1 Temmuz’dan beri sone eren sözleşmelerinin ardından yeni Toplu İş Sözleşmelerinin (TİS) imzalanmasını bekleyen Ataşehir Belediyesi işçileri, üyesi oldukları DİSK/Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 3 Nolu Şube yönetimine karşı tepkililer.
İşçiler, sendika yöneticilerinin belediye çalışanlarının sorunlarıyla ilgilenmediğini ve emek karşıtı tutumları nedeniyle işçileri sefalete, kötü çalışma koşullarına mahkûm ettiğini belirtiyorlar. TİS görüşmelerinde dikkate alınmadıklarını belirten çalışanlar, imzalanacak sözleşmenin kendilerinden habersiz şekilde bir gece yarısı imzalanacak olmasından tedirginlik duyuyorlar.
Belediyenin çeşitli birimlerinde çalışan işçilerle toplu sözleşme süreçleri üzerine, yaşadıkları sorunlar ve üyesi oldukları sendika hakkındaki şikayetleri üzerine konuştuk.
Temizlik işçisi: Ben Ataşehir Belediyesi’nin dış biriminde destek personeli olarak çalışıyorum. Temizlik işçisi olduğum için daha fazla yıpranıyoruz. Bu sıralar toplu iş sözleşmesi görüşmeleri yapılıyor ama sendikanın tutumundan hiç memnun değilim. İşçilerin beklentilerini dikkate almıyorlar. Sendika işveren için mi işçi için mi çalışıyor, belli değil. Bir önceki sözleşmemizde büyük ve iddialı sözlerle çalışanların haklarını aldıklarını söylemişlerdi ama ücretlerimizin erimesini engelleyecek olan enflasyon farkı gibi önemli maddeleri bir gecede sözleşmeden çıkardılar. Sendikacılar resim vermeyi, gösteriş yapmayı seviyorlar ama şuan yürütülen sözleşme görüşmelerinde somut bir kazanım elde ettiklerini göremiyorum. Özellikle şube başkanı çok büyük sözler söylüyor ama ortada bir sonuç yok. Sendika işçilere doğru düzgün bilgi vermiyor ve fikirlerini almıyor. İşveren tarafı sözleşme görüşmelerinde daha inisiyatifli.
Üyesi olduğumuz sendika bir ücret skalası hazırlamış ama yoğun bedensel güç gerektiren işlerde çalışanların emekleri hiç görülmemiş. Altta kalanın canı çıksın, demeye mi çalışıyorlar anlamış değilim. Destek çalışanları her türlü mobbinge uğruyor ve psikolojik olarak yıpratılıyor. En alt düzeyde yer alıyoruz ve maalesef sesimizi ne işverene ne de sendikaya duyurabiliyoruz. İşçiler skala sistemiyle çok fazla bölündü ve parçalandı. Çalışanlar arasında rahatsız edici bir hiyerarşi yaratıldı. Bunu destek çalışanları olarak yoğun şekilde hissediyoruz. Çalışanların ücretleri arasındaki uçurum hem motivasyonumuzu düşürüyor hem de huzurumuzu bozuyor. Bize yaptığımız işin zorluğu karşısında risk primi olarak çok komik bir rakam veriyorlar ve bunu bordroya yansıtıyorlar. Temizlik yaptığımız için kullandığımız kimyasal maddelere; yaşadığımız bel, boyun fıtıklarına karşı şu an aylık iki yüz küsür lira risk primi alıyoruz. Çok komik bir rakam. Hiç adil şeyler yaşamıyoruz. İşçiler genel olarak sendikacıların bir işlevi olmadığını düşünmeye başladılar.
Eğitmen: Ben Ataşehir Belediyesi’nde eğitim biriminde çalışan bir eğitmenim. Çalışma şartlarımız özellikle ekonomik açıdan insanca yaşamaktan çok uzak. Açlık sınırında yaşıyoruz. Hepimiz aldığımız ücretlerden dolayı mutsuz haldeyiz. Haklarımız verilmiyor ve taleplerimiz ne sendika tarafından ne de işveren tarafından dikkate alınıyor. Yapılan sözleşmelerden işveren memnun, sendika genel merkezi memnun, sendika şube yöneticileri memnun ama işçiler memnun değil. Bu ne biçim bir çelişki. Sendikanın rızasıyla düşük ücretlerle ve kötü çalışma şartlarıyla yaşamaya itiliyoruz. Maaşımız kiramıza bile yetmezken üstüne bir de sendika tarafından aidat olarak bir günlük yevmiyemize göz dikiyor. Şu an toplu sözleşme görüşmeleri yapılıyor ama ne olduğuyla ilgili doğru düzgün bilgi alamıyoruz. Sendika, belediye şirketinin hazırladığı sözleşme tutanağını WhatsApp gruplarına atarak işçilerle bilgi paylaştığını iddia ediyor. Ne işçileri geziyorlar ne de yasal grev seçeneği için bir hazırlık yapıyorlar. Durum böyle olunca önceki sözleşmelerde olduğu gibi işçilerden habersiz şekilde yine bir gece yarısı bizim adımıza kendi sözleşmemize imza atacaklar şüphesi duymaya başladık. İki yıl önce yaptıkları sözleşmeyi belediye binası önünde davul zurna ile kutlamışlardı. Sözleşmeden en önemli maddeler olan enflasyon farkını ve asgari ücret farkını çıkartmışlardı. Bu maddeler ekonomik olarak bizi koruyan maddelerdi. Kime sordular çıkartırken, hiç kimseye. Bir de bunu da davul zurna ile kutladılar. O sözleşmeden tek memnun kalan işverendi. İşçiler resmen ortada bırakıldılar. Artık sendika kimin için çalışıyor, sorusunu soruyoruz. Şimdi yeni sözleşme görüşmelerinde işçiler için bir ücret skalası hazırlamışlar. Çalışanları giderek daha fazla bölüyorlar ve parçalıyorlar. İşçiler benim ücretim diğerinden daha yüksek olmalı diyerek bireysel çabalara girişmeye başladı. İş kanununa bile aykırı olan benzer ve aynı işi yapanlar arasında ucube bir ücret farkı yaratmaya çalışıyorlar. Bazı çalışanlar sendikacıların kendilerine yakın duran kişileri yüksek ücret skalasına çekerek torpil yaptığını söylüyorlar. Böyle sendika mı olur? Güven bırakmadılar açıkçası. Büyük sözler söylüyorlar ama kendi çıkarlarını işçilerin çıkarlarından daha üstün görüyorlar. Benden kesilen aidatların tek kuruşunu bile onlara helal etmiyorum.
