Alman Komünist Partisi’nin (DKP) 25. Kongresi’nde Çin Halk Cumhuriyetiyle İlgili Alınan Kararın Eleştirisi

0
480

Selçuk Şahin Polat

Odak’ta yayınlanan DKP’nin Çin ile ilgili değerlendirmesi, genel doğrularla perdelenmeye çalışan yanlışları içermektedir. Bakalım:

“Zamanımız” (UZ) adlı DKP’ye yakın gazetenin yazdığına göre; Parti Başkanı Patrik Köbele, Çin’i eleştirenlere şu soruları sormuş:

  • Çin Halk Cumhuriyeti ‘mutlak yoksulluğun’ üstesinden nasıl geldi?
  • ‘Göçmen işçilerin sayısının azaltılması’ nasıl gerçekleşti? 
  • Çin eğer emperyalist ise, ‘barış içinde bir arada yaşama ve göz düzeyinde işbirliği ekonomisini’ nasıl geliştirmiştir?

Yukarıda sıralanan başarılar bir ülkenin komünist veya sosyalist olduğunun ispatı olabilir mi? Elbette ki değil! Bu, komünist liderlerin öğretilerini unutmak demek olurdu. Bu nedenle söylemek gerekirse; yukarıdaki adımlardan ilki yani ‘mutlak yoksulluk’, emperyalist çoğu ülkede örneğin uzağa gitmeye gerek yok, Almanya’da da yok. Peki, Almanya’ya ne diyeceğiz?

Peki, bu başarı, nasıl oluyor da bir ülkenin komünist olduğuna kanıt olarak sunulabiliyor? Eğer söz konusu olan Çin’li göçmen işçiler ise, siz hangi ülkede, hangi emperyalist ülkenin göçmen işçisini gördünüz ki? Yok, söz konusu olan Çin’deki göçmen işçiler ise, demokrasi göstermelik de olsa yoksa o ülkeye hangi işçi gelir ki?  Bu tanımlamada bir isabetsizlik olduğu açık!

Çin için söylenen “barışa hizmet eden bir dış politika”, “barış içinde bir arada yaşama” veya “göz düzeyinde işbirliği ekonomisi” gibi muğlak ve kendi ifadelerine göre “teorik olmayan” bu tür konular, nasıl oluyor da Çin’e kapitalist ve emperyalist diyenlere karşı kıstas olarak sunulabiliyor? Bu belirtilen politikalar elbette ki olumludur, bunlar o ülkenin sosyalist olduğunu değil, gelişmekte olan barışçıl bir ülke olduğunu gösterir. Siz İsviçre’nin bugüne kadar hiçbir savaşa katıldığını gördünüz mü? Bu doğru politikasından dolayı da kimse bu kapitalist ülkeye sosyalist veya komünist demedi. 

Bu açıdan bir ülkenin sosyalist veya kapitalist olduğunu gösteren kıstaslar başka bir yerde; ekonomik-sosyal-politik vb. alanlarda aranmalıdır.

Bir ülkenin kapitalist veya sosyalist olduğunu gösteren temel ölçü, üretim araçları üzerindeki mülkiyetin özel veya toplumsal olup olmamasıyla ilgilidir. Marx’ın çözümlemesi olarak bu tez, Stalin-Pol-Pot vb. liderler tarafından vürgalize edilmiş de olsa, zamanında Lenin tarafından senteze ulaştırılmış ve bilimsel temellerine kavuşturulmuştu. Bu gerçeğin üzerinden yukarıdaki basit gerekçelerle atlayamayız.

Öncelikle belirtmeliyim ki; koşulların dayatmasıyla geri adımlar atılabilir, tıpkı 1921 yılında Sovyetler’de Yeni Ekonomik Politika’nın (NEP) uygulandığı gibi. Bu tür geri adımların uygulanışında iki temel ilke gözetilmek zorundadır: 1- Geçici olmalı ve bu adım net biçimde tarif edilmelidir, 2- Daha da önemli olanı, alternatif sosyalist adımlar da mutlaka paralel biçimde hayata geçirilmelidir. Yoksa bu tür zorunlu ve geçici geri dönüşler, kalıcı ve temel siyasetler haline gelebilir. Ki Sovyetler’de olan da budur zaten!

