Halkı hayal kırıklığına uğratmamak için

0
1324

İlerici güçlerin hayal kırıklığına uğraması ihtimali ne yazık ki güçlüdür. Çeşitli sol güçlerin de katkısıyla ilerici kitleler seçimlerden büyük bir değişim beklentisi içindeler. Umutlar ise ne yazık ki Kılıçdaroğlu’na ve Millet Ittifakı’na bağlanmış durumda. Hatta seçimler son umutmuş gibi gösteriliyor. Bu yaklaşım umutsuzluğa kapı açar. Halk kendi kendisini kurtaracak potansiyele sahiptir. 

Her şeyden önce Millet İttifakı, AKP’nin karşısında halkın alternatifi değildir. Millet İttifakı, AKP’den daha halkçı bir ekonomi politikasına sahip değil. Bu konuda aradaki en büyük fark Beşli Çete’nin ayrıcalıklarını kaybetme ihtimalidir. Bu çetenin ayrıcalıklarını kaybetmesi kuşkusuz iyidir. Ne var ki bu durumda halk değil sadece geleneksel tekelci sermaye grupları kazanacaktır. İlerici muhalefet seçim başarısından laiklik bekliyor. Oysa Millet İttifakı dinciliği sadece bir ölçüde frenleyebilir. Onlar tarikat düzenine değil, tarikatların AKP yanında saf tutmalarına karşılar. Cemaat liderlerinin cenazelerine katılırlar, İmamoğlu gibi seçildikten sonra makamlarında dua okuturlar vb. İşbirlikçi tekelci sermayeyi temsil eden Millet İttifakı sosyal adalet konusunda ise tutamayacağı sözler veriyor. Millet İttifakı ayrıca AKP’den daha NATO’cu olmak iddiasındadır. Millet İttifakı’nın vadettiği parlamenter sistem ve kuvvetler ayrılığı halk açısından bugünkü sistemden kuşkusuz daha az zararlıdır. Diğer yandan ise ABD emperyalizmi kuvvetler ayrılığını istismar ederek Türkiye’yi daha etkin kullanmak istemektedir. 

Kılıçdaroğlu’nu destekleyen basın Kılıçdaroğlu’nun kazanacağı, iktidar yanlısı basın ise Erdoğan’ın kazanacağı yönünde anketler yayınlıyor. İktidar Hizbullahçılara özel aflar çıkarıyor. AKP, Kürt hareketinin desteğini alamadığı için en kötü propaganda tekniklerini kullanarak muhalefeti PKK liderliği ile birlik içinde göstermeye çalışıyor. Erdoğan her zaman yaptığı gibi dini istismar ediyor ve sık sık muhalefete hakaret yağdırıyor. MHP başkanı Bahçeli, Milli Savunma Bakanı Akar ve hatta Erdoğan iç savaşa hazır oldukları imâsında bulunuyorlar. Bunların kolluk kuvvetlerini ve bürokrasiyi hükümetin yanında tutmak gibi bir amaç taşıdığı görülüyor. 

Seçimler deprem dayanışmasını çok geri plana düşürdü, hatta adeta unutturdu. Oysa ki sosyalistler deprem dayanışmasında prestij kazanmışlardı. Bu konudaki olumlu tutumu  ileriye götürmek yerine seçim propagandalarına yoğunlaşıldı. Hatta Kılıçdaroğlu’nu desteklemekte birleşmiş olan muhalefet seçim yenilgisinin felaket olacağı yolunda propaganda yapıyor. Bu da asılsız umuda koşullandırılmış ilerici kitlelerde büyük hayal kırıklığı oluşması riski yaratıyor.  

Meclis’teki gücünü artırmaya çalışan Emek ve Özgürlük İttifakı’nı oluşturan güçler arasında önemli sorun yaşandı. Emek ve Özgürlük İttifakı içinde TİP’in seçimlere kendi ismiyle girme kararı, HDP kitlesinden büyük tepki aldı. TİP’in oyları düşürerek, Yeşil Sol Parti’nin kazanacağı milletvekili sayısını düşüreceği iddia ediliyor. TİP ise CHP’den oy alacağını iddia ederek HDP’lileri yatıştırmaya çalışıyor. 

Sosyalist Güçbirliği’nin seçim tutumunda bir bölünme görülüyor. Bir grup Kılıçdaroğlu’nu destekliyor. TKP’nin Kılıçdaroğlu’na oy isterken genel politik yaklaşımını zorladığı gözleniyor. TKH ise Cumhurbaşkanlığı seçiminde protesto oyu kullanılmasını savunuyor. Sosyalist solun büyük kısmı “Bir oy Kılıçdaroğlu’na bir oy da bize” tutumunda birleşmişken ittifakların dışında kalan devrimci hareketlerin geneli, seçimlerin umut olmadığı görüşünü savunuyor. Bu kesimdeki örgütler birlik oluşturmuş olmadıklarından daha etkisiz kalıyorlar. 

TİP’in gördüğü ilginin sandığa nasıl yansıyacağını bilmiyoruz. Bu ilgi aslında Türkiye solunun yıllardır HDP ve CHP’ye mahkum edilmekten memnun olmadığının dışa vurumudur. Sosyalist hareketin seçmen desteği potansiyelinin, yüzde 15’in üzerinde olduğunu düşünüyoruz. Bu kitleyle bir grup partisi değil, bağımsız ve sağlıklı temelde birleşmiş sol buluşabilir. Soldaki grupçuluk (gruplar değil grupçuluk) ve başka güçlere bel bağlanması bu olanağı boşa çıkarıyor. Tek tek örgütlerin aradan sıyrılarak solu kendi grubunun liderliğinde birleştirmesi hayali bugüne kadar sonuçsuz kaldı. Soldaki rekabetçilik içinde biraz ileri çıkan örgütü devlet zorlanmadan etkisizleştirebiliyor. Sol adına kurulan birlikler ise sağlıklı ve etkili bir birlik yaklaşımı yokluğu sebebiyle başarısız kaldı.  

“1 oy Kılıçdaroğlu’na” tutumunda birleşmiş olan güçler iktidarın oyları çalması ihtimaline karşı birlikte davranmaya karar verdiler. Bu, kuşkusuz olumludur. Bu seçimlerin halkın son umudu gösterilmesi ise hem gerçekçi değildir hem de umutsuzluğa yol açacak niteliktedir. Seçimlerde oyların ilerici ve anti-emperyalist adaylara verilmesini savunuyoruz. Kılıçdaroğlu’na oy verin çalışması yapmadık, oy vermeyin çalışması da yapmadık. Bu konudaki keskin yaklaşımları doğru bulmuyoruz. Yok yere umutlanmayalım, diyoruz: Halkın umudu halkın kendi mücadelesi ve örgütlenmesiyle gelişebilir. Kendi içinde sağlıklı temelde birleşebilen Türkiye solu, bu sürecin öncüsü olacaktır. AKP, bu seçimleri hileyle değil gerçekten kazansa dahi dinci faşizmin çöküşü durdurulamayacak ve halkın mücadelesinin gelişme olanakları artacaktır. 

Odak Dergisi 

10 Mayıs 2023 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.