İskandinavya’da ırkçılık ve İslamofobi

0
1956

HAMZA YALÇIN

Avrupa’da sınıf farklılıkları artıyor, sosyal haklar geriliyor, huzur ve güven zayıflıyorken “Avrupa’yı göçmenler bozuyor” iddiası yayılıyor. Oysa Avrupa’da huzur ve güveni bozan, yeni dünya düzeni dedikleri, dünyada ne düzen ne de huzur bırakan yeni-liberalizmdir. Yeni-liberalizm batılı ülkeleri otoriter yönetimlere ve faşizme doğru götürüyor. 

İskandinavya’da ırkçılık İslamofobi üzerinden gelişiyor 

Son günlerde İskandinavya’da Kuran yakma ve yırtma gösterileri gibi faşistlerin eylemlerine tanık oluyor ve endişe duyuyoruz. Danimarka’da yapılan Kuran yakma ve yırtma eylemleri 28 Ağustos  cuma günü İsveç Malmö’de[1] bir gün sonra da Oslo’da[2] yaşandı. Bu eylemleri, karşı gösteriler izledi. 

Yapılanın Müslümanları tutuculaştırmak ve aşırılıklar yapmaya yönlendirmek amaçlı olduğu bellidir. Faşist hareket toplumda kutuplaşma yaratarak güç kazanmaya çalışıyor. Müslüman göçmenlere karşı artan ırkçı saldırılar da, İskandinavya’da ırkçılığın ve faşizmin, İslamcılarla kutuplaşma yaratma stratejisine işaret ediyor. Daha önce toplumda LGBT grubuna ve siyahlara karşı düşmanlığı kışkırtmaya yoğunlaşmış olan ırkçı ve faşist hareketler 11 Eylül 2001 sonrası dikkatlerini giderek din ve kültür çelişkileri, İslamofobi üzerinde yoğunlaştırıyor. Müslüman göçmenler, ırkçı ve faşist hareketin hedef tahtasıdır. İsveç’te basına sıkça konu olan örgütlü suçluluk ve silahla saldırı hadiseleri ırkçı ve faşist hareketin istismarı için yakıt oluşturuyor. 

İslamofobik göçmen düşmanlığı ırkçılığın ve emperyalizmin hizmetindeki Hristiyan,Yahudi ve Müslüman dinciliğin ortak ürünüdür. İslamcı dincilik daha görünürde iken Hristiyan ve Yahudi dinciliği geri plandadır[3]. Amaç halkları bölerek toplumda sermayenin egemenliğini pekiştirmektir.

İslamofobiyi emperyalizm yayıyor

Hatırlanacağı gibi Müslümanlara karşı tepkiler, 11 Eylül 2001 New York İkiz Kuleler saldırısının hemen ardından bütün dünyada arttı. Saldırı Batılıların gözünde bütün Müslümanlara mal edilmişti. Hemen ardından ABD operasyonuyla Türkiye’de iktidara dinci AKP-Cemaat ittifakının getirilmesi, ABD ve müttefiklerinin Afganistan’da başlayan askeri müdahelelerinin kısa zaman sonra Irak, Libya ve Suriye gibi görece laik rejimlerin yıkılmasına yönelmesi çok dikkat çekiciydi. ABD emperyalizmi tarafından köktendinciliğe karşı ilan edilen uluslararası mücadele, kaşla göz arasında düpedüz dinciliği geliştirmeye dönüşmüştü. Aynı süreçte Batılı medya İslamcı dinci terörizm aleyhine sürekli yayın yapıyordu. İskandinavya ülkeleri, başta medya olmak üzere, bütün kurumlarıyla bu hem bu yayına hem de laik rejimlerin yıkılması yolundaki saldırılara katıldılar. Irak’ın işgal edilmesi ve Suriye’de iç savaş çıkartılması sonucu önü açılan İslamcı gericilik IŞİD’in doğumuna ve kameralar önünde İslam adına kafa kesme, diri diri yakma, suda boğma, binadan atarak öldürme gibi canavarlıklara; kadınların köle olarak pazarlarda satılmasına kadar vardı. IŞİD’in bombalı saldırıları Batı Avrupa’ya da sıçradı. Yapılanlar sıradan insanların gözünde bütün Müslümanlara ve hatta Ortadoğu halklarına mal edildi. Müslümanlar hakkında oluşan “sapık”, “katil” fotoğrafı, sadece etnik Avrupalılarda değil göçmenlerde ve hatta Müslüman kesimde bile yerleşti. Avrupa’dan binlerce Müslüman kökenli insan IŞİD’e katılmak üzere Ortadoğu’ya gitti. İşte Avrupa’da faşist hareket emperyalizmin aktif rolüyle yaratılan bu kötü resme tutunarak kendisine meşruiyet sağlamaktadır. Açıktan ya da maskeli faşistler, kendilerini “Avrupa’da İslam istilasına” karşı mücadele eden  “sessiz çoğunluğun sesi” görmektedirler. 

