CEMALETTIN CAN
“Hareket olarak girdiğimiz yol dönüşü olmayan bir yol. Yani Hareketimizin düşünce yapısı ve çalışmaları Eğitim ve Dayanışma Hareketi geliştirerek yenilenmeye kurgulandı. Ya bu yolda yürümeyi başaracağız ya da dağılacağız. Yenilenme sürecinde eskiyle köprüleri atmış olmamız avantajımızdır. Başarılı olursak solun tarihini değiştireceğiz. Başarılı olursak solu, uzun vadeli ve kalıcı bir alternatif haline getireceğiz. Eğitim ve Dayanışma Hareketi’ni geliştirmekte başarılı olmamız halinde solun birliği için bir temel yaratacağız. Güçsüz çalışmalarımıza rağmen son yıllarda hedef alınmış olmamızın nedeni, düşüncelerimizde ve çabalarımızdaki işte bu alternatif yaratma potansiyelidir.”
Son zamanlarda görüşlerimiz doğrultusunda pratik adımlar atamıyoruz. Merkezi işleyişimiz zayıfladı. Devletin polisi, mahkemeleri ve muhbirleri bizi devrimci sayıyor ama halimiz devrimci değil.
Bir süredir yaptığımız işleri programımızdaki çalışma ile bağdaştıramıyoruz. Birlikte öğrenmek ve bu temelde Eğitim ve Dayanışma Hareketi geliştirme iddialarımız sözde kalıyor. Elektronik ortamda yürüttüğümüz pazartesi toplantıları ile koordinasyon toplantıları çok zayıf duruma geldi. Bir çok arkadaş bu toplantıların sadece pasif izleyicisi oldular. Ne şahsen katılıyorlar ne de geliştirmek için uğraşıyorlar. Sürekliliği olan ve merkezi koordine edilen grup çalışmalarımız çok az. Bir süre önce önümüze koyduğumuz eğitim kurultayı hedefi ile öğrenci yurdu hedefi adeta sözde kaldılar. Üzerinde daha çok durmuş olduğumuz Kapital okuma çalışması bile doğru dürüst başlamadı.
Aklıma “acaba bazı arkadaşlar eğitimi burjuva sistem içinde kariyer edinme eğitimi olarak mı yorumluyor?” sorusu geliyor. Çünkü bazı arkadaşlar okul ve iş hayatında bazı başarılar kaydederken diğer alanda zayıf kalıyorlar.
Biz arkadaşlarımızın okullarına, işlerine vereceği zamanı da devrimci eğitimden sayacağımızı yazmıştık. Ama bunu çok önemli bir koşulla yazmıştık: Kişi mücadelede üzerine düşeni yaptığı müddetçe! Yani kişi dayanışmacı ve devrimci olduğu müddetçe eğitimine, işine, çocuklarının eğitimine vereceği zamanı devrimci eğitimden sayıyoruz, demiştik.
Mücadelede özenli insan özel yaşamında da bu çerçevede özenli davranırsa bu durumda çok iyi bir gelişme olanağı çıkar. Kişi mücadeleye özenli ama özel yaşamına özensizse o zaman gereksiz yere çok yıpranır ve hatta kolay tükenir. Kişi mücadeleye özensiz ama özel yaşamına özenliyse o bir bireycidir. Sol kökenli eğitimli ailelerden gelme gençlerde çok görüleni budur. Son zamanlarda ilişkilerimizde, bir yandan yaşamın her iki yanını birden yani hem okulunu, işini vb. hem de mücadeleyi ihmal eden tutumun diğer yandan ise eğitimi kariyer ağırlıklı gören tutumun ağırlık kazandığı görülüyor. Her iki tutum da devrimcileşmemize engeldir.
Bugüne kadar eğitim ve dayanışma kurultayı hedefimiz doğrultusunda eğitimciler , aydınlar, sanatçılar, öğrenciler arasında tartışılacak kadar yol kat etmiş olmalıydık. Mesela gecekondularda aile eğitimi, çeteciliğe ve lümpenliğe karşı mücadele, öğrenciler arasında ders yardımlaşması sistemi gibi bazı somut konularda başarılar sağlayacak kadar yol kat etmiş olmalıydık. Alternatif öğrenci yurdu düşüncemiz konusunda harekete geçecek kadar yol kat etmiş olmalıydık. Kapital’i okuma grupları başarılı adımlar atmış olmalıydı. Gruplar kurduk, konser etkinlikleri yaptık, Yazılar yazdık; kendi içimizde görüşmeler yaptık., çeşitli dernek çalışmalarına giriştik ama yukarıda değindiğimiz hiç bir alanda etkili bir ilerleme sağlayamadık.
