Hamza Yalçın
Direnişçiler olarak Türkiye solundaki grupçuluğun aşılması için düşünceler taşıyor, çabalar geliştiriyoruz. Saptadığımız yolda etkili bir şekilde ilerleyebilmek için mevcut durumumuzdan çok ileri disiplinli bir örgütsel pratik geliştirmek zorundayız.”
Haziran seçimlerinde en başarılı çıkan parti HDP oldu. AKP geriledi ve Erdoğan’ın başkanlık sistemi planları suya düştü ancak AKP bu seçimlerde gene açık farkla birinci parti olarak çıktı. CHP sözde ana muhalefet partisi olmasına rağmen bu kez de gelişemedi. MHP’nin oylarındaki artış çok zayıf kaldı. Türk ulusalcısı Vatan Partisi seçimlerden başarısız çıktı ama hem varlık göstermek için gayret etti hem de mesajlarını topluma duyurmayı başardı. Vatan Partisi gücünü Birinci Cumhuriyet anlayışına dayanan anlayış üzerine kuruyor ve AKP öncesi devlet yapısından gelen Türk milliyetçisi çevrelerle harmanlanıyor. Vatan Partisi muhtemel bir Türk-Kürt savaşında iç savaş partisidir.
HDP’nin başarısının altında Kürt ulusal hareketinin Ortadoğu’daki yükselişi var. HDP, Kürt ulusal hareketine dayanan ve içinde Türkiye soluna, Alevilere ve diğer kimlik gruplarına da yer veren ulusalcı bir partidir. Arap milliyetçiliğine dayanan ve çağımızın en fanatik dincisi olan IŞİD ile mücadele Kürt ulusal hareketinin saflarını toparlamasını, Alevileri ve Ezidileri güçlü bir şekilde etkilemesini sağladı. AKP kurucularından Dengir Mir Fırat bile HDP’ye geçti. Türkiye solunun Kürt ulusal hareketine destek vermesi, Alevilerin tavrını etkiledi. CHP’nin kazanacağı bir kısım oylar bu sayede HDP’ye daha kolay gitti.
Erdoğan’la kavgalı Cemaat seçimlerde HDP yanlısı davrandı. Erdoğan ile artık sorunlu olan ABD ve Avrupa’nın da HDP’yi sempatiyle izlediği görüldü. HDP bu seçimlerde başta Doğan grubu olmak üzere bir kısım sermayedarların sempatisi sayesinde hatırı sayılır bir medya desteği kazandı. Erdoğan’dan çekinen liberal güçler ve laik çevreler de HDP’nin barajı aşmasını istediler ki bütün Kürt oyları baraja takılıp da AKP’ye yazmasın. CHP yüzde 30 oy alsaydı bile AKP tek başına iktidar olacaktı. Ama HDP’nin yüzde 13’ü aşan bir oranda oy alması dengeleri değiştirdi. Basında Nişantaşı’ndaki hali vakti yerinde çevrelerden HDP’ye bir hayli oy çıktığı yazıldı. Öcalan’ı sevmeyen kimi Kürt çevreleri bile HDP’nin seçimlere parti olarak girmesini Öcalan ile AKP arasındaki gizli bir anlaşma olarak yorumladı ve Öcalan’a karşı davranmış olmak umuduyla HDP’nin barajı geçmesini istediler.
Seçimlere tam 2 gün kala yapılan Diyarbakır mitingi sırasında patlayan bomba HDP’nin barajı aşmasını perçinleyecekti. Eğer HDP yüzde 10’u az aşan oranda oy alsaydı AKP hile yapıp HDP’yi barajın altında gösterebilirdi. IŞİD tarafından düzenlendiği belirtilen saldırı Kürtleri HDP etrafında daha sıkı birleştirdi ve ayrıca demokrat ve laik çevrelerin HDP’yi sahiplenmesine uygun duygusal ortam sağladı. (http://www.cumhuriyet.com.tr/m/haber/siyaset/296451/Bombalar_HDP_ye___4.4_oy_getirdi.html).
