Hayat seçimler öncesindeki propagandaları ve desteksiz umutları boşa çıkarırken dikkatleri sosyalist hareket üzerinde yoğunlaştırmak gerekiyor. Haftanın iç ve diş gelişmelerini özetleyerek başlıyoruz.
Erdoğan yeni hükümeti açıkladı. Süleyman Soylu ve Hulusi Akar dahil bakanların tamamına yakını değiştirildi. Yeni hükümetin içinde Tayyip Erdoğan her zamanki gibi güç merkezi konumunda. Etrafında ise Hakan Fidan ile İbrahim Kalın öne çıkmaktadır. Ekonomi’nin başına İngilizci bilinen Mehmet Şimşek’in getirilmesiyle Batılılardan kredi alınmasının amaçladığı görülüyor.
Şimdi AKP’nin peçe, kara çarşaf ve çok eşlililiğin yolunu açacak anayasa değişikliği için harekete geçeceğinden söz ediliyor. Geriye baktığımızda CHP yönetiminin sanki bu süreci hazırlamak ve desteklemek için maksatlı çalıştığı görünümüyle karşılaşıyoruz. Hatırlanacağı üzere türbanı devlet kurumlarında serbest bırakma yasa teklifini Kılıçdaroğlu önerdi. AKP de pası aldı ve konuyu Anayasa değişikliğine bağladı. CHP liderliği adeta AKP’ye bu konuda yardım etmek amacıyla kendi seçmenine 35 dinci milletvekili seçtirdi. AKP’nin Anayasa değişikliği yolunda referandum yaptırabilmesi için 2 milletvekili daha aradığı belirtiliyor. Kılıçdaroğlu’na bu akılları veren Millet İttifakı’ndaki ortakları CHP’nin Meclis Başkanı adayına bile oy vermediler.
Yaşanan seçim yenilgisinin ardından CHP ve HDP’de tartışmalar başladı. Çeşitli sermaye çevreleri ve basının desteğiyle uzun süredir CHP liderliği peşinde koşan Ekrem İmamoğlu CHP’de değişim iddiasıyla liderliğe aday olduğunu açıkladı. AKP anlayışına yakınlığıyla bilinen İmamoğlu’nun Beşli Çete ile de bağları olduğu ileri sürülüyor. HDP’de eş başkanlar görevlerini bırakmaya karar verirken hapiste yatan lider Demirtaş aktif siyaseti bıraktığını açıkladı. Başak Demirtaş eşinin yalnız bırakıldığını belirtti. Selahattin Demirtaş’ın kararı bir politik manevra olarak değerlendiriliyor.
TİP listesinden milletvekili seçilen Can Atalay hala serbest bırakılmadı. Avukat Can Atalay; Gülen Cemaati’nin baskılarına karşı hukuksal mücadelede dikkati çekti. 2014’te 301 madencinin ölümüyle sonuçlanan Soma katliamında yakınlarını kaybeden emekçilerin ailelerinin, ardından Ermenek’te maden emekçisi yakınlarını kaybeden ailelerin, 2016 yılında 11 çocuğun yaşamını yitirdiği 24 çocuğun yaralandığı Adana öğrenci yurdu yangını mağduru ailelerin; 2018 yılında “Çorlu tren kazası”nda yakınlarını kaybedenlerin; 2020 yılında yedi işçinin ölümü, 127 işçinin yaralanmasına neden olan Hendek havai fişek fabrikası patlamasında işçi ailelerinin avukatlığını yaptığı ve ayrıca çeşitli çevre davalarının ve Gezi Direnişi’nde Taksim Dayanışması’nın avukatlığını yürüttüğü için özel suçlu kapsamında hapiste tutuluyor.
Geride bıraktığımız hafta boyunca iş cinayetleri ve çevre felaketleri can almaya devam etti. Samsun’da iki tramvayın çarpışması sonucunda 1’i ağır olmak üzere 26 kişi yaralandı. Samsun’da işsiz kaldığı için inşaatlarda çalışmak zorunda kalan 50 yaşındaki ingilizce öğretmeni Orhan Çelik, inşaatın 22’nci katından yük asansörü ile düşerek yaşamını kaybetti. Mehmet Ali Daday Soma Demir Export Madencilik’te çalışırken iş cinayetine kurban gitti. THY personeli Ömer Koray Özbay yaşadığı baskılara dayanamadı ve veda mektubu bırakarak yaşamına son verdi. Ankara Altındağ Ulubey Mahallesi Bilgin Sokak’ta bulunan bir oto tamir dükkanında çalışan çocuk, asansör altında kalarak yaşamını yitirdi. Dede Albayrak adlı işçi Ankara Yenimahalle OSTİM sanayi sitesinde çalıştığı boru fabrikasında üzerine profil düşmesi sonucu yaşamını yitirdi. İSİG Meclisi’nin açıkladığı verilere göre 2023 yılının ilk 5 ayında 730 ve Mayıs ayında 145 işçi iş cinayetlerine kurban gittiler. Hakkari Yüksekova’da zırhlı araç tarafından ezilen 5 yaşındaki Erdem Aşkan hayatını kaybetti. Diyarbakır Barosu’nun 2022 yılı raporuna göre son 10 yılda 22 çocuk zırhlı araç çarpması sonucu yaşamını yitirdi.
