Haftanın Özeti: Koşullar devrimcilere birlik sorumluluğunu dayatmaktadır

0
559

AKP kaybettiği seçimi almanın özgüveniyle bir yandan kaldığı yerden icraatlerine devam ederken, diğer yandan ise şimdiden yerel seçimleri kazanmanın hesabını yapmaya başladı. Muhalefet, yaşanan hezimetin nedenlerini sorgulamaya devam ediyor.

Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenlerinin temsilcileri, seçimden sonra ilk kez bu hafta HDP Genel Merkezi’nde bir araya gelerek seçim sonuçları, ittifaka dair tartışmalar ve ittifakın yol haritası konularını ele aldıklarını açıkladılar. Kamuoyunda, özellikle de sosyal medyada konu, YSP-TİP tartışması üzerinden yürütülüyor. Kürt ulusal hareketi başarısızlığı daha çok TİP üstüne yıkıyor, TİP ise yeterince bağımsız olamayışının sancılarını çekiyor.

CHP’de ise ortalık toz duman. Başarısızlığının nedenini “yeterince sağcı olamamakta” görüyor gibi. Öte yandan parti içinde iktidar yarışı şiddetlendi. Hizipler geliştiriliyor, danışmanlar görevden alınıyor, parti kurultaya doğru gidiyor. TV kanalları tüm konuları bir kenara bırakmış sadece CHP’yi konuşuyor. Kurultay kararının alınmasıyla beraber yerel örgütlerin biraz kıpırdadığı ifade ediliyor ancak yerel seçimlere dönük kaygı ne yazık ki henüz CHP çevrelerinde pek görülmüyor.

Demokrasiyi zamanı gelince inilecek bir tren olarak tanımlayan Erdoğan sık sık 2023’e atıf yapıyordu. Tekrar iktidar koltuğuna oturur oturmaz trenden inecek çalışmaları başlatmaya karar vermiş görünüyor. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde basına kapalı yapılan toplantı sonrası yaptığı açıklamada, “Ülkemizi darbe mahsülü mevcut anayasasından hep birlikte kurtaralım istiyoruz” dedi. Erdoğan’ın asıl derdi demokrasi değil, gerici iktidarını perçinlemektir.

Kılıçdaroğlu bilindiği üzere daha önce, “Özgürlükçü bir Anayasa teklifini kabul edeceklerini” söyleyerek değişikliğe örtülü desteğini açıklamıştı. Onun muhalefetteyken AKP iktidarına verdiği çok önemli tavizler, AKP ve Erdoğan iktidarını bu günlere taşıdı. Dokunulmazlıkların kaldırılması, başörtü meselesi, muhalefetin sokak ayağının eksiltilmesi gibi çok önemli meselelerde Kılıçdaroğlu devamlı Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürerek adeta, “Gel iktidarını devam ettir” dedi.

AKP’nin olumlu (!) değişiklikler yapması durumunda onun bu yönlerini destekleyeceğini, seçimlerin hemen ardından Deva, Gelecek ve Saadet Partisi’nden çeşitli isimler de söylemişti. Bu üç partinin şimdi Meclis’te grup kurma kararı aldıkları da belirtiliyor. CHP’nin sağcılaşmasına itiraz edenler de az değil. Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, yeni Anayasa tartışmalarına ilişkin, “Mevcut Anayasayı, AYM kararlarını, AİHM kararlarını uygulamayan bu siyasi anlayış ile Anayasa yapılmaz” dedi.

Döviz artmaya devam ediyor. Dolar piyasada 23.60’ı, Euro ise 25.90’ı gördü. İşsizlik ve açlık sınırının altındaki maaş ve ücretler geniş halk kesimlerini mağdur ederken işçi mücadeleleri, siyasi mücadeleler ve çevre mücadeleleri de hız kesmeden devam ediyor. Solun sürekli neoliberal bir alana çekilmeye çalışılması tehlikesinin yanında önümüz, sınıf ve hak mücadelelerinin daha keskin geçeceği bir sürece doğru gidiyor.

Şişli Belediyesi’nde taşeron olarak çalıştırılan geri dönüşüm işçilerinin direnişi bu haftanın önemli işçi mücadeleleri arasında yer aldı. En son taşeron MCY firması bünyesinde çalıştırılan işçiler, kendilerine ödenmeyen maaşlarını talep ederek belediye iştiraki olan Kentyol A.Ş.’ye geçmek istiyor. Hakları gasp edildiği için Izomas Şirketler Grubu önünde 5 gündür direnen İnşaat-İş ve Dev Yapı-İş işçileriyle şirket yetkilileri görüşme talep etti. Bunun üzerine işçiler eylemlerini sonlandırdı. Eskisehir OSB’deki Sarar Fabrikası’nda Öz İplik İş Sendikası’ndan DİSK’e geçmek isteyen 26 işçi, “ahlaksızlık” kodu olan kod 46 ile işten atıldı. İşçiler direnişe geçti. Bursa Nilüfer’de bulunan Pakkens fabrikasında direnen işçiler de mücadelelerini coşkuyla sürdürüyor. Haksız şekilde Şişli Belediyesi’ndeki işlerinden atılan işçilerin mücadelesi 1300 günden fazladır devam ediyor. Türkiye, onurları ve gelecekleri için haklarını arayan işçilerin memleketidir.