Çok insan 7 Haziran seçimleri sonucunda Erdoğan’ın başkanlık planının yürümeyişini abarttı. Oysa AKP’nin önü zaten Suriye’de ve Mısır’da dinci gericiliğin aldığı yenilgiyle kesilmişti. Gezi Direnişi’nin önünü açan en önemli faktörlerden birisi, bu gelişmedir. Erdoğan’ın BOP eşbaşkanlığı eski günlerde kaldı. Batılı güçler Irak ve Suriye politikalarını artık Erdoğan ve Türkiye’den çok Barzani ve YPG ile yürütüyorlar. AKP baş aşağı gitmeye devam ediyor ve bu süreçte AKP içindeki çelişkiler de derinleşiyor. AKP iktidarı Gezi direnişinde, 17–25 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonlarında yıkılma riskleri yaşadı. Kürt ulusal hareketinin Erdoğan’ı engellemesi için HDP’nin seçim zaferi şart değildi. 6–7 Ekim (2014) Kobane eylemlerinin hemen ardından telaşa kapılan AKP soluğu Öcalan’ın yanında almıştı.
Şimdi Türkiye, koalisyonu konuşuyor. HDP’nin gönlü bir AKP-CHP koalisyonunda görünüyor. HDP bir AKP-CHP koalisyonu sayesinde hem bazı ulusal kazanımlar elde edeceğini hem de güç toplayacağını düşünüyor. AKP-CHP koalisyonu hem AKP’nin hem de CHP’nin erimesine yol açar ki geriye iki parti kalır: MHP ile HDP. Tekelci sermaye ve Batılı emperyalistlerin de dışarıdan HDP’nin desteklediği bir AKP-CHP koalisyonunu istedikleri görülmektedir. Eğer CHP kendi tabanının baskısına uyarak koalisyona yanaşmazsa o zaman bir AKP-HDP koalisyonu ihtimali güç kazanır. AKP-MHP koalisyonu olursa Kürt ulusal hareketiyle bugüne kadar geliştirilmiş olan süreç kesintiye uğrayacaktır ki, HDP bunu engellemek isteyecektir.
Demirtaş seçimlerden önce kamuoyuna “AKP ile ne doğrudan ne dolaylı bir koalisyona yanaşmayacağız”, diye söz vermişti. Seçimlerden hemen sonra o sözünü değiştirmek zorunda kaldı. Çünkü HDP Kürt ulusal hareketinin partisidir ve politikası Kürt ulusal hareketinin reel çıkarları tarafından belirlenir.
Birleşik Haziran Hareketi (BHH) seçimlerde genelde HDP lehine pasif davrandı. BHH’yi oluşturan örgütlerden biri olan EHP doğrudan doğruya HDP’yi destekledi. Diğer taraftan KP seçimlerde kendi başına çıkarak kendisi için doğru olanı yaptı. Biz seçimlere Türkiye solu, HDP ve CHP’nin sol kanadının birlikte girmesini istedik. İsteğimiz doğrultusunda ne yazık ki aktif davranamadık. Sonra istediğimiz olmayınca hiçbir partiyi desteklememek kararı aldık. “Hiç bir partiyi desteklemiyoruz”, derken aynı zamanda da “oy veremeye gidin”, dediğimiz için pratikte HDP lehine davranmış olduk. Ayrıca bazı imkânlarımızı HDP’nin hizmetine verdik. DHF operasyonundan sonra İstanbul’da arkadaşlara seçimlerde aktif destek vermeyi teklif ettik. Arkadaşlarımız HDP sandıklarında müşahit olarak görev yaptılar. Sonuçta taraftarlarımızın ve ilişkilerimizin büyük kısmı HDP’ye oy verdi.
Türkiye Solu’nun Kişiliksizleştirilmesi
Önümüzdeki dönemde Kürt ulusal hareketi Türkiye solunu ve Alevileri daha güçlü yedeklemeye önem verecek ve solda bağımsızlığını korumaya çalışanları bu amaçla kötü göstermeye, yalnızlaştırmaya, zayıflatmaya ve zora sokmaya çalışacak. Hareketimize, ÖDP’ye, Cephe’ye ve BHH’ye karşı bunun örneklerini gördük. Kürt ulusal hareketi, Türkiye solunun bir kısmını bağımlılık ilişkisine alıştırmış durumda. Bağımlılık ilişkisinin dışında kalmaya çalışanları ve eleştirel tutumdakileri düşman görmektedir. Kürt ulusal hareketi kendisine bağımlı olmaya yanaşmayanları Kemalizmin, CHP’nin peşinde olmakla ve milliyetçilikle suçluyor ama Türkiye solunun bir kısmı geçmişte Kemalizmle ve reel-sosyalist merkezlerle girdiği ilişkilerinin bir benzerini şimdi Kürt ulusal hareketiyle kurmuş durumda.
