31 MART YEREL SEÇİMLER DEĞERLENDİRMESİ

0
2406

Türkiye bir seçimi daha geride bıraktı. Son on yılı aşkın bir süredir oyların iktidar tarafından ciddi şekilde çalınmasına, adaletsiz seçim koşullarına, başta Erdoğan olmak üzere AKP yetkililerinin seçim sonuçlarını tanımayabilecekleri yolundaki ısrarlı mesajlarına rağmen seçimlere yüzde 84,5 gibi yüksek bir katılım düşündürücüdür. Sonuçlar henüz YSK tarafından onaylanmamış olsa da seçim sonuçları belli gibi. AKP iktidarı için bir kez daha yolun sonu göründü.

Geçtiğimiz yıl yapılan seçim ittifakları bu seçimde de devam etti. AKP ve MHP “Cumhur ittifakı”, CHP ile İYİ Parti ise “Millet ittifakı” şeklinde bloklaşmıştı. HDP, bölge dışında büyükşehirlerde aday göstermedi. AKP ve MHP ise bu durumu “zillet ittifakı” şeklinde değerlendiriyordu.

Seçim sürecinde çok tartışılan İstanbul, Ankara şimdi CHP’ye geçmiş gözüküyor. İzmir ve Adana’yı da katarsak dört büyükşehirde AKP-MHP ittifakının siyasi stratejisi, beklediklerinin aksine hüsran ile sonuçlanmış durumda.

CHP seçimlere dönük esas ittifakını kendi sağındakilerle kurma tutumunu sürdürürken bir kısım sosyalistlerle de ittifak kurmaya önem verdi. ÖDP’den Alper Taş Beyoğlu’dan Belediye Başkan adayı gösterilirken, Artvin Hopa gibi birkaç yerde de sol güçler ile birlikte adaylar çıkarıldı, ilçe belediyelerinde sosyalist kurumlar ile ittifaklar oluştu. Artvin’de bu anlayış ile bir çok ilçe kazanıldı, Beyoğlu kazanılmadı ama oy oranında yüzde 30-32’den yüzde 44’e yakın önemli bir artış gözlendi.

AKP sürekli CHP ve Millet İttifakı ile HDP ilişkisini hedef almıştı. HDP’nin bu konudaki tutumu AKP’nin geriletilmesene yardım etti. Hem Kürt hareketinin liderleri hem de Demirtaş bu konuda gayet olumlu tutumda oldular. İttifak liderleri milliyetçiliklerini ispat etmek için çok özel bir gayrete girmediler.

Millet İttifakı partileri seçimlerden belli bir başarı sağladı. MHP bariz geriledi. MHP zaten önceki seçimlerde çok daha şaibeli başarı kazanmıştı. AKP’nin açıkladığı gibi Türkiye genelinde yüzde 44’ü aşkın bir oya sahip olması mümkün değildir. AKP’nin seçimlerin kesin mağlubu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

HDP ise kendisini ileriye çeken Kürt hareketinin aldığı ağır darbelere rağmen çok önemli bir başarı kazandı.

Dersim’de ise HDP ve Sosyalist Meclis’ler Federasyonu arasında aday tartışması gelişmişti. Maçoğlu SMF tarafından TKP listesinden Dersim merkeze aday gösterildi. Bu durum HDP ve ona yakın kişiler tarafından ne yazık ki yıkıcı bir şekilde eleştirildi. Yapılan ağır eleştirilere rağmen Maçoğlu’ndan vazgeçilmedi. SMF’nin yapıcı üslubu çok olumlu etki yarattı. SMF, HDP ile seçim öncesi yapılan adaylık görüşmeleri yazılı olarak açıkladı. Seçim sonucunda ise Dersim halkı Maçoğlu kararı ile Türkiye solunun bağımsız ve kendine güvenir tutumunu ödüllendirmiş oldu. Halk, Maçoğlu’nun Ovacık’ta hayata geçirdiği katılımcı ve aktif belediyecilik anlayışının daha da ileriye taşınmasından yana tavır koydu.

Öte yandan Dersim’deki rekabetçi anlayış ilçelerde bazı belediyelerin CHP tarafından alınmasına yol açtı. Mazgirt belediyesi ise ne yazık ki bu anlayışın yüzünden AKP’ye geçti. AKP’nin bu olumsuz tutum sonucu aradan sıyrılarak Mazgirt’i alması üzerine ilerici güçler düşünmelidir. Mazgirt’te CHP, HDP ve SMF adaylarının oyları toplandığında geçerli toplam oyların yüzde 50’sini aşıyor.

