Asgari ücret bir insanlık ayıbıdır, milyonlarca emekçi için köleliktir

0
2184

İnan KALOĞULLARI

Yoksulluk ve çaresizlik insanların hayatında giderek yıkıcı şekilde derinleşiyor. Milyonlarca emekçi asgari ücret oranında yaşanacak artışı, sefalet koşullarından çıkışın bir yolu olarak görüyor. 2021 yılı yaklaşırken asgari ücret tartışmaları da giderek yoğunlaştı. Bu yıl asgari ücret üzerindeki vergilerin kaldırılması talebi kamuoyu tarafından daha çok gündemleştirildi. Bu tartışmalar esnasında çalışanların hayat karşısındaki zorlukları farklı örneklerle dile getirildi. Türkiye’de halk yoksullaşırken milyoner sayısının ne kadar arttığı da konuşulan önemli bir konu oldu. 

SGK’nın Eylül ayı verilerine göre ülkemizde 4a statüsü ile çalışan 15 milyon emekçi olduğu belirtiliyor. Asgari ücretli çalışan sayısının ne kadar olduğu ise tam bilinmiyor. Bu sayının yaklaşık 7-8 milyon olduğu tahmin ediliyor. Geçici işçiler, göçmen ve kaçak çalıştırılan işçilerin sayısı ise belirsiz. Kaçak işçilerin büyük çoğunluğu asgari ücretten daha düşük bir ücretle ve sefalet koşullarında çalıştırılıyorlar. 

Asgari ücrete yapılacak zam oranı sadece o ücret ile çalışan insanları değil ülkemizdeki tüm emekçileri etkileyecek. Emekli olan ve farklı çalışma koşulları altında bulunan milyonlarca insan yapılacak bu zam oranından etkilenecekler. 

Yapılan araştırmalar ülkemizde emekçilerin yüzde 17’sinin (3.3 milyon kişi) asgari ücretin altında bir ücret ile çalıştırıldığını gösteriyor. 1 milyona yakın çalışan ise asgari ücretin yarısından daha az bir para alıyor. Asgari ücretin altında çalışan işçilerin toplamının ise 7.5 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu rakam ülkemizdeki tüm çalışanların yaklaşık yüzde 38.3’üne denk geliyor. 

Çeşitli kurumların yaptığı açıklamalar asgari ücretin bir yılda yüzde 37 eridiğini gösteriyor. Asgari ücret 2016 yılında 436 dolara denk geliyorken, 2020 yılında artık 336 dolar denk düşüyor. 2003 yılında bu para ile 25 cumhuriyet altını alınıyorken, 2020 yılında sadece 10 cumhuriyet altını alınabiliyor. 

En çarpıcı örnek ise emekçilerin 365 günden tam 122 gününü vergiler için çalışıyor olması. Asgari ücretli emekçiler yılın 3 aydan fazla bir kısmını vergiler için çalışıyorlar. Milyonlarca çalışan aldığı ücretin yaklaşık yüzde 33.5’lik kısmını vergilere veriyor. 

Tartışmalı hale gelen TÜİK verilerinde bile 4 kişilik bir ailenin yalnızca sağlıklı beslenmesi için aylık 2 bin 517 lira mutfak masrafı harcaması gerekiyor. Bu rakam açlık sınırı olarak ifade ediliyor. Dört kişilik bir ailenin insanca yaşaması için aylık gerekli olan para ise 8 bin 198 TL. Bu rakam da Türkiye’nin yoksulluk sınırı anlamına geliyor.  

Ülkemizdeki sefalet koşulları toplum hayatını her gün ciddi oranda kuşatırken asgari ücret giderek halkın normal ücreti haline dönüşmeye başlıyor. Türkiye şuan Arnavutluk’tan sonra Avrupa’da en düşük asgari ücret oranına sahip ülke durumunda. 

Çevremizden duyduğumuz ve haberlerden edindiğimiz bilgilere göre ülkemizde intihar girişimleri tedirgin edici derecede artıyor. Bu olaylar maalesef “normal” olarak görülen acı vakalara dönüşmüş durumda. Bu acı kayıpların büyük kısmı ekonomik nedenlerden kaynaklanıyor. Bir elinde iş diğer elinde aş yazarak intihar eden insanımızın canına kıyması ülkemizdeki çaresizliğin özeti niteliğinde. Pandemi süresince ekonominin insan hayatına etkisine çok büyük adaletsizliklerle tanık olmak zorunda kaldık. Koronavirüs salgınının yarattığı yıkım en çok emekçi insanların hayatını sarstı. 

İşsizlik arttı, hak gaspları arttı, baskılar arttı ve kısa çalışma gibi, ücretli izin gibi köleliği çağrıştıran çalışma biçimleri yasal yollarla milyonlarca emekçinin kaderi haline getirildi. Pandeminin ardından daha büyük bir işçi kıyımının, açlık ve sefalet koşullarının gelişeceği belirtiliyor. Bu krizinin ardından toplumu daha ciddi oranda etkileyecek bir açlık krizinin baş göstereceği ifade ediliyor. 

Kısa çalışma ödeneğine bugüne kadar yaklaşık 4 milyon emekçinin dahil edildiği söyleniyor. Ücretsiz izne çıkartılanların sayısının ise 2 milyona yakın olduğu belirtiliyor. Kısa çalışmada olan bir asgari ücretli ayda bin 580 lira alırken, ücretsiz izine çıkartılan bir işçi ise sadece bin 170 TL alabiliyor. Köleliği çağrıştıran bu çalışma düzeninin önümüzdeki yılın haziran ayına kadar uzatılabileceği söyleniyor. 