Yukarıdaki tespitler ışığında Çin Halk Cumhuriyeti’ni analiz edebilir ve o ülkenin sosyalist veya emperyalist olduğuna ilişkin bir sonuca ulaşabiliriz. Bunun için öncelikle yapmamız gereken şudur: Devrim yapan bir ülkenin, eğer Paris Komünü’nün ortaya koyduğu ilkeleri, Marx-Engels-Lenin tarafından dile getirilen önerileri ve de Küba’nın Sovyetlerin yıkılması sonrası ayakta kalmasını sağlayan uygulamasını hayata geçiriyor mu, geçirmiyor mu? Evet biz proletarya devrimcilerinin-komünist partilerin, bir devrimci ülkede öncelikle bakması ve ölçü alması gereken kıstaslar bunlardır. Bunların neler olduğuna bakarak Çin Halk Cumhuriyeti’nin nerede durduğunu da görmüş olabiliriz.

Alman Komünist Parti Yönetimi’nden aşağıdaki sorulara cevap vermelerini istiyorum:

I- Paris Komünü İlkeleri;

1- Seçme, seçilme! Yüksek bürokratlar-yöneticiler ve yargıçlar seçimle gelip seçimle mi gidiyorlar?

2- Geri çağrılma! Halkın belli bir çoğunluğu, istediklerinde yani bu seçtikleri kişilerden memnun olmadıklarında onları görevden alabiliyorlar mı?

3- Herkes, ortalama işçi ücreti kadar maaş alıyor mu?

4- Devletin değil halkın silahlı gücü var mı? Alt-üst ilişkisini, emir komuta sistemine göre düzenleyen düzenli ordu yerine, iç-kültürel disipline göre örgütlenmiş her kesimden ve her yaştan bir silahlı güç var mı? Veya bu yönde çalışma yapılıyor mu?

5- Çoğulculuk uygulanıyor mu? Yani kadınlar-değişik uluslar-engelliler-burjuvazi-farklı cinsel tercihleri olanlar vb. dezavantajlı kesimler siyasi platformlar da yer alabiliyorlar mı? Veya bu yönde bir hazırlık var mı?

II- Devletin değil toplumun güçlendirilmesi için Marx-Engels ve Lenin’in önerileri; 

6- A- “Herkesin bir zaman için ‘bürokrat’ durumuna gelmesi” ve “denetim-gözetim işlevi görebilmesi”(1)

Marx’ın bu önerisi doğrultusunda Çin’de bir uygulama var mı? Yani bürokrasinin ortadan kalkması için, herkes belli aralıklarla bürokrat görevleri ve denetim işlerini üstleniyorlar mı? Her alandaki görevliler, düzenli olarak değişiyor mu? Bu konuda, Çin Halk Cumhuriyeti hangi noktadadır? Örneğin kapitalist devletin varlığına işaret eden sivil ve askeri bürokrasi, toplumun yüzde kaçını oluşturuyor ve de eskiye oranla azalıyor mu çoğalıyor mu? 

Lenin de bu gerçeği şöyle ifade eder: “Gerçekten herkes devletin yönetimine katıldığında, kapitalizm artık tutunamaz.”

B- “Kişilerin üzerinde hükümet etmenin yerine şeylerin idaresi ve üretim süreçlerinin yönetimi geçer. Devlet ‘ortadan kaldırılmaz’, sönüp gider.”(2)

Engels’in bu tespiti, bize ister istemez şu soruyu sorduruyor: Çin Halk Cumhuriyeti’nde ‘kişiler üzerinde hükümet etme’ giderek azalıyor mu yoksa artıyor mu? Yani bürokrasinin (devletin) son 74 yıllık nicelik sonuçlarını bizimle paylaşabilir misiniz?  