Enerjimizin büyük kısmı Hareketimize karşı baskı, tertip ve operasyonların yol açtığı sorunlarla uğraşmaya gitti. Baskılar karşısında direndik ama yer-yer mücadele azmimiz ve hatta birliğimiz zayıfladı. Kendimizi savunmada yeterince güçlü davranamadığımız için, saflarımızdaki sağlıksız insanların bizi içten yıkmalarına engel olamadık. İlişkilerimizi yıkıp birlik adına da çok sayıda eski ilişkiyi bizden uzaklaştırarak kayboldular.
Hareket olarak girdiğimiz yol dönüşü olmayan bir yol. Yani Hareketimizin düşünce yapısı ve çalışmaları Eğitim ve Dayanışma Hareketi geliştirerek yenilenmeye kurgulandı. Ya bu yolda yürümeyi başaracağız ya da dağılacağız. Yenilenme sürecinde eskiyle köprüleri atmış olmamız avantajımızdır. Başarılı olursak solun tarihini değiştireceğiz. Başarılı olursak solu, uzun vadeli ve kalıcı bir alternatif haline getireceğiz. Eğitim ve Dayanışma Hareketi’ni geliştirmekte başarılı olmamız halinde solun birliği için bir temel yaratacağız. Güçsüz çalışmalarımıza rağmen son yıllarda hedef alınmış olmamızın nedeni, düşüncelerimizde ve çabalarımızdaki işte bu alternatif yaratma potansiyelidir.
Gericiliğin saldırıları ile her alanda sınavdan geçtik. Kuvvetli ve zayıf yanlarımızı daha iyi tanıma olanaklarına kavuştuk. Şimdi buradan hareketle her alanda toparlanma çabasına girmeliyiz. Toparlanmamız aşağıda değineceğim temel devrimci normları kavramamıza ve ilişkilerimizde hayata geçirmemize bağlıdır.
Dayanışma ve Eğitim Hareketi’nin amacı reformcu değil devrimci mücadeledir. Hareketimiz solda reformcu birlikler için kurulmadı. Dayanışma ve Eğitim Hareketi; bağımsızlık,-demokrasi-sosyalizm yolunda direniş hareketidir.
Devrim, yani devrimci mücadele ve daha somut olarak devrimci örgüt her türlü bireysel ve grupsal ilişkinin üstündedir. Bu anlamda ilk olarak özel hayat ile devrimci mücadele arasında ilişki kurarken daha net olmamız gerekiyor. Devrimci mücadele ile özel hayat arasında uyum olmalıdır. Bunları birbirinin karşısına koymak iyi değildir. Ama hayat bize ya birini seçeceksin ya da diğerini, diye çok dayatır. Hayatın dayatacağı ikilemden sakınmanın en emin yollarından biri Hareketi kesin bir tutumla her şeyin başına koymak ve diğer her şeyi ona göre örgütlemektir. Hareket bütün, özel yaşam ise onun parçasıdır. Parça ile bütün uyumlu olmalıdır. Bir sporcu bile hayatını sporuna uygun kurar. Devrimcilik, iddialı sporculuk ile karşılaştırılamayacak kadar büyük bir sevdadır. Bir devrimcinin mücadeleye ve Harekete sevgisi ve bağlılığı iddialı bir sporcunun uğraştığı spor dalına olan sevgiden ve bağlılıktan çok üstün değilse mücadeleye adanmışlıktan söz edilemez. Devrimci örgüt mücadeleye adanmış ilişkilerin üstünde yükselebilir. Yenilenme mücadeleye adanmış ilişkilerin öncülüğünde gerçekleşebilir.
Hareket ve onun organları her türlü özel ilişkinin üstündedir. Yani eğer devrimciysem benim işim, okulum, ailem Hareketimden önde gelemez. En önemlisi, Hareketin sorunları ve ihtiyaçlarıdır. Hareketin kararları da özel ya da grupsal kararlarımızdan önce gelir. Kimsenin ailesi, işi, okulu, çocuğu, sosyal hayatı vb. hiçe sayılamaz. Ama bunların hiç biri mücadelenin karşısına konamaz.
Bireyciliğe ve rekabetçiliğe dayanan burjuva toplumda para için, kariyer için, şahsi ya da grupsal başarı için ortaya konan gayretlere, çekilen sıkıntılara ve başarılara saygı duyulur. Düzenin alternatifi mücadelede ise mücadele için yapılan fedakarlıklar değer kazanır. Zaten eğer insansak, asıl devrimci mücadele için ortaya konan gayretlere ve çekilen sıkıntılara saygı duymalıyız. Ailelerimizden, sosyal çevremizden mücadele yolunda gösterdiğimiz fedakarlıklarda bizi anlamalarını beklememiz hakkımızdır.