Emekçiler dünyada da direniyor. İtalya’nın Campi Bisenzio şehrinde Mondo Convenienza şirketine bağlı R12 taşeron firmasında çalışan nakliye işçilerinin, düşük ücret ve ağır çalışma koşullarına karşı grevi 10. gününde sürerken, iktidar güçlerinin grevi kırmaya yönelik saldırısına işçiler direnişle cevap verdi. İsviçre’nin birçok yerinde “eşit işe eşit ücret” talebini haykıran 300 bini aşkın kadın; ayrımcılık, taciz ve çocuk yuvalarına yeterli kaynağın ayrılmamasını protesto etti.

İSİG raporlarına göre son beş ayda 730 iş cinayeti gerçekleşirken hayatını kaybeden işçilerden yüzde 13’ünün Tarım-Orman sektöründe çalıştığı aktarıldı. Rapora göre çocuk işçiliği ve iş cinayetlerinde ölen çocuk sayısı da azımsanmayacak düzeyde artış gösterdi.

Sendikalaşan 45 gazetecinin 2019 yılında işten atıldığı Hürriyet’te TGS’nin toplu sözleşme görüşmelerine başlamak için yeterli çoğunluğa sahip olduğu istinaf mahkemesi kararıyla tescillendi. Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın, Atatürk Orman Çiftliği’ndeki (AOÇ) çimento fabrikası alanına Limak Holding’in rezidans ve AVM yapmasına imkân sağlayan imar planının da yargıdan döndüğünü açıkladı. 

Doğası yıllardır talan edilen İkizdere Vadisi’nde yeni bir HES projesi daha başlatılmak isteniyor. Yıllarca HES projelerinin tehdidi altında kalan ilçede halkın direnişi sonucunda birçok proje engellenmişti. Şimdi bu direnişin de kazanımla sonuçlanması için mücadele veriliyor. Bir direniş de 700 günü aşkın süredir devam eden Milas Akbelen mevkiinden. Köylüler kömür madeninin genişletilmesine karşı köylerinin girişine kurdukları çadırlarda direnişe devam ediyor. Bergama’da yapılmak istenen GES projesiyle tarlaları ve meraları ellerinden alınarak, 10 bin fıstık aşılı Menengiç ile 400 yıllık tarihi Palamut ağaçlarının kesilmek istenmesine karşı köylüler bu projeye karşı direnişte.

Yapılan zamların ertesi gün pula dönüştüğü ülkemizde Asgari Ücret Tespit Komisyonu, asgari ücrete yapılacak ara zam oranını görüşmek üzere 19 Haziran’da ikinci toplantısını yapacak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ev sahipliğindeki ikinci toplantıya, işçi kesimini temsilen Türk-İş, patronları temsilen Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) heyeti katılacak. Seçim öncesi bol kepçe vaatlerden birisi de asgari ücretin 500 dolar seviyesinde olacağı idi. Cumhurbaşkanı yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Dolar yerinde durmuyor, biz TL konuşmak durumundayız” diyerek bu vaadi rafa kaldırmış oldu. TİSK, ücretin yabancı para birimi üzerinden tartışılmasının doğru olmadığını ifade ederken Türk-İş henüz bir rakam telaffuz etmedi. Ocak ayı itibariyle 8 bin 506 lira olarak belirlenen asgari ücret, o zamanki döviz kuruyla yaklaşık 472 dolara karşılık geliyordu. Ancak sadece Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bu yana geçen iki haftada bile asgari ücret 68 dolar eriyerek 359 dolara kadar geriledi. Öte taraftan Türk-İş’in Mayıs ayı verilerine göre açlık sınırı 10 bin 362, yoksulluk sınırı ise 33 bin 752 lira olarak kaydedildi.