7- “(…) Sosyal üretimin ve ürünlerin dağıtımının İşçi Vekilleri Sovyetleri tarafından denetlenmesine derhal geçiş.”(3)

Evet, Lenin’in bu önerisi doğrultusunda Çin’de hangi adımlar atılmıştır? Yani; işçi sınıfı üretimi yönetiyor ve gerçekleştiriyorsa, neden dağıtım-bölüşüm-istihdam ve ekonomik planlamada da yer almasın ve denetim görevini yerine getirmesin? Sanırım bu öneri de Marx’ın önerisi kadar önemli ve ülkenin sosyalist olup olmadığına ilişkin belirleyici bir içeriğe sahip.

8- “Bu nedenle biz (Marx’ı kastediyor-benim notum), her yerde, devlet yerine, Fransızca ‘komün’ün mükemmel karşılığı olan (abç) Gemeinwesen (altını çizen Engels) (topluluk) gibi eski bir Alman sözcüğü koymayı önerdik” (4)

Engels’in yukarıdaki tespiti, elbette ki devrim sonrasında her şeyin bir anda düzeleceği anlamında yorumlanmamalı.  Bu tespitin bizim için önemi: Devrim sonrası toplumun ilk aşamadan son aşamaya giden süreçte, bugünkü Çin Halk Cumhuriyeti devleti Gemeinwesen olabilmek için hangi adımları atmıştır? Örneğin yukarıda sıraladıklarım bu adımlardan bazılarıdır. Yani Paris Komün İlkeleri bu ülkede ne oranda uygulanıyor?

Küba’nın Marxist kurama katkısı: sosyal teknolojide liderlik

9- Küba Sosyalist Cumhuriyeti, Sovyetlerin planlı bir desteği ile gerçekten birçok ekonomik sorunu aşabiliyordu. Sonuçta Sovyetler yıkılıp kapitalizmde karar kılınca, Küba’nın da aynı sonuca uğrayacağı düşünülüyordu. Fakat tam tersi oldu! Castro’nun liderliğinde ekonomik dar boğazı aşmak için birçok düzenleme yapan Küba yönetimi, esas olarak sağlık alanındaki teknolojik (sosyal teknoloji) ve insan gelişimiyle birlikte sorunlarından önemli ölçüde kurtulmuş oldu ve beklentileri boşa çıkarttı.(5) Peki, Çin sosyal teknoloji alanında hangi durumda? 

SONUÇ

Yukarıdaki görevler, devrim sonrası komünist partilerin atması gereken zorunlu adımlardır. Tabii ki koşullar, geri adımları (pazar ekonomisi vb.) dayatabilir. Fakat bu geri adımların belirleyici olmamasının güvencesi, yukarıdaki maddelerin her koşulda hayata geçiriliyor olmasıdır. 

Aslında Çin Halk Cumhuriyeti birçok uygulaması ile kapitalist bir ülke olduğunu göstermektedir. Eğer bu ülkenin kapitalist olduğunu gösteren birinci gerekçe, yukarıdaki adımları atmaması ise, diğeri de sanırım Anayasa’da ki şu madde olsa gerek:

“Madde 1. Çin Halk Cumhuriyeti, halkın demokratik diktatörlüğü altında, işçi sınıfı tarafından yönetilen ve işçi ve köylülerin ittifakına dayanan sosyalist bir devlettir.” 

İsterseniz buna Engels ve Marx cevap versin:

“Devlet, (…) sadece geçici bir kurum olduğuna göre, özgür halk devletinden söz etmek düpedüz saçmadır: (…)” Engels (6),

“ (…) ve Halk sözcüğünü Devlet sözcüğüyle bin bir biçimde birleştirmekle bu soruna bir arpa boyu yaklaşılmış olmaz” Marx (7)

Çin Komünist Partisi tüzüğünden alıntı yapan DKP, şu inanılmaz tespiti bize aktarıyor:

“ (…) fakat artık sınıf mücadelesi temel çelişki değildir.” 

