Haftanın Özeti: Ülkemizin ve halkımızın aydınlık geleceği devrimcilerin birliğine bağlıdır

0
639

Haftanın en tartışılan konusu seçim sonuçlarıydı. 28 Mayıs’ta gerçekleşen seçimlerin ikinci turunda, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yüzde 52.18, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ise yüzde 47.82 oy aldığı görüldü. İlk turdaki katılım oranı yüzde 87.04, ikinci turda yüzde 85.71’e düştü. Oluşan duruma göre Erdoğan, 2.3 milyon gibi bir oy farkıyla yeniden Cumhurbaşkanı seçildi. Erdoğan’a ilk kutlama mesajlarını ileten liderler, Katar Emiri ile Macaristan Başbakanı Victor Orban oldu. Putin, “Sevgili dostum” ile başlayan bir cümle ile Erdoğan’ı tebrik etti. ABD ve Avrupa ülkelerinden de tebrik mesajları geldi. Gerici Taliban da Erdoğan’a bir mesaj iletti. Sonuçlardan sonra, İngiliz The Daily Telegraph’da Erdoğan’ın Avrupa açısından çok daha kullanışlı bir lider olduğu yorumu yapıldı. Rusya Komünist Partisi ise muhalefetin çok fazla batılı güçler yanlısı olduğunu iddia etti.

Aslında Erdoğan’ın seçimleri yeniden kazanması sürpriz olmadı, denilebilir. Bu kazanım Türkiye kamuoyunda “Pirus Zaferi” yani neredeyse yenilgiyle eşdeğer bir zafer olarak adlandırıldı. Çünkü Erdoğan elindeki onca olanağa ve muhalefetin bu pespaye durumuna rağmen yine de ciddi bir oy kaybı yaşadı. Halkın büyük çoğunluğunun 20 yıldan fazladır AKP iktidarına gerek sokakta, gerekse de seçimlerde direnişi oldukça anlamlıdır.

Odak sürecin en başından beri Kılıçdaroğlu’nun “diktatörlükten kurtarıcı”, seçimlerin ise “son şans” olarak adlandırılmasına-yansıtılmasına ısrarla karşı durmaya çalıştı. Görüşümüz çok defa “boykot” ile karıştırıldı. Biz halkın AKP karşısındaki rahatsızlığını anlamakla birlikte, muhalefetin iyiden iyiye sağcılaştığı, NATO ve AB-ABD’ye bağlılığını ısrarla dillendirdiği, emek düşmanı politikaları hayata geçireceğini söylediği bir denklemde ona oy verilmesi için solun açıktan çağrı yapmasını stratejik bir hata olarak gördük. Bunun yanında kimseye, “Kılıçdaroğlu’na oy vermeyin” çağrısı da yapmadık. Hatta yurt dışında bulunduğumuz yerlerde, insanları oy vermeye teşvik etmek için otobüsler tuttuk, onları sandıklara taşıdık ancak bizi asıl kurtaracak olanın bağımsız mücadele ve dayanışma olduğunu ısrarla vurguladık.

Kısa bir süre önce yaşadığımız büyük deprem felaketi karşısında sol grupların birliğe dönük hiçbir çabasının olmamasıyla, halkın çok seyrek görülebilecek dayanışma azmini deprem dayanışmasında solun birliğine dönüştürmek fırsatına sırt çevrildi. Bu yoldan halkın bin yıldan fazladır süren kaderini değiştirmek fırsatını değerlendirmek varken, Türkiye’yi NATO çizgisine getireceğini vadeden bir liderin arkasında birleşmemiz gerektiğine dönük solun ısrarlı tutumu anlaşılmazdır. Türkiye solunun bu tutumu yeniden gözden geçirmesi gerekiyor. Geç kalmamıza rağmen, solun deprem dayanışmasında birliği için çalışmak hala anlamlıdır.

Seçimlerin hemen sonrasında zam haberleri gelmeye başladı. Benzine 66 kuruş zam yapıldı. Çeşitli zincir marketler, fiyatlarını “revize” etti. Ekmeğin fiyatının yakın zamanda 10 lirayı bulabileceği belirtildi. 26 Mayıs haftasında Merkez Bankası’nın 4,2 milyar dolar satmasına ve net rezervin tarihin en düşük seviyesine gelip eksilere gerilemesine rağmen dövizdeki artış durmadı. Piyasada Dolar 21’in, Euro ise 22.60’ın üzerinde satılıyor. Morgan Stanley, doların kısa sürede 26’yı, yıl sonuna kadarsa 28 TL’yi bulabileceğini yazdı. İktisatçılar, ekonomik çöküşün, AKP’nin tüm frenlemelerine rağmen durdurulamayacağını belirtiyor.

