Halkın katili cunta!

0
284

Selçuk Şahin Polat

12 Mart, bir karşı devrim projesidir. 1961 Anayasası’nın kısmi (Kürtler ve diğer ulusları tanımayan) özgürlük ve demokratik hükümlerini yok etmek için harekete geçen emperyalist güçlerin bir planıdır.

Onu, 12 Eylül ve RTE rejimi takip etmiştir. Tüm bu operasyonlar, emperyalist güçler ve yerli uşakları tarafından hayata geçirilen, toplumun gericileştirme (yeşil kuşak) programıdır.

Bugün toplumumuz önemli oranda değişime uğratılmıştır;

Emperyalistler ve sadık adamları büyük mesafeler almıştır: Yüzde 1-2’lerde olan şeriatçılık, bugün yüzde 10’ları geçmiştir. Yine geçmişte yüzde 2-3’lerde olan ırkçılık, bugün yüzde 10’ları aşmıştır. Toplumun önemli bir kesimi (yüzde 20’lerden fazlası) hırsızlığı-soygunu ve şiddet dâhil tüm olumsuzlukları görmeyen, duymayan; bu soygundan pay almaya çalışan ve güce tapan yancılar haline getirilmiştir. Halkın önemli bir kesimi (yüzde 20-30’larda) yardıma muhtaç yoksullar seviyesine indirilmiştir. Bu dönüşüm sürecine, her kesimden (öğrenci-asker-halktan) devrimci gençler direnmişler fakat katliam-işkence ve zindanlarla kıyıma uğramışlardır.

Kızıldere katliamını ve Üç Fidan’ın idamını gerçekleştiren, yüzlerce devrimciyi işkence ve suikastlarla yok eden irade, emperyalistlerin daha fazla kar edebilmek, lüks içinde yaşamak, anti-insani duygularını tatmin etmek vb. pislikler içinde yüzmek için yürüttükleri operasyonlardır.

Ama devrimci gençler ve proletarya birlikte hareket edecek bir kültürel gelişimi sağlayamayarak, istenmese de onların işlerini kolaylıkla yapmalarının yolunu açmışlardır.

Karşı devrimi alt edebiliriz;

Cuntaları ve takipçilerini, elbette cesaret ve aklın gücüyle alt edebiliriz. Fakat taraftarlarımız sıkı durduğu müddetçe! Çünkü daha önceden devrimcileri evlerinde barındıranlar, o cuntalı günlerden sonra, “hoca bi zahmet” diye kapıyı gösterenler haline gelmişlerdir.

Faşist tüm saldırı ve komploları etkisiz kılabiliriz ne var ki ezberlerimizi bozduğumuz oranda. Kendimize oto sansür uygulamadığımız takdirde. Ne yazık ki o gün, üç maymunları oynayan taraftarlarımızın patlama yaptığı gündür. Kitleyi küçümsemeden, onun içinde olup-ona dokunur ve onun sorunlarını kendi sorunlarımız yapabilirsek, 24 saat onlarla birlikte olabilir ve onların tüm dertlerini kendimize dert edebilirsek eğer, onlar da cunta günlerinde başımız sıkıştığında hiç şüpheniz olmasın ki yardımımıza koşacaklardır.

Emperyalizmin-CIA’nın ve işbirlikçilerin tüm oyunlarını bozabiliriz, yeter ki birbirimize karşı saygılı ve açık olalım, sevgi temelli yaklaşalım: Birbirimizi kıskanmayalım-dedikodu etmeyelim-ötekileştirmeyelim-çatışmayalım-birbirimizi öldürmeyelim vb. gibi kötülükleri birbirimize yapmayalım. Yeter ki okuyalım-tartışalım-haberleşip-bir araya gelelim. Tabii ki herkesi çürüten içimizdeki çürük elmaları ‘o da bir elmadır’ diye sepetimizde tutmayalım. Buna sadece kitlenin karar vermesine müsaade edelim. Özetle grupçuluk ve bireycilik hastalığını yenelim.