Dünyada nükleer savaş tehlikesi her gün biraz daha artıyor. Merkezi Avustralya’da bulunan; Nükleer Silahların Tamamen Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Kampanya (ICAN) adlı sivil toplum koalisyonu, ABD’nin hiçbir resmi açıklama yapmadan Almanya, İtalya, Hollanda, Belçika ve Türkiye’deki hava üslerine yaklaşık 150 nükleer başlık yerleştirdiğini söyledi. Ayrıca ABD, Ukrayna’ya Rusya ile savaşta kullanılmak üzere seyreltilmiş uranyum mermileri gönderme kararı aldı. Birleşmiş Milletler Çevre Programı geçen yıl, seyreltilmiş uranyumun kimyasal toksisitesinin cilt tahrişine, böbrek yetmezliğine neden olabileceğini ve kanser riskini artırabileceğini bildirmişti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova’nın Belarus’a bazı taktik nükleer silahları konuşlandırmayı planladığını duyurmuştu. Belarus Cumhurbaşkanı Alexander Lukaşenko, Rusya’nın gönderdiği nükleer silahların ülkesine gelmeye başladığını duyurdu.

Avrupa ve Türkiye’nin ortak gündemlerinden birisi de İsveç’in NATO üyeliği. 14 Haziran’da yapılan görüşme sonrası NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Türkiye-İsveç-Finlandiya arasında Ankara’da yapılan toplantının yapıcı bir atmosferde geçtiğini, bir miktar ilerleme kaydedildiğini söyledi. Daha önce Finlandiya’nın NATO’ya girmesi meselesine TBMM’de hiçbir itirazın gelişmemesi, ilerici kamuoyumuzda ciddi şekilde eleştirilmişti. İsveç’in NATO üyeliğinin görüşüleceği oturumda ise, çeşitli itirazların gelişebileceği düşünülüyor.

Tüm dünyayı etkileyen büyük trajedilerden birisi de göçler. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği 2022 sonu itibarıyla dünya genelinde zulüm, çatışma, şiddet ve insan hakları ihlalleri nedeniyle zorla yerinden edilenlerin sayısının 108 milyonu aştığını açıkladı. Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ise, göçmen ölümlerine dair bir rapor yayımladı. Raporda, geçtiğimiz yıl Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki göç yollarında 3 bin 789 kişinin öldüğü ve ölümlerin 2017’den bu yana en yüksek seviyeye ulaştığı belirtildi.

Bu hafta yine mültecileri taşıyan bir balıkçı teknesinin Yunanistan’ın güney kıyısı açıklarında alabora olup batması sonucu en az 79 kişi hayatını kaybetti. Teknedeki yüzlerce göçmenin ise kaybolduğu belirtiliyor. Yunanistan’ın tekneyi fark etmesine rağmen hiçbir müdahalede bulunmaması, batıyor oluşuna seyirci kalması, Yunan devrimcileri tarafından kitlesel eylemlerle protesto edildi. Başkent Atina’da yapılan gösterilerde, göç sorununun sınıfsal yönüne özellikle vurgu yapıldı. Ülkenin 3 günlük ulusal yas ilan etmesi ise, ikiyüzlülük olarak ifade edildi.

AB liderleri Tunus’a, göçmenlerin Avrupa’ya geçişlerine izin vermemesi ve sığınmacıları kamplarda toplaması karşılığı 1 milyar Euro’yu aşan yardım vaat etti. Tunus Cumhurbaşkanı Kais Saied, AB üçlüsüyle görüşmesi öncesi, “Tunus’u Avrupa’nın sınır muhafızı haline getirmeyi reddettiğini” söyledi.

Türkiye adeta bir göçmen kampına dönüşmüş durumda. İktidar da muhalefet de bu durumu kendi iktidarları lehinde kullanmaya çalışırken, olan halklara oluyor. Bir yandan eski bakan Süleyman Soylu’nun davetiyle Pakistan’dan yeni bir göç dalgası beklendiği ifade edilirken diğer yandan da Şam ve Ankara arasındaki “normalleşme” müzakerelerinin başlaması için Esad haklı olarak, Türkiye’nin Suriye topraklarından çekilmesi şartını öne sürüyor. Öte yandan Türkiye’den Avrupa’ya gezmeye gitmek dahi yasaklanmış halde! Almanya Dışişleri Bakanlığı Türkiye, Çin ve Fas’ta vize retlerine itirazların değerlendirilmesinin 6 ay askıya alındığını duyurdu.

Pazartesi günü (12 Haziran) Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günüydü. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) yaptığı açıklamada, son 20 yıldır dünya çapında ilk kez çocuk işçi sayısının arttığını belirtti. Çocukların işçi olarak çalıştırılmasına son vermek için küresel çapta hızlandırılmış eylem çağrısında bulundu.

Türkiye’de ise İş Sağlığı ve İşçi Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) 2022’de yayınladığı rapora göre en az 2 milyon çocuk işçi var. Yaz aylarında bu sayı 5 milyona yaklaşıyor. TÜİK’e göre işsizlik oranının yüzde 10,2 olduğu ülkede işverenlerin para hırsı çocukların ucuz işgücü olarak kullanılmasını engeleyemiyor.

