Haftanın Özeti: Partilerin gündemi seçim halkın gündemi ise yoksulluk

0
238

Odak Dergisi olarak her hafta yazdığımız Haftanın Özeti’ne ilk olarak Türkiye’den gelişmeler ile başlıyoruz.

31 Mart’da yapılacak seçimlere sayılı günler kala seçim çalışmaları her alanda devam ediyor. Muhtarlıktan belediye başkanlığına kadar bütün adaylar alanlarda seçim çalışmalarını anlatıyor. Sosyalist solda ortaklaşma yönünde yapılan bütün iyi niyetli çağrılara ve çabalara rağmen maalesef birlik sağlanmadı. Sağlanamadığı gibi birbirlerine karşı adaylar çıkartıldı. Kadıköy, Gebze ve Hatay’da yaşananları daha önceki özetlerimizde ele almıştık. Bazı örgütlerin bir taraftan birbirleriyle rekabet ederken diğer taraftan eleştirdikleri CHP ile anlaşmalı aday belirlemeleri ise tartışmalara neden oldu.

CHP ise Kılıçdaroğlu’nun sağcı politikalarını Özgür Özel ve İmamoğlu ile birlikte devam ettiriyor. Özgür Özel bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İmamoğlu’nun adaylığı için elinden geleni yapacağını belirtiyor. İstanbul seçimleri bu açıdan baktığımızda İmamoğlu için çok önemli. Belediye başkanı adaylarının da genelde İmamoğlu ve Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş tarafından belirlendiği görülüyor ki özellikle Ankara’da belediye başkanları adayları genelde eski MHP’li ya da İYİ Partililerden seçildi.

CHP’nin Afyon Belediye Başkanı adayı Burcu Köksal’ın Özgür Özel’in de bulunduğu mitingde DEM partisi hakkında söyledikleri partide geleneksel MHP çizgisine ne denli yaklaşıldığını gösterdi. Köksal mitingde yaptığı konuşmada, “Başkan seçilirsem, belediyenin kapıları DEM Parti hariç herkese açık olacak” dedi. Durumu toparlamaya çalışan Özgür Özel bu ayrımcı ifadenin “dil sürçmesi” olduğunu dile getirse de Köksal “DEM ve HÜDA-PAR ile çalışmayacağım” açıklamaları yayınlayarak yaptığının dil sürçmesinden ibaret olmadığını gösterdi. Başta DEM Parti olmak üzere bir çok kesimden tepkilere yol açan bu ifadelere karşı İmamoğlu, “Ya kendine yeni iş bulsun ya da başka bir parti” diyerek Köksal’ın üstünü çizdi. Köksal’a destek ise aynı zihniyete sahip olan Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’dan geldi. Özdağ Köksal’ı kendi partisine davet etti.

Bu tartışma Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde Kürtlere ve göçmenlere karşı tepkilerin ne denli siyasi istismara açık olduğuna işaret ediyor. CHP Köksal’ı ihraç etmezse başta İstanbul olmak üzere AKP ile yarıştığı bölgelerde DEM Parti’nin desteğini kaybedecektir. Bu her şeyden önce İstanbul’da İmamoğlu’nun seçilme şansını tehlikeye düşürür. İhraç etse bu kez de kendi tabanında yaygınlaşmış olan şoven milliyetçi eğilimler yüzünden oy kaybedecektir. Söz konusu tartışmanın CHP’yi zayıflatma ve hatta bölme riski bulunuyor.

IMF verileri Türkiye’nin Gayri Safi Yurt İçi Hasılası’nın (GSYH) artışta olduğunu ve Türkiye’nin bu gidişle 2028’de en büyük ekonomiler sıralamasında 19’ncu sıradan 17’nci sıraya yükseleceğini belirtse de bu yükselişin halka yansımadığı görülüyor. Yükselen GSYH, yoksullaşan halk… Zenginler daha zengin olurken halk daha çok yoksullaşıyor. İşsiz kalanlara gelir desteği sağlamak amacıyla 1999 yılında kurulan İşsizlik Sigortası Fonu artık işverenlere destek fonuna dönüştü. 2023 yılında fon giderleri içinde işçilere ödenen işsizlik ödeneğinin payı yüzde 18,5 iken “işverenlere” yapılan desteklerin oranı yüzde 67 oldu. Şubat sonunda Resmi Gazete’de yayımlanan kararla holdinglere gidecek kısmın daha da artmasının önü açıldı.

