ALMANYA’NIN KORONA SINAVI

0
1510

Deniz Yıldız

Son üç ayda bir hayalet gibi tüm dünyayı saran korona virüsü yıllar öncesinden  görüldüğü halde, bu pandemiye karşı Almanya’nın almış olduğu önlemler yeterli midir? Çin bu belayı koşa sürede savuşturmuş görünürken daha gelişmiş ülke bildiğimiz Almanya’nın durumu nedir?  Küresel patronlar ünlü (ve vicdansız)  iktisatçı Malthus aklıyla mı davranıyor? Her ne kadar Almanya zorunlu önlemleri aldığını iddia etse de, bu sorunun yanıtını ileriki günlerde çok daha iyi göreceğiz.

Robert Koch Enstitüsü başkanlığında Alman İnşaat ve Yerleşim Planı Müsteşarlığı, Halkı Koruma ve Doğal Felaketlere Yardım Müsteşarlığı, güvenlik ve bilgilendirme bölümüne bakan müsteşarlık, Tarım ve beslenmeyle ilgili müsteşarlık, Teknik Yardım Ulaştırma Birimi Başkanlığı, Özel Komando Birlikleri, Alman Ordusu uzmanları ve Paul Ehrlich Enstitüsü ile birlikte hazırlanan 10.12.2012 tarihli raporda SARS Corona virüsünün mutasyona uğramış hali olan yeni bir virüs ortaya çıkarak insanların bağışıklık sistemini hızla çökerteceği belirtilirken, korona virüsünün Almanya’ya yayılmaya başladığı günlerde Almanya Başbakanı Angela Merkel “Nüfusumuzun yüzde 60-70’ine virüs bulaşacak” açıklamasını yaptı. Sekiz yıl önce hazırlanan bu rapor uyarınca Almanya’nın gerekli önlemleri ve bu tehlikeyi alt etmek için sağlık sektörüne ve bilimsel araştırma enstitülerine nasıl bir yatırım yaptığı tartışma oluşturacağa benziyor.

Küresel Hazırlık Gözetim Kurulu’nun (Global Preparedness Monitoring Board, GPMB) yayınladığı ve “Dünya Tehlikede: Acil Sağlık Durumları Üzerine Küresel Hazırlık Raporu”  18.09.2019 tarihinde ajanslar tarafından geçilmişti. Söz konusu raporun temelsiz ve Hollywood filmlerindeki gibi bir bilimkurgu olmadığı; aksine SARS, ebola, domuz gribi ve diğerleri gibi geçmiş yıllarda tanık olduğumuz pandemi ve salgınların incelenmesine dayanarak hazırlandığı bilim çevrelerince söyleniyor. Raporda artan bir biçimde insanlığı tehdit eden tehlikeler ile baş edebilmek için dünyanın hazırlığının ve işbirliğini artırması gerektiği belirtilerek, yeni virüsün 36 saat içinde tüm ülkelere yayılacağından, 80 milyonu öldüreceğinden bahsedilmektedir.

“Sosyal Devlet İlkesi“ni savunduğunu iddia eden Almanya’nın; doğal afet, küresel salgın ve benzeri nedenlerle kendi ülkesine karşı oluşabilecek her türlü afet, yıkım ve saldırıya karşı önceden önlem alma yönünde hazırlıklar yapmasının bir zorunluluk olduğu ortaya çıkıyor.

Almanya’nın; Çin’in Vuhan kentinde bu pandeminin 2019 Aralık ayında ortaya çıktığının bilinmesine ve sekiz yıl öncesinden öngörülerek, önlemler alınmasına rağmen 1 Nisan 2020 tarihi itibariyle yetkililerden “Almanya’da ilk vakanın görüldüğü günden bu yana ülke genelinde 77 bin 779 korona vakası görüldüğü, salgında ölenlerin sayısının 912’ye yükseldiği bildirildi. 9 bin 276 kişinin ise hastalığı yenerek taburcu edildiği kaydedildi.” şeklinde bilgi gelmesi, labaratuar testleri sayesinde ölüm oranının diğer ülkelere göre daha düşük olduğunun belirtilmesi Almanya’nın gerekli önlemleri zamanında aldığına ilişkin bir kanıt oluşturamıyor. Üç aydan fazla bir zamandır virüs yeryüzüne yayılırken Almanya’nın sorunu ne kadar ciddiye aldığı, ya da başka bir deyişle hangi önlemleri aldığı daha sonraki süreçlerde ortaya çıkacaktır.

Çin bu felaketle 2019 yılının Aralık ayında karşılaştığında Almanya bundan haberdardı ve Çin; Ocak ayında, yani salgın henüz pandemik boyuttan çok uzakken bu hastalığa karşı tedavi yöntemlerini ve hastalığın yayılmasını önleyen, bu hastalıktan ölümleri engelleyen tedbirleri almayı başardı.

