Kızıldere’de katledilen devrimci önderler 50. yılında İstanbul’da anıldı

0
757

Dün, Devrimci Hareket, Dostluk ve Kültür (DKDER), Devrimci Parti, Emekçi Hareket Partisi, ODAK ve SYKP’nin çağrısıyla 50. yılında 30 Mart anması ve sempozyumu gerçekleştirildi.

Taksim Aynalı Geçit Etkinlik Alanı’nda yıllardan bu yana ilk defa çok sayıda devrimci ve sosyalist parti ve yapılar tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen anma ve sempozyuma, çağrıcı yapıların yanısıra Kaldıraç, Proleter Devrimci Duruş, Mücadele Birliği, KÖZ, SODAP, HDK, Devrimci Sosyalist Federasyon da katılarak 1971 ve Kızıldere sürecine ilişkin düşüncelerini dile getirdiler.

Devrim ve sosyalizm yolunda yaşamları yitiren tüm devrimciler için yapılan saygı duruşunun ardından program başladı.

Konuşmalarda Kızıldere’nin devrimci ve sosyalistlerin ortak değeri olduğuna vurgu yapılırken, 1971 sürecinin devrimciler ve devrim adına bir dönüm noktası olduğuna dikkat çekildi. Konuşmacılar kendi özgün politik değerlendirmelerini dile getirirken, Mahir’lerin ve Kızıldere’nin en önemli yanının iktidar alternatifi bir politika ile yürüduklerini vurguladılar.

Yaşadığımız süreçte Kızıldere’nin, Kızıldere kardeşliğinin öne çıkarılmasına daha çok ihtiyaç olduğuna da vurgu yapıldı. Ayrıca, konuşmacılar tarafından Kızıldere’nin bir manifesto olduğu da ifade edildi.

Konuşmaların yanısıra, 1960’lı yıllardan Kızıldere sürecine kadar olan dönem sinevizyon eşliğinde ayrıntılı bir şekilde anlatıldı. Etkinlik sonunda, Sanatçı Serhat Raşa tarafından bir de müzik dinletisi gerçekleştirildi. Katılımcılar da marşlara eşlik ettiler.

Gerçekleştirilen anma etkinliğinden Odak adına yapılan konuşma aşağıdaki şekilde oldu:

Öncelikle Odak Dergisi olarak devrimci önderlerimizi anmak için buraya gelen ve bu güzel etkinliğin örgütlenmesi için emek veren tüm dostlarımıza teşekkür ediyoruz. Etkinliği birlikte hazırlamış olmamız özellikle olumludur. 

Kızıldere, öncelikli olarak, elbette cesaretin, kararlılığın, fedakarlığın büyük örneklerinden birisidir. Türkiye devrimci hareketinin tarihi, böyle örneklerle doludur. Öte yandan Kızıldere’yi Kızıldere yapan ise bu kahramanlığın çok daha ötesinde bir şeydir: Devrimcilerin birliği ve dayanışma! Kızıldere bu bakımdan eşsiz bir örnektir. 

Mahirler bu eyleme örgüt olarak imha edilme riskini göze alarak giriştiler. Eylemi, THKO ile birlikte gerçekleştirdiler. Başka bir örgütün insanlarını, kendi örgütünün insanları olarak gördüler. Canlarını, örgütlerinin geleceklerini, onlara feda edecek bir eylem gerçekleştirdiler. 

Kaypakkayaların da ilk eylemlerinden birisi buna benzerdi. Nurhak’ta yitirdiğimiz Sinan, Kadir ve Alpaslan’ı ihbar eden köy muhtarını cezalandırmış, bir başka devrimci örgütün en önemli insanlarına zarar veren kişiyi, kendi arkadaşlarına zarar veren kişi olarak görmüşlerdi. 

Mahirler, THKO önderleri için canını feda etmişti. İşte bu duygu, bu ruh bize örnek olmalıdır. Onlara yaraşır bir Türkiye’nin yolu, bu çizgiyi doğru bir şekilde çözümlemekten geçer. 

Türkiye solu, ne yazık ki sonrasındaki süreçte, bu yola, bu ruha uygun bir çizgi izleyemedi. Gruplar birbirini rakip burjuva devletler gibi görmeye başladı. Grupçuluk, benmerkezcilik temel bir çizgi haline geldi. Kızıldere’de birbiri için canını feda eden geleneğin devamcısı olduğunu ileri süren devrimciler birbirine şiddet dahi uyguladı. Birlik ve dayanışma, bir anlayış olarak, ahlaki bir değer ve davranış olarak sol içerisinde inşa edilemedi. Bu nedenle hem birbirimizden koptuk hem de halkın güvenini kaybettik. Devrimci hareketimiz alabildiğine bölündü. Devrimci örgütler birbirini engel görmeye, birbirini değersizleştirmeye başladı. Sol içerisinde gelişen rekabetçilik, devrimci saflarda bambaşka bir örgüt anlayışının yolunu açtı. Faşizm, soldaki bu bölünmeleri kullandı, Türkiye devrimci hareketini kolaylıkla etkisizleştirebildi. 

İşte tam da bu sebeple, Kızıldere örneğinden hareketle kendimizi radikal bir şekilde gözden geçirmeli ve Kızıldere eyleminden öğrenmek zorundayız. Eğer, Türkiye devrimci hareketini oluşturan parçalar olarak, Kızıldere örneği ışığında kendimizi gözden geçirebilirsek; rekabetin yerine dayanışmayı, “ben” yerine “biz”i koyabilirsek Türkiye’de yeni bir süreci örebiliriz. Dayanışma devrimci hareketi birleştiriyor, yüceltiyor. Rekabet ve grupçuluk ise bölüyor, aşağıya çekiyor. Grupları değil, grupçuluğu kast ediyoruz. Kızıldere’ye götüren süreçte de gruplar vardı. Ama rekabete etmeyip dayanışma içinde davrandılar. Maltepe’den firar eyleminde ve Kızıldere’ye varan süreçte iki grup birden tek bir grup gibi davranabildi. Birimizin sorunu hepimizin sorunu olsun. Birbirimiziden güç alalım. Hep beraber büyüyelim. 

Mahirlerin-Cihanların yolu solda işçi sınıfı hareketi temelinde anti emperyalist, anti faşist ve anti şovenist çizgide bağımsız Türkiye solunun inşa edilmesinin, devrimci yenilenmenin yoludur. Kızıldere dayanışma ve birlik demektir. Mahirlerin, Cihanların samimi ve kararlı devrimci örnekleri yolumuzu aydınlatıyor. 

Tarihimiz Mustafa Suphiler, Şefik Hüsnüler, Kıvılcımlılar, Mihri Belliler, Denizler, Mahirler ve İbrahimler gibi devrimci ve direnişçi örnekle dolu. Onlardan öğrenmeliyiz. 

Yolumuz Mahirlerin-Cihanların yoludur. 

Yaşasın devrimci mücadele, yaşasın devrimcilerin birliği, yaşasın devrimci dayanışma!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.