“Ah Gül Kitabevi…”

0
1738

ENVER AYSEVER


”Ah Gül Kitabevi…”

Enver Aysever, 1 Kasım seçimlerinde oy kullanmak üzere sandığa gideceğini ve oyunun rengini bir köşe yazısıyla ilan etti.
Birgün Gazetesi’ndeki yazısında, Kırşehir’de yakılan Gül Kitabevi ve Madımak olayı arasındaki bağa işaret eden Aysever, ”…kitap katillerine, kitap düşmanlarına karşı oyumu aydınlıktan yana kullanacağım.” dedi.

GülKitabevi-Kırşehir

İşte Aysever’in Birgün’de yayımlanan yazısı:

Oyumu kime vereceğim?

ENVER AYSEVER

Ağızlarından salyalar akan adamlar, camları kırıp ellerinde sopalarla saldırdılar kitaplara. Kitapların bir canı, kişiliği olduğunu tekrar düşündüm o an. Bir düşmana vurur gibi, bir canavarı öldürmek isterce; kinle, öfkeyle, acımasızca vuruyorlardı kitaplara. Önce raflardan tek tek yere yığıldı kitaplar. Ardından kitlesel ölümler başladı. Raflardan onlarcası bir arada düştü yere. Ayaklarının altına alıp ezdiler kitapları, parçaladılar hırsla o karanlık adamlar. Kibrit çaktılar, belki üstlerine gaz döktüler ve yakmaya başladılar kitapları! Hep birlikte tekbir getirdiler sonra… Kırşehir Gül Kitabevi…


O salyalı adamları Sivas yangınından tanıyorduk zaten. Ankara Garı Katliamı ardından karanfilleri tekmeleyen sapkın onlardı. Evleri işaretleyen, insanları fişleyen, beyaz Toroslarla kuytularda vahşet saçan adamlardı onlar. Çocukların ırzına geçen, kadınları döven/öldüren, Ermeni olduğu için bir insana gözünü kırpmadan kıyan, hakikati arayan aydınlara pusu kuran, işçi cesetleriyle beslenen, kan içerek güçlenen, tüm güzelliklerin üzerine basarak mutlu olan karanlık/salyalı adamlar onlar! Kırşehir Gül Kitabevi…

Bu filmi insanlık defalarca gördü. Faşizm türlü maskelerle, kılıktan kılığa girerek çıkar ortaya. En ilkel dürtülerle insanı insana düşman eder. Zalimin kuklasıdır o karanlık adamlar. Düşünmezler, güdüleriyle, vahşi hayvandan beter dürtüleriyle saldırırlar. Hedeflerinde her zaman kitaplar vardır. Faşizmin ilk hedefidir kitaplar. O gün, Kırşehir’de; Sokrates, Montaigne, Kant, Marx, Goethe, Dostoyevski, Çehov, Sartre, Oğuz Atay, Orhan Kemal, Nâzım Hikmet, Sevgi Soysal, Sabahattin Ali, Erasmus, Shakespeare, Ritsos, Orhan Veli, Turgut Uyar ve diğerleri birlikte can verdi… Kıyamet kopmadığı için memleketimde kitaplar yanarken; bombalar daha bir rahat ve güvenle patladı başkentte. Failleri biliyoruz. Onlar tüm güzelliklere, insanı insan kılan hangi değer varsa, tümüne düşmandır… Ah Gül Kitabevi…

Bir genç kadın evinde vuruluyor, kıyamet kopmuyor! Bir çocuk ekmek almaya giderken toprağa düşüyor, kıyamet kopmuyor. Üç yüz işçi göz göre göre gazla boğuluyor, kıyamet kopmuyor. Anneler acıdan kaskatı yüzleriyle bekliyor her cumartesi evlat cesedini, kıyamet kopmuyor! Buzdolabında çocuk ölüsü, elinde beyaz bayrakla hastaneye gitmeye çalışan hasta, her yerde polis, her yanda kan, gaz, TOMA, ölüm, şiddet… Gazeteler basılmış, televizyonlar işgal altında, yollarda dilenci göçmenler, her yanda canlı bombalar… Kıyamet kopmuyor! Ah Gül Kitabevi…

Kitaplar yasaklanırken sessizdi; kitaplar tutuklanırken sessizdi; kitaplar yakılırken sessizdi memleketim… Düşünmek yasak, sormak yasak, yazmak yasak, söylemek yasak! İşte buradan doğar o karanlık adamlar… Bu sessizlikten, kayıtsızlıktan alırlar güçlerini. Önce indirirler tokadı. Baktılar çıt yok, daha sert bir yumrukla gelirler üstüne. Yine sessizlik olur, bu kez, mermiyi dayarlar şakağına. Yine ses vermezsin; en sonunda çeker tetiği ve yere yayılır kan. O bir kişinin kanı değildir. O zalimin öldürdüğü insanlıktır. Çünkü bir kitapçı parçalanırken başını çevirmişsindir. Kitapları kâğıt parçası sanmış, o havaya doğru uzanan dumanı görmezden gelmişsindir. Karanlıktır o… Ah Gül Kitabevi…

Bir kitapçıyı yakmak için toplanan kalabalığa baktım uzun uzun. İşte kindar nesil sahneye çıkmıştı. Tek başına, herhangi bir yazarın karşısına çıkamayacak; kalabalık olmadan hiçbir özgür davranışta bulunamayacak; hayatı boyu tek bir anlamlı cümle kuramayacak o kindar nesil. Hani kefenleriyle havaalanında karşılamaya giden, sosyal medyada ismini vermeden küfürler savuran, üç kuruş için haysiyetini satan kindar nesil onlar… Ah Gül Kitabevi ah…

Çölde tomurcuklanan bir çiçekti Gül Kitabevi. Şiire sığınan insanların evi… Felsefeyle yön bulmaya çalışanların evi… Rastlantı değildir elbet oraya terör yuvası denmesi. Zalim korkaktır ve bu yüzdendir özgürlük isteyeni, kendi gibi olmayanı düşman sayar. Eğer bir kişi okur/yazar olursa bir halk özgürleşir, bunu bilir de o yüzden yok etmek ister kitapları. Aydınlık karanlıktan daha çabuk yayılır. Her kitap zalimin yüzüne tutulan fenerdir, hakikatini gösterir insanlığa. İşte bu yüzden kıyıldı Gül Kitabevi’ne, vuruldu kitaplar…

Ağzı salyalı, karanlık adamların bilmedikleri şu; tarih bu saldırıları yazar… Kazanan saldıranlar değil, kitaplardır. Bu yüzden insanlık Mars’a gitmeyi başardı. Kindar nesiller kullanıldı ve çöp oldu. Çoğu “pişmanım” diye günah çıkardı sonra. Pazar günü sandığa gideceğim. Bu düzene inanmıyorum. Ama şimdilik bir oyum var ve onu da kitap katillerine karşı, aydınlıktan yana kullanacağım.

Elbet güzel, güneşli günler göreceğiz.”

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.