Seçimler tam olarak adaletsiz koşullarda yapıldı. Devlet, baskı ve yasakları ile AKP’nin açıkça yanında, muhalefetin ise karşısında yer aldı. Saray medyası muhalefet aleyhine geliştirilen kampanyaya çok aktif destek oldu. Kürt illerin zaten özel baskı altındaydı. Şimdi AKP tüm bunlara rağmen Büyükşehir belediyelerinde seçimleri kazanamayınca sanki Türkiye’de bir demokrasi varmış, adil bir seçim kurulu varmış izlenimi vererek ortaya çıkan durumu kendi lehine çevirmeye çalışıyor.

Erdoğan kaybettiği belediyelerin çalışmalarını önümüzdeki süreçte dikta yetkilerini kullanarak baltalamaya çalışırken muhalefetin arasını açmak için tertiplerine devam edecektir. Öte yandan Erdoğan’ın seçim yenilgisini tek kişi diktasının kurumlaştırmaya çalışarak geçiştirmeye uğraşacağı da kesindir.

CHP Erdoğan’ın kurduğu yeni rejime uzun zamandır uyum sağlamış bulunuyor. CHP yönetimi özel durumlar ortaya çıkmadığı, kendi tabanındaki ilericiler ve kendi dışındaki güçler onu zorlamadığı sürece mevcut rejimi sorgulamaya yanaşmayacaktır. Sağlanan kısmi başarıyı sağcı politikaların başarısı olarak gören CHP yönetiminin kendi sağına yanaşma politikalarını değiştirmesi beklenemez. Kılıçdaroğlu, Hrant Dink cinayeti gibi insanlığın vicdanında derin yaralar açmış bir cinayete övgü sanatı yapan tanınmış faşist Ozan Arif’i, adalet savaşçısı Pir Sultan ile yan yana gören bir yolun yolcusudur.

Tüm bunlara rağmen yine de süreç sola doğrudur. Ülkemizde önümüzdeki süreçte yerel seçimlerin yarattığı olumlu atmosfer ile ilerici gelişmeler yaşanabilir. Seçimler, ülkemizin sola gidişinin önünü açmaktadır. Türkiye solunun çok uzun zamandır içerisinde bulunduğu karanlık durum, doğru bir strateji ile artık aşılabilir. Türkiye solu olarak emekçilere ve ezilenlere ulaşma, örgütlenme ve ilerici güçler ile karanlığın ve gericiliğin karşısında bir güç oluşturabilme olanağımız artık çok daha fazladır.

Sürecin ihtiyaçlarına cevap verebilmemiz ise, şu konular üzerinde yoğunlaşmamız ile mümkün olacaktır:

  1. Sol hareketin en önemli sorunu örgütlenmedir. Sol hareketler görünüşü kurtarmaya yönelik tutum ve davranışlardan kesinlikle uzak durarak örgütlenmeyi esas almalıdırlar. Sol hareketin en büyük sorunlarından birisi örgütsüzlüktür.
  2. Sol hareket sloganlar ve politik propagandadan uzaklaşıp tıpkı Ovacık pratiğinde yaşandığı gibi dayanışmacı pratiklere yönelmelidir. Sol hareket bu yönelimi solda bireyciliği ve grupçuluğu sorgulama ve aşma yolunda yenilenmeci bir anlayışla geliştirmelidir.
  3. Dersim’de yaşandığı gibi sol hareketin Kürt hareketi ile ve CHP ile düşmanlaşma çizgisine düşmeden ama onlardan bağımsız çizgide yürümesi gerekmektedir.
  4. Sosyalist hareketin yukarıdaki esaslar temelinde kendi içindeki birliğine öncelik verilmelidir.
  5. Sosyalist hareketler HDP ve CHP tabanında ilerici güçlerin birliğinin sağlanması için çalışmaya devam etmelidir. Türkiye solu Denizler ve Mahirler dönemindeki deneyimlerden yararlanarak Kemalistlerin ve muhalefetin Kürt hareketine Kürt hareketinin de Kemalizme başka bir gözle bakmasına yardımcı olmalıdır.

AKP’ye bir kez daha yolun sonu göründü. Ama durum Gezi Direnişi günlerinde de böyleydi. Bundan sonrasının nasıl gelişeceği Türkiye’nin ilerici güçlerinin göstereceği inisiyatife bağlıdır.

ODAK DERGİSİ, 2 Nisan 2019

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.