Tecrit koşullarında hasta olmak

0
1452

Erol Zavar 

F Tipi hapishanelerde yüzlerce tutuklu ve hükümlü yıllardır koşullardan kaynaklı olarak tedaviye ulaşamıyor, ulaştığında ise önüne onlarda engel çıkarılıyor. Bu durumu anlayabilmek için öncelikle F Tipi hapishanelerle birlikte hayatımıza giren “tecrit”in ne menem bir şey olduğunu anlamak gerekiyor. 

Bir imha mekanı olarak F Tipi hapishaneler 

19-22 Aralık 2000’de katliamla açılan F Tipi hapishaneler tecrit ve tredmana dayalı bir imha mekanı olmuştur. Tecrit, Arapça “cered” sözcüğünden gelir. Ayırma, yalıtma, soyutlama demektir ve insan doğasına cepheden bir saldırıdır. İnsanı insan yapan esasta iki olgu vardır: Emek ve sosyallik. İnsan bu doğasıyla insanlaşmıştır. Sosyalliğe saldırmak insanlığa saldırmak demektir. F Tipleri tek ve üç kişilik hücrelerde uygulanan tecritle insanlığa saldırının mekanlarıdır. 

Hapishaneler başlıbaşına birer yalıtma alanlarıdır. Esas hedef her zaman, çürümeye karşı insanlığın dirilişini, sömürüye ve baskıya karşı eşitlikçi ortakçı yaşamı savunan ve bunun için mücadele eden devrimciler komünistler olmuştur. Devrimcileri toplumdan, toplumu devrimcilerden yalıtmak devletin özel önem verdiği bir iş olagelmiştir. 

Tecrit politikaları ikinci bir yalıtmanın amacı olarak gündeme getirilmiştir. Hapishane zaten toplumdan tecrit ederken tecrit içinde tecrit etmenin tek anlamı ceza hukukunun bir öç alma aracına dönüştürüldüğüdür. Devlet artık “ceza” vermekle, hapishaneye kapatmakla yetinmemekte, cezayı “eza”ya çevirmeyi temel gaye edinmiş durumdadır. 

Tecritte öncelikli hedef yalnızlık duygusunu geliştirerek çaresizliği öğretmektir. Çaresizlik duygusuna kapılan kişi tredman için yani nesneleşmek için hazır duruma gelecektir. Direnirse disiplin cezaları devreye girer ve tecrit tamamen koyulaştırılır.

Disiplin cezalarının düzenlediği yasa ve yönetmeliklerde esas olan, tredmana uygun olarak, direnmenin suç sayılmasıdır. Politik kimliğin yok edilmesine dönük politikalara direnmek, iletişim ziyareti gibi etmek hakların belli süre ve giderek tamamen ortadan kaldırılmasına, hücre cezası gibi insanlık dışı yaptırımlara bağlanmaktır. Bu tek başına vahşi bir işkence yöntemidir. Çünkü hiçbir tanımlama, siyasi düşüncenin ıslah rejimine tabi tutulmasını meşrulaştıramaz. 12 Eylül faşist cuntasının halka zorla kabul ettirdiği 82 Anayasası bile düşünce değiştirmeye zorlamayı suç saymıştır. Şimdi aynı devlet, kendi anayasasına dahi aykırı olarak açıkça suç işlemekte, F Tipi infaz rejimini uygulamaktadır. 

Tecrit tüm hakların yasal ya da yasadışı, ama hukuksuz biçimde ortadan kaldırıldığı bir sistemdir. Günlük yaşamda ortaya çıkarılan tüm yasakları, keyfilikleri burada saymak gereksiz ancak yine de örnek olması açısından birkaçına değinebiliriz. Bunların başında kitap yayın hakkı gelir. Bazı hapishaneler sorun çıkarmadan yasaya uygun olarak “toplatılması” olmayan dergi, kitap vb. verirken bazı hapishaneler bunları keyfi olarak yasaklamaktadır. Bazen kalem bulmak bile sorundur F Tipi hapishanelerde. Kırmızı kalem mesela, bazı hapishanelerde yasaktır ya da mürekkepli kalem yasaktır, ince uçlu kalem yasaktır, boya kalemleri yasaktır… Bunun gibi okuyan, yazan, çizen insanları direkt ilgilendiren onlarca, yüzlerce keyfilikle karşılaşmanız mümkündür. Bu keyfiliklerin yaşanmasında anahtar sözcük “güvenlik”tir. F Tiplerinde güvenlik denilince akan sular durur çünkü. 

Çağımız yalanın, çürümenin, zorbalığın “güvenlik” sözcüğüyle rutinleştirildiği, ahlaksızlığın ahlak haline getirildiği bir çağ. Arkaplanında kapitalizmin çürüyüşü, sömürü, yoksulluk ve talan var. İşçi ve emekçileri, halkı sömüren; ormanları, gölleri, tarım alanlarını, ırmakları, denizleri talan eden; şehirleri beton yığınlarına, sokakları ve caddeleri ralli pistine çeviren; suyu kirleten, tuzu kokutan; insana nefes alanı bırakmayan kapitalizm, tüm bunlara karşı koyan işçi ve emekçileri, halkı susturabilmek için baskı ve zoru durmaksızın artırıyor. Zulmü artırdıkça korkusu büyüyor, korkusu büyüdükçe daha fazla zulme sarılıyor, daha fazla “güvenlik” diye bağırıyor. 

Bu tablo içinde “güvenlik” sözcüğü en çok da F Tipi hapishanelerdeki uygulamalarda anılıyor. 

