Haftanın özeti: CHP eliyle desteklenen sağcılar sosyalistlere saldırıda başı çekti

0
434

Tele1 Genel Yayın Yönetmeni ve gazeteci-yazar Merdan Yanardağ’ın tutuklanması haftanın en önemli gelişmelerinden biriydi. CHP’nin seçim ortaklarından biri olan İYİ Partili isimler ve AKP’li milletvekili Mehmet Ali Çelebi tarafından hedef gösterilen Merdan Yanardağ, katıldığı bir programda söylediği sözler sebebiyle tutuklandı.

Merdan Yanardağ, AKP’nin Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu’nun ”çözüm süreci” açıklamalarına yönelik söylediği sözleri değerlendirirken; Abdullah Öcalan ve Öcalan’a uygulanan tecrit ile ilgili ifadeler de kullanmıştı. Asıl olarak AKP’nin çözüm sürecini eleştiren Merdan Yanardağ’ın sözleri özellikle İYİ Partili bazı isimler ve AKP’li Mehmet Ali Çelebi tarafından bütünlüğünden koparılarak çarpıtıldı, kısa süre içinde Yanardağ’a karşı bir operasyon haline dönüştü.

Söylediği sözlere açıklık getirdiği canlı yayının ardından polis tarafından gözaltına alınan Yanardağ, tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderildi. Cezaevinden ‘’Haksızlıklara hiçbir zaman boyun eğmeyeceğim’’ diyen Merdan Yanardağ’ın yanında olduğumuzu bir kez daha belirtmek isteriz. Merdan Yanardağ’a karşı yürütülen bu kumpasın en önemli sebebinin basına ve muhalefete gözdağı vermek olduğu iyi biliyoruz. Diğer yandan Yanardağ’ın, İYİ Partili isimler tarafından hedef alınması da tesadüf değil. Bilindiği üzere Yanardağ Tele1 ekranlarından, CHP’nin sağcılar yerine asıl olarak yüzünü sola dönmesi gerektiğini sıkça dile getirmişti. İYİP’in Merdan Yanardağ’ı hedef alarak hem Merdan Yanardağ’a, Tele1’e ve sola zarar vermeyi hem de MHP ile şoven milliyetçilik yarışında puan toplamayı amaçladığı görülüyor.

Yanardağ’ın CHP yönetimi tarafından yalnız bırakılması anlamlıydı. Gelen eleştiriler sonrasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabı üzerinden bir paylaşımda bulunarak, ‘’Hükümetin neyi, neden yaptığını hatırlattığı konuşmasının bir bölümü üzerinden tutuklanmasını’’ ülke adına utanılacak bir durum olarak belirtti. CHP Grup Başkanı Özgür Özel ise Merdan Yanardağ’ın tutuklanması kararının hukuksuz olduğunu söyledi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Yanardağ’ın tutuklanmasına karşı herhangi bir açıklama yapmaması ise dikkat çekti.

Muhaliflerin söylediği en ufak bir söz için anında harekete geçen savcılar, Fatih Erbakan’ın 15 yaşındaki çocukların evlendirilmesi yönündeki sözlerine karşı sessiz kaldılar. Seçimlerde AKP’yi destekleyen Yeniden Refah Partisi (YRP) Genel Başkanı Fatih Erbakan, Biz10 TV isimli Youtube kanalının hazırladığı bir programa katıldı. Programda 15 yaşındaki çocukların evlenmesini savunan Erbakan, çocuklarla evlenen suçluların hapis cezası almasını ise eleştirdi. Aynı Erbakan, katıldığı bir başka programda ise kendi kız çocuklarının 15-16 yaşında değil, üniversiteyi hatta yüksek lisansı bitirdikten sonra evlenmelerini istediğini belirtmişti.

