Devrim esas olarak insan ilişkilerinde devrimdir

0
1488

Hamza Yalçın

Bu yazıda devrim bugünden başlayan bir süreç olarak ele alınmakta ve yoldaşlık ilişkileri devrimin çekirdeği olarak görülmektedir.  

Devrim nedir?  

Devrim siyasal, toplumsal ve ekonomik baskı düzenini halkın devrimci eylemiyle radikal bir şekilde değiştirme, eskiyi yıkıp yeniyi kurma hareketidir. Bir gerici iktidara karşı ilerici darbe yoluyla iktidar ve toplumsal yapı değişimi de geniş anlamıyla devrim niteliği taşıyabilir. Bu anlamda Osmanlı Devleti’nde 1908 yılında Meşrûtiyet (İkinci) ilan edilmesi gibi Kaddafi’nin Libya’da darbe yoluyla iktidara gelmesi ve ilerici bir sistem kurması da birer devrimdir. Bugün AKP iktidarının yıkılıp yerine demokratik bir halk iktidarı kurulursa bu da devrim olur. AKP hükümeti yerine Millet İttifakı başa gelirse bu devrim değil olsa olsa reform ya da restorasyon olacaktır (1).

Marksist devrim anlayışı devrimi kitlelerin kendi eseri görmeye dayanmaktadır. Marx ve Engels bunu “İşçi sınıfının kurtuluşu onun kendi eseri olmalıdır” şeklinde ifade ettiler. Ülkemizde devrim bu anlamda bir halk kurtuluş hareketidir. Halkın egemen sınıf iktidarına nasıl son vereceği ve kendi iktidarını nasıl kuracağı ise tümüyle ülke ve dünya koşullarına bağlıdır. Burjuvazinin iktidarı gönüllü olarak teslim etmeyeceği açıktır. Devrimci hareket açısından esas olan ise ezilenlerin kurtuluşunun mutlaka onların kendi eseri olması gerektiğidir.

Devrimci hareket kapitalist sömürüden çıkarı olmayan işçi sınıfı ve emekçileri sosyalist/demokratik devrimin öncüsü görür. Burada kastedilen, demokratik ve sosyalist devrimin birbirlerinin karşıtı değil bütünleyicisidirler. Devrimci hareket aynı zamanda mevcut toplumdan rahatsız olan ve çıkarları bir halk devriminde olan bütün ezilenleri kapsamaya önem verir. Özellikle aydınlar, gençlik ve kadınlar devrimin temel güçleridirler. 

Devrim bugünden başlar

Yukarıdaki devrim tanımını şimdi biraz daha yakına getirdiğimizde şu düşünceye ulaşıyoruz: Devrim, gerici iktidarın yıkılmasıyla başlayan bir süreç olarak değil bugünden başlayan bir süreç olarak görülmelidir. Devrimci hareketin kendisi bir devrimdir. Devrim, kapitalist toplumda temel olan bireysel ve grupsal çıkarcılık, sömürü, egemenlik, boyun eğme ve rekabet ilişkilerine karşı özgürleştirici dayanışmayı bugünden geliştirerek yaşam bulur ve güçlenebilir. Bu yol bir devrimci altüst oluşa giden süreç olarak düşünülmelidir. Ülkede kapitalist bir iktidar hüküm sürdüğü halde devrimci örgüt ve hareket alternatif bir dünyanın temel değerlerini kendi içinde kurabilir, hatta bunu yapmakla yükümlüdür.

Sosyalist ekonomik sistem elbette egemen güçlerin alt edilmesiyle siyasi iktidar olacak devrimin yardımıyla ve kitlelerin kendi inisiyatifleri temelinde kurulabilir. Fakat sosyalist devrim ekonomik sistemle sınırlı görülemez. Bilindiği gibi burjuva toplumundaki meta üretimine ve ücretli emeğe dayanan üretim ilişkileri genelde feodal toplumun bağrından doğmuş, burjuva siyasal devrimler yani siyasal iktidarın burjuvazi tarafından alınması daha sonra gerçekleşmişti. Sosyalist üretim ilişkileri ise kapitalist toplumun bağrından doğmaz. Bu anlamıyla sosyalist toplum işçisi sınıfı ve halk iktidara geldikten sonra kurulabilir. Diğer yandan sosyalist demokratik devrim, sınıflı toplumda meta-üretiminden ve sermaye egemenliğinden ileri gelen yabancılaşmanın daha bugünden sorgulanıp aşılması eylemi olacağı için yeni bir toplumun kuruluşu, bugünden başlayan bir süreç olarak görülmelidir.

