Üzerinden geçen 18 yıl sonra Utanç Müzesi olması istenen Madımak Oteli Bilim ve Kültür Merkezi olarak restore edildi ve Sivas Valisi Ali Kolat tarafından 30 Haziran günü basın mensuplarının bilgisine sunuldu. Otelin lobi bölümünde bulunan anı köşesinde yangında yaşamını yitiren 33 aydının, 2 otel görevlisinin ve 2 saldırganın da isimleri yer alıyor ve her biri için 24 saat boyunca devir daim yoluyla akan çeşmeler yapılmış. Ali Kolat açıklama yapıyor: “Olaya insan merkezli bakıyoruz.” 33 aydının diri diri ölümüne neden olan iki saldırganın ismi ile 33 canımızın ismini yan yana getirmek aynı saygı ile anmak, insan sevgisi anlamına geliyor günümüzde. Bizimle dalga geçiliyor.
22 yıl aradan sonra Banaz şenliklerine katılan ilk vali olan Ali Kolat, 2 temmuz günü kaybettiklerimiz anısına yapacağımız anma etkinliğine izin vermeyeceğini açıklıyor.
Bunun üzerine şair Metin Altıok’un kızı Zeynep Altıok, “Sizin Hiç Babanız Öldü mü?” başlıklı yazıyı kaleme alıyor. İlk mısralarından itibaren karara olan tepkisini “Siz sayın devlet yöneticileri nasıl ki 18 yıl önce günler öncesinden planlanan kalkışmanın piyonu olan binlerce kişinin 35 insanı diri diri yakışını 8 saat boyunca eliniz kolunuz bağlı izlediniz, öyleyse bugün orada kayıplarının yasını tutan birkaç yüz kişinin otelin önünde toplanarak karanfil ve türkülerle acılarını paylaşmalarına ve o meşum günü hatırlatmalarına mani olamazsınız!” cümleleri ile haykırıyor. Zeynep Altıok’un haksızlık karşısındaki haykırışlarını, 2 Temmuz anması için İstanbul’dan Sivas’a giderken yolda bir arkadaşın telefonundan internet bağlantısı sağlayarak okuyoruz, diğer arkadaşlarla birlikte. İşte böyle bir havada başlıyor Sivas’a yolculuğumuz. Zeynep Altıok 18 yıldır Sivas’a ayak basmıyorum. Babamın isminin yanından o saldırganların ismini sökün yoksa ben sırf bunun için oraya gelip o isimleri oradan sökerim diyor.
Bu yıl ‘Odak’ olarak bu sürecin önemli olduğunu düşünerek 2 Temmuz anmalarına Sivas’ta katılmayı uygun görüp, anmaya büyük bir kızgınlık ve hüzün ile Sivas’ta katıldık. Yaklaşık 12- 13 saatlik bir yolculuğun ardından Sivas’a ulaşmıştık. Biz de herkes gibi kortejlerin bulunduğu yerde sabahın erken saatlerinden itibaren Madımak Oteli’nin alanına ilerlemek için bekleyişe başladık. Madımak Utanç Müzesi Olsun tabelasının bulunduğu aracın Sivas’ın girişinde engelle karşılaşması sebebiyle uzun süre Sivas’ın yakıcı güneşinin altında beklemek zorunda kaldık. Bu süre zarfında Pir Sultan Abdal derneklerinin kararı ile bulunduğumuz yerde oturma eylemi yaptık. Bir süre sonra aracın Sivas’a gelmek üzere yola çıkması ile bizlerde yürüyüşe başladık.
Yürüyüş boyunca duyduğumuz bazı sloganlar ve karşılaştığımız bazı manzaralar oldukça dikkat çekiciydi.
Pir Sultan Abdal Dernekleri birçok ilden ve ilçeden dev pankartları ve dövizleri ile geniş bir katılım sağlamışlardı. Yalnız Pir Sultan Abdal Derneklerinin eylem katılımcılarının “Sivas’ta Yakanlar, Pencereden Bakanlar” şeklinde slogan atarak yürüyüş boyunca evlerinin balkon ve pencerelerinden bakan Sivas halkına halklar arası düşmanlığı artırıcı atıfta bulunmaları oldukça düşündürücü idi. Bu slogan üzerine bazı sosyalist siyasetler “Sivas kardeşlik şehridir” şeklinde karşılık verdi. Yürüyüş esnasında bir başka gözlemimiz daha oldu. Yol boyu çevik kuvvet polisleri sanırım 2-3 metre aralıklarla durup nöbet tutmaktaydılar. Birçok binanın üzerinde elinde uzun namlulu tüfeklerle polisler nöbet tutmaktaydı. Hele bir manzara hepimizi şaşırttı. Bir binanın 2. katında sivil giyimli spor kıyafetli bir kadının yanında uzun namlulu silahlarla dimdik şekilde durup bekleyen iki polis evin balkonundan yürüyüş alanını gözlemlemekteydi. Kadının eylemcilerin yanında olmasını bıraktık, polisleri evine almıştı. Bu halklar arasında varolan uçurumu hala derin olduğu düşüncesini doğruluyordu.
