“Ali Hoca”yı kaybettik…

0
1635

38928_150ALİAĞABEY6451695683_5846299_n

Güzel bir insanı kaybettik…
evinin kapısını olduğu gibi; gönlünü de dostlarına hep açık tutmuş,
devrimci bir yüreği kaybettik.


Ali Rıza Kubilay…
Atina’da geçirdiğimiz bir yıllık zaman dilimini onun sayesinde anlamlı kıldık.
Tanıştığımızda sağlık sorunu neredeyse yok gibiydi. Beraber işe gidiyor, evinde bir grup oluşturup ”Teknoloji Dersleri” yapıyorduk. Bize, bilgisayar arızalarını nasıl giderebileceğimiz konusunda teknik dersler veriyordu.
Dil problemimiz vardı, dil öğrenmemiz için olanaklar araştırıyordu. Ve buluyordu.
Bir problem varsa, kesinlikle çözümü de vardır, diye özetlenebilecek bir yaşam felsefesine sahipti Ali ağabey.
Kendisinin veya bir tanıdığının hiçbir sorununun üstünden atladığına, bir biçimiyle ilişkilendiği bir olaya yabancı kaldığına hiç şahit olmadık.
Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde iş ve yaşam olanaklarına sahipken, insan ilişkilerinin bozulmuşluğunu kaldıramayacağını düşünerek, Atina’da kalmayı seçmiş Ali ağabey.
Çocuk yaşlarından itibaren ailesinden ayrı yaşamış. Çok küçük yaşta babasını kaybetmiş.
Lise ve üniversite yılları sol hareketlerle; mücadele içinde geçmiş. Hapis yatmış, işkence görmüş.
İşçi semtlerinde çalıştığı da olmuş, üniversitelerde de… Öğretmenlik de yapmış, gazetecilik de. Ama hep devrimci mücadelenin içinde yer almış.
10626528_1ALİAĞABEYMİTİNG0204202210029884_5962248018934264823_n90’lı yılların sonlarında kaçak duruma düşünce Yunanistan’a ve ordan da başka Avrupa ülkelerine geçmiş Ali ağabey.
Evliydi ve bir oğlu vardı. Beraberce Atina’da, dayanışma, sevgi ve bağlılıkla yaşıyorlardı.
Onu tanıdığımızda genç bir delikanlı gibiydi.
Aşk acılarımıza da ortak oldu, memleket hasretimizi de giderdi. Zaman oldu, bize fıkralar anlattı, zaman oldu Kapital’i tartıştı. Zaman oldu beraber lahmacun yaptık. En çok da soslu makarna…
Lavrion Kampı’nda yaşayan ailelere, onların çocuklarına film gösterileri düzenledi.
Atina’da hiçbir Türkiyeli solcu yoktur ki, ”Ali ağabey şunu nasıl yapsak?” dememiş olsun.
Ve dün, o dostlardan bir tanesi Ali ağabeyi kaybedişimiz üzerine konuştuğumuz esnada şöyle söyledi,
Şu işi nasıl yapsak diye düşünürken, ‘Ali ağabeye soralım.’ düşüncesinin ardından gelecek olan içimizdeki sessizlikle nasıl baş edeceğiz?”

Öyle sanıyoruz ki, büyük bir boşluk oluşacak.
Yetenekli, her şeye rağmen capcanlı, tüm yaşadıklarına/yaşadıklarımıza rağmen umut dolu bir insanı kaybettik.
Ali ağabey kalp hastasıydı. Hiçbir sorunun üstünden atlamazdı ama tedaviyi hep öteledi. Hep ayakları geri gitti. Tedavi olmasına engeller çıktı sonra. Onlar da aşıldı uzun uğraşları sonrası ama zaman da hep aleyhine işledi Ali ağabeyin.
Kah hastahanede, yanında olduk; kah evinde, baş ucunda… Ama gün gün erimesine engel olamadık.
Yakınlarımız geldi, bizden çok o ilgilendi onların rahatıyla. Bizim huzurda olduğumuzu onlara hissettirmek için öyle çabaladı ki, ailelerimiz orada tatilde olduğumuzu hissettiler.
Velhasıl, hiç kaybetmemişti Ali ağabey enerjisini…
Etrafına moral ve neşe katmaktan vazgeçtiğini de görmedik, yanına gelip, şu işi nasıl yapsak, diyene ilgisiz kaldığını da…
Her ne konuda olursa olsun gidebilirdiniz Ali ağabeyin yanına. En kötü ihtimalle sizi öyle bir dinler; öyle bir anlardı, olayı öylesine derinden kavrardı ki, sanki onunla konuşurken daha, her şey hallolmuş gibi hisederdiniz.
Kısa süre önce arkadaşlar da gitti yanına ve kendisiyle geleceğe dair planlar yaptık. Ne yazık ki Ali ağabeyin ömrü bu planları gerçekleştirmeye yetmedi.

1960 yılında dünyaya gelen Ali Rıza ağabeyimiz Yozgatlıydı. Memleket hasreti içinde, 29 Ağustos 2015’te Atina’da hayata gözlerini yumdu.
Şundan eminiz ki, onu yalnızca iyilikleriyle anacaktır tanıyanları.
İnsanlara, iyilikten başka bir şey yapmayı düşünmeyen Ali ağabey artık fiziken aramızda değil. Ama bizde öyle derin izler bıraktı ki, onunla yaşamaya hep devam edeceğiz.

İsmail Arslan-Barış Onay

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.