Geride bırakmakta olduğumuz hafta İşçi mücadeleleri bakımından hareketli geçmeye devam etti. Bazı örnekler verecek olursak; KESK emekçileri TÜM BEL-SEN 5 No’lu şube başkanı Ensari Korkmaz’ın İBB tarafından sürgün edilmesine karşı İBB önünde eylem yaptılar. Hukuksuzca işinden atılan Şişli Belediye işçisi Turan Aktaş 1302 gündür direnişine devam ediyor. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nden ihraç edilen barış bildirisi imzacısı akademisyen Mustafa K. Coşkun hukuk mücadelesini kazanarak görevine iade edildi. Belediye-İş liderliğinde toplu sözleşme görüşmeleri sürdüren İzmir Menderes Belediyesi işçileri görüşmelerin tıkanması üzerine 3 Temmuz’da grev kararı aldı. Tokat merkeze bağlı köylerde siyanürle maden aramaya ve maden ocağı açmaya çalışan şirkete karşı köylüler direnişe geçti. Trakya’da işten atılan Lila Kağıt fabrikası işçileri direniyor. İnşaat Sendikası ve Dev-Yapı iş üyesi inşaat işçileri İzomas Şirketler Grubu’na karşı Palladium Tower İş Merkezi Önü’nde eyleme başladılar. İstanbul Kalkınma Ajansı işçilerinin maaş düşürülmesine karşı başlattıkları grev 33’üncü gününe girdi. Direnen Kocaeli Pulver Kimya işçileri toplu iş sözleşmesini kazanma yolunda ilerliyor. Ermenek maden emekçileri Bağımsız Maden iş öncülüğünde hukuk mücadelesi vermeye devam etti. Düzce Aluform Pekintaş işçileri hakları için 8 aydır direnmeye devam ediyor…
Paris’te Disneyland işçilerinin, İngiltere’de BBC çalışanlarının, Nijerya’da yargı çalışanlarının direnişleri Türk basınına yansıyan direnişler arasındaydı.
Dünyadan haberlerle devam edelim. Rusya ekonomisini çökertmesi hesaplanan Ukrayna’daki savaş AB ülkelerini vuruyor. Almanya ekonomisinde eksi büyüme saptanırken hükümet silahlanma dışında bütün harcamalarda kısıntıya gitme kararı aldı. BRICS ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) liderliğinde dolardan kaçış devam ediyor. Suudi Arabistan’ın bu bloka katılma başvurusuna Rusya’nın onay vereceği Rus basınına sızdırıldı. Topluluğa Latin Amerika, Asya ve Afrika’dan 19 yeni ülke katılmak istiyor. BRICS ülkeleri dolar yerine altına dayalı para sistemine geçiş için çalışıyorlar. Bu gerçekleşirse ABD’nin uluslararası ekonomik yaptırım gücü çok büyük darbe alacak. Ayrıca ABD dolar basarak başka ülkeleri sömürme olanağını da kaybedecek. Batılı güçlerin aralarını açtığı İran ile Suudi Arabistan Çin’in arabuluculuğuyla barıştırıldıktan sonra denizlerde askeri işbirliği olanakları aramaya başladı. Batılı ülkelerin ekonomik yaptırımlarına maruz kalan İran ile Rusya gaz satışını Pakistan ve Hindistan’a yönlendirmeye başladılar. Bu gelişme Avrupa’ya Rusya gazı için Türkiye’nin merkez haline getirilmesi planlarını etkileyebilir.
