Başka bir mahalle mümkün

0
1685

Serdar Demir

Merhabalar. Sizlere oturduğum mahalle hakkında, mahallemizin kültürü ve geldiği durum hakkında yazmak; koşullarımızı sizinle paylaşmak istiyorum.

Mahallemiz İstanbul Pendik’te bulunan bir Yugoslav mahallesi. İsmi dışarıda da böyle bilinir. Annelerimiz, babalarımız mahallemize Yugoslavya’dan, savaş öncesinde göç etmişler. 1965 yılından 1992 yılına kadar sürmüş göç. Geldiklerinde bir çoğu eski Tekel Sigara Fabrikası’nda çalışmışlar. Oradan emekli olmuşlar. Çok zorluk çekmişler tabii. Dil bilmediklerinden ötürü, dışarıdan göç ettiklerinden kaynaklı sürekli faşist saldırılarla karşılaşmışlar.

Tabii o dönemlerde Türkiye’deki sol gruplarla tanışmışlar. Zaten göçtükleri Yugoslavya komünist bir ülke olduğundan, oradaki olanakları ve buradaki olanaksızlıkları görüp, tekrardan devrimcilerin haklı olduğuna karar vermişler. Mahallemiz Pendik’te faşistler tarafından “solun kalesi” olarak bilinmiş. Ta ki 12 Eylül 1980 darbe sürecine kadar.

80’li yıllardan 90’lara kadar mahallemizde solun çalışmaları yoğun olmuş. 90’lardan sonra ise bir şekilde solun güçlenmesi engellenmiş. Sol her emekçi mahalledeki gibi dağıtılmış. Sistem, bütün ülkede olduğu gibi bizim mahallemizde de insanların ve mahallenin yozlaşması için elinden geleni yapmış. Bir çok insan kendisini yine solcu olarak görse de, zamanla örgütlülükten uzaklaşmış. Böylece dayanışma ilişkileri de kopmuş.

Peki bunun sonucunda ne olmuş?

Mahallemizdeki birçok genç işsiz kalmış. Sistem gençlerin solcu olmasındansa işsiz gezmesini seçmiş tabii. İnşaat sektörünün gelişmesi ve kentsel/rantsal dönüşüm ile müteahhitler mahallemize gelmiş. Eski bahçeli evlerden; çocukların sokaklarda rahatça oynadığı, komşuluk ilişkilerinin ve mahallelinin birbirine güveninin ileri seviyede olduğu günlerimizden neredeyse eser kalmamış. O evlerin yerini şimdi rezidans tarzı yapılar almış. İnsanlar birbirine yabancılaşmış.

Gençler daha çok yozlaştırılmak için meyhaneler açılmış ve insanların hiçbir şey konuşmayıp kağıt oyun oynadığı kahvehaneler açılmış. İnsanlar buralarda daha çok vakit geçirmeye başlamış.

Eskiden birliğin, beraberliğin olduğu; gericiliğin ve faşizmin giremediği mahallemizde şimdi gençliğin hiçbir sosyal alanı kalmamış halde. İşsiz gezen gençler şimdi ya üç kuruş paraya çalıştırılmak isteniyor, ya da aylak aylak gezmeleri ve yozlaşmalarına izin veriliyor. Ya sisteme hizmet edersin, ya da torpilin olursa işe girersin. Yeter ki solcu ve dayanışmacı olma. Şimdi birçok genç burada kendisini çaresiz ve yalnız hissettiğinden kaynaklı yurtdışına gitmeyi, kaçmayı çare görüyor.

Peki tüm bunlara karşı ne yapabiliriz?


İşsizlik, yozlaşma, geleceksizlik, uyuşturucu, meyhane köşeleri bizim kaderimiz mi? Bizler, çocuklarımız… Hep buralarda yok olup gidecek miyiz? Annelerimiz, babalarımız, abi ve ablalarımız, kardeşlerimiz hep toplum tarafından hor mu görülecek? Ötekileştirilen, yurttaş bile görülmeyen insanlar mı olacağız?

Bunlara itiraz edebilmek ve yeni bir kültür yaratabilmek mümkün. Bu da bir dayanışma hareketi ile gerçekleştirilebilir. Bizler, mahallemizdeki sorunlara karşı, yeniden güvenli ve kendimiz olabileceğimiz, kültürümüzü rahatça yaşayabileceğimiz bir gelecek kurabiliriz. Bu da Eğitim ve Dayanışma Hareketi anlayışı ile mümkündür.

Şimdi bunun için çabalamalı ve hak ettiğimiz değerleri mücadele ile kazanmalıyız.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.