Cumhurbaşkalığı Seçimleri Değerlendirmesi

0
1602

Erdoğan nihayet başkanlığıaldı. Seçimlerinin AKP’nin zaferiyle sonuçlandığı düşünülüyor. AKP bu seçimlerin kazananı değil kaybedenidir. Bu seçimlerde muhalefet içindeki dayanışma
kazandı. Seçim dönemindeki dev mitingler Gezi direnişi potansiyelinin erimemiş hatta
gelişmiş olduğunu gösterdi.

Kaybeden halk değildir.

Batılı toplumlarında bile seçimler zenginlerden yana olanları seçtirecek şekilde kurulmuşken bizdeki seçimler ağır diktatörlük koşullarında gündeme geldi. AKP zaten bir diktatörlük ülkesinde işbaşına gelmişti. Başlarda demokrat görünmeye çalışan AKP muhalefeti ve ilerici güçleri adım adım susturmuştu. 2016 yılından beri devam eden OHAL vardı. Ordu, polis, istihbarat, yargı, Meclis ve muhtarlara varıncaya kadar bürokrasi, sınırsız ve denetimsiz örtülü ödenek, basın, din, mafya onun elinde. Perinçek ile Bahçeli milliyetçiliği de ona vermeye memur edildiler. Yakın zamanda 100 bini aşkın memur muhalif oldukları gerekçesiyle işinden atılmıştı. Bir iç savaşa hazırlanan Erdoğan önce devlet memurlarına sonra da taraftarlarına muhalifleri öldürme yetkisi vermişti. Silahlandırılmış taraftarlara ilaveten 100 bini sınırlarımıza yerleştirilmiş ve binlercesi de yurt içinde beslenen ÖSO adlı dinci çeteler vardı. Sadece seçimler değil her konuda hile ve ahlaksızlık almış yürüyordu. Kimse oyların ne doğru sayılacağına ne de iktidarın seçimle el değiştireceğine inanıyordu. Daha bir yıl öncesinde yapılan referandumu muhalefet kazanmış ama dinci çetelerin saldırısından korktuğu için hakkını arayamamıştı.

İktidar seçmenleri baskı altına almayı ve seçim hilelerini kolaylaştıracak şekilde yeni bir seçim yasası çıkarmıştı. Suriyeli göçmenlerden kaç yandaşın vatandaş yapıldığı bilinmiyordu. Ayrıca seçimler birden bire 16 ay önceye alınmıştı. Seçim adına düpedüz zorbaca ve aşağılayıcı bir durum vardı. Buna rağmen halkın diktatörlüğe engel olabilmek için giriştiği çaba çok önemlidir. İzmir ve Ankara’da dev mitingler oldu. İstanbul’da Türkiye tarihinin en büyük mitingi yapıldı. İddialara göre mitinge 6 milyonu aşkın insan katılmıştı. HDP Diyarbakır ve Bakırköy mitingleri de geniş katılımlıydı. Dinci faşizme karşı bu direnişi biz bir yıl önceki referandumda da görmüştük. Öyle ki Erdoğan seçimi kaybettiği halde kazandığını ilan etmişti. Ondan daha öncesinde kitleleri Gezi Direnişi’nde (2013) gördük. Daha öncesinde (2007) gelişmelerden tedirgin olan insanlar Cumhuriyet Mitingleri’nde toplanmışlardı. Rejime karşı muhalefet birikmeye devam etmekte akacak kanal aramaktadır.

Muharrrem İnce kuşku yarattı

Kılıçdaroğlu’nun referandum döneminde oylara sahip çıkmak yerine herkesi evine yollaması
CHP kitlesinde ve kamuoyunda kararlı bir lider arayışına yol açtı. Muharrem İnce seçimler döneminde o lideri oynadı. Fakat verdiği sözlere rağmen 24 Haziran akşamı yaptıklarıyla hem hayal kırıklığı hem de kuşkular yarattı. 24 Haziran akşamı Anadolu Ajansı gene yüksekten başladı. AKP yüzde 60’larda görünüyordu. Ardından Erdoğan’ın yüzde 52,5 oyla kazandığı ilan edildi ki bu sonuç daha dört öcesinden Anadolu Ajansı tarafından kazara yayınlanmıştı. Sonradan buna deneme yayını dediler. YSK bilgisayarları iki saatlik bir mola verdi ki bu molanın sebebi anlaşılamadı. Erdoğan zaferini açıkladı. Aslında kendisinin
kazandığını düşünen muhalefet öfkeliydi. YSK’nın önü ve Saray’ın çevresi Erdoğan’ın güvenlik güçleri ve taraftarları tarafından tutulmuştu. Dinci çeteler, mafya ve MHP sokaklarda saldırıya hazırdı. Muharrem İnce gazeteci İsmail Küçükkaya’ya attığı bir Whatsapp mesajı ile Erdoğan’ın zaferini kabul ettiğini duyurdu. Böylece muhalefete “Direniş yok, evinize gidin yatın” denmiş oldu.

Ertesi gün kameralar karşısına çıkan İnce Whatsapp mesajının yayınlanmasının sorumluluğunu gazeteciye, seçimlerin kaybedilmesinin sebebini ise ortaklarına yıktı. İnce Türkiye’deki yeni sistem içinde kalınarak başarılı olunacağı mesajı da vererek CHP’yi Erdoğan’ın yeni sistemine bağlamış oldu. Hatta İnce 24 Haziran yüksek katılım oranını göstererek, diğer ülkelerden gelen eleştirilere karşı Erdoğan’ı ve sistemi savundu. Bu seçimde Erdoğan, Bahçeli ve İnce arasında ilginç bir kader birliği yaşandı. Erdoğan’a başkanlık düştü. Bahçeli beklenmedik bir başarı sağladı. Ona hem fiilen kaybetmiş olduğu MHP’nin liderliği geri verildi hem de partisi, kurulacak koalisyon hükümetinn kilit ortağı oldu. İnce ise çok istediği CHP başkanlığını kazanma olanağına kavuştu. Bütün bunlar sanki Erdoğan ile Bahçeli arasında önceden planlanmış gibi gerçekleşti. Erdoğan’ın ve Bahçeli’nin hiç istemediği Akşener büyük çabalarla kurduğu partinin oylarının altında oy aldı. Böylece hem Bahçeli hem de Erdoğan rahatladı.