Hapishane dışından içeriye hiçbir şeyin denetimsiz girmesi mümkün değildir. Yine de her hücreden çıktığınızda defalarca tacize varan aramalara maruz bırakılırsınız. İçeriye girerken de aynı şekilde aranırsınız. Örneğin (kullanabileceğiniz durumlarda) telefon hakkınızı kullanacaksınız. Sadece kapınız açılacak ve telefonun olduğu yere götürüleceksiniz. Çıkar çıkmaz aramanız yapılır, ayakkabınız çıkarılır. Yaklaşık 40-50 metre ilerideki telefona yanınızda iki gardiyanla gidersiniz. Gardiyanların yanında telefonu ararsınız. Gardiyanların ve kameraların gözü önündesinizdir ama yine dönerken aynı aramalara maruz bırakılırsınız. 

Hapishanede hasta olmak 

Rahatsızlığınız varsa önce revire çıkmanız gereki. (Ki bu bazı F Tiplerinde hiç kolay değildir, haftalarca beklemeniz gerekir) Sonrasında eğer doktor sevk ederse hastaneye gidersiniz ancak bu da defalarca aranmanız demektir. Hücrenizden çıkıp ring aracına binene kadar 4 defa aramadan geçirilirsiniz ve her seferinde ayakkabınız çıkarılır. Eğer ring aracı tekli hücreli değilse hastaneye ulaşırsınız. Bu noktadan sonda da muayene olmanızın önüne türlü engeller çıkarılır. Hastanın bir hekimle kurması gereken en temel, en basit ilişki biçimi asker tarafından engellenir. Muayene sırasında kelepçeniz çıkarılmamaya çalışılır. Eğer doktor tıp etiğine uygun davranır ve ısrarcı olursa kelepçeniz açılır ve muayene olursunuz. Ya da bu hakkınız engellenmiş olarak geri dönersiniz. 

Burada, tekli hücrelerden oluşan ring araçlarına da bir parantez açmak gerekiyor. Ceza İnfaz Kanununda sevklerin nasıl yapılacağına ilişkin maddede, “Hükümlü, havalandırma ve ışık durumu yetersiz araçlarla eziyet verici veya onur kırıcı şekilde nakledilemez” denmektedir. Ancak Ceza İnfaz Kanununa bile aykırı şekilde sevkler tekli hücrelerden oluşan arabalarla yapılmaktadır. Bu araçlara binmeniz dayatılmaktadır. Mahkeme ve hastane sevklerinde kullanılan bu araçlar sadece tek koltuğun sığdığı, ayakta dahi durma imkanının olmadığı araçlardır. Birçok ağır hasta tutsak bu ringler ile yolculuğa zorlanmaktadır. Bu ringler aracılığı ile de hastaneye gitme, tedavi ve muayene olma hakkının önüne engel çıkarılmaktadır. 

Bunun dışında asker ya da gardiyanların fiziki saldırılarına uğramanız çok olağan durumlardan sayılmaktadır. Tutsakların yaptıkları suç duyurularının neredeyse tamamı “kovuşturmaya yer yoktur” edilerek savcılıklardan çevrilmektedir. 

İşte bu koşullar altında eğer ciddi hastalıklarınız varsa, bu durumun kendisi, hastalığınızı farkedip tedavi olanağına ulaşıncaya kadar ölümcül hale gelmesine yol açabiliyor. 

Bu koşullar altında tedavi olamayan yüzlerce devrimci tutsak var. Bunlardan biri de Cihat Özdemir. Tutuklandığı Ocak 2001’den bu yana bu evreleri defalarca yaşamış bir devrimci tutsak. En son tiroid kanseri tanısı konuldu ve ameliyat edildi. Şu an sevkedildiği Sincan 1 No’lu F Tipi hapishanesinde tek başına tutuluyor. Sağlık durumuma ilişkin 12 Ocak 2020 tarihli mektubundan aktaralım: 

“Sağlık durumumdan kısaca bahsedeyim. 3 Aralık’ta, 2 saat süren ameliyat sonrasında tiroid ve lenf bezlerimin tamamı alındı. 1 tane ur vardı. Ankara’ya gelirken ameliyatta 60 tane alınmış. Tiroiddeki kanser kötünün iyisiymiş. Sanırım lenf bezleri ekenden alındığından, olsa gerek kansere çevirmemiş normalde lenf bezlerinde hiçbir şey yoktu. Şu an iki tane yaklaşık 2 cm’lik ur var. Her ne kadar şu an için alınmasa da takip edilecektir. 

Şu an diyetteyim. Önümüzdeki hafta atom tedavisi başlayacak. (…) Umarım başka bir yerden bir şey çıkmaz. Nodül tespit edildiğinde benim tiroid alınsa kanser bile oluşmayabilirdi. 1,5 yıl uğraştım biyopsisi ancak yaptırabildim. Doktorlar hakkında yaptığım suç duyurusuna ise klasik cevap geldi.”

Hapishanelerde bu koşullar altında basit hastalıkların bile tedavisi oldukça zahmetliyken kanser hastası birinin tedaviye ulaşması bile dışarıdakilerin ses çıkarmasına, tutsaklarla dayanışmaya bağlı olabiliyor. 

Elbette F Tipleri birer imha mekanlarıdır. Hem kişiliğinizi hem de sağlığınızı korumak için direnmek tutsaklığın doğasıdır. Tutsaklar yaklaşık 20 yıldır bu direnişi sürdürüyor. Beton duvarların ardından seslerini ulaştırmaya çabalıyorlar. Direniyorlar! 

Beton duvarlar tutsakların seslerini kesmeye yetmesin, Cihat’a ses ol! 

Erol Zavar: Bolu F Tipi Hapishane 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.