Dünya devrimci hareketine esin kaynağı olan ve sosyalizme büyük saygınlık kazandıran Küba Devrimi’nin 65. yılı kutlu olsun

0
507

İnan Kaloğulları

“Halkımızın yarım asırdır özlemini çektiği hedeften vazgeçmektense, hepimiz öleceğiz”

Fidel Kastro Küba devriminin başarıya ulaşabilmesi için ne kadar kararlı olduklarını bu sözlerle tarif etmişti.

Fidel ve arkadaşları ölmeyi göze aldıkları bu mücadelede dürüstlük, içtenlik ve cesareti en önemli ahlaki prensipler olarak gördüler. Halkın yurtsever duygularıyla devrimci mücadelenin birleştirilmesi konusunda gösterdikleri başarı Küba Devrimi’nin yolunu açan bir rol oynadı. Küba halkının taşıdığı vatan sevgisi ve yurttaşlık onuru, halkın ayağa kalkmasında önemli bir dayanak oldu. Küba devrimi, kendisini tarihte köleliğe karşı verilen mücadelenin köklerine kadar dayandırdı. Fidel Kastro ve arkadaşları Küba tarihindeki tüm direniş geleneğine sahip çıktılar ve onlardan güç aldılar.

Jose Marti Küba tarihinde ve Latin Amerika’nın özgürlük mücadelesinde güçlü izler bırakan devrimci bir lider olarak biliniyor. Jose Marti Küba Devrimi’nin izlediği yolu güçlü şekilde etkiledi. Küba’nın özgürleşmesi için önderlik yaptığı bir savaşta ön safta çarpışırken hayatını kaybetmişti. Fikirleri ve kişiliğiyle Küba halkının ve Latin Amerika halklarının örnek aldığı bir devrimci figür oldu ve bu yönüyle savaşçılara ilham verdi.

Jose Marti’nin devrimci hayallerle beslenen örnek kişiliği, ölüme meydan okuyan tutumu ve fikirleri, direnişçilere her daim yön veren güçlü bir miras oldu. Bu nedenle Fidel Kastro ve arkadaşları Jose Marti’ye hem hayranlık hem de bağlılık duydular ve onu örnek aldılar.

Fidel Kastro ve arkadaşları ilk zamanlar Küba’da mücadele sahnesine ayrı bir güç olarak çıkmak istemediler. Çeşitli kaynaklarda bir darbe ile iktidarı ele geçiren Fulgencio Batista’ya karşı muhalefeti toparlayacak bir birlik oluşturmak için çaba harcadıkları belirtiliyor. Bu yönde bir gelişme olmadığı için farklı bir yol izleyerek, diktatörlüğe karşı harekete geçtiler. Farklı düşünen gruplarla ilişkilerini sürdürmeye devam ettiler. 26 Temmuz Hareketi adı altında birleşen direnişçiler, Meksika’ya gitmeden önce Üniversite Öğrencileri Fedarasyonu ile “Meksika Mektubu” adlı bir birlik anlaşması imzalayarak mücadelelerini kamuoyu ile paylaştılar.

Küba’da Batista’ya karşı ilk militan kalkışma Moncada Kışlası baskını oldu. Batista, ikinci defa başkan olmasını sağlayacak seçimleri kaybedeceğini anlayınca bir darbe tezgahlayarak iktidarı yeniden ele geçirdi. Bu darbe Küba’da izlenecek olan mücadele yolunu önemli ölçüde değiştirdi. Fidel, Raul ve arkadaşları artık ihtilalci bir mücadelenin gerekli olduğu fikrinde birleştiler.

Savaşçılar Moncada Kışlası baskını ile Küba Devrimi’ni ateşlemiş oldular. Çoğu savaşçı intiharı andıran bu baskında öldürüldü. Batista, baskının ardından hayatını kaybeden her askere karşı 10 direnişçinin öldürülmesi talimatını verdi. Esir alınanlar ağır işkencelerden geçirildi. Yurtsever bir subayın yardımı sonucu sağ yakalanan Fidel Kastro, hayatta kalan arkadaşlarıyla birlikte tutsak edildi. Batista’nın onları hafife alması ve kamuoyu baskısı sonrasında serbest bırakıldılar.

Moncada Kışlası baskını Küba Devrimi’ne öncülük edecek olan kadroların ortaya çıkmasını sağladı. Küba’daki mücadele bu sayede yeni rotasını bulmaya başladı. Serbest kaldıktan sonra Meksika’da örgütlenen savaşçılar hazırlıklarını tamamlayınca Küba kıyılarına çıkarma yaparak devrimci savaşı başlattılar.

Che Guavera mücadeleye Meksika’da katıldı, Küba devrimine yön veren ve dünya devrimci hareketlerine ilham veren liderlerden biri oldu.

Direnişçiler, Sierra Maestra’da verdikleri mücadelede karşılaştıkları zorluklar nedeniyle varlıkla yokluk arasında bir sınav verdiler. Halktan aldıkları güçle ve yarattıkları güvenle bir süre sonra devrim yapacak savaşçılar ordusuna dönüşmeyi başardılar.

Direnişçiler asker kökenli olmamasına rağmen zamanla askeri alanda büyük başarı sağladılar. Hatalardan ders çıkarmak ve yaratıcı arayışlara girişmek Kübalı savaşçıların önemli özelliği oldu.