Park işçisi: Ben park işçisiyim. Yaklaşık 15 yıldır belediyede çalışıyorum. Şuan toplu sözleşme görüşmeleri ciddiyetsiz yürütülüyor. Bizi resmen oyalıyorlar. İşçilere doğru düzgün bilgi vermiyorlar. Toplu sözleşme görüşmeleri anlamsız şekilde uzun süreye yayılıyor. Sendikanın paylaştığı bilgiler tatmin edici değil. Sendika şube yöneticilerini ciddiyetten uzak buluyorum. Biz açlıkla boğuşurken, maaşımıza zam beklerken ekonomik maddelerle ilgili kaç aydır hiçbir gelişme yok. Yeni sözleşmemizin bir önceki sözleşme gibi oldu bittiye getirileceğini düşünüyorum. Sendikanın işçiye yaptığı bilgi paylaşımlarının tutarlı bir tarafı yok. Paylaştıkları şeyler bilgi vermekten uzak ve ne olduğu anlaşılmayan bilgiler. Sendika işverenle el ele yürüyor. Mevcut sendikanın içiler yararına bir sonuç alacağını düşünmüyorum. Diğer iş arkadaşlarım da iyi bir sözleşmenin yapılması konusunda umutsuzlar. Sendikanın ücretlerle ilgili hazırladığı bir skala sistemi var, hiç adil değil. Bunun daha adil hale getirilmesi gerekiyor. Ücret skalasını normalde işveren hazırlar ve sendika da işçilerin ücretsel hakları ve özlük haklarıyla ilgili mücadele eder. Skala sistemi işçileri bölüyor, birliğe beraberliğe zarar veriyor. Sendika işçilerin bir biriyle rekabet etmesini ve birliği beraberliği bozacak şekilde davranmaz. Park işçilerinin bir sürü sorunu var. Şuan içinde dinlendiğimiz, yaşadığımız kulübeler kümesten farksız. Temizlik malzemeleriyle birlikte tozun ve pisliğin içinde yaşıyoruz. Sağlıksız bir ortamda çalışıyoruz ve yaşıyoruz. Kış aylarında neredeyse 2 metrelik kulübelerde 7-8 kişi bir arada bulunuyoruz. Ben 15 yıllık çalışanın bu konuların çözülmesi için sendikanın hiçbir çabasını görmedim.
Temizlik işçisi: Ben belediyede çay ve temizlik işleriyle ilgilenen bir kadın çalışanım. Sendika hiçbir birime gidip işçilerin sorunlarını bile sormuyor. Sendikacılık böyle olmaz. Birim birim dolaşarak çalışanların sorunlarını dinlemiyorlarsa sendika ne için var. İşçilere nasıl koşularda çalışıyorsunuz, neler yapıyorsunuz, işveren size verilen görevlerin dışında başka hangi işleri yaptırıyor diye sormaları gerekiyor. Bunların hiç birini göremiyoruz. Özellikle en alt kademedeki temizlik işçiliği yapan kadınlara erkeklerin fiziken daha uygun yapacağı işleri, örneğin damacana su taşımak, ağır temizlik malzemelerini taşımak gibi zor işler yaptırmak karşısında ne sendikaya ne de işveren tarafına derdimizi anlatabiliyoruz. Bizi dinleyen bir sendika yok maalesef. Kimse bizi duymuyor. Sözde sendika var ama ne için varlar belli değil. Haklarımızı doğru düzgün alamıyoruz. Sendika bugün bir sözleşme yapıyor, birkaç ay sonra yine sefalet içinde yaşıyoruz. Günü kurtarıyorlar, işçiler için doğru düzgün hiçbir şey yapmıyorlar. Kaç aydır sözleşmemizin imzalanmasını, biraz maaşımızın artmasını bekliyoruz. Ücret skalası diye bir şey çıkartmışlar, resmen işçiler arasında bir kaos oluşturdular. İşçiler birbirine düşürülüyor, birliği beraberliği bozuyorlar. Herkes birbirinden fazla maaş almak için çabalıyor. Hiç etik şeyler değil. Sendika bizim yanımızda değil. Bir sürü de aidat alıyorlar bizden.