Haftanın bir diğer önemli gelişmesi ise Reuters’ın Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan ile ilgili rüşvet haberi oldu. Habere göre Bilal Erdoğan; İsveç’te bulunan Dignita isimli şirketin ürünlerinin Türkiye’de satışını destekleyecek bazı düzenlemeleri kolaylaştırmak, şirketin Türkiye pazarında tekel oluşturmasına yardımcı olmak amacıyla rüşvet aldığını yazdı. Haberde Erdoğan’a para ödenmediği için projenin iptal edildiği de belirtildi. Haberin Türkiye’de gündem olmasının ardından Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Reuters’a tepki gösterdi. Kısa bir süre sonra da İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hakimliği tarafından, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle söz konusu habere erişim yasağı getirildi. Bilal Erdoğan ile ilgili benzer bir başka olay 2016 yılında yaşanmıştı. Oğul Erdoğan’ın 2016 yılında İtalya’da yürütülen kara para aklama soruşturmasında adı geçmiş, daha sonra bu haberlere tıpkı bugünkü gibi erişim yasağı gelmişti.

Haftanın en çok tartışılan konularından biri de Sözcü TV’de ana haber sunan Fatih Portakal’ın, bir haberin dış sesini beğenmediği için canlı yayın sırasında basın emekçilerine yönelik mobbingi oldu. ‘’Haberin her şeyinden sorumluyum çünkü ben bu haber bültenine adımı verdim.’’ diyerek haber bültenin hazırlanışında emeği geçen basın emekçilerini yok sayan Portakal’ın bu sözleri gazeteciler ve basın sendikaları tarafından tepkiyle karşılandı.

Bu hafta da emekçi mücadeleleri açısından hareketli bir hafta oldu.

Pulver Kimya işçilerinin aylardır süren direnişi sonuç verdi. Direnen işçiler, gerçekleşen TİS görüşmeleri sonrasında maaşlarına yüzde 110 zam alırken; sosyal haklarında da kazanımlar elde etti. Bununla birlikte bayram öncesi tüm işçilere 15 TL. tutarında, bayram ikramiyesi verildi. Görüldüğü gibi işçilerin kararlı direnişi zafere götürmektedir.

Pulver işçilerinin direnişinden ilham alan İzocam işçileri uyarı eylemleri yaptı. Dilovası’nda bulunan Petrol-İş Gebze şubesinin yetki aldığı İzocam fabrikasında TİS sürecinin uyuşmazlıkla sonuçlanması işçilerin direniş kararı almasına sebep oldu. İşçiler anlaşma sağlanamaması durumunda 18 Temmuz’da greve gideceklerini duyurdu.

Bursa’da bulunan Barutçu Tekstil’de sendikalaştıkları için işten atılan Öz İplik-İş üyesi işçiler; çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve sendika hakları için 9 aydır direnmeye devam ediyorlar.

İşten atılan Şişli Belediyesi İşçileri, bayramda da direnişlerine devam etti. 1323 gündür direnen işçiler, işlerine geri dönünceye kadar direnişlerini sürdürecekler.

Sadece Türkiye’de değil dünyanın dört bir yanında işçiler kararlı şekilde mücadelelerine devam ediyor.

Portekiz’de farklı iş kollarında çalışan işçiler hayat pahalılığına karşı greve çıktı, ülkenin birçok yerinde 100’e yakın eylem düzenlendi.

Fransa’da demiryolu işçileri, düşük ücret, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve baskıların sona ermesi için iş bırakarak şirket ofisini işgal ettiler. İşçiler, yetkililere taleplerini ilettikten sonra işgallerini sonlandırdılar.

İngiltere’nin başkenti Londra’da bulunan hastane işçilerinin grevi devam ediyor. İşçiler, ücretlerinin arttırılması ve çalışma koşullarının düzeltilmesini talep ediyorlar.

Dünyadaki önemli gelişmelerle haftanın özetine devam edelim:

Fransa halkı dünden beri polis şiddetine karşı ayakta. Çarşamba günü Nanterre’deki trafik kontrolünde 17 yaşındaki Nael adlı bir gencin polis tarafından vurularak öldürülmesi, ülkede eylemlere neden oldu. Ülke genelinde başlayan protestolarda halkla polis arasında zaman zaman çatışmalar da yaşanıyor. Fransız polisi geçen yıl dur ihtarına uymayan 13 kişiyi öldürmüştü. Öldürülenlerin genellikle yabancı kökenli oldukları görülüyor. Dünyada gelişen ırkçılığa ve polis şiddetine karşı örgütlenmek, tüm sosyalistlerin görevidir.