İşverenlere kaynak olarak sunulan paralar yine milyonlarca çalışana ait olan işsizlik fonundan karşılanıyor. Emekçiler için dar gün parası olan bu birikim, sermayeye onları kollayan önemli bir kaynak olarak veriliyor.  

Hemen her yıkıcı gelişmede olduğu gibi virüs salgınında da en çok kazananlar yine büyük sermaye sahipleri oldu. Yapılan açıklamalara göre Türkiye’de 1 milyon liranın üzerinde servete sahip olan milyoner sayısının on aylık süre içinde büyük artış gösterdiği belirtildi. Emekçilerin canı ve alın teri üzerinden yükselen milyonerler arasına 100 bine yakın yeni zengin daha dahil oldu.   

Asgari ücret şuan brüt olarak 2 bin 943 lira. Net hali ise 2 bin 324 lira. Merkez Bankası 2020 yılı için enflasyon tahminini 12,1 olarak belirtiyor. Bu gerçek dışı rakamlar dikkate alınarak asgari ücrete bir zam yapılırsa brüt hali 3 bin 299 liraya, net hali ise 2 bin 605 liraya çıkacak. Bu hesaplamaya yüzde 3, 4 ya da 5 oranında refah payı da eklenirse bu oranın en fazla 70 ile 200 lira arasında değişeceği söyleniyor.  

Birçok emek örgütü ve parti bu yıl asgari ücret konusunda kendi hazırladıkları rakamları açıkladılar. DİSK asgari ücretin 3 bin 800 TL olması gerektiğini söyledi. CHP ise 3 bin 100 TL olmasını önerdi. İyi Parti 3 bin TL olsun, dedi ve işçiyi düşünüyormuş gibi görünüp işverene maliyetin arttırılmaması gerektiğini belirtti. Türk-İş ise bir önceki yıl kamuoyuna yansıyan emekçi düşmanı sözlerine uygun düşecek biçimde, iktidarı baskı altına almamak için bir rakam telaffuz etmedi. Hak-İş de benzer yaklaşımda davranarak, asgari ücretin vergiden muaf olması gerektiğini belirtti. Çeşitli sendikalar ve farklı birçok parti yaptıkları araştırmalara dayanarak asgari ücretle ilgili kendi rakamlarını açıkladılar. Yapılan açıklamalarda bu yıl en çok öne çıkan talep asgari ücret üzerindeki vergilerin kaldırılması oldu.  

Demirören grubuna ödül olarak verilen Milli Piyango, vergiden muaf tutulurken ve iktidarın zengin ettiği Cengiz Holding gibi müteahhitlerin vergi borçları silinirken, asgari ücretliden neden vergi alındığı önemli bir tartışma konusu oldu.  

İktidar ve onun ortağı görünümündeki TİSK ve Türk-İş tarafları asgari ücret görüşmelerine aralık ayı ile başladı. 22 Aralık’ta üçüncü görüşmenin yapılacağı, en son görüşmenin ise yıl sonuna kalacağı belirtiliyor.  

Görüşmelere devleti temsilen Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı, İşverenleri temsilen Türkiye İşverenler Sendikası Başkanı ve işçileri temsilen Türk-İş sendikası katılıyor. Çalışma Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk yakın zamanda intihar eden insanımızla ilgili sorulan bir soruya, “Türkiye’de yoksulluk, özellikle aşırı yoksulluk, sorun olmaktan kalktı” cevabını vermişti. Ülkemizin geldiği çaresiz durumun sorumlularından biri olarak gösterilen bakanın görüşmelerde emekçileri gözeten bir tutumu olmayacaktır. TİSK başkanı yapılan son görüşmede, “Doğu Avrupa kaynaklı işgücü maliyetlerinde ciddi rekabet ile karşı karşıyayız” diyerek hem emek sömürüsünün en düşük ücretle sürdürülmesi gerektiğini belirtti, hem de salgın sürecinde faaliyetlerini daraltmak zorunda olan özel sektörün durumunun asgari ücret belirlenirken göz önünde bulundurulması gerektiğini söyledi. Türk-İş başkanı ise yine geçen yıl açık olan mikrofona yansıyan rolüne uygun olacak biçimde asgari ücretle ilgili rakamı önce işverenin açıklamasını söyledi.  

Emekçilerin etkili bir tepkisi olmadan asgari ücret konusunda ve halkın yaşadığı diğer sorunlarda önemli bir değişiklik olmayacaktır. Bu duruma en çok emekçilerin örgütsüzlüğü ve birbirleriyle dayanışmadan uzak oluşu neden oluyor. Emeğin ve insan hayatının bu kadar değersizleştiği bir dönem daha önce yaşanmamıştır. Her şey emekçilerin aleyhine işliyor fakat halkın yaşamında çok güçlü bir tepkinin gelişme potansiyeli de bulunuyor. Hayatın zorlukları emekçileri bireyciliğe, kendilerine zarar vermeye ve örgütsüzleşmeye değil; onları birlikte mücadele etmeye ve birbiriyle dayanışmaya yönlendirmelidir. Hayatın zorlukları dayanışma içinde ve birlikte mücadele ederek aşılabilir.   

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.