“Erdoğan gitsin de nasıl giderse gitsin” değil – Devrimciler güçlensin, halkın örgütlülüğü güçlensin!

0
456

Seçimlere 1 aydan az bir süre kaldı ve hafta başında milletvekili adaylarının açıklanması ile birlikte seçim yarışı başlamış oldu.

Ekonomik ve siyasal krizin toplumda AKP hükümetine karşı tepkileri artırdığı ve artık yeni bir yönetim talebinin her kesimde dillendirildiği bir dönemi yaşıyoruz. Böyle bir dönemde muhalefet partilerinin işlerinin daha kolay olması gerekirken işlerini zorlaştıracak adımlar adıyorlar. AKP karşısında Millet İttifakı’nı kuran CHP ve Emek ve Özgürlük İttifakı’nı kuran HDP halkın taleplerini gözardı ederek tepeden inme politikalar sonucu milletvekili adayları belirleyince tepkiler de doğallığında gelişti.

Millet İttifakı’nda yer alan İYİ Parti kendi listeleri ile seçime girerken DEVA, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti ise CHP listelerinden seçime girecek. Bekledikleri adayların yerine bu partilerin adaylarının ön sıralarda yer alması CHP tabanında ve kadrolarında tepkiye neden oldu. CHP; AKP karşısında en çok milletvekili çıkaracak bir seçim ve iktidar olma şanısını diğer partiler ile paylaşmaya hazırlanıyor. Yönetimin bu tavrı karşısında tabanda oy kaymaları yaşanacak görünüyor. CHP’nin sol tabanının bir kısmının TİP’e ve bir kısım sağ seçmeninin ise Memleket Partisi’ne oy vermesi bekleniyor.

HDP son dakikada partinin kapatılıp seçim dışında kalma riskine karşı Yeşil Sol Parti listelerinden seçime girecek. Bunun özellikle Türk seçmeni kapsamakta zorluk yaratacağı biliniyor. İttifak içindeki TİP isminin sol eğilimli seçmene daha tanıdık gelmesi olasılığının Yeşil Sol Parti çevrelerinde endişe ve öfkeye sebep olduğu görülüyor. Yeşil Sol Parti çevrelerinin hükümete yapılması gereken eleştirileri TİP’e yapması soru işareti yaratırken Hasan Cemal ve Çengiz Çandar gibi halka kötülük yapmış isimlerin milletvekili adayları çıkarılması Yeşil Sol Parti’ye tepkileri artırdı. Bu politikalar Yeşil Sol Parti’yi Amerikan politikalarına daha çok yakınlaştırıyor. Bu adayların ABD ve AB emperyalistlerini memnun etmek ve seçim sonrasında Kürt sorununa Amerikancı bir çözüm süreci başlatmak umuduyla aday yapıldıkları söyleniyor.

Hem CHP hem de Yeşil Sol Parti’nin adaylarından rahatsız olan bir kesimin TİP’e oy vermesi beklenirken seçimin sürprizini de TİP’in yapması bekleniyor.

AKP içinde de adaylara ciddi tepkiler olduğu belirtiliyor. Özel durumlarda esnetilen en fazla 3 dönem milletvekili olma kuralı çerçevesinde milletvekillerinin üçte ikisi aday gösterilmedi. Ayrıca AKP’nin 2 bakan dışındaki bütün bakanlarını milletvekili adayı yapması ise tepkilere neden oldu.

Seçimler ile alakalı bir konu da genel af konusudur. Cumhurbaşkanı Erdoğan düşüşte olan oylarını geri toplamak için başkaca bir çok şey yapmaya başladı. Emeklilerin maaşlarında iyileştirmeler, elektrik ve su fiyatlarında indirim planları, seçim öncesi asgari ücretlerde tekrar iyileştirmeler gibi ekonomik tedbirlerin yanında son hamlesinin de bir genel af olması iddiası kulislerde dile getiriliyor. Erdoğan’ın bunu, düşen oylarını toparlayamaması karşısında kullanması bekleniyor. AKP’nin ortağı MHP’nin de genel aftan yarar beklediği biliniyor. Genel af, bilindiği gibi devlete karşı işlenilen suçlara değil bireylere karşı suçlara getiriliyor. Devlet imkanlarını soymak ve benzeri kamuya karşı suçlar ile örneğin mafyacılık af kapsamına alınırken sömürücülere ve devlete karşı savunmak af kapsamı dışında bırakılıyor. Olası bir genel affın özellikle AKP’nin ülkeye karşı işlediği ağrı suçları kapsaması da mümkün görünüyor.

Türkiye’nin kanayan yarası ekonomik sorunlar, emekçilerin sorunları ve depremden etkilenen halkın sorunları seçim atmosferinin gölgesinde kaldı. “Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana” türkü sözleri ne yazık ki gerçek oldu. “Dünya bizi kıskanıyor” edebiyatından 1 kilo soğan almakta zorlandığımız yoksulluk durumuna geldik. Tarımın her geçen gün yok edilişinin bir sonucu olarak soğan ve patates gibi halkın önemli temel tüketim ürünlerinde ciddi fiyat artışları yaşanıyor. Hayvansal ürünlere erişmenin zorlandığı bir dönemde tarım ürünlerinde yaşanan fahiş fiyat artışları da eklenince insanlar isyan noktasına geldi.

İşsizlik ve alım gücünün düşüklüğü halkı derinden etkiliyor. TÜİK Şubat ayı verilerine göre işsizlikte artış devam ediyor. İşsizlik oranı 0,2 puan artarak yüzde 10,0 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 8,7 iken kadınlarda yüzde 12,6 oldu. Bu TÜİK gibi güvenilmez bir kurumun yayınladığı resmi işsizlik oranıdır. Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan “atıl işgücü” oranı 2023 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre 1,5 puanlık artış ile yüzde 23,4 oldu.

