Hamza Yalçın
Dünyada ve ülkemizde sosyalist devrimler için objektif koşullar alabildiğine gelişmiş olduğu halde sosyalist hareketler genel olarak ezilenlerin dünyasının uzağına düşmüş durumdalar. Bu durum kahredici sonuçlara yol açıyor. Filistin halkına uygulanan ırk ayrımcılığına karşı direnişin başını dinci Hamas yerine sosyalistler çekiyor olsaydı Filistin’de binlerce çocuğun öldürülmesi ve sakat bırakılması karşısında insanlık ayağa kalkar Gazze’ye yürürdü. Dünyada sosyalizm güçlü olsaydı emperyalistler ve onların bölgesel işbirlikçileri Filistin’e destek veren Irak’ı, Libya’yı ve Suriye’yi yıkıp milyonlarca insanı öldüremez ve 21’nci yüzyılda IŞİD gibi bir dinci örgütün gelişmesine yol açamazlardı. Büyük şirketler karlarına kar katarken işçiler, emekçiler, öğrenciler sefalet içinde yaşamazlardı. Kolektif emeğin ürünü olan yapay zeka, otomasyon ve robot teknolojisi olağanüstü gelişmişken emekçilerin günlük fiili çalışma saatleri dünya çapında 4 saate düşürüleceğine çalışma süreleri sefalet ücretleriyle uzatılmaz ve çalışma bu denli zahmetli ve yıpratıcı hale getirilemezdi. Dünyada kıtalararası nokta atışı yapacak keskinlikte füzeler imal edilirken ülkemizde emekçiler iş, öğrenciler asansör kazalarında ölüyor olmazlardı!
Ekim sosyalist devrimi
Dünyayı değiştiren, sömürü ve baskıya karşı ezilenlere çok güçlü mücadele umudu aşılayan Ekim Devrimi’ni anıyoruz. Ekim Devrimi emperyalizm karşısında dünya işçilerini, ilerici insanlığı ve ulusal kurtuluş savaşlarını birleştiren odak oldu. Ekim Devrimi açlıkla pençeleşen geri Rusya’yı kısa zamanda dünyanın ikinci güçlü ülkesi yaptı. Sosyalizm tecrübesi bugün, emekçileri tehdit eden sağlık, eğitim, işsizlik, konut, ulaşım gibi sorunların planlı ekonomi yoluyla rahatlıkla çözülebileceğini ortaya koydu. Ekim Devrimi’nin desteği sayesinde ezilen ulusların emperyalizme karşı mücadeleleri büyük güç kazandı ve klasik sömürgecilik sistemi çöktü. Türkiye Ekim Devrimi’nin yardımı sayesinde emperyalizme karşı kurtuluş savaşını zafere ulaştırdı ve ulusal bir ekonomik altyapı kurdu. Sovyetler Birliği dünyayı Nazizm belasından kurtardı. Bugün Çin Halk Cumhuriyeti’nin birleşik ve çok güçlü bir ülke haline gelmesi de Ekim Devrimi’nin yarattığı mücadele azmi sayesindedir. Avrupa emekçileri Ekim Devrimi’nin yarattığı baskının sonucunda sosyal haklarını kazandılar. Burjuvalar işçi sınıfının iktidarı almasından korktukları için yurttaşlarına sosyal haklar tanımak zorunda kaldılar.
