Haftanın Özeti: İsrail saldırıları bölgede büyük tehlike yaratıyor

0
297

Mücadele haberlerinin ağırlık taşıyacağı özetimizde dünya olaylarından Türkiye’ye doğru gideceğiz. Geçtiğimiz haftanın özetinde “Netanyahu gibi bir soykırımcının ABD Kongresinde defalarca ayakta alkışlanması önümüzdeki süreçte Ortadoğu’da gelişecek risklerin işaretidir.” diye yazmıştık. Netanyahu 24 Temmuz’da yaklaşık 1 saatlik konuşması boyunca her cümlesinin sonunda ve 50’den fazla kez ayakta alkışlanmış ve böylece ülkede yabancı bir liderin ayakta alkışlanması rekoru kırılmıştı. 

Netanyahu’nun ziyareti ardından İsrail saldırılarını yükseltti. 27 Temmuz’da Golan’da bir futbol sahasına füze düştü. Faili “meçhul” füze, çoğu çocuk olmak üzere 12 ölüme ve onlarca insanın da yaralanmasına yol açtı. İsrail saldırıyı Hizbullah’ın üzerine yıkarken bugüne kadar yaptığı eylemleri üstlenmesiyle tanınan Hizbullah iddiayı reddetti. Bölge halkı Dürziler, saldırıdan İsrail’i sorumlu tuttu. İsrail kendi ateşlediği füzeyi gerekçe gösterip 30 Temmuz’da Beyrut’u bombaladı ve Hizbullah’ın ikinci lideri Fuad Şükrü’yü öldürdü. İsrail İran’ın savaş sebebi görebileceği nitelikteki saldırıyı ise 31 Temmuz’da Tahran’da İsmail Haniye’yi öldürerek yaptı. İsrail tarafından 3 oğlu, 4 torunu ve onlarca akrabası öldürülmüş olan Haniye Hamas’ın siyasi lideriydi ve Filistin adına İsrail ile ateşkes ve barış görüşmelerini yürütüyordu. Saldırıların hemen ardından gemilerini Lübnan’a yanaştıran ABD, İsrail’i savunacağını açıkladı. İsrail Gazze’de Hamas’ın askeri lideri Muhammed Deif’i de öldürdüğünü iddia etti. Hamas iddiayı yalanladığı için durumu bilmiyoruz. 

İsrail’in Beyrut ve Tahran saldırılarının, Erdoğan’ın 28 Temmuz’da Rize’de AKP il örgütünün düzenlediği toplantıda yaptığı konuşma üzerine gelmesi Erdoğan’ın da hedef alındığını düşündürdü. Söz konusu toplantıda Erdoğan “Libya’ya ve Karabağ’a nasıl girdiysek İsrail’e de gireriz” gibi sözler etmişti. Hem Libya hem de Karabağ’da yapılanlar İsrail ile ittifak içinde yapılmış olsa dahi bu sözler İsrail yetkililerini kızdırdı. İsrail de Erdoğan’a Saddam’ın sonunu hatırlatırken ABD ve müttefiklerinin Irak’a Saddam iktidarını yıkılmasıyla sonuçlanan saldırısının AKP iktidarıyla işbirliği içinde yapıldığını unutmuştu. 

Hatta Erdoğan İsrail’in yolunun açılması için iktidara getirilmiş ve çalışmalarıyla Siyonizmden üstün cesaret ödülü almıştı. Bugün o bile İsrail’in hedefi haline geldi. 

Tansiyon artırılıyor ve düşürülüyor. Erdoğan’ın konuşmasının ardından İsrail tarafından Türkiye’nin NATO’dan çıkarılmasını  isteyen açıklamalar yapıldı. İsrail’in bölgede artan saldırılarının endişe yaratması üzerine muhalefet Erdoğan’ı dikkatsiz konuşmakla suçlarken bazı AKP yanlıları Erdoğan’ın İsrail karşıtı sözlerinin her hangi bir eylem amacı taşımadığını iddia etmeye başladılar. Bugünkü koşullarda ne NATO Türkiye’yi bırakır ne de Türkiye egemenleri NATO’dan çıkar. Nitekim Biden Türkiye yetkililerinin Batılı ülkeler ile Rusya ve Belarus arasındaki rehine takasına aracılık etmesini fırsat bilerek Türkiye’ye teşekkür etmesi ortamı yumuşatıcı işlev gördü. Siyonist sermaye tarafından kontrol edilen Instagram Haniye için anma mesajlarına engelleme getirince hükümetin Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) da Instagram’a erişim engeli getirdi. 

