Her günümüz bayram güzelliğinde olsun!

0
989

Tülay SÖNMEZ

Yine bir Ramazan ayına girdik, arkası bayram. Bayramı en çok kim hak ediyor? O coşkuyu özleyen ve kutlayan herkes ama öncelikle de çocuklar hak ediyor.

Büyüklerin Ramazan, çocukların Şeker bayramıdır bu bayram. Sabahı heyecanla beklenir, yeni kıyafetler ve şekerlik çantalarla çocuklar ev gezmelerine hazırlardır. Evlerde de önceden yapılan bayram hazırlıkları bitmiştir. Bayram temizliği yapılmış, mutfakta börekler, çörekler, tatlılar ikram için hazırlanmıştır. Bayram şekerleri, belki küçücük harçlıklar mendil içinde çocukları bekler. Bayram sabahı erkekler Bayram Namazı için camilere giderek namaz kılıp, camiye gelen insanlarla bayramlaşarak evlerine dönerler. Mahallenin tüm evlerinin ilk konukları çocuklardır. Tek tek ziller çalınır, açılan kapının önündeki çocuklar hep bir ağızdan bayram kutlarken gözleri şeker tabağındadır. Toplanan şeker ve paralar tenha bir yerde sayılır, karın ağrıyıncaya kadar şekerler yenilir. Sokaklarda çocukların yediği şekerlerin kağıtları bile bayram havası ile uçuşur.

Biz erişkinler için Ramazan daha farklı algılanıyor. Dünyadaki nüfusun hiç de küçümsenmeyecek bir kısmının (Dünya nüfusu 7 milyar 837 milyon ve bu nüfusun % 23’ü yani 1 milyar 57 milyonu) İslam inancına sahip olduğu ve yaşam biçimlerinin inançlardan çok etkilendiğini biliyoruz. Ancak dini anlama ve uygulama kısmı sürekli tartışılmakta.

Kuran’ın Arapça oluşu ve çok çeşitli şekillerde yorumlanması söz konusudur. Çok daha önemlisi ise Kuran’ın ve İslamiyetin Peygamber’in ölümünden sonra çok değiştirildiği ileri sürülmektedir. İlahiyatçı İhsan Eliaçık mevcut İslamiyetin Emevi İslamı olduğunu belirtir. Emeviler İslamiyeti onun sosyal adaletçi, dayanışmacı ve adaletsizliklere karşı mücadeleci özünden saptırmış ve ezenlerin ihtiyacına uydurmuştur. İslam ayrıca İngiliz ve ABD emperyalistleri tarafından da yozlaştırılmıştır. Suudi İslamı, El Kaide İslamı, Taliban İslamı ve İslam adına türlü gericilikler Emevi İslamının çeşitleridirler. Bugünkü İslam ayrıca dondurulmuş ve çağın değişikliklerine ayak uyduramaz duruma getirilmiştir.

Türkiye’de nüfusun çoğunluğu Müslüman olmakla birlikte farklı inanç ve kültüre (Hristiyan, Yahudi, Ezidi, Alevi v.b) sahip topluluklar var. Farklı inanca sahip kişiler aynı coğrafyada yan yana ibadetlerini yaparak yaşamlarına devam ederken tutucu yerlerde, Ramazan’da ibadet etmeyen (oruç tutmayan) insanlar hiç de hoş olmayan davranışlara maruz kalabiliyorlar. Oysa ki bazı mahallelerde Müslüman ve gayrimüslim yan yana oturur ve çok da güzel komşuluk ilişkisi geliştirirler. Veya bir dindar Sünni ile Alevi komşu aynı sokakta bir ömrü dostça geçirerek kendi inançlarının gereğini hiç rahatsız olmadan yerine getirirler. Oruç tutan Müslüman komşuya, Hristiyan bir haneden iftar yemeği ikram edilir veya Sünni bir komşu iftarda sofrasına bir Alevi dostu ile oturur.

Bu ayın felsefesi aslında yeryüzündeki açları ve yoksulluğu anlamak ve onlarla dayanışma yoluna girmek olmalıdır. Lakin bizde Ramazan gösterişçiliğe dönüşüyor. Ramazan’a egemen güçler ve sermaye damgasını vuruyor. Sermaye buna endeksli bir yaşam biçimini alıcısına sunar. Otellerde şaşalı iftarlardan tutun da Ramazana özel gıda paketlerine kadar hazırlıklar yapılır.

Televizyon kanallarında bugün ne yazık ki sahur aralığına kadar devam eden dini içerikli programlar yapılır. Oysa ki 1970-80’li yıllarda tek tv kanalı döneminde “kanto, orta oyun, meddah” gibi eğlence programları ile Ramazan bir ayrı şenlendirilirdi. Yıllar içerisinde alışkanlıklar değişkenlik gösterdi. Televizyondaki eğlence programları kaldırıldı, insanlar misafirlerini restoranlarda ağırlamaya başladı. Belediyeler oy amacıyla semtlerde iftar çadırları kurarak bir ay boyunca insanlara yemek hizmeti sunmaya başladılar. Bu ayda “Aç doyur, fakire yardım et” öğretisi ile “fitre” gıda paketleri oluşturuldu.

Gene de Ramazan’ın halkçı bir yanı mevcuttur. Kişiler işlerini oruca göre ayarlamaya çalışırlar. Yeme içme alışkanlıkları Ramazan’a uyarlanırken, iftar ve sahur oruç tutmayan komşular için bile anlam kazanır. Evlerde iftara özel sofralar kurulup misafirler ağırlanır. Açlığa ve susuzluğa birlikte katlanmak ve sonrasında da birlikte yemek yemek, gerek aile içindeki gerekse komşu ve akrabalar arasındaki birlik ve dayanışma havasını güçlendirir.

Bana ve çevreme güzellik getiren her gün bayramdır. Ramazan’ın gördüğüm en güzel şeklini Gezi Parkı dayanışması ile tanıştığımız Anti-kapitalist Müslümanlar Yeryüzü Sofrası etkinliği ile sundu. Sözcülüğünü İlahiyatçı sevgili İhsan Eliaçık’ın yaptığı bu grup dini inancını çağcıl, diğer inançlarla barışık biçimde ortaya koymaktadır. Bu insanlar çeşitli şehirlerde kurdukları yeryüzü sofraları ile herkesin kendince katkı sunduğu alternatif iftarlar düzenleyerek pek çok kişinin sempatisini topladılar.
Burada hem yemekler yendi hem lokmalar paylaşılıp arkadaşlıklar kuruldu, hem de dostluklar geliştirildi. Bu oluşumun belki de en kıymetli misyonu, inançlı ve inançsız insanları bir araya getirmesi oldu. Hep birlikte oturup, doğruları ve yanlışlarıyla yüzleştiler. Bu alternatif İslam dindarlık adı altında gerici ve kindar bir nesil yetiştirmeye azmetmiş olan gericileri rahatsız etti. Bu yüzden İhsan Eliaçık saldırıya uğradı, dövüldü.

İktidarın din istismarı ne mutlu ki toplum tarafından benimsenmedi. Artık gençler din üzerinden kendilerine dayatılan yanlış bilgileri sorguluyorlar. İstedikleri kadar çaba sarf etsinler, bu ülkenin aydınlık yüzü insanlar her günü Şeker Bayramı tadında yaşamaya devam edecek.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.