Bir yandan köktendinciliğe karşı savaş propagandası yürütülürken diğer yandan Suriye’deki laik sisteme karşı Batılı ülkelerin güdümünde başlatılan dinci iç savaş sonucunda milyonlarca Suriyeli göçmenin bir kısmı Batı Avrupa’ya geldi. Bu sayı Avrupa’da yabancı düşmanlığının alevlenmesine yetti. İsveç’te baskıcı toplum yaratmaya çalışan egemen güçler gerekçe arıyordu.  Ülkede tecavüz ve tacizlerin artması haberleri üzerine medyada yoğunlaştırılan tartışma “Müslümanlar tecavüzcüdür”, ön yargısını pekiştirdikten sonra şimdilerde “Müslümanlar çetecidir” önyargısına dönüştü. “Müslümanlar çalışmaz, sosyalden geçinir; çetecidir; tecavüzcüdür; namus adına kadınlarını kapatır, döver ve öldürürler; çocuklarını döverler vb vb.” Bu önyargılar sadece sokaktaki insanın düşünmesine ve davranışına değil sosyal kurumların, polisin, mahkemelerin kararlarına ve çalışma hayatına da yansımaktadır.[4]

Emperyalizmin İslam mühendisliği 

Bu makalenin yazarı dinsel inanç sahibi olmadığı gibi geleneksel İslama tepkili olan Alevi kültüründen gelmektedir. İslamiyetin, kökleri eskiye dayanan bazı yapısal sorunları olduğunu ben de kabul ediyorum. Aynı zamanda ise emperyalizmin İslamiyete çok kötü müdahelesine dikkat çekmek istiyorum: Müslüman olmak gerici olmak anlamına gelmiyor. Bir zamanlar kadınların serbestçe gezdiği Afganistan ve Pakistan Müslüman değil miydi?


Oralarda bugünkü dinci gericileri kim iktidara getirdi? Türkiye’de dinci gericilik 1950 sonrasında ABD ile ittifak halinde sola karşı savaş aracı olarak geliştirilmedi mi? AKP-Cemaat iktidarını kim başa getirdi ve karşısındaki güçleri tasfiye ederek iktidara yerleşmesine yardım etti? Irak, Libya, Suriye gibi ülkelerde 2000 sonrası yaşananları zaten biliyoruz. Mısır’ı ve İslam coğrafyasını dincileştiren Müslüman Kardeşler’i 1928 yılında kim kurdurdu; bu olayla 1924 yılında Türkiye’de laikliğin başlatılması arasında ilişki yok mudur? Filistin’de Hamas kimin eseridir? Bu sorular uzatılabilir.

İslamın gericileştirilmesinde İngiliz ve ABD emperyalizmi en az İslamcı egemenler kadar sorumluluk sahibidirler. İslamcı egemenlerin de çoğu işbirlikçidir. Yakın süreçte Ortadoğu’da laik devletlerin yıkılarak şeriatçı çetelerin önlerinin açılmasında bütün AB ülkeleri pisliğe batmış durumdadırlar. Onlar tarafından katlettirilen Kaddafi de Müslümandı.

Uzun yıllar halkçı ve anti emperyalist politikalar sürdürdü ve  dincilerden nefret ediyordu. İslamın gericileştirilmesinin arkasında emperyalizmin üstü örtülü Hristiyan köktendinciliği bulunuyor.

Irkçılık sermayenin silahıdır

Yükselen ırkçılığın temel sebebi olarak göçmenleri göstermek de doğru değildir. İskandinavya’da ırkçılık, İslam yüzünden ya da İslama tepki olarak başlamadı. Göçmenler yüzünden de başlamadı. Kökleri kapitalist sömürgeciliğe dayanan ırkçılık Avrupa burjuvazisinin eseridir. Burjuvazi köleleştirdiği siyahları ve sömürgeleştirdiği halkları aşağılayarak “Avrupalının üstünlüğü” ideolojisini geliştirdi. “Beyaz ırkın üstünlüğü” uydurmasına dayanan Avrupa ırkçı ideolojisi, Avrupa halkını kendi egemenleri olan kapitalistlere bağlıyor ve diğer halkları da yozlaştırıyor ve kölelştiriyordu.

Irkçılık Hitler döneminde rayından çıkacaktı. Alman tekelci sermayesinin şiddetli diktatörlüğü olan Nazizim, ırkçılığı diğer Avrupa halklarına da uygulayarak Avrupa’yı Nazi Almanyası’nın egemenliği altına almaya çalıştı. Nazizmin yenilmesiyle ırkçılık ne yazık ki ortadan kalkmadı.  Irkçılık kendisini kamufle etmeye önem verdi. 

