Eda Sanlı-
“AKP-Cemaat arasındaki çatışma ileriki günlerde de devam edecek gibi görünüyor. Bu dönemde devrimcilere büyük sorumluluk düşüyor. İki gücün çarpışmasından yararlanarak, örgütlülüğümüzü geliştirmek için önemli bir olanak. Eğitim ve Dayanışma Hareketimiz adına sıçrama yapmak için önemli bir olanaktır. Bu olanağı mutlaka değerlendirmeliyiz.”
AKP hükümeti elinde tuttuğu iktidar gücü ile burjuvazinin muhalif kanadını, muhalif basını, askeri dize getirdi. Bu gücün sarhoşluğu ve ABD’nin kışkırtması ile Suriye’de Esat rejiminin yıkılması için silahlı muhalefeti destekledi. Tam bu sırada güneyde gelişen Kürt ulusal hareketi, Esat yönetiminin çekildiği bölgelerde otonomi ilan etti. Kürt ulusal hareketinin güneyde ve Türkiye’de ulusal mücadeleyi yükseltmesi AKP hükümetini zora soktu. Suriye konusunda çuvallayan AKP hükümetinin Cemaat ile çelişkileri artarken diğer yandan parti içinde de anlaşmazlıklar ortaya çıkmaya başladı.
Başbakan Erdoğan’ın , İstanbul ve Ankara’daki koruma ekiplerinin değiştirilmesi ve eski ile yeni korumaların Başbakanlık’ta birbirine silah çekmesi, Fethullah Gülen ile AKP’nin arasının açılmaya devam ettiğini gösteriyordu. İstanbul’da bir, Ankara’da dört olmak üzere toplam beş koruma ekibinin tamamının görev yeri değişti. Emniyet Genel Müdürlüğü’nden Başbakan’ın korumalarının değişimine ilişkin. ’’rutin uygulama’’ açıklaması gelse de, ardından yaşananlar kutsal ittifak arasındaki güvensizliği ve çekişmeyi açıklar nitelikteydi.
Koruma değişikliğinin ardından geçtiğimiz günlerde AK Parti’nin 4. Kongresi yapıldı ve kongre sırasında Fethullah Gülen’in ilginç bir videosu yayınlandı. Tayyip Erdoğan’ın güç gösterisi olarak da değerlendirilen kongre günü Fethullah Gülen şöyle diyordu: ’’ Güç, başarı, takdir ve alkış insanda sağırlık ve körlük meydana getirir. Güç sahipleri yanlışları bile alkışlansın isterler’’ sözleriyle iktiadar sahiplerinin körleştiğine ve yozlaştığına dikkat çekti.
Bununla yetinmedi Fethullah Gülen. Yeni Şafak gazetesi köşe yazarı Yusuf Kaplan 12 Ekim 2012 tarihli köşe yazısında Fethullah Gülen ile yaptığı görüşmeden notlar aktarmış. Görüşmede Fethullah Gülen en çok Kürt meselesi üzerine yoğunlaşmış. Gülen, binlerce Kürt yurtseverinin ve devrimci insanın hapishanelere atılmasında ve baskılara maruz kalmasına öncülük etmiş olduğunu unutmuş gibi şöyle diyor.’’ Beş yıl önce Kürt meselesi konusunda bölge halkı ile bütünleşmeyi, hemdert olmayı, insanlarımızın gönüllerini fethetmeyi, sağlayacak bir öneride bulun- duk hükümetimize. Bu öneriler dikkate alınmış olsaydı, mesele, Allah-u alem bu noktalara gelmeyebilirdi.’’ Gülen devam ediyor: ’’ Zaman yakıp yıkma, kırıp dökme zamanı değildir. Bir Mevlana, bir Yunus, bir Yesevi gibi gönülleri fethetme zamanı. Hüsumetleri, nefretle kaşıma, celbetme zamanı değil. Ateşe körükle gitmemek lazım. Meselelere ve insanlara sevgiyle, şevkatle, hizmet aşkı ve şevkiyle yaklaşılmalı.’’
Fethullah Gülen bu açıklamaları ile hükümeti ’’yakıp yıkan, fevri hareket eden, ateşe körükle giden’’ bir hükümet olarak sıfatlıyor ve köşeye sıkıştırmak istiyor. Mesele iktidar çatışmasına gelince ’’Müslümanlık dayanışması’’ da haliyle böyle oluyor!
Cumhurbaşkanlık seçimleri yüzünden Erdoğan ile arası açık olan ve Cemaat’e yakınlığı ile bilinen Abdullah Gül, kurucusu olduğu partinin kongresine katılmadı. Kongrede Abdullah Gül’ün adını sadece, kongreye davet edilen Mısır Cumhurbaşkanı andı. Abdullah Gül’ün kongreye katılmaması dikkat çekiciydi. Daha dikkat çekici olan ise, kongreden sonra TBMM açılışında Abdullah Gül’ün Erdoğan’ı tıpkı Gülen gibi üstü kapalı olarak eleştirmesiydi. Adbullah Gül’ün konuşmasında şunlar geçiyor: “Birbirimizin düşünce ve kaygılarına empati ile yaklaşalım ama dışlayıcı bir üslup kullanmaktan kaçınalım. Bir yasama yılı nasıl başlarsa öyle oluyor. Seçildikleri halde bu yıl da yasama salonunda olmayan vekillerin bu yasama yılında burada olmaması bir eksikliktir.’’ Bu sözler mecliste AKP tarafından alkışlanmadı.
Seçimlerin öne alınmasına yönelik kanunun değişikliği ise mecliste oy çoğunluğunu yakalayamadı. 367 milletekiline sahip AKP’nin bu çoğunluğu yakalayamayıp, fire vermesi ise parti içinde de dengelerin ve anlaşmazlıkların ortaya çıktığının göstergesidir.
AKP-Cemaat arasındaki çatışma ileriki günlerde de devam edecek gibi görünüyor. Bu dönemde devrimcilere büyük sorumluluk düşüyor. İki gücün çarpışmasından yararlanarak, örgütlülüğümüzü geliştirmek için önemli bir olanak. Eğitim ve Dayanışma Hareketimiz adına sıçrama yapmak için önemli bir olanaktır. Bu olanağı mutlaka değerlendirmeliyiz.