Yaşanan her olaydan, ezilenlerin başına gelen her büyük beladan sonra yapılan tespitlerle birlikte liberal cephede yükselen, “Ama her şey sınıfsal mı!” itirazları son dönemde yeniden kendisini gösteriyor.
Halkın kaderi olarak gösterilmeye çalışılan doğal afetlerde meydana gelen ölümler ve yıkım ise sosyalistler tarafından nedenleri ile açıklanmaya çalışılırken, ısrarla kimi “aydınlar” ise solu bu bağlamda “geri kafalılar” olarak lanse etmeye gayret ediyor. Yaşam ve gerçeklik ise kendisini dayatıyor.
Geçtiğimiz günlerde yaşanan İzmir depremi sonrasında kurtarılan Ayda isimli minik kızın yaşama tutunuşu, bir internet pazarlama şirketi tarafından “kar malzemesi” haline getirilip metalaştırılır iken, şimdi de “deprem çantası” olarak satılan acil durum kitleri arasındaki fiyat ve “performans” farklılıkları, yaşamın sınıfsal yönlerini bir kez daha gözler önüne sürüyor.
Satılan deprem çantalarının 365 TL’lik olanının 24 saatlik, 615 TL’lik olanının 48 saatlik, 915 TL’lik olanının ise 72 saatlik olduğu bilgisi verilen internet sitesinde, bu durumda depreme karşı kimlerin ne kadar “hayatta kalabileceği” dahi bir gerçekliği ifade ediyor.
72 saatlik deprem çantasına sahip olmanızın, ülkenin asgari ücretinin üçte birinden dahi fazla paranızın olmasını gerektirdiği şartlarda, depreme karşı kimlerin önlem alabileceği, kimlerin ise “Allah’a emanet” bu gerçekliği bekleyeceği ise, “Her şey mi sınıfsal!” itirazları yapanların taktirine kalmış…