Johns Hopkins Üniversitesi’nde uygulamalı ekonomi profesörü olan Steve Hanke, yayınladığı “Sefalet Endeksi”nde Türkiye’nin dünyanın en sefil 10. ülke pozisyonunda olduğunu belirtti. 157 ülkeyi kapsayan rapora göre, Türkiye’deki ana sorun enflasyon. Raporda dünyanın en sefil ülkesi Zimbabwe gösteriliyor. Erdoğan, derinleşen krizi ekonomiyi yeniden dizayn ederek hafifletme gayretinde. Milletvekili yapılan Nurettin Nebati’nin yerine eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in geçirileceğinin kesinleştiği ifade ediliyor. Geleneksel ekonomi politikalarını savunan Şimşek’e yatırımcıların daha çok itibar edeceği yazılıyor. Şimşek ile iktisatçı olduğunu iddia ederek “faiz sebep, enflasyon sonuç” görüşünü savunan Erdoğan’ın nasıl anlaşacağı ise muallak.

Erdoğan’ın zaferi sonrasında yapılan aşırı kutlamalar ve atılan silahlar, halkı çok rahatsız etmişti. İstanbul’un Sultangazi ilçesinde Erdoğan propagandası yapanlara gösterdiği tepkiyle gündem olan bir fırıncının dükkanı, belediye ekipleri tarafından mühürlendi ve ruhsatı iptal edildi. Ekipler fırının camına Erdoğan posteri astı. Gözaltına alınan K.Y. isimli fırıncının, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama” suçu iddiasıyla tutuklanması açıkça, “Burası Erdoğan’ın ülkesidir” mesajıdır. Seçimlerin hemen ardından Çekmeköy’de “kaçak” olduğu gerekçesiyle bazı yurttaşların evleri yıkılmaya başlandı. Duruma tepki gösteren ev sahipleri, kendilerinin bu zamana kadar Erdoğan’a oy verdiklerini belirterek, neden yıkıma seçimden önce gelinmediğini sordu. Üsküdar’da ise halkın sahilini gasp eden esnafın kaçak yapılarını yıkmaya çalışan İBB ekipleri saldırıya uğradı. AKP’li belediyelerin zenginlerin kaçak yapılarına göz yumduğu, fakirlerin ise iki göz gecekondularına el koyduğu bir ülkedir Türkiye!

Bizi “bu son seçim” propagandasına şartlandırmaya çalışanların aksine, bu seçimlerin “yolun sonu” olmadığı açıktır. Türkiye, iktidara ve egemenlere karşı direnen işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin, yoksul halkın, aydınların, sanatçıların ülkesidir. Cannes’da ödül alan Merve Dizdar’ın konuşmasının toplumda bu kadar etkili oluşu, bunun en açık göstergelerindendir. Direnen Şişli Belediyesi işçileri, İBB’de direnişini sürdüren Bilal Atan, devrimci sendikacılığın örneklerinden Bağımsız Maden-İş’in gözaltına alınan yöneticileri, sendikalı oldukları için tazminatsız işten atılan ve direnişe geçen Düzce Aluform Pekintaş işçileri, grev silahını kullanacağını belirterek haklarını alan Düzce Standart Profil işçileri, direnişleri kazanımla sonuçlanan Pull&Bear, Guess, Next, Otto markalarına üretim yapan İzmir merkezli Mosi Tekstil’in Urfa’daki fabrikasında çalışan işçiler; yaşam alanları, havası, suyu, geleceği için direnen köylüler ve daha niceleri bunun en açık göstergesidir.

Dünyadaki gelişmelerle sürdürelim. Kanadalı felsefeci ve biyoetikçilerin yazdığı bir “bilimsel” makale kapitalizmin niteliğine dikkat çekiyordu. Toronto Üniversitesi’nde iki akademisyen, “Fakirlerin ötanazi hakkı” olduğunu savunmuş, yaşam koşulları dayanılmaz hale geldiğinde “Ölümde Tıbbi Yardım” hakkının geçerli olması gerektiğini ileri sürmüştür. Kapitalizm sürekli krizler ve bunalımlar-buhranlar sistemidir. Onun vereceği sözde “ferahlık” ancak birkaç senelik görünürde rahatlamanın ardından yeniden emekçilerin ve işçilerin maddi ve sosyal anlamda hak gasplarına yol açar. Bu anda ilk gözden çıkarılan, toplumun en yoksul, en güvencesiz kesimleridir. İktisatçıları, bilim insanları, sosyal araştırmacıları ve dahası bu kesimin uçuruma sürüklenmesi, zenginlerin ise “kurtarılması” için çareler arar.

