Yeldeğirmeni Don Kişot İşgal Evi

0
3120

donkiAotkapak

Yel Değirmeni Dayanışması nasıl ortaya çıktı? Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?

Gezi Parkı’nda son günlerde forumlar başlamıştı ve herkesin ne kadar çok kendini ifade etmek istediğini bu forumlarda görebiliyordunuz. 15 Haziran’da kolluğun bizleri şiddetle parktan uzaklaştırmasıyla beraber, Gezi Parkı her yere yayılmış oldu. Hepimiz mahallelerimize, semtlerimize döndüğümüzde forum fikri kafamızdaydı. Ve öncelikle Kadıköy bölgesinde Yoğurtçu Parkı başladı. Tüm parkı dolduran gecelere kadar süren forumlar yapıyorduk. Sonra dedik ki bunu mahallelere de götürelim. İlk forumumuz “Komşunu da kap gel” çağrısıyla oldu. Bu çağrımıza bir çok mahalleli geldi. Mahallemizde boş bir otoparkta mahalleliler birbirimizi tanımaya, mahallemizin, içinde yaşadığımız kentin sorunlarını konuşmaya başladık. Sistem hepimizi tüketmeye ve sadece çalışıp çok düşünmemeye itiyordu, Gezi Parkı aslında bunun da bir patlamasıydı. Burada unutulmaya yüz tutmuş bir şeyi tekrar hatırladık: Dayanışma. “Başka bir dünya mümkün”müş, bir arada birlikte olduğumuzda bunu gördük. Şimdi bu yaşadığımız mahallemizde de var. Birlikteyiz, sorunlarımızı beraber çözmeye çalışıyoruz. Birlikte öğreniyoruz aslında. Biz hep beraber bir yola çıktık, doğrusuyla yanlışıyla, mevcut sisteme karşı bir yaşam modeli yaşadığımız yerden başlayarak kurabilir miyiz, birlikte deniyoruz.

İşgal evi nasıl ortaya çıktı? Adının Don Kişot olmasında nelerden esinlendiniz?

Forumlarımızı açık alanda yapıyorduk. Görünürlük açısından da güzeldi, orada mahalleliyi gören komşular çayı poğaçası ne varsa getiriyordu. Ancak yavaş yavaş kış gelmeye başlıyordu. Ne yapabiliriz diye düşündüğümüzde önce aklımıza çevrede bulunan sivil toplum örgütlerinin, meslek örgütlerinin mekânları geldi. Bu işin kolayı olacaktı. Ama fark ettik ki, mahalleli olarak, Yeldeğirmeni sakinleri olarak birlikte zaman geçirebileceğimiz bir kamusal alan yoktu. İstanbul’a genel olarak baktığımızda kamusal alanların sermaye tarafından işgal altında olduğunu söyleyebiliriz. O zaman bir kamusal alan yaratabilir miyiz diye mahallede bir gezindik ve şu anda bulunduğumuz evi gördük. Hukuki araştırması yapıldı, nedir ne değildir diye. 20 yıldır boş olan, çöpe dönüşmüş bu eve forumda aldığımız kararla mahalle sakinleri olarak girdik. İçi hafriyat doluydu bir hafta hummalı bir çalışma ile bu hafriyat çıkarıldı. Sonrasında ise aynı zamanda hem hiç kimsenin hem de herkesin olan bu eve sadece mahalleli değil, tüm İstanbul’dan, başka şehirlerde bir çok dost geldi. Herkes el attı ve yer, çatı, cam, kapı, tuvalet vs. yapıldı.

Bir geniş toplantımızda birkaç arkadaşımız Yeldeğirmenindeyiz ve karaktere de olan yakınlık üzerine Don Kişot ismini önerdiler. Sonra bu ismin sabit kalmak zorunda olmadığı ve işgal evinin adının değişebileceği yönünde de konuştuk. İşgal evinin adı herkes için farklıydı aslında… Sonrasında bu isim ziyadesiyle yerleşince herkese bu şekilde kaldı.

Don Kişot işgal evinde ne tür etkinlikler yapılıyor? Bunlara nasıl hazırlanıyorsunuz? Etkinliklerin organizasyonunda ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz?