Devrimci liderler savaş boyunca ve sonrasında eksik ve hatalarını halkla paylaşma konusunda da açık yürekli ve içten bir tutum sergilediler.

Savaşçılar Batista ordulusuyla savaşırken zorluklar karşında moral üstünlüğüne her zaman önem verdi. Bu konudaki en büyük gücü ise devrimci ahlaktan aldılar. Küba Devrimi’nin zorluklar karşısında ayakta kalmasında devrimci prensiplerin büyük payı bulunuyor.

Kübalı direnişçiler savaş boyunca esir aldıkları askerlere adil davrandılar ve savaş ahlakına önem verdiler. Batista ordusu ise esir aldıkları kişileri acımasız yöntemlerle sorgulayarak çoğunu infaz etti. Emperyalist ahlakın savaş esirlerine reva gördüğü muameleyi günümüzde Filistin’de ve ABD’nin Ukrayna’yı yıkıma sürükleyen savaşında görüyoruz.

Direnişçiler güçlendikçe organize olmuş bir devlet gibi davranmaya başladılar. Fidel ve arkadaşları fırsatları devrimci mücadelenin çıkarları doğrultusunda değerlendirme konusunda büyük başarı gösterdi.

“Ya özgür vatan, ya ölüm” sözü savaşın ilk günlerinden itibaren Küba devriminin mücadeleci karakterini ifade eden çok önemli bir söz oldu.

Batista zayıfladıkça halka ve direnişçilere karşı daha vahşi yöntemler kullandı. Devrimci savaşta başarı kazanan direnişçiler daha fazla kan dökülmemesine önem verdiler. Savaşçılar dağlardan şehirlere doğru inmeye başlarken
savaşı kaybettiğini anlayan Batista ve diğer savaş suçluları ülke paralarını alarak Küba’dan kaçtılar.

Küba Devrimi Moncada Kışlası eyleminden beş buçuk yıl sonra 1 Ocak 1959 tarihinde başarıya ulaştı.

Meksika’dan Küba kıyılarına yapılan çıkarmaya katılan savaşçılardan çok azı savaşın sonunu ve Küba Devrimi’ni görebildi.

Yoksulluğa ve yozlaşmaya terk edilmiş olan Küba, devrimden sonra giderek örnek bir ülke haline geldi.
İnsani gelişmişlik sıralamasında, eğitim, bilim, sağlık, kültür ve teknik gelişmeler alanında dünyada saygıyla karşılanan bir başarı sağladı.

Küba halkı sosyalizm adına büyük başarılar sağlarken önemli sorunlarla da boğuşmak zorunda kaldı. Fakat sorunların çözümü konusunda sağlanan başarı Küba Devrimi’ni ayakta tuttu.

Sovyetler Birliği yıkıldığında ve dünyadaki devrimci hareketler gerilediğinde Küba yalnız bir ülke haline gelmişti. Emperyalist güçler bunu fırsata dönüştürerek baskı ve ambargolarla Küba’yı daha fazla tecrit etmeye çalıştılar. Ekonomik ilişkilerin büyük bölümünü Sovyet ülkeleriyle yürüten Küba, en zorlu dönemini bu süreçte yaşadı. Sistemin dayanamayıp çözüleceği düşünüldü fakat “özel dönem” olarak adlandırılan bu zorlu süreçten yaratıcı çabalarla çıkmayı başardılar.

Kübalı liderler Sovyetler Birliği ile güçlü ekonomik bağlar kurmaya önem verdiler fakat politik olarak bağımsız davranmayı göz ardı etmediler. Fidel Kastro ve Raul Kastro bu duruma özel hassasiyet gösterdi.

Che, Fidel, Raul Kastro ve devrimin diğer liderleri sosyalizme bağımsız ve kişilikli bir kimlik kazandırdılar.

Küba Devrimi aradan geçen 65 yıla rağmen hem sorunlarla boğuşuyor hem de olanaklarla varlığını sürdürmeye çalışıyor. Tek kutuplu dünyanın ve ABD egemenliğinin zayıflamaya başladığı günümüzde, Küba’nın nefes alma olanakları da artıyor. Bürokratik ilişkilerin Küba Devrimi’ne ne derece zarar verdiğini özel olarak incelemek gerekiyor. Birçok devrim emekçi halk inisiyatifinin gerilemesi ve ayrıcalıklı ilişkilerin gelişmesiyle büyük zarar yaşadı.

Fidel Kastro, Raul Kastro ve devrimin diğer liderleri toplumda ve devlette devrimci ilişkilerin güç kazanması için özel çaba harcadılar. Kapitalizmi ifade eden kibirleri ve hırsları her zaman küçümsediler. Küba devrimi burjuva ahlakı aşmak için devrimci değerlere ve devrimci ahlaka her zaman önem verdi.

Jose Marti’nin hayalini kurduğu özgür Küba’ya ulaşmayı amaçlayan Fidel Kastro ve arkadaşları yüreklerinde taşıdıkları insanlık sevgisiyle bu hayali gerçekleştirdiler. Devrimin gerçek önderi olan Küba’nın emekçi halkıyla birlikte dünyaya örnek olabilecek bir miras bıraktılar.

Küba Devrimi 65 yılında ilham vermeye devam ediyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.