Devrim yolundan çıktı ve yenildi
Ekim Devrimi sömürüyü, sınıfları, baskıyı, sınırları ortadan kaldırarak eşitliğin, özgürlüğün ve dayanışmanın egemen olduğu bir dünya kurmak maksadıyla yapılmıştı. İnsanlık tarihinin bu en büyük atılımı bütün olumlu sonuçlarına rağmen kendi hedeflerine ulaşamadı. Ekim Devrimi’nin en büyük talihsizliği Avrupa devrimleri tarafından desteklenemeyişi oldu. Ekim Devrimi sosyalist kuruluşun bilinmeyen yoluna emperyalizm tarafından kuşatılmış, savaş yıkımı içindeki az gelişmiş ülke olan Rusya’da bir başına düşmek zorunda kaldı. Birinci Dünya Savaşı’nın yıkımını Çarlık ordularıyla yapılan iç savaşın yıkımı izledi. Bolluğa dayanarak sosyalizmi kurmayı hedefleyen devrim, kitlesel açlıkla mücadele etmek zorunda kaldı. Kendi ülkelerinin burjuvalarıyla bir olmuş Avrupa sosyal demokrasisi, devrimi yıkmak için çalıştı. Ekim Devrimi emperyalist kuşatma ve işgalden destek alan karşı-devrimle mücadele etmek için olağanüstü önlemler aldı ve bu mücadelede özgürlükçü ve insancıl amaçlarına uymayan yöntemler kullanmak zorunda kaldı. Bu yöntemler devrimci öncü içindeki yoldaşlık ilişkilerini ve öncünün kitlelerle ilişkilerini bozdu. İktidar hızla partinin elinde toplandı. Sendikalar ve sovyetler partinin araçlarına dönüştürüldüler. Parti içinde de merkez komitesi ve giderek küçük bir grup iktidarı elinde merkezileştirdi. Parti içinde rekabetçilik ve boyun eğme ilişkileri gelişti. Devrimci eleştiricilik propaganda tarafından bastırıldı. Örgüt üyeleri itaatkar bürokratlara dönüştüler. Giderek devrim içeride emekçiler açısından sosyal, dışarıda ezilen halklarla bir ölçüde dayanışmacı bir bürokratik diktatörlüğe dönüştü. Sosyalizm de bu süreçte bürokratik iktidar uğruna mücadelenin teori ve pratiği olarak dünya çapında bozulma yaşadı. İktidardan çoktan dışlanmış olan emekçiler böylece açıkça aleyhlerine gerçekleşmekte olan kapitalist karşı devrime seyirci kaldılar.
Sosyalizmin gerekli ve mümkündür
Sosyalizmin başarıları kadar başarısızlığa uğraması sonucu yaşanan gelişmeler de sosyalizmin ne denli gerekli olduğunu bizlere gösterdi. Sovyetler Birliği’nin yıkılışı Rusya’nın iç ve dış sömürücüler tarafından talan edilmesine, halkın açlığa sürüklenmesine, Ortadoğu’da Irak’ın, Libya’nın, Suriye’nin yakılıp yıkılarak iki milyonu aşkın insanın öldürülmesine, emperyalizmin savaş aygıtı NATO’nun genişlemesine, Ukrayna’da yüz binlerce insanın kurban gittiği savaşa, sermayenin emek üzerindeki baskısının dünya çapında artmasına, ezilenlerde umutsuzluğa, IŞİD ve El Nusra aşırılığına kadar varan dinciliğin ve milliyetçiliğin yükselmesine yol açtı. Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra Batılı ülkelerde inisiyatifi ele geçiren burjuvazi gücünü emekçiler aleyhine artırdı. Batıdaki basın özgürlüğünün ne hallere geldiğini görmek için ABD’nin savaş suçlarını ve emperyalistlerin yolsuzluklarını yayınlayan Julian Assange’ın 13 yıldır başına gelenlere, Batılı basının Ukrayna ve Filistin konusundaki vicdansızca yayınlarına bakmak yeterlidir. Dünya Bankası, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana küresel eşitsizlik ve yoksullukta en büyük artışın yaşandığını söylüyor. Dünya nüfusunun sadece yüzde 1’i 2021’den 2023’e iki yılda yaratılan 42 trilyon dolar yeni servetin yaklaşık üçte ikisini eline geçirdi. Bu, ezenlerin ezilenler üzerindeki tahakkümünün bir resmidir. Kapitalizmin yarattığı çevre sorunu nedeniyle bilim insanlarının dünyanın geleceği hakkındaki endişeleri arttı. Emperyalist tekeller gıdayı ezilenleri zehirleyen ve tekellere bağımlılaştıran silaha çevirdiler. Tekellerin elindeki ilaç sektörü halk sağlığının düşmanı haline geldi. Hayatı kolaylaştırması umut edilen yapay zeka ve robotlar emperyalist tekellerin kontrolünde insanlığa artan tehdit oluşturmaya başladılar. Dünyanın paylaşılması için bölgesel savaşlarla süren mücadelenin yer küreyi yok edebilecek genel bir savaşa dönüşmesi riskleri arttı.