Bir devrimci harekette parça-bütün uyumunun bir koşulu da alt organların üst organlara bağlı olmasıdır. Hareketin politik hattı herkesi bağlar. Merkezi kararlar Harekete üye herkesi bağlar. Seçilmiş yöneticilerin kararları devrimci işleyiş içindeki herkes için bağlayıcıdır. “Sorumluları tanımıyorum” diyen insanlar Harekete karşı çıkmış duruma düşerler.
Samimi ve bilinçli bir dava insanı, Hareket kimi sorumlu görüyorsa ona yardımcı olmaya çalışır. Sırf bazı yetersizlikleri bahane ederek “Ben onu tanımıyorum” denmez. Yardımcı olmaya çalışırsın. Görev ilişkilerine geçmek için mükemmel insanların ortaya çıkmasını bekleyemeyiz. Kusurlar ve yetersizlikler örgütlü çalışma çerçevesindeki karşılıklı dayanışma ile aşılmaya çalışılır. Kişi, üzerindeki sorumluluğun insanı değilse o kişiyi değiştirmenin yeri, zamanı ve meşru yolları vardır. Değişiklik ise sırf çalışma daha ileriye gitsin kaygısıyla olabilir. Mesele kimin önde olacağı meselesi değil hedeflere ulaşma yolunda görevlerin yerine getirilmesi meselesidir. Devrimci insan için mevki değil mücadele önemlidir. Devrimci hareket kariyer ve mevki düşkünü tutumlara gelmez.
Yalnızca Hareket’in üyeleri değil Harekete sempatizan olanlar da yukarıdaki yaklaşıma önem verirler.
Hiçbir merkez, hiç bir üst organ alt organların aktif bağlılığı olmaksızın merkez olamaz. Kimse arkadaşlarının desteği olmaksızın kendi başına lider olamaz. Bu konuda bir anımı anlatmak isterim.
1999 yılında İsveç’te KPML (r) adlı bir komünist partisindeydim . Parti’nin Stockholm il başkanı tam gün çalışan bir inşaat işçisiydi. Sven Wollter adlı bir tiyatro ve sinema oyuncusu da partinin en eski elemanlarından biriydi. Üstelik o insan hem partide hem de toplumda belki de en çok sevilendi. Sven yerel seçimlerde Stocholm’dan adaydı. Çalışmalar içinde toplantılardan birine katıldım. Sven’in orada parti il başkanına karşı saygılı davranışını unutmuyorum. “Ben toplumda çok sevilen insanım, basın beni önemsiyor, senden de eskiyim” havalarında değildi. Hareketlerinden “Burası bir devrimci örgüt, yöneticileri hepimiz destekliyoruz” düşüncesi okunuyordu.
Hareketin yöneticileri de görevlerine uygun davranmak ve yaşamak zorundadırlar. Bir siyasi hareket ne kadar merkeziyetçi olursa olsun yönetici organların ve liderlerin asıl otoriteleri kendilerine verilmiş şekli yetkilerden değil onların davaya bağlılıklarından, ileri görüşlülüklerinden, kavrayışlarından ve başarılı pratiklerinden ileri gelebilir.
İşte yenilenme sürecinde temel aldığımız yeni-insan ilişkilerinin çerçevesi budur. Temel aldığımız yoldaşlık ilişkisinin merkezinde, mücadeleye ve harekete bağlılık ve devrimci merkeziyetçilik vardır. Bu çerçeve içinde çelik disiplin geçerli olmalıdır. Biz geçmişte askeri disiplinden yana değiliz, diye yazdık. Bundan kastımız her türlü otoriteye karşı olmak değildir. Devrimci otorite ve hiyerarşi yani sorumluluk ilişkileri olmaksızın devrimci hareket olamaz. Asker disiplinine karşı olmamız, ondan çok daha kuvvetli bir disiplini amaçlıyor olmamızdandır.. Devrimci disiplindir bu. Gönüllü ve bilinçli disiplin. Mücadeleye kariyer amaçlı ya da bürokratik bağla değil, sevgiyle, bilinçle, samimiyetle, cesaretle ve sonuna kadar bağlı insanların disiplini.
Sağlıklı bir devrimci işleyiş için saflarımızda alınan iş mutlaka ve mümkün olan en iyi şekilde yapılması alışkanlığı bir meziyet, bir ahlak olarak yerleşmelidir. Bu konuda içimizde tam bir dayanışma olmalıdır. Herkes bu konuda birbirine yapıcı bir şekilde destek olmalıdır. Sözünü tutacak, aldığı kararları uygulayacak iradeyi ortaya koyamayanlar devrimci yenilenmeden söz edemezler.