Almanya’dan daha kötü durumda ülkeler de var. Almanya’da vaka sayısı yüksek olmasına rağmen, ölüm oranlarının diğer ülkelere göre düşük kalmasının nedenini hükümet danışmanı Christian Drosten laboratuvar testlerine bağlıyor. Almanya’da şu anda haftada 500 bin test yapıldığını vurgulayan Drosten, Covid-19 vakalarını daha ilk safhalarında teşhis etmeye çalıştıklarını belirtiyor. Almanya koronavirüs vakalarında test kiti yerine laboratuvar testi yöntemini kullanıyor. Laboratuvar testleri 24 saat sürmesine rağmen daha kesin sonuçlar veriyor. Almanya Araştırma Bakanı Anja Karliczek de, koronavirüse karşı büyük bir mücadele verdiklerini, işe yarar her fikir ve reçeteye değer verdiklerini söylüyor. Koronavirüsle savaş için “Ulusal Görev Komitesi” oluşturduklarını belirten Bakan Karliczek, bu ağı oluşturmak için 150 milyon euroluk bir fon oluşturduklarını açıklıyor.

Alman Ekonomi Araştırma Enstitüsü Başkanı Fuest, şirketlerin bir aydan fazla kapalı kalması halinde ekonomik zorlukların; üretim kaybı, AB tarihindeki resesyonlardan veya doğal afetlerden kaynaklı büyüme düşüşlerinin çok ötesinde boyutlara ulaşacağını ifade ediyor. Almanya’nın önemli ekonomi ve düşünce kuruluşlarından Ekonomi Araştırma Enstitüsü (IFO), yeni tip koronavirüs (Kovid-19) kriziyle mücadelenin üretim kesintisine yol açmasının Avrupa’ya yüz milyarlarca Avroya mal olabileceğini ve ayrıca pandeminin ilave sağlık harcamalarına neden olacağını belirtiyor. 2 Nisan 2020 günlü açıklamada da Almanya’da koronavirüs salgınına hazırlık kapsamında yoğun bakım yatak sayısının 40 bine yükseltildiği belirtiliyor.

Meslek eğitimini sağlık alanında yapanlar ve bu alandan emekli olanlar zorunlu göreve çağrılırken Alman devletinin büyük ve küçük çaplı işletmelere, işsiz kalanlara, yaşlılara ve çocuklara maddi yardımlarını esirgemeyeceği gibi, salgın sonrası ortaya çıkan ekonomik sorunlar için de tedbirlerini aldığını belirtmesine karşın endişeler vardır. Salgınla birlikte Almanya’da üretimin durma noktasına gelmiş, sağlık sektörü derin yaralar almış olması ve Alman halkının karantina günlerinde marketlerde başta tuvalet kağıdı olmak üzere, makarna, un, yağ, temizlik malzemeleri gibi ürünlere hucüm ederek rafları boşaltması halkın geleceğe yönelik büyük kaygılar taşıdığını göstermektedir. Bazı şehirlerde maske takma mecburiyeti getirildiği gibi, mesafe kuralı, okulların ve zorunlu ihtiyaçlar dışındaki dükkanların kapatılması, zorunlu olmadıkça ve bu zorunluluğu belgelemedikçe sokağa çıkma yasağındaki kuralları tanımayanlara 25 bin Avroya kadar yüksek para cezaları verilmesi gibi önlemlere Alman halkı büyük bir çoğunlukla uymuştur. Zaten halkın tarihsel geleneği buna elverişlidir. Şimdi bir yandan virüsün ceza ve tutuk evlerine bulaşmamış olması olumlu karşılanırken, diğer yandan 66 bin tutuklu bulunan cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin (cinsel suçlar hariç) geçici olarak tahliye edilmesi düşünülüyor. 

Gelişmeler Alman ekonomisinin büyük bir krizin eşiğinde olduğuna işaret ediyor. Sağlık Bakanı Spahn, “fırtına öncesi sessizlik” yaşandığını söylerken, Alman Ekonomi Araştırma Enstitüsü Başkanı Fuest yukarıda aktardığımız endişesini ifade ediyor. Buna karşın Federal hükümet ise, 750 milyar euroluk kurtarma paketi hazırlandığını açıklamıştır.

