Uluslararası Yazarlar Birliği’nin (PEN) her yıl 15 Kasım’da düzenlediği Hapisteki Yazarlar Günü’nde, PEN Türkiye Merkezi 2. Başkanı ve aynı zamanda Hapisteki Yazarlar Komitesi’nin de başkanı olan Halil İbrahim Özcan, Türkiye’de yazar ve gazetecilerin durumu ile ilgili DW Türkçe’ye değerlendirmelerde bulundu.
Özcan’a göre, Türkiye’de söylediklerinden dolayı değil, muhalif kimlikleri sebebiyle insanlar cezalandırılmaya çalışılıyor. Bunun sonucunda da ciddi bir beyin göçünün olduğunu söyleyen Özcan, bunun Türkiye için büyük bir kayıp olduğunu belirtiyor.
Konuşmasının devamında; “Türkiye’deki cezaevlerinde, 130’un üzerinde yazar ve gazeteci tutuklu ve hükümlü olarak bulunuyor. Düşünce ve ifade özgürlüğü temelinde bütün davaları ayrım yapmadan izliyoruz ve düşüncelerimizi basınla paylaşıyoruz. Ne yazık ki PEN Merkezi olarak yazarların yazarlık durumuyla ilgileneceğimiz yerde ülkenin içinde bulunduğu durumdan dolayı çabamızı, emeğimizin çoğunluğunu düşünce ve ifade özgürlüğü üzerine yoğunlaştırıyoruz.” dedi.
Düşünce ve ifade özgürlüğündeki gerilemenin sadece hapishanede bulunan yazar ve gazetecileri etkilemediğini belirten Özcan, Türkiye’deki hapishanelerin koşulları ile ilgili olarak da, “Her cezaevinin koşulları farklı oluyor. Ben de 12 Eylül’de 10 yıl çeşitli cezaevlerinde yatan biri olarak biliyorum. Çünkü her cezaevinin müdürüne, yapısına göre değişiklikler var. Fakat tabii ki kısıtlamalar var. O kısıtlamaların en yoğun olduğu yer Silivri Cezaevi.” dedi.
Öte yandan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün açıkladığı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde, Türkiye 2002 yılında 100’üncü sıradayken, 2018 yılında 180 ülkenin yer aldığı listede 157’inci sıraya gerilemiş durumda.
Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın 8 Kasım tarihli açıklamasına göre ise Türkiye’de 145 gazeteci ve medya çalışanı hapiste bulunuyor.