Bangladeş’te milyonlarca kişinin iklim değişikliği, enflasyon ve Covid-19 sebebiyle “yeni yoksul” olduğu ifade ediliyor. 2024 Yaz Olimpiyat Oyunları’nın gerçekleşeceği Fransa’da, Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) Milletvekili Frederic Mathieu, ülkedeki evsizleri Paris’te düzenlenecek 2024 Olimpiyat Oyunları’na gelecek turistlerden gizlemeye çalışmakla suçluyor. Almanya’da İçişleri Bakanı Nancy Faeser, “Aşırı sağ, demokrasimiz için en büyük tehlikedir” açıklaması yaparken, ülkedeki neo-Naziler ile mücadele eden gençler hapis cezaları alıyor. Ülkede 2022 yılındaki verilere göre hakkında tutuklama kararı bulunan 915 neo-Nazi’nin ise hala yakalanamadığı ifade ediliyor. Haklarında tutuklama kararı bulunan bu neo-Nazilerin bir kısmının Polonya, Avusturya, İsviçre, Romanya, Afganistan, Suriye ve Ukrayna’da olduğu ifade ediliyor.

NATO, Ukrayna-Rusya savaşını daha da derinleştirme derdinde. Genel Sekreter Jens Stoltenberg, yaptığı açıklamada, “Ukrayna kuvvetlerinin işgal altındaki topraklarını özgürleştirmek için ihtiyaç duydukları kapasiteye sahip olduklarından eminim ama NATO olarak daha fazlasını yapmalıyız” ifadelerinde bulundu. Stoltenberg, daha güçlü finansal destek çalışması yaptıklarını da belirtti. Ayrıca NATO’ya girmek için can atan İsveç, yeni terörle mücadele yasasını onayladı. Yasa, Batılı güçlerden bir şeyler koparmaya çalışan AKP iktidarına yaranma amacı taşımaktadır. Stoltenberg, İsveç’in NATO üyeliği kapsamında yakında Türkiye’ye ziyarette bulunacağını da belirtti.

NATO, Sırbistan-Kosova hattında gerilimi artırmaya da devam ediyor. Kosova’daki vatandaşların “güvenliğini” korumak için çalışmaya devam ettiklerini belirten Stoltenberg, “Batı Balkanlar için Operasyonel Yedek Kuvvetleri’nden 700 asker daha konuşlandırmaya karar verdik” bilgisini verdi. 1999’da “barışı tahsis etmek” amacıyla Yugoslavya’yı bombardımana tabi tutan NATO güçlerinin işlediği insanlık suçları hala hafızalarımızda.

İran-Afganistan sınırında İran sınır muhafızları ve Taliban güçleri arasında yaşanan çatışma da, her an bir savaşın patlak verebileceği yorumlarına neden olmuştu. İran’ın Sistan-Beluçistan eyaletine bağlı Hirmend ilçesindeki Sasuli Karakolu yakınlarında çıkan çatışmada 2 İran sınır muhafızı ve 1 de Taliban yaşamını yitirmişti. İran İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi, çatışma sonrasında Taliban ile görüşmeler yaptıklarını ve sorunu çözdüklerini belirtti.

Gezi’nin 10. yılındayız. Geride bıraktığımız haftada İstanbul ve Ankara’da Gezi direnişini hatırlamak ve kaybedilenleri anmak için çok sayıda etkili eylem düzenlendi. Gezi Direnişi’ni ortaya çıkaran nedenler ve onu gerçekleştiren halk potansiyeli bugün daha fazlasıyla mevcuttur. Halkın AKP iktidarına kolay teslim olmayacağı ve mücadele edeceği gün gibi açıktır. Sosyalist hareketin sahte umutlara bel bağlamak yerine kendi içerisinde yaratacağı birlik ve direnişe odaklanması, direnen halkla bu temelde yan yana gelmesi görevi hala önümüzde durmaktadır. Ülkemizin ve halkımızın aydınlık geleceği, devrimcilerin başta deprem dayanışması olmak üzere toplumda yaratacağı alternatiflere bağlıdır. Bu anlamda halkı sahte umutlarla şartlandıran burjuva muhalefetin seçim yenilgisinden Türkiye solunda anti emperyalist ve bağımsız bir birlik çabası çıkabilir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.