İşgal evi her türlü etkinliğe açık. Her pazartesi düzenli mahalle forumumuz var, perşembe günleri de mahallede yaşayan yurtdışından gelmiş öğrenci ya da burada çalışan dostlarla Enternasyonal Forum var. Bunların dışında film gösterimleri, söyleşiler, atölyeler yapılabiliyor, diğer mahalle forumlarıyla toplantılar, vs. Karşımızda mülteci çocukların kaldığı bir yatılı okul var mesela onlarla çalışmalar sürerken bir yılbaşı kutlaması yapıldı. Kadın forumları. İlkyardım eğitimi. Engelsiz pedal çalışması. Herkese açık olan bir alan olduğundan tüm haftası dolu geçen bir işgal evi.

Bunların dışında Mahalle Dayanışması olarak ve diğer dayanışmalarla süren çalışmalarımız var, kapatılma tehlikesi olan Osmangazi İlköğretim okulu için bir çalışma sürüyor. Endüstriyel futbola, ırkçılığa, milliyetçiliğe karşı olan Karşı Lig var. Sürmekte olan direnişlerle dayanışma, emek mücadelesi üzerine kafa yormak için Dayanışmalar Emek Çalışma Grubu var. İstanbul’daki diğer bostanlarla bir dayanışmamız var, bizdeki Berkin Elvan bostanı, burada da tohumları ektik, şimdi fideleri diğer bostanlarla ve mahalle sakinleri ile paylaşıyoruz. Kooperatif çalışma grubu var.

Mahalle halkıyla kurduğunuz ilişkilerden biraz bahsedebilir misiniz?

Zaten forumlarımız her hafta düzenli devam ediyor. Bunun dışında mahalleliyle yeryüzü sofraları olsun, aşure olsun bu gibi etkinlikler oldu geniş katılımla. Mahallemizde bir parkın adını “Ali İsmail Korkmaz” parkı yapmak için imza topladık ve güzel bir katılımla, Ali İsmail’in de ailesiyle bu parkımızı açtık. Esnafla dayanışma kampanyası düzenledi arkadaşlarımız. Mahalle sakinleri ile futbol maçı yapan arkadaşlarımız var. Komşularımıza dönük Dayanışmayı anlatan mektup yazdık ve bunu tüm mahalleye dağıttık. Ve bunların dışında da Don Kişot’ta süren tüm etkinliklere sürekli gelen gidenler oluyor. Don Kişot’a çay pasta börek getiren komşularımız var. Dayanışmayı büyüteceğiz.

Don Kişot’tan sonra yeni işgal evleri ortaya çıktı. Ortaya çıkan işgal evleri ve bazı işçi direnişlerindeki işgal eylemlerini nasıl görüyorsunuz? Sizce bu tarz mücadeleler demokratik muhalefete nasıl katkılar sağlıyor?

Temennimiz zaten: 1, 2, 3, daha fazla işgal. Çünkü aslında, Emeğimiz, sokaklarımız, kentimiz, doğamız sömürülürken, bunları sömürenlerden bizim olanı geri alıyoruz. Kamusal alanlarımızı istiyoruz. İşgal evleri gittikçe yayılıyor. Bunun emek mücadelesindeki yansıması da fabrika işgalleri. Standartlaşmış, çözümsüz grevler, basın açıklamaları yerine ve atıl sendikalara, sendikal bürokrasiye karşı artık işçi sınıfı da çok net koyuyor tavrını. İşgal ediyor. Talep etmenin değil, istediğimizi yapmanın zamanı. İşgal bu anlamda tazeleyici, ne istediğini bilen bir eylem biçimi. Emek mücadelesi ve kent hakkı mücadelelerimizi birlikte düşündüğümüz ölçüde başka bir dünyayı mümkün kılmak için adım atmış oluruz. Daha fazla Don Kişot, Caferağa Mahalle Evi, daha fazla Kazova, Greif, Karşı… İsteklerimiz, sıkıntılarımız ortak. Beyaz yaka mavi yaka diye bizleri ayırmaya çalışanlara inat hepimizin işçi olduğunun farkındayız. Haziran Direnişi’ni yaşamış bir dönem olarak, her şeyi dönüştürebilme gücümüzün, bir, birlik olunduğumuzda var olduğunu gördük. Bundan sonrasında daha fazla işgal, daha fazla direniş, daha fazla dayanışma.. Kırıntıları değil, yeni, başka bir dünyayı istiyoruz. Hem bu daha başlangıç.

Dayanışmayla..

Isgal evi 3a1392047_528146383945164_189768442_n

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.