Sosyalistlerin böylse anlamlı ve önemli bir eyleme katılımının oldukça düşük olması da farkedilmeyecek gibi değildi.
Madımak Oteli’ne yaklaştığımızda, otelin sokağının polisler tarafından kurulan bir set ile kapatıldığını gördük. Valilik Madımak önünde basın açıklaması yapılmasını öncesinden yasaklamıştı ve bunun için fazla sayıda polisin görevlendirildiği anlaşılıyordu. Madımak’ı yakanlardan, saldırganlardan korumayan devlet, 33 insanın akrabalarından, arkadaşlarından, yoldaşlarından koruyordu.
Pir Sultan Abdal Derneği’nin hazırladığı program alana girmemizle birlikte başlamıştı. Selamlamalar yapıldıktan sonra katliamda yitirdiğimiz 33 aydının isimleri tek tek okundu ve her bir isim okunduğunda kitle ‘burada’ karşılığını verdi. Bu esnada birçok insanın gözlerinin dolduğunu gördük. Sonrasında Sivas’ta yitirdiklerimizin yakınları çiçeklerini koymak üzere otele girdiler. Sonrasında birkaç konuşma yapıldı ve Pir Sultan Abdal Derneğinin aracı uzerinden görevli sunucu kadın arkadaş, güvenlik güçlerine tabelamızı asabilmek için barikatı açın uyarısında bulundu. Bu uyarıyı birçok kere tekrar etti. Barikatı açmamak konusunda ısrarcıydılar. Bunun üzerine ön taraflarda bulunan sosyalist bir parti tarafından barikatın arkasındaki polislere tepki verildi. Bunun üzerine arbade yaşandı ve polisin ilk andaki karşılığı biber gazı oldu. Halk üzerine yoğun bir şekilde biber gazı atıldı. Bütün insanlar bir yana savruldu. Çok da alan olması, gazın etkisinden kurtulmak için uzaklaşabileceğimiz çok fazla sokakta yoktu varolan sokaklarda barikatla çevrilmişti. Biber gazından hepimiz etkilenmemize rağmen bir arkadaşımızın 11 yaşındaki yeğeni çok fazla etkilendiği için eylem alanından uzaklaştırmak zorunda kaldık. Tekrar eylem alanına girmek istiyorduk fakat polis hiçbir sokaktan girişe izin vermiyordu. Bu esnada yanımızda bulunan bir ananın isyanı herşeyi anlatıyordu. “Biz ne yapmışız? Hırsızlık yapmadık, adam öldürmedik, bizim burada canlarımız ölmüş, onlar yanarken neredeydiniz?” diye bağırıyordu polislere. Eylem alanına yeniden ulaştığımızda programa kaldığı yerden devam ediliyordu, fakat gerginlik sürmeye devam ettiği için Pir Sultan Abdal Derneği olayların daha ciddi bir boyuta ulaşmasını önlemek programın sona erdiğini açıkladı.
Kısa bir süre önce gerçekleşen 12 Haziran genel seçimleri ile emek ve demokrası bloğundan 36 milletvekili seçilmişti. 2 Temmuz tarihinin öncesinde sonrasında milletvekili seçilen Hatip Dicle’nin tutukluğunun yartgıtay tarafından onaylanması ile yoğun bir çalışma içerisine de girmiş olsalarda Sivas 2 Temmuz anmasına temsilci düzeyde dahi bir bağımsız milletvekilinin katılmamış olmasını anlayışla karşılanacak bir durum olarak görmüyoruz. Biz de dahil olmak üzere Sosyalistlerin de varolan güçleri ve ısrarcılıkları ile Sivas alanında bulunmadıklarını gözlemledik.
[…] *Vicdan Kapılarının Kapandığı GünSivas ‘1993’ ve Sivas ‘2011’ […]