1500 sendika üyesinin insanca yaşama hakkı için grevlerinin kararlılıkla sürdüğünü açıkladı. Metal işçileri grev yasağına karşı ilk kazanımını Hitachi Energy’de imzalanan sözleşme ile elde etti.
Karşıyaka Belediyesi’nde 93 işçinin işten atılmasıyla başlayan işe dönme mücadelesi işçiler tarafından kararlılıkla sürdürülüyor. Sarıyer Belediyesi’nde işten atılan Yıldız Şen ve Ramazan Gökalp Özen CHP İstanbul İl Başkanlığı önünde basın açıklaması düzenleyerek işlerini geri istediklerini ve mücadele etmeye devam edeceklerini belirttiler. Şişli’de, Kartal’da, Bayraklı’da, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde işten atılan işçiler mücadeleye devam ediyorlar. Belediye işçilerinin kadrolu ve güvenceli çalışma talebiyle Kadıköy’de sürdürdükleri oturma eylemi 30 haftadır devam ediyor.
Asgari ücret zam oranının açıklanmasıyla birlikte sefalet zorbalığına karşı birçok yerde eylemler yapıldı ve mücadeleci güçler sokaklarda seslerini yükselttiler.
İzmir Kemalpaşa’da yer alan Temel Conta fabrikasında Petrol-İş Sendikası’na üye olan işçiler patronun geliştirdiği sendika düşmanlığına karşı insanca yaşama taleplerini savunmaya devam ediyorlar.
Çayırova’da bulunan HÖDLMAYR lojistik şirketinde Nakliyat-İş Sendikası’nın çoğunluk sağlayarak yetki alması sonrası şirketin iki işçiyi işten amasıyla başlayan işçi direnişi 17 gündür devam ediyor.
Tarkett işçilerinin grevi 101 gündür devam ediyor. MKB Rondo işçileri 122 gündür sendikal hakları ve insanca yaşama talepleri için mücadele ediyor. Mersen işçilerinin grevi 252 gündür kararlılıkla sürüyor.
Yeni yıla girerken bazı gençlik haberlerini aşağıdaki gibi not ettik:
21 Aralık’ta yayımlanan Resmî Gazete ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla 14 üniversiteye rektör atandı. Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Rektörlüğüne Ahmet Şahin, Anadolu Üniversitesi Rektörlüğüne Yusuf Adıgüzel, Ankara Medipol Üniversitesi Rektörlüğüne Tolga Tolunay, Avrasya Üniversitesi Rektörlüğüne Mahir Kadakal, Gaziantep Üniversitesi Rektörlüğüne Sait Mesut Doğan, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörlüğüne Türkay Dereli, İskenderun Teknik Üniversitesi Rektörlüğüne Mehmet Duruel, Siirt Üniversitesi Rektörlüğüne Nihat Şındak, Tarsus Üniversitesi Rektörlüğüne Ali Özen, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Rektörlüğüne Yusuf Sarınay, Toros Üniversitesi Rektörlüğüne Ömer Arıöz ve Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörlüğüne ODTÜ’nün Eski Atanmış Rektörü Mustafa Verşan Kök, Ufuk Üniversitesi Rektörlüğüne Ahmet Hakan Haliloğlu, Yeditepe Üniversitesi Rektörlüğüne Mehmet Durman atandı.
Asgari ücretin açıklanmasının ardından bu durumdan en çok etkilenenler olarak gençler yine sokaklardaydı. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere asgari ücretin yoksulluk sınırları altında kalmasını ’’Asgari Değil İnsanca Yaşam’’ diyerek protesto ettiler.
İzmir’de gençlik örgütleri 27 sene önce Ege Üniversitesi’nde katledilen Ali Serkan Eroğlu için bir araya geldi. Yapılan basın açıklamasında, her dönemde olduğu gibi, devrimci mücadele içinde bulunan insanların baskı gördüğü, baskılara karşı mücadelenin dayanışma temelinde sürdürülmesi gerektiği vurgulandı.
Dersim’de kayyuma karşı protestolara katılan Munzur Üniversitesi’nden Ahmet Yıldız kaldığı yurttan atıldı ve oturma eylemine başladı. Oturma eyleminde olan Ahmet Yıldız dün de açlık grevine başladı.
Şimdi de geride bıraktığımız haftada yaşanan hak ve özgürlükler için yapılan eylemleri aktarıyoruz. Türkiye toplumu, kendisine yaşatılan mağduriyetlere karşı direnmeye devam ediyor. Cumartesi Anneleri “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” talebiyle yaptıkları eylemlerinin 1030. haftasını gerçekleştirdi. 24 Aralık 1994 tarihinde İstanbul’da gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan İsmail Bahçeci’nin durumunu sordu.
Bu hafta hasta tutsakların sesini yükseltmek için eylemlere de devam edildi. Ağır hasta mahpuslar Fevzi, Ömer Arslan, Celal Ercan ve Hacı Alagaş’ın hayati risklerinin yüksek olduğunu belirterek hasta mahpusların serbest bırakılması talep edildi.