Ukrayna’daki savaş AB ülkelerini Ukrayna askerleri için eğitim alanına çeviren ABD ve İngiltere için iyi gitmiyor. Çok tezahüratı yapılan Ukrayna taarruzu bu kez de başarısızlığa uğradı. Ukrayna 2 bin askerini daha kaybetti. Ukrayna Harkov’da Togliatti-Odesa isimli Rusya-Ukrayna amonyak hattına sabotaj düzenleyerek bir çevre felaketine yol açtı. Harkov’daki baraj da patlatıldı. Taraflar sorumluluğu birbirlerine atıyorlar. Rusya hükümeti gelişmeler karşısında tahıl anlaşmasını yenilemeyeceğini açıkladı.
Umutlarını Batılı güçlerin zaferine bağlayanlar büyük kayıplarla yüz yüze gelecekler.
Çeşitli sosyalist grupların Kılıçdaroğlu’na oy çağrısı yaparak umut yaratma ve mücadelenin önünü açma planı başarısızlıkla sonuçlanınca cesaret çağrısı yayılmaya başlandı. “Uçurumdan önceki son çıkış” söyleminin halkta uçurumdan yuvarlanmış olmak psikolojisi yaratacağı belliydi. Buna işaret edenler halkı alternatifsiz bırakmak eleştirisiyle karşılaştılar. Erdoğan’ın seçimler yoluyla gönderileceği düşüncesi gerçek dışıydı. Üçüncü kez seçilmiş durumdaki Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına adaylığı sadece yüksek okul diploması sebebiyle bile yasalara aykırıdır. Diğer yandan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına üçüncü kez aday olması da yasalara aykırıydı. Seçim sürecinin adaletsizliği ayrı konudur. Her şeye rağmen aslında Kılıçdaroğlu’nun seçimleri kazanmış olduğu iddiası yanlış değildir. Ancak ne CHP ve Milet İttifakı ne de onlara destek olan sol oylara sahip çıkmak için harekete geçemeyince yılgınlık gelişti. Yukarıda da işaret ettik: CHP şeriatçı düzenin gelmesini engellemek iddiasıyla DEVA, Gelecek ve Saadet partilileri CHP’lilerin oylarıyla seçtirdi ve parlamentoda dincilerin gücünü artırdı. Sol adına sağcılık böyle kaybettiriyor.
Sadece CHP değil Batılı emperyalist güçlerin parçası olan bütün sosyal demokratlar sağa gidiyor. En tipik örneği Almanya’dır. Almanya iktidardaki Sosyal Demokratlar ve Yeşiller’in liderliğinde ekonomik çöküşe gidiyor. ABD’ye karşı çıkmak Almanya’da darbecilik olarak nitelendirildiği için Almanya’nın bağımsız davranmasını savunan ırkçı parti en güçlü ikinci parti durumuna geldi. Türkiye bu süreçten ders çıkarmalıdır. Ne mutlu ki bizde köklü bir anti-emperyalist gelenek var. Hatta Türkiye solu aslında CHP’den çok daha büyüktür. Ancak solun potansiyeli, birleşik bir hareket yoluyla açığa çıkarılabilir. Bu potansiyel açığa çıkarılamadığı sürece yılgınlık, çürüme ve örgütsüzleşme tehlikesi artmaktadır.
HDP’ye yaslanarak siyaset yapmak Türkiye soluna zarar vermektedir. HDP Türkiye solundan çok farklı dinamikleri olan bir ulusal harekettir. Türkiye solu HDP’ye dayanarak Kürt davasına da katkıda bulunamamaktadır. Türkiye solunda diğer örgütleri rekabet yoluyla geçerek ve tasfiye ederek solda birlik sağlama hayali ise sürekli başarısızlığa uğramaktadır ve zaten başarısızlığa uğramaya mahkumdur. Sosyalist örgütler ve bireyler güçlü bir ortak hareket geliştiremedikleri sürece kötüye gidişi tersine çeviremeyecekler. Tüm solu kapsayan kalıcı başarılar sağlamak isteyen sosyalist hareketler grupçuluğu aşma yönünde birlik için emek vermelidirler. Her bir sosyalist hareket solun bütünsel ve uzun vadeli geleceğini kendi örgüt çıkarlarının üzerinde görmelidir. Bu anlamda seçim değerlendirmesi tüm sosyalist sol açısından önemlidir. Bireyler için olduğu gibi sosyalist hareketler için de doğru tutum öncelikle kendi hatasını görebilmek, onu samimiyetle kabul edebilmek, sebeplerini araştırmak ve üstesinden gelmek için harekete geçmektir. Birbirimizin hatasını tartışırken ise esas veya en çok hatayı kimin yaptığına değil birlikte ne yapabileceğimize yoğunlaşmalıyız.