Karşılıklı güvene ve devrimci eleştiriciliğe dayanan yoldaşlık ilişkisinin temelinde yaşama ve insana sevgi ve bağlılık vardır, diye yazmaktayız (Bakınız Eğitim ve Dayanışma Hareketimiz). Davaya ve Harekete bağlılık işte bunun bir somutlaşmasıdır. Birbirimize bağlılığımız birbirimize sorumluluğumuz gereğidir. “Herkes kendisinden sorumludur”, demeyeceğiz. Her birimiz yalnızca kendi disiplinimizden, kendi çalışmalarımızdan değil birbirimizin disiplini ve çalışmalarından da sorumluyuz. Birbirimize yardımcı olmalıyız.
Aramızda rekabet değil dayanışma ilişkileri egemen olacak. Dayanışma öncelikle en önde yürüyenlerle dayanışmadır. Mücadelede kişileri ve grupları değil de Hareketi esas alan insan bunu daha kolay görür. Bu yola başını koyan, bu yolda alnı açık bir şekilde yiğitçe yürüyen, Hareketi ileri çeken insanlarla mümkün olan en ileri dayanışma ortaya konmalıdır. Önde yürüyenler haliyle çok saldırıya uğrarlar. Uğradıkları bu saldırılarda onları yalnız bırakmak sorumsuzluktur.
Dayanışmadan devrimci dayanışmayı anlıyoruz. Hareketin devrimci çizgisine ve birliğine karşı grup, arkadaş, akraba, hemşeri vb. dayanışması gerici dayanışmadır. Geçmişte Hareketin sorumlusuna ve Koordinasyona karşı komploculuk doğrultusundaki ilişkileri, dayanışma göstermeye çalışanlar oldu. Bu ancak gerici nitelikte bir dayanışma olabilir.
Hareketimiz sol için büyük bir ihtiyaç olmaya devam ediyor. Eğitim ve Dayanışma Hareketi geliştirme yolunda aldığımız kararlar hala acil önem taşıyor. “Dört artı dört artı dört” adlı dinci yasayla toplumda din istismarına dayanan gericiliğin geliştirilmesi eğitim ve dayanışma kurultayı ihtiyacını daha önemli hale getirdi. Düzene ve özellikle dinciliğe karşı alternatif bir dayanışmacı eğitime ihtiyaç var. Alternatif bir öğrenci yurdu büyük bir ihtiyaçtır. Yurt için para bulunur. Yeter ki bir örgüt olsun. Dolayısıyla iş teori ile pratiği birleştiren grup çalışmalarında düğümleniyor.
İlk iş olarak yukarıda tartıştığımız normlar çerçevesinde kendimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. Pratik süreçte dergimizi daha düzenli çıkarıp dağıtma görevimiz var. Eğitim çalışmaları gerek merkezi gerekse gruplar düzeyinde daha kararlı ve daha tutarlı ele alınıp yürütülmelidir. Çalışmalarda ne kendimizi internetle sınırlamak ne de “Aman başıma iş gelir” diye gölgesinden korkan haller doğrudur. Elektronik haberleşme olanaklarını bilinçli ve disiplinli bir şekilde ve korkmadan kullanmalıyız.
Şimdiye kadar eğitim çalışmalarında temel Marksist klasiklerin okunmasını özellikle gözeterek eğitim sorununu, örgütlenme sorununu, emperyalizmi, devleti, sosyalizmin sorunlarını hem teorik düzeyde hem de somut sorunlarımız temelinde inceledik. Şimdi aynı anlayışla Kapital’in okunmasına geçmemiz, grup çalışmalarımızı ve eğitim çalışmalarımızı yükseltebilecek bir adımdır. Bu sayede içe kapanıklıktan çıkıp daha geniş çevrelere açılacağız.
Bilelim ki bütün mesele Direnişçi tutumla davranabilmemizde yatıyor. Öğrenmek ve mücadele etmek mücadele etmek ve öğrenmek diyalektiği üzerine kurulu olan Direnişçi tutum; mücadeleyi, uğradığımız her saldırıdan, aldığımız her darbeden öğrenerek sürdürmeye ve bu yoldan gelişmeye dayanır. Evet, “Teslim olmamaktadır bütün mesele”!
Güzel yazi
Mutlaka Okunmali
Ve tartisilmali
Defalarca tartisilmali
önemli bir konu üzerinde ısrarla durulması gerekir.
Bu internet üzerindeki tartışmalara bende katılmak istiyorum. Yardımcı olur musunuz??
Merhabalar,
İnternet tartışmalarını pazartesi günleri akşam saat 20.00’de yapıyoruz. Msn üzerinden tartışmalarımızda, her hafta farklı farklı konular işliyoruz. Bu anlamda benimle diyaloga geçebilirsiniz herhalde. Mail adresim;
dogancanbaran@hotmail.com
Sevgilerimle…