Asgari ücretin açıklanmasının ardından yurttaşların tepkileri yükseldi. Sosyal medyada “Hükümet istifa!” çağrısı yapıldı. İşçi Ve Emekçi Birliği açıklanan asgari ücretin açlık sınırı altında kalmasına tepki göstererek Mecidiyeköy’de basın açıklaması gerçekleştirdi. Düzenlenen basın açıklamasına İşçi ve Emekçi Birliği bileşenleri ve destekçi kurumlar katıldı.
Ülkemizde Ortadoğu’daki soykırıma karşı eylemler devam etmekte. Filistin İçin Bin Genç’in çağrısıyla Şişhane Meydanı’nda toplanan kitle “Bu Soykırıma Derhal Son Verilmesini” talep etti.
19-22 Aralık’ta hapishanelerde katledilen devrimcileri çeşitli siyasi partiler, sendikalar ve devrimci gruplar ülkemizin dört bir yanında andı.
Eğitim Sen İzmir 2 Nolu Şube oturma eylemlerinin 311. Haftasını gerçekleştirdi. KHK ile ihraç edilen devrimci-yurtsever öğretmenler, kamu emekçilerinin işlerine iadesi, Balıkesir’de iş cinayetinde 12 işçinin yaşamını yitirmesini ve asgari ücret ile emekçilerin bir kez daha açlığa mahkum edilmesini protesto etmek için basın açıklaması gerçekleştirdi.
Şimdi de dış haberlere bakacağız. Suriye’den başlıyoruz. İktidarı 13 günde ve bir engelle karşılaşmadan alan Cihatçı güçler Suriye’de direnişle karşılaşmaya başladılar. Selefi iktidarın baskısına karşı Suriye’de binlerce Alevi ve Hristiyan hafta içinde Hama, Humus, Tartus illeri Ceble ve Manyas ilçelerinde eylemler yaptılar. Eylemler bir süre önce Alevi din alimlerinden Ebu Abdullah el-Hüseyin el-Hasibi’nin mezarının dinciler tarafından tahrip edilmesi ve oradaki 5 din görevlisinin öldürülmesi videolarının açığa çıkması üzerine başladı. Göstericilerin üzerine ateş açan Selefi iktidar eylemlerde 14 polisin öldüğünü iddia etti. Alevilerin ve Hristiyanların saldırılara uğradığı haberleri Alevi toplumunun öfke ve tedirginliğini artırıyor. Suriye halkının tepkileri Türkiye’deki Alevileri ve laiklik yanlılarını da etkiliyor ve mücadelenin yer yer ortaklaştırıldığı görülüyor.
AKP iktidarı tarafından kurulan Suriye Milli Ordusu TSK desteğinde Membiç ve Tel Fırat’ta Kürt ulusal hareketi liderliğindeki SDG ile çatışmaya devam etti. Her iki tarafın da patronu ABD’nin aracılığıyla sağlanan ateşkes bitti. Diğer yandan DEM Parti milletvekillerinden Pervin Buldan ile Sırrı Süreyya Önder’in Öcalan’la görüşmeye gideceği öğrenildi. Bu trafiği organize eden AKP Öcalan vasıtasıyla Kürt hareketini denetim altında tutmaya çalışıyor.
Bir yandan Trump Ortadoğu’dan çekilmeyi istediklerini açıklarken diğer yandan ABD Suriye’deki asker sayısını 900’den 2 bine çıkardı. Öte yandan PYD liderlerinden Salih Müslim’in Türkiye iktidarının, aradan çekilmesi halinde HTŞ lideri Colani’yle anlaşabileceklerini ifade etti. Açıklama “Colani ile bile analaşabileceğini söyleyen PYD-YPG neden Esat iktidarıyla anlaşmadı da ABD’yi tercih etti?” sorusunu akıllara getirdi. Kobani’nin IŞİD tarafından kuşatılmasından bu yana Kürt hareketi Suriye’de ABD inisiyatifinde bulunuyor. ABD, IŞİD kuşatması altındaki Kürt güçlerine yardım ederken onları kendi denetimine aldı.
Almanya’da yaşanan bir ırkçı saldırının yabancılara karşı kutuplaşmayı artırması Avrupa’daki en önemli olaylardan biriydi. 20 Aralık’ta Almanya’da Magdeburg kentinde Noel pazarında, araçla yapılan bir saldırıda 5 kişi yaşamını yitirmiş, 200’den fazla kişi yaralanmıştı. Saldırının faili olarak gözaltına alınan erkeğin Suudi Arabistan doğumlu İslam karşıtı, aşırı sağ ve siyonizm destekçisi bir doktor olduğu anlaşılmıştı. Ancak ırkçı önyargıların etkisindeki insanların saldırıdan yabancıları sorumlu gördükleri anlaşılıyor. Irkçılık, milliyetçilik ve dincilik gibi önyargıların insanların algılarını nasıl böyle olağanüstü etkileyebiliyor olması dikkate alınmalıdır. Her şeyden önce kendimizi bu önyargılardan bağımsızlaştırmamız gerekiyor.
