Seçimler son şansımız mı?  

0
882

Hamza Yalçın

Seçimlere 6 ay kaldı ve eğer iptal edilmezse büyük ihtimalle daha erken tarihte yapılacaktır. Erken Emeklilik Yasası, asgari ücretin artırılması ve medyada artan propaganda; AKP’nin seçimlere hazırlandığına işaret etmektedir. Muhalefet Erdoğan’ın bu seçimlerle yenilgiye uğratılacağı, Erdoğan’ın gitmesiyle Türkiye’nin önünün açılacağı mesajını vermektedir. Bu seçimin son şansımız olduğu da ileri sürülmektedir.

Seçimler elbette önemli bir şanstır. Ancak seçimlerin son şans olduğunu ileri sürmek gerçeklere uymamaktadır. Dahası seçimlerin son şans olduğunu ileri süren muhalif burjuva partileri seçimleri kazanmak için değil adeta, kaybetmek için çalışıyorlar. 

AKP muhalefetten güç alıyor 

Bir kere muhalefetteki İYİ Parti, esas olarak seçimleri kazanmayı değil çöküşteki MHP’nin alanını kazanarak partisini büyütmeyi amaçlamaktadır. Bu yüzden o, HDP ile ittifaktan ısrarla uzak durmaktadır. Babacan ve Davutoğlu Erdoğan’sız bir AKP için çalışmaktadırlar. AKP anlayışının Erdoğan’ı bırakıp da onları seçmeyeceği açıktır. CHP liderliği ise CHP’yi AKP-MHP-Cemaat’in kesiştiği bir politik çizgiye yerleşmeye çalışmaktadır. Kılıçdaroğlu’nun sağcı çizgisi sadece muhalefete zarar vermekle kalmıyor CHP’nin gelişmesinin de önünü kesmiş bulunuyor. 

Kılıçdaroğlu ortak aday diye gösterdiği gerici Ekmeleddin’i MHP’ye kaptırdıktan sonra kendisini gözden geçirmek yerine aynı çizgide devam etmektedir. “Bozkurt işareti” yapmakta ve “ülkücü CHP’liler”den söz etmektedir. Türkçede güzel bir anlamı çağrıştıran Ülkücü sözcüğünün gerçekte faşist bir ülkücülük olduğu bilinmektedir. Eski MHP’liler “Bozkurt Kemal” dedikçe Kılıçdaroğlu rahatsız olacağına sevinmektedir. Kılıçdaroğlu’nun geleneksel sağcı partilerden çok daha fazla ABD ve Batı yanlısı tutumları CHP’yi kişiliksizleştirmekte ve hatta bir kısım tabanın Erdoğan’a sempatiyle bakmasına yol açmaktadır.

Kılıçdaroğlu’nun yaptıkları en çok AKP’ye, İYİ Parti’ye ve Gülen Cemaati’ne yaramaktadır. Erdoğan’ı onun taklitleriyle alt etmeye çalışan anlayışın ardından giden halk her seferinde hayal kırıklığına uğradı ve kendisine güveni azaldı. Öyle ki Erdoğan’ın bunca yıpranmadan sonra bile  seçimleri alması mümkündür. 

MHP’den küsenlerin adresi yüksek olasılıkla İYİP’tir ve zaten öyle olmaktadır. Hatta bu gidişle sadece MHP değil CHP oyları da İYİP’e geçer. Kişiliksizleşen parti güven kaybeder. CHP’nin MHP’ye benzemesinin oy anlamında getirisi değil götürüsü olduğu görünmektedir. CHP liderliği aynı zamanda AKP’ye benzemeye çalışmaktadır. Kılıçdaroğlu’nun zaman zaman itiraf ettiği gibi CHP liderliğinin ulaşmaya çalıştığı yer AKP’nin Cemaatle ittifak içinde olduğu dönemidir. CHP liderliği bu çizgisiyle ABD ve AB’nin desteğini alarak başarılı olacağını düşünmektedir. CHP’nin bu çizgisi yıllardır kendisine bir şey katmadığı gibi onu daha çok niteliksizleştirirken, saflarında hala diri kalmış insanların önemli kısmını HDP’ye kaptırmasına yol açmaktadır.

Yönünü Batı sistemine, ABD ve AB’ye çevirmiş olan HDP ise Kürt seçmenini milliyetçi propagandayla, diğer ezilen milliyetleri ulusal-kültürel sorunları vasıtasıyla Türkleri ise sol söylemle yedeklemeye çalışmaktadır. Örgütlü Kürt ulusal hareketinin ana gövdesini oluşturduğu HDP; çizgisinin kendisine ilerleme sağlayacağını gördüğü taktirde örneğin ABD, AB ve NATO ile “stratejik ittifak” ilişkisine girmekten kaçınmayacağı Suriye’deki SGD tecrübesiyle sabittir. 

