Selçuk Kozağaçlı ve yargılanan diğer avukatların tutuklu hallerinin devamına karar verildi

0
451

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) avukatlarından Selçuk Kozağaçlı ve Barkın Timtik’in de aralarında bulunduğu 22 avukatın bugün 18. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmasında mahkeme, avukatların tutuklu yargılanmalarının devamına karar verdi. Bir sonraki duruşma ise 23 Mart’a ertelendi.

Avukatlar duruşma salonuna “Ebru Timtik ölümsüzdür” ve “Devrimci avukatlar teslim alınamaz” sloganlarıyla girdi. Tutuklu avukat Oya Aslan ve Özgür Yılmaz ise duruşmaya SEGBİS ile bağlandı. Çok sayıda avukat duruşmada hazır bulunurken Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan da dahil olmak üzere İzmir, Ankara, İstanbul, Diyarbakır, Adana ve Siirt Baro Başkanları duruşmayı izleyenler arasındaydı. HDP milletvekilleri Oya Ersoy, Züleyha Gülüm ve Ömer Faruk Gergerlioğlu ile CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Muharrem Erkek duruşmaya katıldı.

Mahkeme Başkanı, duruşmanın ilk dakikalarında “Hollanda-Belçika belgeleri” olarak bilinen ve 8 yıldır ortaya çıkarılamayan belgelerin adli emanette bulunduğunu ve 25 Ocak 2007 tarihinden bu yana belgelere dönük herhangi bir talep olmadığını ifade etti. Heyet Başkanı, adli emanette bulunan bu belgeleri incelenmek üzere Adli Tıp Kurumu’na göndereceğini ve bu nedenle de bugünkü duruşmada esasa ilişkin yargılama yapmayacağını belirtti. Bu duyuru üzerine söz alan avukat Hasan Fehmi Demir, “Dijital materyallerin inceleme yöntemi için söyleyeceklerimiz var. Bu materyaller orijinal mi, kanunda öngörülen usullerle mi elde edildi veya bu belgelerin kopyaları alındı mı, bunlara da bakılması gerekiyor” ifadelerini kullandı. 

Duruşmada konuşan İlhan Cihaner, “Dijital deliller de malum çok kolay manipüle edilebilen deliller. Dolayısıyla bu delilin ilk ortaya çıktığı andan emanete gelinceye kadar hiçbir aşamasında bir soru işareti kalmamalı. Nihayetinde bu delillere dayanarak kararlar veriliyor. Bu delillerin usulüne uygun elde edilip edilmediği köküne giderek araştırılmak zorunda. Hollanda delilleri dahil, kesintisiz şekilde ortaya konmalıdır” dedi.

Selçuk Kozağaçlı’nın savunmasından öne çıkan başlıklar şöyle: 

“Bu ülkenin tarihinde adli hatalara ve suistimallere karşı bu kadar korunmuş bir sanıklar topluluğu yoktur. Kendimizi çok güvende hissediyoruz meslektaşlarımız sayesinde. Fakat sizin de hakkınızı teslim etmemiz gerek. İçimizi ısıtan bir gelişme oldu: 8 yıldır kayıp olan bir şeyi buldunuz. İyi ki biz 8 yıldır ısrar ediyoruz. Heyecanla bu belgeler üzerinde çalışacağız.

8 yıldır kayıp bir delil bulunuyor, iddia makamının delil incelemeye dahil olması gerekiyor. Savcılık bir taraf olarak müdahil olmuyor ve bir güçler eşitsizliği var. Savcılık bundan aylar önce hazırladığı mütalaayı, bundan 8 buçuk yıl önce hazırlanmış iddianamenin sonuç kısmının yazım hatalarına kadar aynı. Siz bu mütalaayı 3 ay önce sunacaksınız, dosyada bu gelişmeler olacak siz de ‘mütalaanızı tekrar ettiğinizi’ söylüyorsunuz. Bu ben bu davayla ilgilenmiyorum demek. Bu tutumuna paralel olarak tanıklarını duruşmada ikame etmekten vazgeçti savcılık.

İddianame savcılığı sıfatıyla İCB, bu dosyaya 13 tanık bildirmiş. Bu 13 tanıktan canları istediği gibi vazgeçebilirler mi, vazgeçemezler mi? Benim kanaatim vazgeçilemeyeceği yönünde. Burada yargılamanın taraflarından birisine delili verir misiniz? İstinabe, emanet temsilcisi. Eğer tanıktan vazgeçecekseniz tanığın göstereceği şeyden de vazgeçeceksiniz demektir. Olayın tanığı bir tanığın açıklamasından ibaretse o tanık mutlaka dinlenir, diyor yasada.