İş kazaları adı verilen cinayetler sürüyor. İSİG verilerine göre 2023’ün ilk 3 ayında en az 463 kişi hayatını kaybederken çoğunluğunu inşaat iş kolunda yaşananlardan oluşturduğu belirtildi.

6 Şubat’ta yaşanan Maraş merkezli depremin mağdurları da seçim atmosferinde unutuldular. Depremin üzerinden 2 ay geçmesine rağmen bölgeden gelen haberler iç açıcı değil. Çadırlarda yaşayan halk fareler ve su baskınları ile mücadele ederken yakınlarını kaybedenlerse ölmüş bedenleri teslim almak için beklemeye devam ediyor. Yine İSİG Meclisi raporuna göre hafriyat toplama çalışmalarının çok sağlıksız bir ortamda yapıldığı belirtildi. Yıkıntılarda bulunan ve insan sağlığına çok büyük zararı olan asbeste karşı ciddi bir koruma yapılmadan hafriyatların toplandığı belirtildi. Bölgede ciddi salgın hastalık riski de devam ediyor.

Geride bıraktığımız hafta boyunca emekçi direnişleri devam etti. Deprem bölgesinde kurtarma çalışmasından döndükten sonra işten atılan Serkan Yılmaz’ın haksızlığa karşı direnişinin başarıyla sonuçlanması hepimizi mutlu etti. Bu başarı kararlı ve akıllıca direnişin, direnen arkadaşının yanında olmanın ve solda dayanışmanın önemli kazanımlarından biridir.

Türkiye seçim ortamındayken dünyadaki durumlar Batı emperyalistleri aleyhine gelişiyor. Rusya’ya karşı Batılılar tarafından geliştirilmiş olan Ukrayna ordusu Rusya karşısında büyük kayıplara uğrayarak yok oluyor. ABD’nin kontrolündeki NATO Avrupa’ya güç yığmak için şimdi Polonya’yı seçmiş durumda. ABD ve NATO ile ilişkileri en üst seviye çıkaran Polonya NATO’nun Doğu Avrupa kalesi olmak için çok hırslı görünüyor. Avrupa’nın en güçlü ordusunu kurmak için Amerika’da ziyaretelerde bulunan Polonya Başbakanı Matessz Moraziecki Beyaz Saraya’da Kamala Haris ile görüştü. Polonya Amerikan savunma sanayisi ile işbirliği içinde silah ve ordusunu geliştirmeyi amaçlıyor.

Fransa Cumhurbaşkanı’nın Çin ziyareti NATO ülkeleri arasındaki bölünmeyi tekrar gözler önüne serdi. Bir süredir ekonomik kriz ve emeklilik yasası nedeniyle zor durumda olan Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron Çin’e yanında üst düzey bürokratlar ve iş adamları ile yaptığı ziyarette bir çok anlaşmaya imza atarken yaptığı konuşma hem ABD’de hem de AB’te sert tepkilere neden oldu. Macron tepki çeken konuşmasında, “ABD ile Çin arasındaki gerginlik AB’ye zarar veriyor. Bundan dolayı biz bu gerginliğin ortasında kalmamalıyız” demişti.

Fransa Cumhurbaşkanı bu haklı eleştiriyi yaparken kendi halkının taleplerini ise görmezlikten geliyor. 13 Nisan perşembe günü yine milyonlarca Fransız, Emeklilik Yasası’nın iptali için greve ve alanlara çıktı. Eylemciler emeklilik yasası iptal edilene kadar eylemlerini sürdüreceklerini tekrar ettiler. 14 Nisan’da Anayasa Mahkemesi’nde yasa görüşülecek. Grevde en etkili olan çöpçüler ise Anayasa Mahkemesi önüne çöpler yığarak yasayı protesto ettiler.

Ukrayna savaşının ardından ağırlaşan ekonomik sorunlar nedeniyle yaşam standartları düşen Avrupalı emekçiler eylemlerine devam ediyor. İngiltere’de bir çok iş kolunda yaşanan grevlere sağlık emekçileri dört günlük grev ile karşılık vermeye devam etti. Aldıkları ücretlerin iyileştirilmesini isteyen pratisyen doktorlar şartlar düzelene kadar grevlerine devam edeceklerini dile getirdiler.

Odak Dergisi olarak halkın oy kullanmaya gitmesini destekliyor; yurtsever, demokrat, devrimci adaylara oy verilmesini savunuyoruz. Seçimlerin son şansımız olduğu iddiasına katılmıyoruz. “AKP gitsin de nasıl giderse gitsin” düşüncesini ise bir teslimiyet ifadesi buluyoruz. En önemlisi, devrimci ve demokratik güçlerin ülkedeki etkileridir. Seçimler bu doğrultuda değerlendirilmelidir. Türkiye solunun bağımsız birliğine önem veriyoruz. Bu düşüncelerle ve özellikle deprem dayanışması konusunda çalışmak maksadıyla İstanbul ve Ankara’da birer arkadaşımız SOL Parti’den aday oldular. TİP’in seçim çalışmalarında gördüğü ilgi Türkiye solunun potansiyeline işaret ediyor. Bilindiği gibi Türkiye solunun potansiyeli bunun kat kat üstündedir. Bu potansiyel ancak grup düzeyinde kalmayan ve grupları da kucaklayarak Türkiye solunun birliğini sağlamayı amaçlayan bir yaklaşımla ortaya çıkabilir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.