Ülke zenginleşiyor deniyor ama halk yoksullaşıyor. Enflasyon ve ekonomideki kötü gidişe yönelik müdahaleler ise seçim nedeniyle askıya alındı. Uzmanlar gidişin kötü sonuçlarının asıl seçimlerden sonra olacağını ve enflasyondaki artışın Merkez Bankası’nın beklentilerinin çok üzerinde olacağını ve asgari ücretlere yapılan zamların da çoktan eridiğini belirtiyorlar.

Yabancı firmalar ve kişiler de bozulan ekonomi karşısında ülkedeki varlıklarını satarak çekilmeye devam ediyorlar. Kapanan fabrikalardan sonra hisse satımları da hızlandı. Sadece geçen hafta yaklaşık 1 milyar dolarlık hisse satıldığı açıklandı.

İşçiler, emekçiler ise haklarını aramak için birçok yerde eylemler ile seslerini duyurmaya çalışıyorlar. İzmir Kemalpaşa’da yer alan Lezita fabrikasında çalışan ve Öz Gıda-İş üyesi işçiler toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamadığı için 6 Mart’ta greve çıktı. Gece vardıyasının bitimi ile brilikte fabrika önünde direnişe geçen işçiler, sabah basın açıklaması düzenlediler. Açıklamaya Hak-İş’e bağlı sendikalar ve Öz Gıda-İş Genel Başkanı Halil Çukutli de katılırken, basın metnini ise Öz Gıda-İş basın sözcüsü İsmail Uğur okudu. Açıklamada, “Hukuki yetkimize rağmen Lezita yönetimi masaya oturma çağrımızı her seferinde reddetti. Bizim için grevden başka çıkar bir yol bırakmadı. Emekleriyle Lezita’yı Türkiye’nin ilk büyük 100 şirketi arasına sokan binlerce işçi kardeşimizin iradesini yok sayarak, onlara adeta köle muamelesi yaparak, daha da trajik olanı ise; ta Hindistan’dan ithal işçi getirip bölge halkına ihanet etti. Bugün burada canla başla ortaya koyduğumuz direniş; işveren tarafından onurlarıyla oynanan emekçilerimizin ve bölge halkının onur mücadelesidir” ifadeleri dile getirildi.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) el koyduğu Nurpak Tekstil Fabrikası’nda işçiler ücret zammı anlaşmazlığı nedeniyle DİSK/Tekstil öncülüğünde fabrikada eylemlere başladı. İşçiler TSMF’nin 2023 yılında yapılan anlaşmaya uymasını istiyorlar.

Şişli Belediyesi’nde toplu iş sözleşmesi şartlarının iyileştirilmesini talep eden işçilerin eylemi devam ediyor. Belediye binası önündeki alanda toplanan DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası üyesi belediye işçileri, koşullarının iyileştirilmesini istedi. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN’da çalışan 7 bin 500 işçi, ikramiyeler, gıda yardımları ile ilgili yaklaşık 20 bin TL’lik alacaklarından kaynaklı iş bırakma kararı aldı. İş bırakma eylemi özellikle ulaşımı etkileyecek. Sabah saatlerinde kent içi ulaşımı sağlamak için yola çıkan yaklaşık bin 300 otobüs hizmet üretmeyecek. Diğer yandan krizin çözülmesi ile ilgili olarak büyükşehir bürokrasisi ile sendika arasında görüşmelerin sürdüğü bildiriliyor.

Ülkenin bir çok yerinde işten çıkarmalar ve hukuksuzluklar devam ederken iş cinayetleri de devam etti. İSİG Meclisi’nin raporuna göre Şubat ayında en az 144 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.

Haftanın Özeti’ne dünyadan gelişmeler ile devam ediyoruz. Türkiye ve Macaristan hükümetlerinin de onaylamasından sonra İsveç perşembe günü NATO’nun resmen 32. üyesi oldu. İsveç’in katılımı ile genişlemeye devam eden NATO aynı zamanda Rusya’ya karşı başlattığı tatbikatı da sürdürüyor. Soğuk savaş sonrası yapılan en büyük NATO tatbikatının 31 Mayıs’a kadar süreceği ifade ediliyor. Rusya Ukrayna’da karadan ilerlemesini sürdürürken Ukrayna da Batılı ülkelerden aldığı silahlarla Rusya’ya darbeler vuruyor. İnsansız deniz araçları ile yapılan saldırıda bir Rus savaş gemisi Karadeniz’de hedef alındı. Saldırı sonrası geminin ağır hasar aldığı belirtiliyor.