Marksizm’in inkârı olan bu tespiti savunan bir parti ve onun iktidarını hala sosyalist olarak tanımlamak hangi komünizm anlayışında var? Eğer sınıf mücadelesi temel çelişki değilse bunun yerini alan çelişki nedir? Eğer bu temel çelişkiyi DKP kabul ediyorsa neden proletaryadan ve onun partisi olduğundan hala bahsedebiliyor ki?

“Sosyalist pazar ekonomisi” tanımının bir geri adım olduğunu kabul eden DKP sonuçta pazar ekonomisinin, “diğer yandan da üretici güçlerin hızla gelişmesine yol açmıştır” diyerek ÇHC’yi kurtaracağını umuyor. Üretici güçlerden anladığımız sadece teknolojinin ve üretimin artması olduğu müddetçe Stalin’in günahlarını üstlenmekten öteye gidemezsiniz ‘komünist’ baylar!

Çünkü üretici güç sadece teknolojinin ve üretimin gelişmesi değildir. Üretim güçlerin gelişimi aynı zamanda sosyal teknolojinin ve de üretimi yapan insanın her yönüyle( kültürel-sınıf bilinci-iç disiplin-içsel devrim-duygudaşlık-hoşgörü vb.) gelişimi de demektir. Hatırlatırım.

NOTLAR

(1) Marx’ın önerisinin tam metni: Herkesin bir zaman için ‘bürokrat’ durumuna gelmesi ve bunun sonucu kimsenin ‘bürokrat’ olmamasına yönelik önlemlerin hemen benimsenmesi. Herkesin denetim-gözetim işlevi görebilmesi.”(EKİM DEVRİMİ DOSYASI, SOVYET YÖNETİMİ’NİN ÖRGÜTLENMESİ, Sf. 35, Ekim yayınları, DEVLET VE DEVRİM ADLI ESERDEN PARÇA, Lenin)

(2) “Kişilerin üzerinde hükümet etmenin yerine şeylerin idaresi ve üretim süreçlerinin yönetimi geçer. Devlet ‘ortadan kaldırılmaz’, sönüp gider.” (GOTHA PROGRAMI’NIN ELEŞTİRİSİ, aktaran LENİN, SF.157, İnter yayınları, abç)

(3) Lenin’in önerisi: “Önümüzdeki ilk görev, sosyalizmin ‘getirilmesi’ değildir, fakat sadece sosyal üretimin ve ürünlerin dağıtımının İşçi Vekilleri Sovyetleri tarafından denetlenmesine derhal geçiştir” (NİSAN TEZLERİ VE EKİM DEVRİMİ, birinci baskı, sol yayınları Sf.13)

(4) Engels’in önerisinin tam metni: “Devlet, mücadelede, devrimde, düşmanları bastırmak için kullanılan sadece geçici (abç) bir kurum olduğuna göre, özgür halk devletinden söz etmek düpedüz saçmadır: proletarya hala devleti kullandığı (altını çizen Engels) sürece, onu özgürlük için değil, hasımlarını bastırmak için kullanır, ve özgürlükten söz etmek mümkün olur olmaz, devlet devlet olarak var olmaktan çıkar ( abç). Bu nedenle biz (kendini ve Marx’ı kastediyor-benim notum), her yerde, devlet yerine, Fransızca ‘komün’ün mükemmel karşılığı olan (abç) Gemeinwesen (altını çizen Engels) (topluluk) gibi eski bir Alman sözcüğü koymayı önerdik” ( GOTHA PROGRAMI’NIN ELEŞTİRİSİ, sf. 163-164, Engels’ten aktaran Lenin, inter yayınları)

(5) Bu konuda daha geniş bilgi için: SOSYALİZM YA DA ÖLÜM-SOCIALISMO O MUERTE Homo Komünus-IV adlı kitaba bakılabilir.

(6) (GOTHA PROGRAMI’NIN ELEŞTİRİSİ, sf. 163, Engels’ten aktaran Lenin, inter yayınları)

(7) (GOTHA PROGRAMI’NIN ELEŞTİRİSİ, sf. 168, Marx’tan aktaran Lenin, İnter yayınları)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.