Sosyalist devrimin objektif şartları bugün her zamankinden daha güçlüdür. Üretimin yoğunlaşması ve merkezileşmesi devrimci iktidarın üretici güçlere el koyma ve merkezi planlama olanaklarını artırmaktadır. Sağlık, eğitim, konut, ulaşım, haberleşme gibi sosyal sorunların çözümü, artan bilimsel ve teknolojik gelişmeler ve eğitim olanakları sayesinde bu artık çok daha kolaydır. Artık farklı dillerin birbirini anlayabilmesi için anında çeviri cihazları gelişmeye başlıyor. İnternet teknolojisi dünyanın bütün merkezlerinin birbirine anında ulaşması olanağını sağladığı gibi herkese bilgi edinmenin muazzam olanaklarını da sağlıyor. Halkların birbiriyle kaynaşmasının artan olanakları ile milliyetçi ve dinci bölünmeler ve kutuplaşmalar arasındaki çelişki gitgide daha çarpıcı ve dayanılmaz hale geliyor. Sosyalist devrim üretimin yoğunlaşması ve belli ellerde merkezileşmesi ile üretim araçlarının özel mülkiyeti arasındaki çelişkinin yarattığı gerilimi insanlık yararına çözebilecek biricik olanaktır. Sosyalist devrim bilimsel ve teknolojik gelişmeleri insanlığın hizmetine sunarak onları tehdit olmaktan çıkarıp insanlığın özgürleşmesi olanağına dönüştürecektir. Çevre ve gıda sorunu da ancak dünya çapında önlemlerle çözülebilir ki bunu en iyi sosyalist devrim yapabilir.
Sosyalist devrim için ekonomik temel güçlenmiş olmakla birlikte subjektif koşullar ne yazık ki gerilemiş bulunuyor. Devrime önderlik edecek güç olan işçi sınıfı küresel yeni-liberal saldırıyla örgütsüzleştirildi; burjuva düşünme ve davranış kalıplarına sokularak güçsüzleştirildi. Devrimci örgütler ve sosyalist hareketler aynı süreçte büyük ölçüde liberalleştirildiler. Benzeri sorunlar kadın ve çevre hareketlerinde de yaşanıyor. Türkiye işçi sınıfı ve sosyalist hareketi, muhtemelen, dünyada en çok örgütsüzleştirilen ve liberalleştirilenler arasında yer alıyor. Burada ileri sürülen iddiayı somutlaştırmak için CHP’ye, HEDEP’e, DİSK’e ve Türkiye solundaki örgütten ve devrimcilikten kaçışa bakmak yeterlidir. Batılı sol örgütlerin hali ise en son Ukrayna ve Filistin savaşlarında görüldü. Soldan yana işçi hareketi ve ilerici hareketler küreselci güçler tarafından kuşatılmış ve yönlendiriliyorlar.
Yenilenme yolunda bazı sonuçlar
Ekim Devrimi’nden ve devrimci mücadelelerden çıkarılacak isabetli dersler sosyalist devrimin başarı olanaklarını artıracaktır. Aşağıda bu konuda notlar düşeceğiz. Devrimci şiddet ve illegal örgütlenme bu yazının kapsamı dışında olacaktır:
- İşçi sınıfı yaşadığı bütün aleyhte gelişmelere rağmen devrimin hem ideolojik hem de politik önderi olma potansiyeline sahiptir.
- Devrimci hareketin başarılı olabilmesi için sınıf bilinçli ve mücadeleye adanmış çelik disiplinli önderler örgütüne ihtiyaç bulunuyor. Ekim Devrimi ve bütün devrimci hareketler öncü parti sayesinde başarıya ulaştılar.
- Tarih öncü örgütün devrimci mücadeleyi örgüt iktidarı için mücadeleye dönüştürme eğilimi taşıdığını ortaya koydu. Bu yüzden öncü örgüt bu eğilime engel olmak için kendi iç ilişkilerinde, kitlelerle ve diğer devrimci güçlerle ilişkilerinde yenilenmek zorundadır.
- Devrimci örgüt sosyalist hareketin ve başta işçi sınıfı olmak üzere kitle mücadelelerinin bir parçasıdır. Onları kendi denetimine ve iktidarına uydurmak için değil kitlelerin bilinç ve örgütlenmelerinin gelişmesi için çalışmalıdır. Kitle hareketini ve demokratik kitle örgütlerini ele geçirerek onları parti politikalarının uysal izleyicileri yapmak sosyalizme değil grup iktidarına hizmet edecektir.