Rusya’nın Odesa şehrini alma ihtimali Batılı güçleri endişelendiriyor. O zaman Ukrayna’nın Karadeniz ile bağı kesilecek ve belki de Ukrayna dağılacaktır. Ukrayna savaşında önce arabuluculuk rolüne soyunan daha sonrasında savaşı genişletme ve Ukrayna’ya asker gönderme çağrısı yapan Fransa şimdi de Moldova ile askeri işbirlik anlaşması yaptı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Moldova Cumhurbaşkanı Maia Sandu, Fransa’nın başkenti Paris’te bir araya geldi. Görüşmenin ardından iki ülke arasında askeri işbirliğini öngören savunma anlaşması imzalandı. Odesa yakınında yer alan Moldova’ya bağlı Transdinyester Özerk Cumhuriyeti ve Gagavuzya Rusya yanlısı durumda. Transdinyester Rusya’ya katılma isteğini yinelerken Hristiyan Türklerin yaşadığını bildiğimiz Gagavuzya da Moldova hükümetinin baskılarına karşı Rusya’dan yardım istedi. Fransa aslında Ukrayna’da gayrı resmi olarak askerler bulunduruyor. Bunların bir kısmının Rusya ile çatışmalarda öldüğü basında zaman zaman çıkıyor. Fransa Ukrayna’ya resmi olarak asker göndermenin yollarını arıyor.

Batılı medya Ukrayna savaşında her sivil kaybını baş sayfalara taşırken Filistin’de “üç maymunu” oynamaya devam ediyorlar. İsrail saldırılarında çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere ölenlerin sayısı 31 bini geçti. Sadece geçen hafta yardım kuyruğunda bekleyen sivillere yapılan saldırıda 100’den fazla insan ölürken 750 kişi de yaralandı. Bu soykırım karşısında Batılı devletlerden en fazla kısa bir kınama mesajı geliyor. Ne mutlu ki sömürülen dünyadan olumlu yaklaşımlar var. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin İsrail’e karşı Uluslararası Adalet Divanı’nda açtığı soykırım davasından sonra Nikaragua da Almanya’ya karşı dava açtı ve Birleşmiş Milletler Yüksek Mahkemesi önünde Almanya’yı İsrail’in Gazze Şeridi’nde gerçekleştirdiği “soykırıma” yardım ve yataklık etmekle suçladı. Nikaragua, Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) Cuma günü yaptığı açıklamaya göre, gerekçe olarak Almanya’nın İsrail’e verdiği siyasi, mali ve askeri desteği ve BM Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu’na (UNRWA) sağladığı fonları iptal etmesini gösterdi.

Kanada’da insan hakları savunucusu avukatlar ve Filistin’i destekleyen sivil toplum kuruluşu üyeleri, Ottowa hükümetine karşı, İsrail’e “askeri ihracatın durdurulması” için dava açtı. İsrail’e askeri ekipman satmaya devam ederek Kanada’nın “uluslararası hukuk yükümlülüklerini” ihlal ettiği kaydedilen dava dosyasında, Kanada Dışişleri Bakanı Melanie Joly’nin yanı sıra Adalet Bakanı Arif Virani’ye de suçlama yöneltildi.

Avrupa hükümetleri savaşı genişletmeye çalışırken halkı ise savaş nedeniyle bozulan ekonomik sorunlara karşı eylemlere devam ediyorlar. Fransa’dan sonra Almanya’da da demiryolu çalışanları greve çıktı. Almanya’da makinistler, havalimanı güvenlik personeli ve Lufthansa yer hizmetleri çalışanları 7 Mart’tan itibaren 3 günlük greve çıktılar. Bu grevler Avrupa’nın en büyük ekonomisine sahip Almanya’daki milyonlarca yolcunun seyahatlerini etkiliyor. Almanya’da yüksek enflasyon ve personel sıkıntıları nedeniyle demiryolu, havayolu ve toplu taşıma gibi ulaşım sektörünün belirli alanlarındaki ücret görüşmeleri olumsuz etkilendi.

Diğer yandan Vulkan adlı örgüt Tesla fabrikasını hedef alan bir eylem yaptı. Tesla’ya elektrik sağlayan santralı yakan grup yaptığı açıklama ile eylemi üstlendi. Açıklamada “eylemde insan hayatını tehlikeye atmamaya özen gösterildiği” belirtildi. Ancak, eylemin Tesla fabrikasında “mümkün olan en büyük kesintiye” neden olmayı amaçladığı ifade edildi. Eylemin 8 Mart’a bir armağan ve “sermayeye, ataerkilliğe, sömürgeciliğe ve Tesla’ya karşı bir işaret” olarak görüldüğü bildirildi.

Evet bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Odak kolektifi olarak kadınların özgürlük ve eşitlik yolundaki bu mücadele gününü selamlıyor ve onları alanlarda mücadeleye çağırıyoruz.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.