Popülaritesi çok yüksek liderlerden Demirtaş da partisinden daha az oy aldı. Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” sözünün arkasında durmasının bedeliydi bu. Erdoğan seçim öncesinde Demirtaş’a verilen oyların boşa gidebileceği haberini kasten yaymıştı. İnce önde göründüğü için seçmen Akşener’e ve Demirtaş’a oy vermekte tereddüt etmişi. Erdoğan’ın yıkarak gelmiş olduğu yuvada ayakta kalmaya çalışan Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu da ezildi. Seçimler döneminde fiili saldırılara maruz kalan partiler HDP, İYİ Parti ve Saadet Partisi idi.

Tanınmış gazeteci Hüsnü Mahalli Tele1’de yayınlanan bir tartışma programında Erdoğan’ın isterse İnce’nin medyada görünmesini engelleyeceği halde niye izin verdiği sorusunu sormuştu. Erdoğan, HDP’nin barajı geçmesini engelleseydi CHP liderleri belki o zaman HDP’den güç alarak direnmeye kalkışabilirdi. Çünkü CHP direniş başlatabilecek bir örgüt
değil. Sokağa çıkmak için halkın içinde örgütlenmiş olmak gerekiyor. Ayrıca CHP’nin liderlerinde kurucu Mustaf Kemal’in cesareti görülmüyor. Hatta Baykal’ın yakın zamanda nasıl şantaj boyunduruğuna alınmış olduğu hemen istifa edeceğine şantajı yıllarca gizlediği
hatırlansın.

Önümüzdeki süreç

Türkiye artık tek adam diktasna dönüştü. Bütün yetkiler bir kişideHer şey Suriye’deki büyük yenilgiyle başladı. Erdoğan ABD ve AB’nin kendisini artık işe yaramaz görüp tasfiye edeceğini anladıkça düşmemek için yasama-yürütme-yargı bütün iktidarı kendi eline alarak
rejimi buraya kadar getirdi. rejim zora girdikçe giderek bütün politik güçleri tasfiye ederek daha baskıcı br iktidar oluşturdu ve süreç tek adam yönetimine vardı. Erdoğan iktidara ABD’nin Ortadoğu’ya müdahelesine yardımcı olmak için geldi ve giderek ABD ile anlaşmazlığa düşerek ABD’yi Rusya ile dengelemeye çalıştı. Şimdi Batı hem ondan kurtulmak istiyor hem de ona mahkum. Çünkü Suriyede yol açtıkları felaket milyonlarca mülteci ortaya çıkardı. Erdoğan onları Türkiye’de tutarak Avrupa’ya gelmelerini önlüyor. Hatta Batı dinci terörün kendi üzerine salınmasından bile çekiniyor. Avrupa’daki IŞİD eylemlerini biliyoruz.

Erdoğan ayrıca Suriye ile sürekli sorun yarattığı için bölgeyi bölünmüş tutmak isteyen İsrail’in işine geliyor. Hatta ABD bile Erdoğan’ı gerekçe göstererek Kürtlerin hamisi kesilerek
kendisine bağımlı bir Kürt idaresi oluşturmak istiyor. Rusya da Erdoğan’ı onun ABD ile ipleri
koparması umuduyla istiyor. Şimdi artık Türkiye’de açık faşizm diye tarif edilen bir sistem oluştu. Parlamento, yargı ve yürütmenin insafına kalmış durumda ve yürütme de tek kişinin elinde. Muhalefet parlamentoyu ve yasal olanakları gene kullanmaya çalışmalı ama halkın içinde kök salacak şekilde örgütlenmelidir.

Muhalefet partileri arasında seçimler döneminde sağlanan birlik devam ettirilebilirse bu halk hareketinin çok lehine olacaktır. Seçimler döneminde Diyarbakır, İzmir, Ankara ve İstanbul’daki dev mitingler ne büyük bir muhalefet gücü olduğunu gözler önüne serdi. HDP Kürt illerinde oy kaybettiği halde oylarını artırmasının sebebi HDP’lilerin beğenmedikleri Kemalistlerin onlara oy vermeleriydi. CHP bu anlamda İyi Parti ile de dayanışma içinde oldu. Bu seçimde muhalefet saflarındaki dayanışma çok olumluydu. Erdoğan PKK ile savaşı kullanarak muhalefeti bölmeye çalıştı. Akşener dahil bütün partiler bu konuda sıkı durmaya gayret gösterdiler.

Halk muhalefetin birliğini istiyor

Türkiye toplumunun ve Kürt halkının nasıl Türkiye solu öncelikle kendi içinde birliği esas alarak özellikle Türk ve Kürt yurtseverliğinin özgürlük mücadelesinde birliğini sağlamalıdır. Bu büyük başarı muhalefetin rekabet yerine dayanışmayı esas almış olmasıdır.

Türkiye teslim olmaz, olmayacaktır. Mücadele devam ediyor, özgürlükten ve adaletten yana halk güçleri kazanacaktır.

Odak Dergisi

25.06.2018

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.