- Kadroların, taraftarların, sınıfın ve halkın devrimin nesnesi değil öznesi olabilmesi için devrimci mücadele araçları mücadelenin karakterine uygun olarak seçilmelidir. Türkiye solu olarak hepimiz bu konuda kendimizi gözden geçirmeliyiz. Mücadele araç ve yöntemleri sanıldığı gibi tarafsız değildir. Devrimci güçler bu anlamda ortak bir kurum yaratmalı ve bütün sosyalist harekete önerilebilecek çalışma esasları geliştirmelidir.
- Devrimci örgüt içinde disiplin devrimci eleştirinin üzerinde görülemez. Devrimci örgütte sosyalizm mücadelesinin esasları, genel ve uzun vadeli çıkarları -milliyetçi, dinci ve grupçu örgütlerden farklı olarak- her türlü örgütsel disiplin ilişkisinin üzerinde görülmelidir.
- Örgütsel görüşlerin kadrolara ve halka devrimci eleştiriciliği yok edecek şekilde propaganda yoluyla empoze edilmesi kadroları ve kitleleri şartlandırır ve araçsallaştırır. Hiçbir görüş Marksist eleştirinin üzerinde tutulamaz. Devrimci eleştiriciliğin geliştirilmesi titizlikle gözetilmelidir.
- Devrim iktidarın alınmasını beklemeyip içinde bulunulan andan başlar. Yoldaşlık ilişkileri devrimin en küçük birimidir. Yoldaşlık ilişkileri mücadelecilik, dayanışmacılık ve devrimci eleştiricilik üzerinde yükselen ve burjuva yabancılaşmayı aşan yeni-insan ilişkileridir. Örgütün, hareketin ve sosyalist iktidarın devrimcileşmesi yoldaşlık ilişkilerinin niteliğine bağlıdır.
- Devrimci hareketler birbirlerini rekabet yoluyla saf dışı ederek değil hedefe dayanışma içinde birlikte yürüyerek devrime hizmet etmenin yollarını aramalıdırlar. Birlikte çalışabilmek için program ve hiyerarşi birliği şart değildir. Ortaklıklarımız farklılıklarımızdan çok fazladır. Ortak devrimci görüşlerimize ve ilkelerimize dayanarak birlikte çalışabiliriz.
- Sosyalist hareket bireyciliğe ve grupçuluğa karşı mücadele içinde gelişebilir. Sosyalist hareket içindeki en güçlü eğilim olan bireycilik insanın insana yabancılaşmasının en tehlikeli biçimidir. Bireycilik özgürlükçü ve eşitlikçi görünümü nedeniyle ve arkasında kapitalist sistem durduğu için her türlü biat-teslimiyet ilişkisinden, hatta dincilik ve milliyetçilikten daha tehlikelidir. Bireycilik örgütlenmenin ve kolektif mücadelenin önündeki en büyük engeldir. Sosyalizmin ikinci en büyük düşmanı ise grupçuluktur. Grupçuluk çarpıtılmış bir toplumculuktur ve sonuçta kitleleri sosyalizmden soğutarak bireyciliğe güç katmaktadır.
- SBK, ÇKP, AEP gibi merkezlere ve daha sonra da Kürt hareketine bağımlılık Türkiye soluna büyük zararlar vermiştir. Türkiye solu başta emperyalistler ve onlarla işbirliği içindeki güçler olmak üzere kendisi dışındaki bütün merkezlerden bağımsız olarak kendi içinde birlik oluşturmalıdırlar. Sosyalist sol bu temelde sol Kemalistler ve anti-emperyalist ezilen ulus hareketiyle ittifak kurabilirse ülke politikasında etkin bir güç haline gelme olanaklarına kavuşacaktır.
Türkiye’de işçi sınıfının, öğrenci gençliğin ve kadınların devrimci potansiyeli dünyayı sarsacak bir devrimci hareket yaratılmasına elverişlidir. Dünyada güçler ilişkisi ve Çin’in oynamaya çalıştığı rol, devrimci hareketler açısından elverişli ortam yaratmaktadır. Hayat Türkiye solunu devrimci temelde yenilenerek kendi içimizde birleşmeye ülkesine ve devrimci görevlerine sahip çıkmaya çağırıyor. Bu çağrıya yüzümüzü dönmeliyiz.