Kızıldere üzerine iki yıl önce Bilim ve Gelecek dergisinde yayınlanan bir yazıyı dergimizde yayınlıyoruz. Orkun Saip Durmaz’a ait çalışma 1 Mart 2022 yılında “50 yıl sonra… İngiliz gizli belgelerinde Kızıldere“ başlığıyla yayınlandı. Yazı Kızıldere’yi İngiliz belgelerinin nasıl gördüğünü tartışıyor. Kızıldere’de kuşatılan Mahirler o günkü devletin kararıyla öldürüldüler. Yazıda dönemin yetkililerinin bunu gizledikleri, İngiliz yetkililerin de meselenin üzerine bilerek bilerek gitmedikleri görülüyor. Yazının girişinde THKO liderinin Deniz Gezmiş olduğu yolunda bir ifade var. THKO lideri Hüseyin İnan’dır. Çalışmadaki değerlendirmeler yazara aittir.
Odak Dergisi Kızıldere’yi öz olarak devrimci dayanışma, kararlılık ve solda birlik örneği görmektedir. Mahir Çayan gibi bir liderin intihar niteliğinde bir eylemde kaybedilmesi, THKP-C’nin ve devrimci hareketin geleceğini çok olumsuz etkiledi. Eylemle solda dayanışmacı birlik amaçlanmıştı. Mahirler ortadan kaldırıldıktan sonra ise solda ne yazık ki rekabetçilik ve dağılma gelişti. Odak Dergisi
Britanya arşivlerinde Kızıldere olayıyla ilgili belgeler incelendi. 50. yılında Kızıldere’ye ilişkin özgün bir katkı sunmanın, elimizde böyle de bir imkân varken, önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu yazı daha önce gündeme gelmemiş, üzerinden atlanmış ya da yeterince tartışılmamış kimi meselelerin izini Britanya arşivlerinde sürmek amacıyla kaleme alındı. Mahir’lerin anısına saygıyla…
1972 yılının 30 Mart ve 6 Mayıs tarihleri Türkiye sosyalizminin ikinci dalgası için çok önemli iki kırılma noktasıdır.(1) 30 Mart’ta dönemin devrimci gençlik önderlerinden Mahir Çayan ve dokuz arkadaşı(2) güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmada hayatlarını kaybederlerken, 6 Mayıs’ta diğer bir devrimci grubun lideri olan Deniz Gezmiş, arkadaşları Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’la birlikte idam edilmiş, böylece 68’liler olarak bilinen bir kuşağın devrimci atılımının sonuna gelinmiştir. Aşağıdaki yazıda, yukarıda bahsi geçen kırılmalardan ilki, yani 30 Mart 1972’de Kızıldere’de Mahir’lerin öldürülmesiyle sonuçlanan hadise, öncesi ve sonrasıyla, İngiliz gizli belgeleri esas alınmak suretiyle ele alınmıştır. Yeri gelmişken yazının sınırlarına dair kısa bir bilgi notu düşmek yararlı olacaktır: Bu çalışma Türkiye sosyalizminin ikinci dalgasına dair siyasal bir analiz içermemektedir. Bunun yanında, aşağıdaki yazının bütünlüklü bir Kızıldere değerlendirmesi yapmak ve kamuoyunu aydınlatmak gibi bir saikle kaleme alınmadığını da baştan belirtmeliyiz. Çok daha geniş kapsamlı bir ön-araştırma gerektirecek, birinci ve ikinci dereceden tanıklara ve kanıtlara dayanan, hepsinden daha önemlisi de devlet sırrı olarak nitelenebilecek bilgi ve belgelere ulaşılarak yapılabilecek böylesi bir çalışmanın -ne ölçüde yapılabilir olduğu bir yana- yazının amacını ve sınırlarını kat be kat aşacağı açıktır.
O halde bu yazı neden yazıldı ve ne içeriyor? Öncelikle 50. yılında Kızıldere’ye ilişkin özgün bir katkı sunmanın, elimizde böyle de bir imkân varken, önemli olduğunu düşünüyoruz. İkinci olarak, yaptığımız kısa literatür taramasında -rehin alınan teknisyenlerin uyrukları veya bağlı bulundukları kurum düşünüldüğünde- konunun doğrudan muhatabı olan Britanya devletinin arşiv belgelerine dayanan Kızıldere konulu bir çalışmaya rastlamadığımızı da eklemeliyiz. Daha önce gündeme gelmemiş, üzerinden atlanmış ya da yeterince tartışılmamış kimi meselelerin izini Britanya arşivlerinde sürmek amacıyla kaleme alınan bu yazının böyle bir amacın gereğini yerine getirip getiremediği -ya da ne kadar getirebildiği- ise okuyucunun takdirine bırakılmıştır.
Devamı için linke tıklayın.*