İsmail’in Türkiye’de ve bölgede çok müttefiki var. Örneğin Haniye’nin öldürülmesi ardından Cuma günü için Türkiye’de 1 günlük yas ilan edilmesi de tepkilere yol açtı. Zafer Partisi, İyi Parti gibi çevreler başta olmak üzere bir çok kesim bu karara itiraz etti. İtirazın şovenist gerekçelerle yapılması dikkat çekiciydi. Türk ve Kürt milliyetçilerin umut gördüğü İsrail her iki tarafı da kullanıyor. Bu durum Azerbaycan, Irak Kürdistanı ve Suriye Kürt yönetimiyle ilişkilerde de görüyoruz. İsrail cihatçı örgütleri de kullandı. 

AKP iktidarı böyle dar bir zamanda bile İran ile rekabeti aşamıyor. İsmail Haniye’nin Tahran’da korunamayışı İran için çok büyük prestij kaybı oldu. AKP iktidarı yanlıları medyada bu prestij kaybını derinleştirici yorumlar yaptılar. Hatta kimileri İran’ı saldırıya göz yumduğunu ima etti. Bir değerlendirme elbette her türlü ihtimali göz önünde tutmalıdır ancak bu saldırıda İran devletini suç ortağı göstermenin  amaçlı olduğunu düşünüyoruz. 

Batılı ülkeler Filistin’i ırza geçmekle itham ederken İsrail Filistinli tutsaklara ırza geçme dahil her türlü zulmü yapıyor. İsrail’in güneyinde Necef Çölü’nde yer alan Sde Teiman işkence merkezinde Filistinli tutsaklara tecavüz ve çok ağır muamele edilmesi İsrail parlamentosunda dahi savunuldu. Soykırımcı ve dinci faşist bir rejim Batılı güçlerin propagandası sonucunda laik ve demokratik gösterilebiliyor. 

Latin Amerika ülkesi Venezuela seçim sonuçları tartışmalara yol açtı. Venezuela’da 28 Temmuz’da yapılan seçimlere yüzde 59 katılım sağlandığı, Maduro’nun oyların yüzde 51’inin oyunu alarak kazandığı muhalefet ittifakının ise yüzde 44’te kaldığı açıklandı. Batılı emperyalist ülkelerin yanında Uruguay, Kosta Rika, Şili, Arjantin ve Peru seçim sonuçlarının hileli olduğunu iddia ederken Rusya, Çin, Bolivya, Küba, Nikaragua, Honduras gibi ülkeler Maduro’yu tebrik ettiler. Brezilya ile Kolombiya hükümetleri seçimlere doğrudan itiraz etmeyip bazı eleştiriler yaparken Meksika Batılı ülkelerin Venezuela’yı karıştırma çabalarını eleştirdi. Bilindiği gibi petrol zengini Venezuela petrol şirketlerinin millileştirilmesi üzerine ABD ve Batılı emperyalistler tarafından başlatılan ekonomik abluka yüzünden yoksulluk ve ağır ekonomik sorunlar içinde bulunuyor. Maduro iktidarı, halkçı yanlara sahip olmakla birlikte ne yazık ki çürümüş durumda. Karşı tarafta ise ABD yanlısı güçler ve faşistler bulunuyor. Maduro hükumeti muhalefetin iç savaş çıkarma çabalarına izin vermeyeceklerini açıkladı. 

Ukrayna’daki savaş sürerken Rusya’nın küçük çaplı ilerlemeleri eşliğinde Ukrayna ve Rusya birbirlerini öldürmeye devam etti. Rusya’ya yaptırımlar uygulayan Batılı ülke yöneticilerinin Rus ekonomisinin sarsılmasının yakın olduğu yolundaki umutları arttı. Ancak Almanya’daki ekonomik gelişmeler hiç parlak görünmüyor. Rusya ile ekonomik ilişkilerini kesen Almanya ekonomisinin durgunluk içinde olduğu ve hatta küçüldüğü bu hafta da hissedildi. Önümüzdeki dönemde şirketlerin işçi çıkaracağından söz ediliyor. AB ülkeleri kaynaklarını silahlanmaya ayırmaya devam ediyorken Almanya’da Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) isimli sol hareket oylarını artırıyor. Sorosçu politikaların etkisindeki Almanya Sol Partisi ise erimeye devam ediyor. 