Savcılık tanıklardan vazgeçti. Mahkemeniz ne yapacak? Yasa diyor ki tanık ölmüşse, akıl hastalığına tutulmuşsa ya da bulunduğu yer bilinmiyorsa dinlenemez. Sorar mısınız savcılığa, tanıklar öldü mü ya da akıl hastalığına mı tutuldu, bulunduğu yer bilinmiyor mu? 13 tane tanığın bu istisnaları taşıyıp taşımadığı bulunamıyor mu? Bunlardan herhangi biri geçerli değilse 13 tanıktan nasıl vazgeçebilirsiniz, bunlar artık kamu tanığı. Nerede olduklarını bilmiyorlar çünkü böyle kişiler yok. Kayda geçsin.

Cumhuriyet Savcılığı tanıklarını dinletemiyor, çünkü yalan söylediler. Bu kişiler gerçek kişiler değil, bir kısmı ise cumhuriyet savcısı, bir kısmı polis müdürü/amiri/müdür, bir kısmı ise cumhuriyet başsavcı vekili. Aleyhime tanık gösterilmiş, 8 senedir aleyhime delil toplatmaya çalışıyorum. Düştüğümüz duruma bakar mısınız? Emniyet ifadesini okur da ciddiye alırsınız, tanık diye sunulan insanların gerçek kişiler olduğuna inanırsınız diye tedirgin oluyorum. Siz de ulaştığınız dijital delilleri Adli Tıp’a göndermeseniz, karar verseniz savcılık mutlu olacak.

Tanık bir olguya tanıklık yapamaz. Bizim DHKP-C’li olduğumuz iddiası bir olay değil, olgudur. Tanık olguya delil olacak olaylarla ilgili konuşacak. Siz olay tanığı bulacaksınız. Bu tanıklardan vazgeçtiysen bu tanıklar aracılığıyla iddia ettiğin tüm olaylardan vazgeçtin. Ateş lakaplı tanığın, Emniyet’e kendisi giderek DHKP-C ile ilgili bildiği her şeyi anlatacağını söyleyerek beyanlarda bulunduğu iddia ediliyor. Kendisi gitmiş Emniyet’e, e getirin burada da konuşsun. 2012/2 isimli tanık. Tek Ankaralı tanık.

Bunlar gerçek insan değil, o yüzden getiremiyorlar. O yüzden savcılık susup kulağının üstüne yatıp mütalaa veriyor. Bu tanıkları öyle mahçupça geri çekemezsiniz. Savcılık diyecek ki “Ben bu tanıkların ifadelerinin dayandığı olaylardan vazgeçtim”. Tanık susarak geri çekilmez. Bu talep değil, bu, yasanın amir hükmü. Nereye kaçıyorsunuz, ne kadar kaçabilirsiniz?”

TBB Başkanı Erinç Sağkan: “Artık bu mağduriyete son verilmesi gerektiği inancındayız”

Duruşmada söz alan TBB Başkanı Erinç Sağkan ise şu sözleri ifade etti: “Müvekkillerimin uzun süredir uğraş verdiği bir konuda sizin de çaba gösterdiğinizi görmek umut verici oldu. Adli Emanet’teki bir delile ulaşabilmiş olmanıza teşekkür ettiğimiz bir durumdayız. Bir delilden bahsediyoruz, Adli Tıp’a gönderilmesi konusunda sizin de kararlılığınızı söylediğiniz bir delil. Savcılık’ın buna ilişkin herhangi bir beyanı yok. Oysa ki bu verinin adli tıptan çıkacak sonuçları belki de o mütalaayı değiştirtmek zorunda kalacak bir rapora dönecek. Sayın Cihaner’in ifade ettiği gibi bu dijital verilerin altında imzası bulunan kişinin adı bile (Ramazan Akyürek) bu delillere ilişkin şüphe yaratıyor. Bugüne kadar geçen süre içinde müvekkilimin tutuklu bulunması, aslında Selçuk özelinde bir kaçma şüphesinin bulunmadığını herkes biliyor. Tanıklara bir baskının yapılmayacağı da ortada. Tutukluluk tedbir değil cezalandırma amacına dönüştü. Artık bu mağduriyete son verilmesi gerektiği inancındayız.”

Kaynak: Dokuz8 haber

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.