(SÖYLEŞİ) Metin Kayaoğlu: Barış bugün somut seçeneğimiz olamaz

1
492

Odak Dergisi ülkemizde ve dünyada yaşanan gelişmeleri Türkiye ve dünya devrimci hareketi açısından anlamaya çalışıyor. Değişik konu başlıklarından oluşan söyleşilerimizde sosyalist örgütlerden ve kişilerden aldığımız görüşler ile ortak bir eleştirel düşünceye varmayı umuyoruz.

Söyleşilerimizin bu kez konusu olan “Anti-Emperyalist Barış Hareketi İhtiyacı”na dair sorularımızı Teori ve Politika Dergisi yazarı Metin Kayaoğlu’na yönelttik. Aldığımız cevapları sizlerle paylaşıyoruz. İyi okumalar…

ODAK: Emperyalizm savaşları hangi amaçlarla, nerelerde ve nasıl kışkırtıyor? 

Metin Kayaoğlu: Bugün dünyada giderek belirginleşen ikili bir ayrım olduğu açık. Saflar elbette bir savaştaki gibi açık cephe hattıyla bölünmüş olmaktan henüz uzak ve saflarla çapraz ilişkilenen birtakım ikincil güçler de kendilerine varlık alanı bulabiliyor. Bugün bu saflar temelinde askeri, ekonomik, mali boyutlarda kızışan mücadelenin topyekûn bir dünya savaşına dönüşmesi de gerçek bir olasılık. 

Saflaşmanın niteliğini saptamak salt fiziksel değil ideo-politik olarak da yaşamsal önemde. Saflardan birinin emperyalist ve saldırgan olduğu gün gibi ortada. Buna karşılık, başını Çin ve Rusya’nın çektiği İran, Venezuella, ‘Kuzey’ Kore, Küba, Filistin, Hizbullah, Ensarullah gibi ülke ve örgütlerin içinde olduğu geniş alanın ne emperyalist ne de saldırgan olduğu kanısındayız. 

Birinci Dünya Savaşı’nda dünya solu, Bolşeviklerin önünde olduğu küçük bir azınlık dışında, savaşan emperyalist devletlerin peşi sıra çökmüştü. Bugün ise dünya solunun büyük çoğunluğu vahim bir yanılgıyla Birinci Dünya Savaşı benzeri bir konjonktürün ön gününde olduğumuzu sanıyor. Lenin, yeni koşullara göre taktik ayarlamalar yapamayan yoldaşlarına “eski Bolşevikler” diyordu; dünya solunun samimi bölüklerinin çoğunun yeni konjonktürde “eski Leninistler” haline düşmekle karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Çünkü şimdiki saflaşma iki emperyalist kamp arasında değil.

Ekonomik olarak güçlenemeyen Sovyetler Birliği’ni büyük kaynakların ayrılması zorunlu bir kapışmaya zorlayan ABD emperyalizmi, bu dev düşmanın havlu atmasından sonra dünyayı kendi hakimiyeti bakımından düzleştirme operasyonuna girişti. 1990’lardan bu yana Ortadoğu denilen Batı Asya’da, Balkanlar’da, Doğu Avrupa’da, Kafkasya’da ABD’nin ve ardına takılmak durumunda bıraktığı öteki ülkelerin yaptıklarının tamamı açık ve çıplak hakimiyet operasyonudur. 

Ukrayna’da yapılan da tamamen aynı operasyonun halkalarından biridir. Sovyetler Birliği’nin çöküşünün çok boyutlu etkileri yetmedi, Rusya’nın sıkı bir kuşatmaya alınmasını ve ardından bu büyük ülkenin parçalanmasını hedefliyor ABD emperyalizmi. 

Fakat dünyanın tek efendisi olmaya heveslenen ABD, tayin edici bir hesap hatası yaptığını, başka akıllı hesap sahiplerinin de olduğunu, uzun yıllar boyunca sessizce tabi bir konum sergileyen Çin Halk Cumhuriyeti’nin başını kaldırmasıyla anladı. Biz, dünya solunun ve muhtemelen bu söyleşiyi okuyanların da büyük çoğunluğunun katılmayacağı şekilde, Çin’in Sovyetler Birliği’nin başaramadığı ekonomik büyümeyi Çin Komünist Partisi’nin güçlü iktidarı eşliğinde gerçekleştirdiğini değerlendiriyoruz. 

Sosyalist görülmeyebilir ama Çin’in saldırgan bir dış politika yürüttüğünü hiç kimse söyleyemez. Bu ülkenin gelişkin ekonomisi ve bayrağındaki kızıllık ABD için yaşamsal bir tehdit olmaya yeter de artar. 

ODAK: Ukrayna ve Ortadoğu’daki savaşlar dünyayı nasıl etkiliyor? 

Metin Kayaoğlu: Küçücük bir bölgede yakılan ateşin bütün dünyayı nasıl etkisine aldığını yaklaşık bir buçuk yıldır iliklerimizde yaşıyoruz. Gazze’deki çetin mücadele, her bakımdan korkunç güç eşitsizliği ortamında dahi gelecek kuşaklar için miras değil bugünkü somut sonuçlar için hareket edilebileceğinin örneğini veriyor. 

Ukrayna’da ise bir savaşın taraflarını saptamak için adeta bir laboratuvar görüyoruz. Bu savaşın, öğreticiliğiyle hayırlı olması umulur. O topraklarda süren savaşın bugün Rusya ile Ukrayna arasında olmadığını idrak etmeyen kaldı mı bilmiyoruz. Ama dünya solunun çeşitli sözcüleri nezdinde, işgale uğramış anayurt savunmasından Leninist emperyalizm teorisine kadar çeşitli kavramsal avadanlığın NATO saldırganlığının ideolojik operasyon aracı olarak hovardaca kullanıma sokulduğu bir örnek oldu bu kriz.

Buna karşılık, Kürdistan Özgürlük Hareketi, dünya ölçeğindeki büyük ayrışmada çapraz bir yerde durabiliyor ve burada bulduğu hareket olanağıyla büyük riskler barındıran yollarda geleceğini aramayı maharetle sürdürüyor.  

Dünyanın çeşitli yerlerinde süren savaşların kıvılcımının her an başka bir yere sıçrayabileceğini ve dünya savaşlarının ılık salonlarda alınan kararlarla başlama gibi bir kuralı olmadığını vurgulamalıyız.

ODAK: Emperyalist saldırganlık karşısında ülkemiz emekçileri, halkımız ve ezilen insanlık lehine barışı nasıl savunabiliriz? 

Metin Kayaoğlu: Dünyanın gerçek güçler ilişkisi ortamında somut bir barış seçeneğimiz olduğunu sanmıyoruz. Bunun ilk gerekçesi, ülkede az da olsa etkili bir barış odağı oluşturacak güçlerin yokluğu ve bu yokluğun görünür vadede telafi edilemeyeceği gerçeğidir. Savaşı engellemeye gücümüz yetmeyeceğinden, bu sürecin içinde etkin bir unsur olarak yer almayı gözetmek gerekecektir. Kaldı ki, şu anda dünyanın önde gelen bölgelerinde iki tarafı kirli bir savaş örneği yok. Saldırganlar karşısında direnenleri savunmak ve yeni mücadele ocakları yaratmak gerekiyor bugün. 

1 Yorum

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.