Devrimcileşmeye Neden Mecburuz?

0
1306

Türkiye’de içinde bulunduğumuz süreç bir yandan dinci gericiliğin ayyuka çıkarıldığı bir yandan da Türk-Kürt, Alevi-Sünni gibi etnik ve mezhepsel çatışmaların körüklenmeye uğraşıldığı bir dönemdir. Bilhassa ikinci duruma bakarsak Türkiye’de olası bir iç savaş ortamı yaratma durumundan söz edebiliriz. Böyle bir durumda, dinci gericiliğin önemli bir araç olarak kullanılacağını da göz önünde tutmak gerekir. Uzun uzun güncel analizleri bir kenara bırakalım. Analizi nereden tutarsak tutalım, varacağımız ortak noktalar aşağı yukarı bu sonuçlara denk düşecektir. Erdoğan 15 Temmuz darbecilerinin yarım bıraktığı işi tamamlamaya niyetli görünmektedir. Kendi iktidarını rejim değişikliğiyle taçlandırmak için elinden geleni yapacaktır. Erdoğan gibi insanların tarihte kirli amaçları için ne denli gaddar olabileceğini hepimiz görmüşüzdür. Eğer tarih sayfalarına dalıp bugünü unuturuz diyorsanız çok öteye gitmeyin. Suruç’a, Ankara’ya, Sur’a, Silopi’ye, Nusaybin’e ve her gün ölen onca insana baksak sanırım yeterli olur.

Karanlığın alabildiğine koyulaştığı, ovaya pusun hakim olduğu bir süreç yaşatılmak isteniyor. Bu ortamda direnmeye mecburuz. Tarihte böyle dönemlerde direnenler olmuş, kimi zamanlarda gerici düzenler yıkılmış ve yerlerine daha ilerileri kurulmuş. Kurar mıyız kurmaz mıyız’dan öte mutabık olmamız gereken nokta şudur: Karanlığa karşı boyun eğmemek için direnişi yükseltmek zorundayız. Bunun için de her manada devrimcileşmek zorundayız. Her manayı bireysel, örgütsel ve sol içi yoldaşlık ilişkileri şeklinde üçe ayırarak incelemek     faydalı olacaktır.

Burjuva düzende birey piyasa egemenliğine tabidir. Piyasanın egemenliği demek bireycilik, bencillik, rekabet ve yarışma bilinci taşımak demektir. Piyasada insan, insanın kurdudur. Elbette sıradan bir insan kurt olduğunu kabul etmez. Ama, oturup bir günlük yaşantımızı düşününce işin aslının ne olduğu açığa çıkacaktır. Hele de böylesi karanlık dönemlerde birey olarak ne denli savruk ve bireyci özellikler taşıyabildiğimizi hissetmeliyiz.

Burjuva bireyler piyasa düzeni içinde seçtikleri at gözlüğü ile kendilerini geliştirme ve güçlenme peşindedirler. Bütün gelişme ise sistemin hapishanesi içinde kalmakla sınırlıdır. Kapitalist hapishanenin sınırları sorgulanamaz bile. Oysa gerçek bireysel gelişme baskı ve sömürü sistemine karşı mücadeleye katkı ile ölçülebilir. Gelişmişliğinin ölçütü, özgürlük mücadelesine yaptığın katkıdır.
Bu anlamda elbette kıstasımız sadece en önde ve militan devrimcilik yapanı tutup diğerlerini atmak olmaz. İlerici, demokrat ve devrimci insanların bu zamana dek soldan yana mücadele eden insanlara saygı duyduğunu biliyoruz. Bu süreçte ise bu saygının aktif şekilde desteğe ve emeğe yansıması yolunda birey olarak çalışmak durumundayız. Yeri geldiğinde kişisel planlamalarımızdan feragat etmeye çalışmalıyız. Gelecek planlarımızı yaparken mücadeleden yana tavır koymayı es geçmemeliyiz.

Gelecek planlarımız içerisine Türkiye ve dünya halkları için mücadeleyi de ekleyebilmeliyiz. Evet, bu süreci belki de Türkiye ve dünya halkları için verilen mücadeleye bir şekilde omuz vermek olarak tanımlamalı ve bu doğrultuda hayatımızı yönlendirmeye çalışmalıyız.
Hareket olarak devrimcileşmek dendiğinde öncelikli olarak durumumuzu değerlendirerek işe başlamalıyız. Birtakım eksikliklerimiz olsa da önümüzdeki döneme öncesinden daha disiplinli ve hazır şekilde giriyoruz. Önümüzdeki dönem, mahallelerde uyuşturucu ve çeteleşmeye karşı kampanya için Devrimci Parti’den arkadaşlarla birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Bu kampanya çalışması Hareketimizin solda alternatif insan ilişkileri yaratarak yeni bir bilince ulaşma amacına önemli katkılar sunacaktır. Ayrıca, iki farklı grubun birlikte pratik bir çalışma yapmak için irade göstermesi de heyecan vericidir. Bu heyecanı Hareketin tüm insanları olarak iyi değerlendirmeliyiz. Dünden daha umutlu, disiplinli ve azimli bir şekilde pratik çalışmada bulunmalıyız. Pratikte ne denli motive ve üretken olursak Hareket olarak hedeflerimizin karşılanması noktasında o derece sonuç alırız.

Baskı düzenine karşı direnmek adına içimizdeki gevşekliklerin önüne geçmek zorundayız. Hata yapmaktan çekinmemeli, hatayı da içinde kaldırabilecek bir çalışma şekli oluşturmalıyız. Her arkadaşın birbirinden destek aldığı ve güvene dayalı ilişkiler yaratmalıyız. Mahallelerde, okullarda, iş yerlerinde kısacası ulaşabildiğimiz gidebildiğimiz her yerde alternatif çalışmalar yaratmalı ve kurumsallaşmaya dönük ekipler yaratmalıyız.

fidel_castro_che_lacoubremarchBu süreçte soldaki yoldaşlık ilişkileri de devrimcileşmelidir. Tam anlamıyla siper yoldaşlığı denen meselenin pratikte dayatıldığı bir süreçteyiz. Bu manada grupçu tarzda ilişkileri aşacak ve solun birliğine hizmet edecek yoldaşlık ilişkileri geliştirmek çok önemlidir.
Mesela; Devrimci Parti’den arkadaşlarla yapacağımız çalışmanın bu anlamda sola da örnek olması için çaba harcamalıyız. Keza Haziran Hareketi’nden arkadaşlarla aynı felsefeye uygun şekilde pratik işler geliştirmeliyiz. Bu dönemde geliştireceğimiz yeni yoldaşlık ilişkileri devrimci mücadelenin de gelişmesine hizmet  edecektir. Gelişen mücadele mesela cezaevindeki tüm siyasi tutsaklara da yansır. Tutsaklık gibi konular bizi ortak çalışmaya sevk edebilir.

Bu ve benzeri konuları çoğaltabilir ve pratikte ortak hedef doğrultusunda alternatif, grupçu olmayan yoldaşlık ilişkileri kurmaya çalışalım. Bu manada Haziran Hareketi’ne hapishanelerle ilgili çalışma önerisi sunduk. Bu anlamda pratik adımlar atıyoruz. İleriki süreçte Hazirancı tüm bileşenlerin de güçlü şekilde omuz vereceği bir hapishane çalışması yürütmek, Hareketimiz açısından Devrimci Parti’den arkadaşlarla yapacağımız ortak kampanya kadar önemlidir.

Çağrı Gökçek

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.