Türkiye solu 

Türkiye’de mücadeleyi geliştirme görevi kesinlikle Türkiye solunun omuzlarında olduğu halde Türkiye solunun önemli bir kısmı ise pratikte pasif ve artçı tutumdadır. Sol hareket içinde aktif olan güçler kuşkusuz yok değil fakat çoğunluk sözlerle yetinmekte, pratikte ise örgütsüz ve pasif kalmaktadır. Solda örgüt ve eylem insanı yerine sözle ve yazıyla yetinen, kendine güvensiz, mücadele kararlılığından yoksun, mücadelede daha aktif çalışmak yerine geride durmak için birbiriyle yarışan insan tipi son yıllarda yaygınlaşmıştır.

Türkiye solunun kendisine güvensizliği onu sürecin sağladığı mücadele olanaklarını görmekten ve değerlendirmekten alıkoyuyor. AKP iktidarının baskıları, tarikatlar ve çeteler sistemi teşhir etme adına abartılı bir şekilde işlenerek mevcut pasifliğe gerekçe yaratılmaktadır. AKP iktidarı bir dönem Cumhuriyet Mitingleri ve Haziran Direnişi ile Türkiye tarihinde en yaygın kitle eylemlerine sahne oldu. Gezi Direnişi sonrasında kitle eylemlerinin önü tıkanmış olmakla birlikte devrimci örgütlenmenin olanakları azalmayıp arttı. Artan olanakları görüp değerlendirme çabasına girenlerin çoğu ise gelişme sağladılar. 

Anti-faşist mücadelede ve işçi hareketinde aktif yer alan bir kısım sol, bu olumlu tutumuna karşın solun kendi içindeki birliğinin önemini göz ardı etmektedir. Birlik deyip pratikte mücadele etmemek, ya da insanların birlik özlemlerini istismar etmek elbette kabul edilemez. Fakat diğer yandan burjuvazinin bölünmüş durumdaki solu kolayca etkisizleştirdiği ve bu yüzden emeklerin boşa gittiği açıktır. Geleceğin toplumunu kurabilme yeteneğine ulaşmanın yolu, solda kalıcı ve sağlıklı birlikler kurabilmekten geçmektedir. Ayrıca birlik solun ve ezilenlerin mücadelesine moral vererek büyük bir enerji ortaya çıkarır. Türkiye solunun dayanışma içinde birlikte düşünebilmesi onun yaratıcılığını artırır.

Mücadele etmeyenler elbette birlik kuramazlar. Birliği tutarlı bir şekilde istemek için her şeyden önce mücadele etmek gerekir. Öncelikle örgütlü olarak, tek kalmışsa tek kişi olarak, mutlaka mücadele edilmelidir. Aksi halde birlik söylemi tutarsız, etkisiz ve zayıf kalır. 

Türkiye sosyalistlerinin en kıymetli dostları birbirleridir. Kendisini sosyalist gören bir örgüt veya kişi diğer sosyalist örgütleri veya kişileri en kıymetli dostları görmeye çalışmalıdır. Devrimci örgütlere rekabet değil dayanışma uygun düşer. Komünist Manifesto’da da yazıldığı gibi, devrimciler birbirlerine karşı örgüt kurmazlar. Devrimci örgütler ortak dava için kurulurlar. Birlik ve dayanışma içinde çalışmalıdırlar. 

Türkiye’de gerçek bir umudun yaratılmasına Marksist sol önderlik edebilir. CHP’nin durumu ortadadır. CHP yönetimine rağmen onun kitlesinin büyük kısmı ilericidir. HDP; CHP’ye kıyasla daha sol bir çizgide olmakla birlikte milliyetçi bir oluşumdur. Türkiye solu birlik ihtiyacını HDP etrafında toplanarak karşılayamaz. HDP etrafında birikme, Türkiye solunu kendi içinde birleşemeyecek duruma getirmekte ve Kürt hareketinin ihtiyaçlarına göre şekillendirmektedir. Türkiye solu anti-emperyalist bir tutumla kendi içinde birleşmeli ve kendi dışındaki ilerici güçlerle o temelde dayanışma yapmalıdır. 

Sonuç olarak burjuva partilerinin seçimleri biricik ve hele hele son umut göstermesi çok yanıltıcıdır. Bu tutum halkı yanıltıyor ve hayal kırıklığına uğratıyor.  Halkın politik duyarlılığının arttığı seçimler dönemi, kitlelerle ilişki kurmak ve örgütlenmek için çok büyük olanaktır. Sandığa gitmeyin, çağrısı yapmıyoruz. Sandıktan umut çıkmayacağını söylüyoruz. Umut halkın mücadelesiyle kazanılabilir. Ezilenlerle birlikte ve özellikle Marksist sol ile omuz omuza örgütleniyorsan, gücün odur. İçinde bulunduğumuz koşullarda mücadele, örgütlenme ve birlik olanakları olağanüstü artmış durumdadır. 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.