Kürt ulusal hareketi kendisi Şeyh Sait’e, Said’i Nursi’ye bile sahip çıkarken ve her türlü partiyle, MİT dahil bütün devlet kuruluşlarıyla işbirliğini ve her türlü eylem tarzını kendisine meşru hak görürken Türkiye solunun kendi çizgisine aykırı gelen en ufak davranışını milliyetçilik, Kemalizm gibi ve hatta daha kötü ifadelerle gayrimeşrulaştırıyor. Türkiye solu için antiemperyalizm ve yurtseverlik gibi kavramlar bile artık sosyal şovenizmin dışavurumu gibi kabul ediliyor. Sol hareket garip bir enternasyonalizm adına Kürt ulusal hareketinin çizdiği sınırların dışında düşünemez ve davranamaz hale getiriliyor.
Kürt ulusal hareketinin çevresindeki Türkiye solu Kürt ulusal hareketiyle ilişkide bir bakıma kişiliksizleştirilmiş kadın rolüne benzer bir ilişkiyi sahiplenmiş halde. Kürt ulusal hareketi bu ilişkide egemen erkek rolünde. Mesela daha serbestçe giyinebilir, daha serbestçe düşünüp konuşabilir ve davranabilir, ama Türkiye solu en ufak ”aykırı” bir şey yaptı mıydı hemen karşısına “namus meselesi” çıkar.
Kürt ulusal hareketi, tam bir egemen tutumla, herhangi bir bir disiplin suçu işlemiş çok sıradan bir elemanına karşı her yerde bir bütün halinde davranırken Türkiye soluna karşı suç işleyenlere ise kendisine hizmet etmeleri olasılığı halinde kapılarını sonuna kadar açıyor. Kürt ulusal hareketi Türkiye solunda örgütsüzlüğü ve disiplinsizlikleri desteklemeye özel önem vermektedir. Kendi örgütünü ve arkadaşlarını bırakmış olan örgütsüz ve yılgın solcular Kürt ulusal hareketinin şakşakçılığını yapmaktadırlar. PKK kendisine şakşakçılık yapanlara meşruiyet sağlıyor.
Diğer yandan Kürt ulusal hareketi emperyalizmle ilişkilere açık bir harekettir. ABD onları NATO’ya davet etse çevrelerindeki Türkiye solunu da yanına alarak girerler. Bazı sol gruplar Kürt ulusal hareketinin NATO’ya katılmasının bile ”Marksizm’e uygun”, ”enternasyonalist” bir savunmasını yapabilecek anlayışa sahiptir.
HDP’nin kimlik siyaseti izliyor olması da Türkiye solu için uzun dönemde ciddi sıkıntı yaratmaktadır. Bu yol, Türkiye solunun işçi sınıfını esas alan mücadelesinin koşullarını zora sokma potansiyeli taşımaktadır.
Kürt ulusal hareketi ayrıca manipülasyona dayanan kitle çizgisi ile de Türkiye solunu olumsuz etkilemektedir. Türkiye solu bu çizgiye karşı devrimci eleştirici tutumdan uzaktır.
Kürt ulusal hareketi bu gerici yanlarına rağmen ilerici güçler arasındadır ve mümkün olan en yakın ittifak içinde olmamız gereken bir harekettir. Seçimler sonucu parlamentoya sosyalist insanlar seçildi. Onların mücadeleye olumlu etkileri olacak. Ancak ittifak, kişilikli güçler arasında yapılır. Türkiye solu HDP ile ilişkiye girecekse asla klasik kişiliksiz eş pozisyonuna düşmemelidir. Direnişçiler bugüne kadar hiçbir grubun hiçbir gücün karşısında kişiliksiz pozisyonu kabul etmedi, etmeyeceklerdir. Devrimci eleştiricilik, bizim titizlikle korumamız gereken geleneğimizdir.