Trump daha iktidara gelmeden Panama Kanalı’nı Panama’dan ve Grönland’ı Danimarka’dan almayı ve Kanada’yı da ABD’ye bağlamayı konuşmaya başladı. Panama Kanalı’nı gaspetme düşüncesi Çin’in Latin Amerika ülkelerindeki ticari faaliyetlerini sabote etmeyi amaçlıyor. Grönland’ın Danimarka’dan alınması ise Avrupa’dan uzak Asya’ya ulaşımın geçtiği Arktik’te denetim sağlama hedefine denk düşüyor. Bu bölgenin enerji ve madenler bakımından da çok zengin olduğu biliniyor. Ayrıca “Genişlemek” ABD’nin geleneğinde var. 1776 yılında İngilizlere karşı bağımsızlık savaşıyla kurulan ABD başlangıçta bugünkü ABD’nin üçte biri kadardı. Kızılderili katliamıyla genişledi. Bir kısım topraklarını Meksika’dan zapt etti. Devlet sınırları zamanla daha çok genişledi. Trump’ın Grönland ve Kanada hakkındaki düşünceleri NATO ittifakında sorunlar yaratabilir.
NATO ittifakı zaten Ukrayna’daki süreçte Avrupa ülkelerinin ekonomilerinin ABD tarafından baltalanmasını hızlandırdı. Amaçları AB ülkelerinin Rusya ve Çin ile ilişki içinde gelişmesini engellemekti. Rusya AB ülkeleri ekonomileri için ucuz enerji kaynağı Çin ise ucuz ara mallar, işçilik kaynağı ve pazardı. ABD; AB hükümetlerini denetim altına aldı ve o ülkeleri sıkıca ABD’ye bağladı. Bu konuda NATO’nun genişlemesi ve Ukrayna savaşı çok kullanıldı. Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle sönmeye yüz tutmuş olan Gladio örgütü ve NATO canlandırıldı. AB ülkeleri dünyanın paylaşımından pay alma vaadiyle de kandırıldı. Rusya dişli çıkınca vaadler suya düştü ve geriye AB ülkelerinin uğradığı ağır kayıplar kaldı.
Görüldüğü gibi hem Türkiye hem de tüm dünya devletleri giderek artan zorluklar içinde. Ortadoğu adı verilen coğrafyamız en kötü durumda bulunuyor. Batılı ülkelerde durumu da çok çarpıcıdır. Dün ABD İngiltere’ye karşı bağımsızlık savaşı vermişti. Bugün roller değişti ve AB ülkelerinin kendilerini ABD’den kurtarmaları gerekiyor. AB ülkeleri solu genelde bu soruna yabancı olduğundan Almanya, Fransa, İngiltere’de görüldüğü gibi faşist hareketler durumu istismar ediyor.
İşçiye sefalet ücretini reva gören iktidar halkın ekmeğinden kesip Suriye’de, Libya’da, Somali’de, Irak’ta vb askeri harcamalara yatırıyor. Özellikle Suriye’deki durum çok kritik. Türkiye’yi yönetenler orada Selefilere dayanarak yeni bir devlet kurma görevi üstlendiler. Colani bütün kilit makamlara eski El Kaide ve IŞİD üyesi cihatçı arkadaşlarını getiriyor. Selefiler Sünni İslamla, Alevilerle ve Hristiyanlarla anlaşmaları çok zor bir topluluktur. Suriye’de bir iç savaşın çıkması olasılığı günden güne artıyor. Türkiye’nin ekonomisi iktidarın emperyalizmin taşeronluğu yoluyla yayılmacı hayallerini gerçekleştirmesine uygun değildir. Bu çok riskli bir taşeronluk olacaktır.
Netanyahu son olarak “Husiler de Hamas, Hizbullah, Esat rejimi gibi öğrenecek. Bu dersi zamanla tüm Ortadoğu öğrenecek” dedi. Bu sözler Esat iktidarının yıkılmasının nasıl gerçekleştiğinin bir açıklaması oldu. İsrail’in verdiği dersin nasıl olduğunu Filistin’deki soykırımda gördük. Türkiye’yi yönetenler ateşle oynuyorlar. İsrail; ABD ve NATO’dan sınırsız destek almaktadır. İsrail ve ABD’nin Ortadoğu’yu karıştırma olanakları boldur. Onlar zamanlarını bekliyorlar. Ülkemize sahip çıkmak bizim görevimizdir. Yukarıda belirttiğimiz gibi Suriye halkının tepkileri Türkiye’deki Alevileri ve laiklik yanlılarını da etkiliyor. En küçük görünen çabaların bile büyük sonuçların önünü açacağı bir dönemden geçiyoruz.