İsveç’te Müslüman göçmenlere yönelik kışkırtıcı eylemlere bir yenisi daha eklendi. Danimarka-İsveç vatandaşı ırkçı Rasmus Paludan’ın İsveç’teki Türk Konsolosluğu önünde Kuran yakmasının ardından, Çarşamba günü (bayramın ilk günü) Irak asıllı Salwan Momik; Stockholm’de bulunan bir caminin yakınında Kuran’ı önce tekmeledi sonra da yaktı. Eylem sırasında Momik’e saldırmaya çalışan bir kişi de polis tarafından gözaltına alındı. Polisin izin verdiği eyleme resmi tepkiler de gecikmedi. İlk tepki Türkiye’den geldi. Dış İşleri Bakanı Hakan Fidan, gerçekleşen eylemin ifade özgürlüğü çerçevesinde ele alınamayacağını ifade etti. Perşembe günü ise Cumhurbaşkanı Erdoğan da konuyla ilgili bir açıklama yaparak, eylemi gerçekleştirenlerin emellerine ulaşamayacağını belirtti. Bu eylemlerin İsveç’in Nato üyeliğini nasıl etkileyeceği ise önümüzdeki günlerde göreceğiz.

İsveç’te Kuran yakma eylemi gerçekleşirken, Hollanda’da Fransa tarzı laikliği hatırlatan bir karar alındı. Hollanda Güvenlik ve Adalet Bakanı Dilan Yeşilgöz, yeni kıyafet yönetmeliği ile üniformalı polis memurlarına başörtüsü, haç gibi dini semboller içeren giysi ve aksesuarların yasaklandığını açıkladı. Bu tür yasakların dinciliği ne denli engelleyeceği kuşkuludur.

Geçtiğimiz hafta Rusya ordusu ile Rusya devletinin uzantısı paralı asker grubu Wagner arasında başlayan gerginliğin yankıları hafta boyunca sürdü. Hatırlanacağı gibi Wagner yöneticisi Yevgeni Prigojin, emrindeki birlik ile Moskova’nın 200 km. yakınına kadar gelmişti. Belarus Devlet Başkanı Alexander Lukaşenko’nun aracı olmasıyla Prigojin ile Rusya arasında anlaşma yapıldı. Rus kanını dökmek istemedikleri için anlaşma yaptığını belirten Prigojin, anlaşmanın ardından Rusya’dan ayrılarak Belarus’a gitti.
Putin, Prigojin’in kalkışmasını ‘’isyan’’ olarak ifade etmiş ve ülkeyi savunacaklarını söylemişti. Prigojin’in emrindeki Wagner grubunun, Ukrayna savaşında önemli rol oynadığı ve bu paralı grubun savaş süresince Putin tarafından özel olarak desteklendiği biliniyor. İsyan olarak nitelendirilen anlaşmazlığın sebepleri arasında savaşın yürütülmesindeki görüş ayrılıkları ve ayrıca güç mücadeleleri bulunuyor. Ordunun Wagner grubunu denetimi altına almak istemesine Prigojin itiraz etmişti. Yaşanan gerginlik savaşın Ukrayna ve NATO tarafına kazanım sağlanmadan çözülmüş oldu. Olayların sıcaklığı içinde Erdoğan’ın Putin’den yana açıklama yapması aralarında bilinenin ötesinde bir ittifak olabileceği düşüncelerini akla getirdi.

Merdan Yanardağ’ın ifadelerinin çarpıtılarak hapsedilmesi süreci, durumu ve gelişmeleri görmemize yardımcı oluyor. Millet İttifakı’nın sola karşı düşmanca tutumunu gördük. Sağı birleştirerek AKP’yi yenme stratejisiyle kurulan Millet İttifakı AKP’yi yıkamadığı gibi sağı güçlendirdi. Demokrat-milliyetçi gösterilen İYİP’in gerçek yüzü ortaya çıktı. CHP yönetimi ve İmamoğlu’nun durumları anlaşıldı. Aynı zamanda adaletsiz tutuklama karşısında oluşan demokratik kamuoyu baskısının CHP yönetimini etkilediğini de gördük. Bu süreçte sol hareketin kendi olanaklarını korumaktaki yetersizlikleri de ortaya çıktı. İfade özgürlüğünü savunma konusunda kararlı, aktif ve ortak bir bir direniş geliştikçe gidişi lehimize dönüştürme olanakları artacaktır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.