Avrupa Birliği çerçevesinde kurulan Avrupa Salgın Hastalıklar Kontrol Merkezi/Imperial College London’un Mart ayı/2020 raporunda 11 Avrupa ülkesindeki okul kapatma ya da ulusal tecrit gibi müdahalelerin koronavirüs pandemisine yönelik potansiyel etkisini analiz ederek Avrupa’da sosyal mesafe tedbirleri sayesinde binlerce ölüm olayının engellendiğini, İngiltere, İtalya ve İspanya da dahil olmak üzere 11 ülkede 31 Mart’a kadar 21 bin ila 120 bin ölümü önlemiş olabileceğinden bahsediliyor. Bu raporu hazırlayan ekip; Avrupa Hastalık Kontrol Merkezi’nden (ECDC) 11 Avrupa ülkesinden gerçek zamanlı günlük verileri kullanarak (Avusturya, Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, İtalya, Norveç, İspanya, İsveç, İsviçre ve Birleşik Krallık) enfekte olmuş her kişinin neden olduğu ortalama yeni enfeksiyon sayısına odaklanarak, bu sayıdaki değişikliklerin, söz konusu müdahalelerin sonucu olduğu sonucuna ulaştı. Raporun yazarı ve Halk Sağlığı Okulu’nun üst düzey bir öğretim üyesi Dr. Samir Bhatt, “Tabii ki Avrupa için zor bir zaman ancak hükümetler sağlık sistemlerinin baskı altında kalmaması için önemli adımlar attı. Bu adımlar işe yaramaya başladı ve eğriyi düzleştirdi. Çok sayıda hayatın kurtarıldığına inanıyoruz. Bununla birlikte salgınları tam olarak kontrol altına alıp almadığımızı ve önümüzdeki haftalarda daha zor kararların alınması gerekip gerekmediğini söylemek için çok erken” dedi. Bunun yanı sıra söz konusu 11 ülkede 28 Mart’a kadar 7 ile 43 milyon arasında kişiye korona virüsü bulaştığı tahmin ediliyor. Ve bu raporu kaleme alan uzmanlar, küresel nüfusun yüzde 80’inin Covid-19’a yakalanabileceğini ve hastanede tedavi gerektiren vakaların sayısının en modern sağlık sistemlerini bile çıkmaza sokabileceği uyarısında bulunuyor. Ayrı bir zorluk da bazı vakaların hiç teyit edilmemesi nedeniyle, hastalığa yakalandıktan sonra ölen insanların oranının hesaplanmasında yaşanıyor. (Kaynak: Independent Türkçe, MedicalXpress 01.04.2020).

Yeni virüsün yeryüzünde yapacağı kitlesel katliamın kesin sayısını bilmekten henüz oldukça uzağız. Ama böyle giderse yeryüzünün ve üzerinde yaşayan tüm canlıların varlığını devam edip ettiremeyeceğini kestirmek bizler için zor değil. Varlığımızı sürdürmenin tek şartı doğanın yasaları ile uyum sağlamaktır.

Burjuva devletlerim korona ile mücadelesi, akıllara Marks’ın ünlü iktisatçı Malthus ile tartışmasını getiriyor. 19. yüzyılda Malthus’un  “Nüfus Teorisi”ne karşılık Karl Marks; mevcut yoksulluk ve açlığın nüfus artışının değil, kapitalist ekonominin bir sonucu olduğunu, zenginliğin adil bir şekilde dağıtılmasıyla, gıda kaynaklarının nüfus artışına ayak uyduracağını savunmuştur.: “Kapitalist gelişme sürecinde, ‘nüfusun nispi fazlası’ veya ‘endüstriyel yedek ordu’ geleneksel üretim yöntemleri, mekanizasyon ve endüstriyel krizlerin yok edilmesiyle üretilir ve çoğaltılır. Ardından ortaya çıkan “aşırı nüfus”, doğal koşullara veya gıda arzına değil, sermaye birikiminin ihtiyaçlarına bağlıdır. Yani sermaye, hızlı ve kolay bir şekilde çizebileceği ve işçi sınıfının isteklerini kontrol altında tutacak bir yedek emek gücü ordusu gerektirir. Kıtlık, bu bağlamda, kâr ve rekabet mantığına göre çalışan küçük bir kapitalist sınıfın altında üretim araçlarının yoğunlaşması nedeniyle istihdamın azlığıdır”.

Şimdi aklımıza kapitalistlerin Malthusçu yaklaşımla mı davrandığı geliyor. Kapitalizm nüfus politikasını üretimde istihdam edilecek insan sayısına göre ayarlıyorsa, doğanın dengesini yok eden, beslenmemizden yaşam alışkanlıklarımıza kadar bizleri kontrolleri altında tutan,  robotları üretim sürecine katan, teknolojik şehirler kuran küresel patronlar, ekonomik olarak yararlı görmedikleri nüfusun doğal afet, virüs ve benzeri nedenlerle Avusturalya Kıtası’nda yaşanan yangınlarda telef olan canlılar gibi yok olmasına sessiz mi kalacak? 

Son otuz yıldır yeryüzünü hızla küçük bir köye dönüştüren küresel sistem yaşamı doğuran doğayı canlı yaşam ile birlikte yok ederken, üretimden kopmak zorunda kalan emekçi kitleler “Taktiri İlahi” der gibi kırımdan mı geçecekler! Doğanın kendisini yenilemek için oluşturduğu afetleri insanlık bilim ile, bilgi ile yendi ve bilim; doğa ile uyum içinde yaşama kuralını kanıtladı.

Silahlanmaya ve rekabet amaçlı teknolojiye inanılmaz kaynaklar ayıran, pandemiye dönüşecek virüs salgınını yıllar önce öngören Almanya’nın bu kırıma karşı nasıl bir hazırlık yaptığı ne yazık ki henüz netleşmedi. Yeni virüse karşı aşı ve tedavide kullanılacak ilaç çalışmalarına ilişkin kesin bir bilgi de yok gibi.

02.04.2020

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.