Suriye’de devleti ile AKP iktidarı arasındaki normalleşme süreci restleşmeye uğradı. Türkiye yetkilileri Suriye hükümetini küçümseyerek Suriye’deki işgale ve dinci çetelerin desteklenmesine son vermeye yanaşmayınca Suriye hükumeti de Erdoğan, eski başbakan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve Hüda-Par örgütünü terörü destekleyenler listesine aldı. Karar Erdoğan’a, İsrail ile arasının açıldığı günlerde, bir darbe oldu. Bu darbe hem Erdoğan’ın Batılı emperyalistlere yanaşmasına hem de Suriye ile barış konusunda daha tutarlı davranmasına yol açacak etkiler yaratabilir.

Erdoğan Batılı güçlerin LGBT politikalarını malzeme olarak kullanmaya devam etti. Olimpiyatlar Batılı egemenlerin belli bir hayat tarzını olimpiyatlarda propaganda etmesi ilginçtir. Rusya’ya ve Belarus’a yasaklanan olimpiyatların soykırımcı İsrail’in sporcularına serbest olması da hakikaten önemlidir. Erdoğan 30 Temmuz’da yaptığı konuşmada Paris’te yapılan olimpiyatların Batılı güçlerin LGBT propagandasına sahne olmasını eleştirdi. Erdoğan eleştirilerini ulusal sorunlarla birleştirerek CHP ve DEM Parti’ye bağladı ve muhalefetin ulusal sorunlarda yabancı devletlerin tarafını tuttuğunu ileri sürdü. İddiaların çoğu çarpıtma olsa da muhalefetin Ukrayna konusunda Batılı güçlerden yana davranılmasını istediği bir gerçektir. LGBT konusunda Batılı iktidarların abartılı yaklaşımları da kendi zıttını yaratarak dünya çapında gericiliğe ve faşizme malzeme olmaktadır. 

Erdoğan bir yandan ülkeyi düşünüyormuş gibi yaparken diğer yandan aslında kimleri düşündüğünü de ara sıra ağzından kaçırıyor. Nitekim o 26 Temmuz’da “Sermaye düşmanlığı yatırım karşıtlığı yapanlara” asla fırsat vermeyeceklerini söyledi. AKP iktidarından bu yana zengin daha zengin fakir daha fakir hale geliyor. Batılı bir kurumun verilerine göre Türkiye’de nüfusun yüzde 1’i toplam servetin yüzde 40’ına sahip iken en çok vergiyi emekçiler ödüyor. Emekçilerin vergi yükü 2023 tarihinde %38,45 idi. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında bu oran %17,9’du. Büyük şirketler çok zaman vergi ödemiyor ve ödenmeyen vergi borçları genellikle siliniyor. 

Hafta içinde güzel bir gelişme yaşandı ve Anayasa Mahkemesi nihayet TİP milletvekili Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesinin geçersiz olduğuna karar verdi. Bu sonuç başta TİP olmak üzere tüm muhalefetin birlikte mücadelesinin ürünüdür. Atalay’ın hapisten çıkarılarak milletvekili yemini etmesi gerekiyor. Avukatları bu konuda başvuru yaptılar. 

Cumartesi Anneleri gözaltında kayıplar ile ilgili Galatasaray Meydanında 1009’ncu hafta açıklamasını yaptı.

Hapishanelerle dayanışma adına İstanbul başta olmak üzere çeşitli merkezlerde yapılan eylemlerle ağır hasta tutsaklardan 77 yaşındaki Hatice Yıldız, 67 yaşındaki Kutbettin Menteş ve Seyfi Arslan’ın durumlarına dikkat çekildi. 

Tutsak yakınları  Adana ve Mersin’de AKP binası önünde hapishanelerde tecride karşı eylemler yaptılar. Partizan Şehit ve Tutsak Aileleri TKP/ML davasından  tutsakların Y tipi hapishanelere karşı beş günlük açlık grevine başladıklarını duyurdu.

Hakkari’de belediyeye kayyum atılmasını protesto nöbeti devam etti. Depremin yıktığı Hatay’da Barınma Hakkı Platformu 3 Ağustos’ta  Barınma Hakkı Mitingi yapıyor. 

Hafta boyunca çeşitli merkezlerde çevre eylemleri devam ederken en etkili eylemlerin hayvan hakları için yapılması ilginçti. Kadıköy rıhtımda binlerce protestocu yan yana geldi ve eylem yaptı. Bu eylemler başta İstanbul olmak üzere çok sayıda merkezde üst üste gerçekleştiriliyor.