Önümüzdeki dönemde yeniden seçim olursa seçimde CHP ile HDP sol kesimlerin oylarını almak için yarışacaktır. Bu yarış Türkiye solunun lehine olur. CHP’nin adı halk partisidir; kendisi ise işbirlikçi tekelci sermayenin partisidir. CHP’nin ekonomik politikaları AKP’den daha halkçı değildir. CHP içinde bazı dürüst isimler de bulunmakla birlikte yöneticileri genelde korkak ve çıkarcı insanlardan oluşmaktadır. Ama CHP tabanının önemli bir kısmı geleneksel sol kitledir. HDP de sonuçta sosyal demokrat bir burjuva partisidir ama emekçilere ve ezilenlere CHP’den daha yakındır.
Önümüzdeki muhtemel seçimlerde HDP ile CHP’nin yarışmasından yararlanma stratejisi Türkiye solunun çıkarına olacaktır. Türkiye solu Kürt ulusal hareketi ile ittifak yaparken kullanılıp bir kenara atılacağı ihtimalini göz önünde bulundurmalıdır. Hem de sosyal şovenizmle suçlanarak! Dolayısıyla ittifak ilişkisinde Türkiye solunun net koşulları ve talepleri olmalıdır. Türkiye solunun kendi içinde birleşmek yerine kendi dışındaki güçlerin etrafında birleşmesi bir tasfiye sürecidir.
Mücadele Olanaklarımız Artıyor
Bir kısım sol güçlerin bir araya gelerek oluşturduğu BHH, Türkiye solunun bağımsız bir çizgide gelişebilmesi için bir olanaktır. BHH’nin Türkiye soluna birleştirici bir güç oluşturması için grupçuluktan arınarak yenilenmeci bir yol izlemesi gerekir.
Direnişçiler olarak Türkiye solundaki grupçuluğun aşılması için düşünceler taşıyor, çabalar geliştiriyoruz. Saptadığımız yolda etkili bir şekilde ilerleyebilmek için mevcut durumumuzdan çok ileri disiplinli bir örgütsel pratik geliştirmek zorundayız. Dediğini yapan, kendilerini mücadeleye adamış, Hareketi her türlü bireyselliğin ve diğer ilişkilerin üzerinde gören, çalışmasında ve ilişkilerinde disiplinli, fedakâr, dürüst, arkadaş canlısı, yaratıcı ve yürekli Direnişçi insanlardan oluşan dinamik bir hareket yaratmalıyız ki Türkiye soluna ve halka gerçekten faydamız olabilsin. Bu da her şeyden önce Direnişçi değerlerimize, yarattığımız dayanışmacı kültüre somut pratik çalışma içinde sahip çıkmamızla mümkündür.
Bugüne büyük zorluklar içinde direnerek geldik. Süreçte önemli bir teorik birikim yarattık. Devrimcileşme yolunda bugüne kadarki birikimimizin, özgün devrimci görüşlerimizin, ilişkilerimizin ve pratiğimizin üzerinde yükselerek ileri gideceğiz.
Aynı zamanda Türkiye solunda ve Kürt ulusal hareketinde devrimci, demokratik ve direnişçi birikime sahip çıkmalıyız. Özellikle kendi dışımızdaki Türkiye solunun devrimci birikiminden esinlenmemiz gerekiyor. Başkalarını taklit etmekten uzak durmaya önem vermemiz bizi asla kendi dışımızdaki solu küçümsemeye ve onlara kapanmaya götürmemelidir. Biz bir sekt değil Türkiye solunun bir parçasıyız.
Kürt ulusal hareketinin direnişçi yanları da güç ve esin kaynağımız olmalıdır. Çünkü Kürt ulusal hareketinin örgütlülük ve özveri bakımlarından örnek alınması gereken çok önemli yanları var. Devrimci eleştiricilik, başkalarından öğrenmeye kapalı olmak değildir.
Önümüzdeki dönem her türlü gelişmeye açık. Kürt ulusal hareketiyle AKP arasındaki ”çözüm süreci” devam etse bile AKP, Kürt halkı içindeki gücünü korumak için dinci güçleri harekete geçirerek PKK’nin kitle tabanını daraltmaya çalışacaktır. Ülkemizde binlerce IŞİD mensubu olduğu söyleniyor. Hizbullah da aktif durumda. Ancak AKP düşüşe devam edecek, rejimin pislikleri ortaya serilirken Türkiye solu gelişecek. Direnişçiler olarak bulunduğumuz her yerde örgütlü çalışmamız ve aktif olmamız gerekiyor.