Yabancılaşmanın aşılması 

Burjuva ideolojisi herkesin kendisinden sorumlu olması halinde toplumun düze çıkacağını vaadeder. İlk bakışta doğru görünen bu yaklaşım aslında bireycilik adı verilen burjuva yabancılaşmanın bir ifadesidir. Devrim insan ilişkilerindeki yabancılaşmanın bugünden başlayarak aşılması sürecidir. Yabancılaşma burjuva toplumda metalar arasındaki ilişkilerin insan ilişkilerinden öne geçmesi (2) insan ilişkilerinin sermayenin sömürücü ve baskıcı karakterinin etkisine girmesi anlamına gelir. Metalar arasındaki ilişkilerin insan ilişkilerinin önüne geçmesinden hareketle ideal burjuva ideolojisi oluşturulmuştur. Sosyalist geçinen fakat özgürlük ve eşitlik anlayışları ideal piyasa sistemine dayanan liberaller aslında bu ideolojiye sahiptiler. Mücadeleyi bırakmış olan eski solcular çocuklarını genelde bu ideolojiyle yetiştirmeye çalışmaktadırlar. Burjuva hukuk, ahlak ve burjuva toplum kuralları bu ilişkileri yansıtır. Kapitalist toplumda herkesi eşit ve özgür gösteren burjuva ideolojisi, aynı zamanda sermayenin egemenliğini ve kapitalist sömürüyü adaletliymiş gibi gösterir. İnsanın sosyal yanını gözardı eden bu bireyci özgürlük ve eşitlik ilişkileri, sermaye egemenliği altında çirkefliğe açılmaktadır. Özgürlükçü ve eşitlikçi görünen insan ilişkilerinin pratikte rekabete, sömürüye ve egemenliğe dönüşmesi yaşanır. Böylece burjuva adalet esasına dayanan devlet cihazının, burjuvazinin baskı cihazı olarak işlev görmesini seyrederiz. Demokratik seçimle gelen iktidarların ülkeyi yağmacılara peşkeş çekmesini izleriz. Sermaye egemenliği Batılı ülkelerde daha rafine biçimlerde Türkiye gibi ülkelerde ise daha çirkef biçimlerle yürür. Yoldaşlık ilişkisi ise herkesin kendisinden sorumlu sayıldığı bireyler arasındaki ilişki yerine karşılıklı sorumluluğa dayanan yeni-insan ilişkisidir. Bu ilişkide rekabetin yerini dayanışma alır. 

Yoldaşlık ilişkisi içinde her bir taraf hem kendisi hem de yoldaşıdır. İlk bakışta iki insan arasında görünen yoldaşlık ilişkisinde aslında üç taraf birden vardır: Devrimci-mücadele-devrimci. Devrimin, örgütün, halkın ve insanlığın bütünü ve geleceğinin temsil edildiği mücadele iki devrimciyi birbirine bağlar. Her bir taraf hem kendisi hem yoldaşı hem de mücadeledir. Yoldaşlık ilişkisi içinde bireysellikler toplumsallık ışığında yeniden şekillenir ve toplumsallığa kendi özgünlüklerini katarlar. Böylece bazı dinlerin tanrıyla buluşması olarak hayal ettikleri, gerçekleşir. Burada devrimciler birbirine devrimci alçak gönüllülük, devrimci sorumluluk ve devrimci eleştiricilikle bakarlar. Yoldaşlık ilişkisinin içinde karşılıklı devrimci sevgi, saygı ve sorumluluk temelinde dayanışma ve devrimci eleştiricilik vardır. Egemen sistem bireycilik, lümpenlik, grupçuluk ve teslimiyet olarak her gün her saat devrimci ilişkilere sızar ve bu ilişkiler yoluyla kendisini yeniden üretir. İnsanın insanla benzeşme eğilimi de burjuva toplumunu devrimci ilişkilere de yayma dinamizmi taşır. Devrimci eleştiricilik özellikle bunlarla mücadele etmeye yarar. 

Yoldaşlık ilişkisi devrimin en küçük birimidir

Devrimci hareketler kadro ile örgüt ilişkisine haklı olarak büyük önem vermektedirler. Sosyalist anlayışa göre kadrolar ve devrimci bireyler örgütü, örgüt ise devrimci hareketin bütününü, sınıfı ve halkı esas alır. İnsanlığın genel ve uzun vadeli çıkarları hepsinin üstünde görülürler. Kendini esas almak bireyciliğe, örgütü devrimci hareketin ve halkın üstünde görmek grupçuluğa, bir ülkedeki devrimci hareketi dünya devrimci hareketinin üzerinde görmek de milliyetçiliğe çıkacaktır. Her kadro kuşkusuz kendisini devrimin bütününe kopmaz bağlarla bağlı savaşçısı gibi görmelidir. Nerde bir kadro varsa örgüt ve hareket oradadır. 

