Yunanistan’daki orman yangınları yüreğimizi yaktı. İsveç’teki orman yangınları bizi çok üzüyor ve biraz da Türkiye’de yaşadığımız olumsuz tecrübeler nedeniyle aklımıza kötü şeyler getiriyor. Aşağıdaki haber-yorum yazısında bunu paylaşacağız:
İsveç, tarihinin en kurak dönemlerinden birisini yaşıyor. Avrupa’nın geneli çok sıcak iken Kuzey ülkeleri ile Avrupa’nın Akdeniz kıyısındaki ülkelerde sıcaklığın daha yüksek seviyelerde olduğu gözleniyor. Kuzey Avrupa ülkelerinde iklim hazla değişiyor. İsveç’in çoğu bölgesinde su seviyesi normalin altında ve normalin çok altına düşmüş bölgeler de var. Belediyeler ızgara yapma ve ateş yakma yasağı koymuş. Yasak devam ediyor. Köylüler hayvanlarını otlatmakta zorlanıyor ve eldeki hayvanları kesmeye çalışıyor. Hayvan kesimi için mezbahalarda öyle çok sıra varmış ki bu nedenle hayvanların et olarak değil de biogaz olarak değerlendirilmesi bile düşünülüyormuş. Askeriye burada devreye girerek zordaki köylülere hayvanlarını otlatmaları için kendi alanlarını veriyor ve puan topluyor. Bu yıl tarım ve özellikle buğday üretiminin normalin yüzde 30 altında yani son 25 yıldaki en kötü düzeyde olması bekleniyor. Bunun da fiyatları yükseltmesi ve ithalata yol açacağı tahmin ediliyor.
Orman yangınlarına giderek daha sık rastlanıyor. Yangın söndürmek için İsveç’in hazırlığı yetersiz kaldığı için çeşitli AB ülkeleri İsveç’e yardıma geldi. Yetkililer dışarıda ızgara yakılmasını yasaklarken yurdun çok çeşitli bölgelerinde birden başlamış olan ve bir türlü söndürülmeyen orman yangınları bizim gibi kuşkucuların aklına kasıt olasılığını getiriyor.
Orman yangınları dolayısıyla İsveç’in Sivil Savunma Teşkilatı’nın ismi daha sık duyulur oldu. Türkçeye Sivil Savunma diye çevirdiğimiz Myndigheten för samhällsskydd och beredskap (MSB) isimli kuruluş Türkçe dışında 21 dilde yayınlanan ve evlere dağıtılan broşürle adını duyurmuştu. İsveç tarihinin son 50 yılında böyle endişelendirici bir resmî yayın örneği olmadığı söyleniyor. Broşürde (https://www.dinsakerhet.se/siteassets/dinsakerhet.se/broschyren-om-krisen-eller-kriget-kommer/om-krisen-eller-kriget-kommer_a5_uppslag_msb1186.pdf) savaş ve terör saldırısı yanında orman yangınları da belli başlı felaketler arasında sayılmaktaydı.
MSB evlere dağıtılan broşürde halkı doğal felaketler yanında terörizm ve hatta savaş tehlikesine karşı uyarıyor ve onları yetkili makamların etrafında birleşmeye çağırıyor. Broşürde “İsveç teslim oldu, diye haberler alırsanız asla inanmayın çünkü İsveç asla teslim olmayacak” gibi endişelendirici ifadeler dikkat çekiyor. İsveç’e son beş yolda yaşanan Avrupa ülkeleri dışındaki kitlesel göçlerin, terör saldırılarının, şehirlerde çeteleşmenin ve bir de dünya devleri arasında kızışan ticaret savaşının İsveç ulusunda ve devletinde bir beka endişesi yarattığı gözleniyor ve bu endişeyi körükleyen broşürün halkı devletin ve özellikle ordunun etrafında birleşmesi yolunda bir çağrı işlevi gördüğü gözleniyor.
Orman yangınlarının ardından Krizlere Müdahele Kurulu (Krishanteringsrådet) adlı kurum toplanarak durumu görüştü. Bu örgüt 2004 yılında Tayland’da yaşanan tsunami felaketinin ardından 2008 yılında kurulmuştu. İsveç’in Milli Güvenlik Konseyi’ni andıran bu kurumun içinde Emniyet Genel Müdürü, Milli İstihbarat Başkanı, Genelkurmay başkanı ve MSB Genel Direktörü’nün varlığı dikkat çekiyor.
İsveçte son kamuoyu yoklamaları seçmenlerin siyasi partiler karşısındaki güvenlerinin zayıf olduğunu gösterirken son orman yangınlarının polis, ordu, istihbarat ve MSB adlı teşkilatın önemini görünür hale getirdiği hissediliyor.
İsveç’te halkın yetkililere karşı güveninin kuvvetlendirilmesi ihtiyacı gözleniyor iken (https://www.dn.se/nyheter/politik/david-ahlin-sverigedemokraterna-har-vunnit-valjare-fran-alla-partier/) yönetimde devlet aparatı öne çıkıyor. Kimsenin günahını almayalım ama orman yangınları kamuoyunu yönlendiren bir rol oynuyor. İşin içinde bir de kasıt varsa…