Avrupa’da ve özellikle İsveç’te en tehlikeli ırkçılık gizli olanıdır. Gizli ırkçılık sol kesimlerde bile bulunmaktadır. Avrupa’da en büyük tehlike Kuran yırtan ve yakan faşistlerden değil ılımlı görünen faşist hareketten geliyor. Bugün mesela İsveçte gördüğümüz en tehlikeli ırkçı hareket resmî kurumların iddia ettiği gibi Neo Nazi Nordiska motståndsrörelsen (NMR)[5] gibi örgütler değil, Sverigedemokraterna (İsveç Demokratları)[6] (SD) adlı örgüttür. İslamofibiyi kullanarak yabancılar arasında bile gelişen bu örgüt ırkçı-faşist hareketin kendisini gizlemiş şekildir. AKP, dün Türkiyede nasıl dincilik gömleğini çıkardığını ileri sürerek iş başına geldiyse SD de benzer şekilde Nazi geçmişinden koptuğunu iddia ederek yol alıyor. Burjuvazi demokrasi değil baskıcı sistemler istiyor. Yükselen yeni-faşizm, burjuvazinin, sistemi, işçiler ve halk aleyhine değiştirme isteğine uygun düşüyor ve devletin ordu, polis gibi kurumlarının içinden de otoriter rejimler yönünde destek alıyor. Mesela kolaylıkla haber alınıp önlenebilecek çete faaliyetlerinin gelişmesine göz yumulduğu gibi sonra da artan silahlı çatışma hadiseleri medyadan abartılarak veriliyor. Böylece huzuru sağlamak için halk “gizli tanık” uygulamalarına kadar varacak önlemlere razı ediliyor.

En kötüsü ise bu süreçte kitleler bireycilik yoluyla örgütsüzleştiriliyorlar. Sol eğilimli insanlar ve özellikle gençlik tıpkı Türkiye’deki gibi geleceğini devlete emanet etmiş, bireysel çıkarıyla meşgulken burjuvazi ve gerici güçler sürekli örgütleniyor ve halk aleyhine güçleniyor. Eğer halk kitleleri yükselen yeni-faşizme sessiz kalırsa, eğer kitleler devletin kendisini savunacağına güvenirse Türkiye’de yaşandığı gibi geç kalınacaktır. Türkiye kökenli göçmenler bu anlamda yaşadıkları ülkelerin ilerici hareketleri içinde örgütlenmeli ve aktif yer almalıdırlar. 

Batıdaki İslamofobik politikalara karşı durmak çeşitli kılıklardaki dinciliğe, ırkçılığa ve faşizme karşı durmaktır[7]. Müslümanlar da ırkçı saldırılar karşısında mağdur edebiyatı sürdürmek yerine kendi sorunlarıyla yüzleşmeli, gericilikten arınmalı ve demokratik hak ve özgürlükler mücadelesine katkıda bulunmalıdırlar. Müslümanlar eğer emperyalizmin işbirlikçisi din istismarcılarının etkisinden kurtulamazlarsa yükselen ırkçılığa alet olacaklardır. İslam adına yapılan baskılara öncelikle Müslümanlar karşı çıkmadıkça asla samimi kabul edilemezler. Emperyalizmin toplum mühendisliğinin ürünü olan İslamcılığın etkisindeki Müslümanlar herkesten tolerans beklemeyi kendilerine hak görürken kendileri maalesef bunu başkalarına çok görüyor. 


[1] Malmö ‘de Faşist Provokasyon: http://odakdergisi.com/malmode-fasist-provokasyon/

[2] Norveç’te de İslam karşıtı gösteri ve çatışma: http://odakdergisi.com/norvecte-de-islam-karsiti-gosteri-ve-catisma/

[3] 11 Eylül’ün ardından başlatılan saldırı bir Haçlı Seferi gibi ilan edilmişti. ABD Başkanı Bush İncil’e dayanarak davrandığını iddia ediyordu. İsrail ise zaten dini esas aldığını ifade ediyor.

[4] İslamofobi yani İslam düşmanlığı, temel olarak, emperyalizmin hizmetindeki Hristiyan ve Yahudi dinciliği (dikkat, dinleri değil dinciliği) tarafından körüklenmektedir. İslamcı dincilik de onlara hizmet ediyor.

[5]  Nordiska motståndsrörelsen (NMR): https://expo.se/fakta/wiki/nordiska-motstandsrorelsen-nmr

[6] Sverıgedemokraterna (SD): https://expo.se/fakta/wiki/sverigedemokraterna-sd

[7] Irkçılık Avrupa kökenlidir ama mesela göçmenler arasında da hem de sadece siyahilere ve Müslümanlara karşı değil Avrupalılara karşı da ırkçılık söz konusudur: Hatta irkçılık karşıtları bile bu ırkçılığın etkisine girebilmektedi. Bakınız Jan Guillou, Aftonbladet, Så blir antirasisterna nyttiga idioter åt Sverigedemokraterna: https://www.aftonbladet.se/nyheter/kolumnister/a/y3LpRx/sa-blir-antirasisterna-nyttiga-idioter-at-sverigedemokraterna

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.