Çocuklar sadece sanayinin çarkları arasında mağdur değil. Dinci faşist zihniyet toplumun tüm kesimlerini her geçen gün daha çok kriminalize ediyor. Bu suç teşvikinin yarattığı sonuçlardan en büyük payı da kadınlar ve çocuklar alıyor.

Çoğu İstanbul’da olmak üzere Türkiye’de 800’den fazla faal medrese var. Bunlar Anayasa’ya aykırı olarak açılmış kurumlar. Ancak, yasa tanımayan iktidar hergün daha büyük desteklerle bunları teşvik ediyor. Bu Ortaçağ kurumları büyük ölçüde iktidar belediyelerince ya da Vakıflar Genel Müdürlüğünce tahsis edilmiş durumda. Buralarda şiddet, taciz, tecavüz olayları ne yazık ki bitmiyor. Onlardan birisi de Şanlıurfa’nın Eyyübiye ilçesinde Menzilcilerin kurduğu Semerkand Vakfı’na ait medrese. 20 kadar çocuğun yatılı olarak kaldığı medreseyi Eyyübiye Belediyesi yapmış ve Menzil Tarikatı’na devretmiş. İşte o medresede bu hafta ailesi tarafından zorla medreseye gönderilen 12 yaşında bir çocuğun ahırda iple asılmış cesedi bulundu.

Tarikatların sapkınlıklarını görmeyip sık sık kadınları ve LGBTİ+ bireyleri hedef alan Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, yine Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’u (6284) ve LGBTİ+ bireyleri hedef alarak, yasanın kaldırılması için çalışacaklarını söyledi. Onur Haftası dolayısıyla LGBT bireylere “piknik yapmak”, “çay içmek” dahi yasaklandı!

Yeni Şafak yazarı Aydın Ünal, bu hafta yayımlanan “5 mesele: İstikamet” başlıklı yazısında, “Türkiye’nin doktorlardan, mühendislerden, teknisyenlerden ziyade çok iyi felsefecilere ve ilahiyatçılara ihtiyacı olduğunu” öne sürdü. Buna paralel uygulamalardan birisi daha İzmir ve Eskişehir’de bu hafta hayata geçirildi.

Bu Ortaçağ artıkları, tüm kurumları olduğu gibi adım adım okulları da kendileri gibi karanlık şer yuvalarına çevirdiler. Özellikle 2017’den sonra tarikatlarla ve Diyanetle yapılan protokoller kapsamında tarikatlar okullarda cirit atıyordu. “Değerler eğitimi” adında bir ders zorunlu hale getirilerek, dersi imamların vermesi için Diyanetle protokol yapılmıştı. Artık bazı okullarda çocuklara toplu namaz kıldırıldığı haberleri sosyal medyaya yansıyor. Şimdi de okullara imam atamaları başladı. Bunun için hassasiyetin en yüksek olduğu illerden ikisi olan İzmir ve Eskişehir pilot bölge olarak seçildi. Gösterilecek tepkinin şiddetine göre uygulamayı ya yaygınlaştıracak ya da bir süre askıya alacaklar.

Muhalefet derin uykuda olduğu için pek ruhumuz duymadı ama uzunca bir süredir yurtlarda, cezaevlerinde, hastanelerde ve daha bir çok kurumda psikolog yerine manevi danışman adı altında imamlar atanıyordu. Şimdi okullara da yine manevi danışman adı altında imamlar atanmaya başladı. Ne yazık ki dişe dokunur bir tepki ortaya konmadı. Kısa sürede tüm okullara atamalar yapılmaya başlanacaktır. Eğitim alanındaki gericileştirme politikaları ile ilgili “EĞİTİM SİSTEMİ YÜREK SIZLATIYOR-I“, “Eğitim sistemi yürek sızlatıyor – II“, “EĞİTİM SİSTEMİ YÜREK SIZLATIYOR-III (TARİKAT VE CEMAATLERİN EĞİTİM ÖRGÜTLENMESİ)” yazılarına bakılabilir.

İktidar bir yandan toplumsal değerleri hızla yozlaştırırken, tüm kurumlara imam ve tarikat mensuplarını doldurularak yerleşik değerleri yok ederken; diğer yanda da emek ve çevre mücadeleri hız kesmeden devam ediyor. Ancak bu mücadeleler önderlikten yoksun olup kalıcı başarı sağlamaktan uzaktır. Devrimcilerin takkeyi önüne koyup düşünmesinin ve ayağa kalkmasının zamanı çoktan gelmiş ve geçmiştir. Yakıcı sorunların analizinden uzak, kısır ve dogmatikleşmiş tartışmaları bırakıp hızla toparlanmak şarttır. Devrimcilerin derhal birleşik bir güç oluşturması ve geniş emekçi yığınlara umut olması kaçınılmaz sorumluluktur. Koşullar devrimcilere ve demokratik güçlere bu görevi dayatmaktadır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.