8 Mart dolayısıyla sosyalist erkeklere

0
461

NURAY ERTAŞ

Bugün 8 mart 2023. Türkiye’de “kadının adı” halen yok. 8 Mart’ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilan edilmesinin üzerinden yüz yıldan fazla zaman geçti. 8 Mart, en çok emekçi kadınlar için sınıfsal mücadeleyi temsil eder. Gerçi kapitalizm her şeyi yozlaştırdığı gibi 8 Mart’ı da yozlaştırarak bir tüketim aracı haline getirse de sosyalistler bu günü mücadele günü olarak kutlamakta; 1 Mayıs gibi 8 Mart’ın da resmi tatil olmasını talep etmektedir. Emekçi kadınların dayanışma günü olan 8 Mart dolayısıyla erkeklerin kadına bakışı hakkında bazı gözlemlerimi yazacağım.

Teknolojinin gelişmesi, bilginin kolay ulaşılabilir hale gelmesi ve daha birçok şey ne yazık ki kadının erkek karşısındaki statüsünü pek değiştirmemiştir. Kadının fiziksel olarak erkeğe kıyasla zayıf olması erkek egemen sistemde kadının mağduriyetine yol açmaktadır. Kadının aslında çok üstün bir özelliği olan doğurganlık da kapitalist toplumda ekonomik bağımlılığının sebebine dönüşmektedir. Diğer tüm sebepler bu iki sebeple yakından ilişkili ve sistemin yarattığı sebeplerdir ki sınıfsal mücadele temelinde yürütülecek eşitlik ve özgürlük mücadelesini gerektirmektedirler.

Kadının fiziksel zayıflığı erkeğin fiziksel zorbalığının en önemli motivasyonudur. Kadının erkek için yaratılmış olduğunu iddia eden dindar erkeklerden, kadın ve erkeğin eşit olduğunu söyleyen, kadın mücadelesini sözde destekleyen “sosyalist” erkeklere kadar her düşünce yapısından erkeğin ezici çoğunluğu; ya fiziksel, ya psikolojik, ya da sosyal zorbalığa başvurmaktan kaçınmıyor. Çünkü yüz yıllardan hatta bin yıllardan beri kendisine sunulan “konforu” terk etmek istemiyor. Kadın ister iş yaşamının içinde olsun, isterse çalışmasın, “ev işi” diye tanımlanan temizlik, yemek, çamaşır, ütü gibi işler ve çocukların bakımı kadına yapıştırılmış durumdadır. Bu sorumlulukları paylaşan erkekler ise, bunu ortak yaşamın bir gereği olarak değil “eşine yardım eden fedakar koca” mottosuyla paylaşmaktır. İstatistikler de bu bakış açısını doğrulamaktadır. Buna göre “ev işi kadının görevidir” diyenlerin oranı %86’dır. Kadınların ise %28’i ev işinin kendi görevleri olduğunu söylemektedir. “Ev erkeği” diye bir kavram yoktur ama “ev hanımı” kavramı ne yazık ki sıradadır ve esasen sömürünün en acımasızını temsil etmektedir. Ev hanımlığı standart bir mesaisi, emekliliği ve ücreti olmayan bir sömürü biçimidir. Bir nevi karın tokluğuna çalışmaktır. Ne yazık ki üniversite mezunlarının %26’sı, ilkokul mezunlarının ise %86’sı kendini ev hanımı olarak tanımlamaktadır.

Kadın sömürüsünün farkında olan ve buna en çok karşı çıkan sosyalistler iken, aynı zamanda en büyük ik yüzlülük de yine “sosyalistler”dedir. Çünkü onların dışında kalan çok geniş bir kesim geleneksel davranış kalıplarına sığınmaktadır. Dindar erkek açısından kadına bakarsak; Kur’an’ı Kerim’e göre kadın erkeğin kaburgasından yaratılmıştır. Kadınlar aklen ve dinen eksik varlıklardır. İki kadının şahitliği ancak bir erkeğin şahitliğine eşittir. Kadın kocasının isteklerine karşılık vermezse dövülebilir vesaire… Erkek ise kadının ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür. Bu anlayışa sahip erkek için kadın erkeğin malıdır ve onun üzerinde her türlü hakka sahiptir. O karısının ihtiyaçlarını karşılamak için çalışıyorsa, evde de kadın onun rahat etmesini sağlamak zorundadır. Eğitim seviyesi düşük ve çalışmayan dindar kadınların çoğunluğu da maalesef kendisinin erkek için yaratıldığına ve erkeğin rızasını alamazsa cennete gidemeyeceğine inanır. Kadının onurunu bu anlayıştan daha çok kıracak bir yaşam tarzı var mıdır, bilmiyorum. Eğitimli dindar ve çalışan kadınların motivasyonunu ise ne yazık ki hiçbir zaman anlayamadım.

Kadın-erkek ilişkilerinde eşitlik, sorumluluk, paylaşım gibi kavramlar üzerine konuşurken mangalda kül bırakmayan “sosyalist” erkeklerin çoğu aile ilişkilerinde sınıfta kalmaktadır. Tabii sapla samanı da ayırmak gerek. Kadınlara karşı duyarlılığın en yüksek olduğu grubu oluşturur sosyalistler. Toplumun diğer kesimlerinden çok daha hassas, çok daha yapıcıdırlar. Ancak teorideki söylemleri ile pratikteki tavırları arasında ciddi farklar olduğu da bir gerçektir. Konuyu çok açmaya gerek yok, bu derginin okurları erkek tavrının evlerdeki yansımasını biliyor olmalı, diye düşünüyorum. Eleştirilere karşı sığındıkları limanlardan kafalarını çıkarıp artık pratik karşılığı olan bir özeleştiri yapmaları gerekmektedir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.