Hem örgüt hem de kadrolar devrim açısından temel önemdedir. Diğer yandan ise mücadeleye kadrodan hareketle bakmanın burjuva bireyciliğin solda sürdürülmesi tehlikesine açık olduğunu ileri sürüyoruz. Bu tehlikeyi Stalin ile Troçki gibi iki büyük devrimci arasındaki kişisel yıkıcı mücadeleden ve ayrıca ileri gelen sosyalistlerin birçoğunun benmerkezci (egosantrik) hallerinden biliyoruz. Mücadeleye örgütten hareketle bakmak, devrimcileri grupçuluğa düşürme tehlikesi taşımaktadır. Sosyalist hareket içindeki grupçuluk buna tanıktır. Hem kadro hem de örgüt boyutlarını doğrudan içeren ve ikisinin ortasından geçerek onları birleştiren alan ise, yoldaşlık/devrimci arkadaşlık adını verdiğimiz devrimci ilişkiler alanıdırAyrıca bireyi ve grubu, kadroyu ve örgütü değiştirmenin en pratik ve en dinamik alanı, devrimci ilişkilerdir. Devrimin en temel birimi bu anlamda devrimci insan ilişkileri yani yoldaşlık ilişkileridir. İki samimi insan, mücadele temelinde bir araya geldiğinde bu bir devrimdir. Her bir yoldaşlık ilişkisi (3) birer devrimdir.

Yoldaşlık ilişkileri örgütlü devrimci eylem yoluyla gelişebilir. 

Yoldaşlık ilişkileri örgütlü devrimci eylem yoluyla ortaya çıkar ve gelişir. Bu anlamda insanın kendi merkezli okuma ve pratik çabalarıyla devrimcileşmesi mümkün değildir. Kimsenin kimseyi devrimci yapması da mümkün değildir. Bilinçlenme ve devrimcileşme karşılıklı bir süreçtir; yoldaşlık ilişkileri ve örgüt kurarak gerçekleşebilir. İnsan arkadaşının, çevresinin ve toplumun devrimcileşmesine yardımcı olarak devrimcileşebilir. 

Arkadaşlarının ve çevresinin bilinçlenmesine ve devrimcileşmesine yardımcı olamayan insan gerçek anlamda bilinçlenemez ve devrimcileşemez. Dolayısıyla devrimci bilinç kadrolara, sınıfa ve halka propaganda yoluyla iletilemez, devrimci örgütlenme ve mücadele manipülasyon yoluyla geliştirilemez. Bunlar dayanışmacı ve özgürleştirici eğitim sürecinde yeni-insan ilişkileri kurarak gelişebilirler. Manipülasyon ve propaganda bürokratik sosyalizme özgüdür, tek yanlı iletişime dayanır, egemenlik ve biat ilişkileri geliştirirler. 

Kadroların devrimci nitelikleri, ve örgütsel yapı ve işleyişi kuşkusuz olağanüstü önemlidir. Ancak devrimci arkadaşlık yani örgütlü çalışma ve ekip çalışmasında kendisini ortaya koyan yoldaşlık olmaksızın ne kadro ne de örgüt düşünülemez. Yoldaşlık ilişkilerinin geliştirilmesinde devrimci pratik içinde birbirine örnek ve yardımcı olma çabası ile eleştiri-özeleştiri sistemi can alıcı önemdedirler. Bir devrimci harekete en önemli niteliği o hareket içindeki yoldaşlık ilişkileri verebilir. Devrimci harekette bireycilik varsa öncelikle yoldaşlık ilişkilerine bakılmalıdır; grupçuluk varsa öncelikle yoldaşlık ilişkilerine bakılmalıdır. Umudu ve mücadeleciliği geliştirmek istiyorsak öncelikle yoldaşlık ilişkilerine önem vermeliyiz. Doğası gereği bir örgütle sınırlanamayacak olan yoldaşlık ilişkileri Kızıldere örneğinde vücut bulduğu gibi bütün devrimcileri kapsayan bir niteliğe sahiptir. 

Notlar

(1) Umarız buradan ordudan ilerici bir darbe beklediğimiz sonucu çıkarılmaz. Orduda ilerici, yurtsever ve devrimci insanlar her dönem bulunabilirler fakat bu güçler orduda teşkilat düzeyinde dün de etkili olamadılar bugün de olamazlar. 

(2) Karl Marx. Kapital. 1867. Kapitalist Üretimin Eleştirel Bir Tahlili. Birinci Cilt: Sermayenin Üretim Süreci. Çeviren Alattin Bilgi. Sol yayınları. Mayıs 2011. İlk baskı Aralık 1965. 

(3) Hamza Yalçın. 2016. Kadrolaşma üzerine 2. Odak Dergisi. 25.07.2016: https://odakdergisi2.com/kadrolasma-uzerine-2/

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.