İş cinayetleri her gün çocuk, genç, kadın demeden can almaya devam ediyor. MESEM projesi ile çocukları sömürü bataklığına iten bakanlık, çocuk işçi ölümlerinin artmasının önünü hızla açtı. İSİG verilerine göre 2024 yılının ilk yedi ayında 42 çocuk katledilirken, 9 çocuk MESEM kapsamında çalışırken hayatını kaybetti. 

İzmir Çiğli Belediyesi işçileri CHP Genel Merkezi önüne taşıdıkları direnişlerine devam ediyor. 10 Haziran tarihinde 104’ü kadın, 43’ü erkek olmak üzere, 147 işçi gönderilen bir mesajla işten çıkartıldı. İşten atılan çalışanlar arasında hamile kadınlar, doğum izninde olan kadınlar, kanser hastası olanlar ve engelli çocuğu olan kadın çalışanlar da yer alıyor. İşçiler dayanışma bekliyorlar ve işlerini geri alabilmek için kararlıca direniyorlar.

Tekgıda-İş Sendikası’nın örğütlendiği Çatalca Polenez fabrikasında sendikal örgütlenme nedeniyle işten atılan işçilerin başlattığı direniş yaklaşık iki haftadır devam ediyor. Fabrika önünde polis saldırısına uğrayan işçiler direnişlerini valilik önüne taşımışlardı. İşçilerin kararlı mücadelesi bakanlığın fabrikaya müfettiş göndermesini sağladı. İşçiler polis barikatlarının kurulduğu fabrikanın önünde haklarını alana kadar direneceklerini belirtiyorlar. 

İzmir Kınık’ta domates üreticisi çiftçiler ürettikleri ürünlerden zarar etmeleri nedeniyle ilçe meydanında traktörleriyle konvoy yaparak eylem yaptı. Çiftçiler üretim maliyetlerinin 15 kat arttığını, ürettikleri domateslerin ise neredeyse bedavaya satıldığını belirtiyorlar. 

Belediye işçileri kadrolu ve güvenceli çalışma talebiyle her hafta Kadıköy Rıhtım’da yaptıkları oturma eylemlerine bu hafta da devam ettiler. 

Mücadeleci sendikalar “Temmuz’da zam şart” talebiyle başlattıkları mücadeleyi, topladıkları imzaları bakanlık yetkililerine vermek amacıyla Ankara’da bir araya gelerek düzenledikleri basın açıklaması ile sürdürdüler.

Ülkemizin birçok yerinde işçiler insanca yaşama talebiyle grev yapıyor, iş durduruyor, sendikaları göreve çağırıyor ve direnerek haklarını arıyorlar.

Özetimizi gençlik haberlerinin ardından sonlandıracağız. Gençler artık güne yeni bir zam haberiyle uyanıyor. Üniversitelere, yemekhanelere, yurtlara sürekli olarak zam haberi gelirken KYK kredi/bursları ise yerinde sayıyor! Geçim derdiyle boğuşan gençler, okullarını bırakmak zorunda kalıyor. 

Koç Üniversitesi yüzde 103 zamlanarak yeni üniversite eğitim ücreti 1 milyon 75 bin tl oldu. Türkiye’nin en çok karını artıran şirketlerinden biri olan Koç Holding öğrenciler “müşteri” görüyor. 

Anadolu Üniversitesi de ikinci üniversite okumak isteyen gençlerin önünü keserek harçlara yüzde 70 zam yaptı. 

İstanbul Üniversitesi ise yemekhaneye ara zam yaparak yemekhane ücretlerini 15 TL’den 25 TL’ye çıkardı. 

Zam haberlerinin ardından  cumhurbaşkanı kararnameleri ile 11 üniversiteye kayyum atandı. Bu üniversiteler Bingöl Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, İstanbul Kent Üniversitesi, Nişantaşı Üniversitesi, Mudanya Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Ostim Teknik Üniversitesi ve Özyeğin Üniversitesi. 

Son olarak ise 1 Mayıs alanı Taksim dediklerini için tutukluluğu devam eden 4 kişinin tutukluluğuna devam edilmesi kararı alındı.

İsrail saldırıları bütün bölgeyi hedef alıyor. Hiçbir güç kendi geleceğini İsrail’in başarısına bağlamamalıdır. Türkiye’de LGBT hakları, hayvan hakları gibi mücadele alanları elbette önemlidir. Ancak bu alanlardaki mücadeleler emek hareketi temelinde ele alınmadığı taktirde liberal orta sınıf karakteri, sola damgasını vuracaktır. Diğer yandan işçi hareketi ile sosyalist hareket arasında sosyalist hareketin de kendi içinde birlik gerekiyor. 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.