12 Mart-12 Eylül ve AKP türü iktidarları inanın önleyebiliriz! Yeter ki gerçek anlamda eleştiri ve özeleştiri mekanizmasını işletip, bu zalimlere fırsat veren-onlarla kişisel çıkarlar için iş yapanları ve de devletin bekası diyerek destek veren CHP politikalarını ve tüm düzen partilerini sadece ve sadece onların etkilediği kitleler arasında çalışarak teşhir edebiliriz. Bu zor, olağanüstü donanım ve irade isteyen kitle çalışma yollarına girebilirsek, işte ancak bu durumda karşı devrim dalgasını kırabiliriz.

Eğer; Ermeni-Rum-Yahudi-Keldani-Süryani-Ezidi ve diğer tüm halklara yapılan soykırımı kabul eder ve bunun için gerekli ajitasyon ve taktikleri geliştirebilirsek,

Eğer; Cumhuriyet döneminde Kürt halkına yapılan zalimlikleri bilince çıkartır ve bu ulusun kendi kaderini belirlemesi için gerekli olan siyasi yaklaşımı sergileyebilirsek,

Eğer, ülkemizde gerçek laikliğin olmadığını, yarı kapitalist ve emperyalizme bağlı bir ülke olduğumuzu, CIA’ye bağlı çalışan gizli ve yasadışı kontrgerilla örgütümüz ve de tekçi üniter devlet anlayışını savunan gizli kırmızı bir anayasamızın bulunduğunu kabullenebilirsek, hem düşmanı tanımış oluruz hem de onun hakkından gelmeyi başarabiliriz.

Eğer 1923’ü bir devrim olarak kabul eder ve bu devrimin yarattığı olumlu tüm adımları, ezilen ve sömürülenlerin hanesine yazar fakat tüm olumsuzlukları (komünistlere, Kürtlere düşmanlık-çarpık laiklik-emperyalizmle ilişki-feodalizmin tasfiye edilmemesi vb.) sabır ve titizlikle cumhuriyetçi kitlelere anlatabilirsek demokratik cumhuriyet hedefine ulaşabiliriz.

Eğer ekonomik olarak; hafif sanayii değil, fabrika yapan fabrikalar (ağır sanayii) kurmayı, artı değer üreten fakat öncelikle sosyal teknolojik yatırımları yapmayı planlayan bir programla halkın karşısına çıkarsak, bilin ki hem tüm burjuva partilerini, hem de emperyalistleri geriletip ülkemizde sosyal olanı hâkim kılabiliriz.

Yok, tüm bu vb. birçok gerçeği bilince çıkartamaz ve gerekli adımları atamazsak, daha çok 12 Mart-12 Eylüller ve AKP iktidarlarını yaşayacağız demektir: AKP gider CHP gelir, CHP gider diğerleri gelir ve halkımızın ensesinde boza pişirmeye devam eder dururlar.

12 Martlar aynı zamanda;

Emekçilerin düşmanı, Kürt ulusuna ve tüm halklara yönelik asimilasyon ve soykırım projesi, Maraş-Malatya-Çorum-Sivas vb. illerde yapılan katliamlar demektir.

Madımak cehennemi, cezaevlerindeki devrimcilerin ve apartman bodrumuna sığınmış Kürt halkının kimyasallarla yok edilmesi, Kürt halkına b.. yedirilip yerlerinden sürülmesi, gerici ve ırkçı iktidarlar, siyanürlü topraklar, sarı sendikacılık, madencilerin diri diri gömülmesi, zehirli gıdalar, uyuşturucu ticareti-mafya ve yolsuzluklar, çocukların istismarı, tarikatçılık, kadınların katli, fakirlik, hırsızlık, bireycilik, partizanlık, yancılık, yalancılık, yüzsüzlük ve binlerce feodal ve kapitalist kültür demektir.    

Şimdi kitleler arasına girip 12 Martları önleme zamanı! 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.