Haluk Gerger’in Anti-Devrimci Marksizmi-II

0
662

Selçuk Şahin Polat

Paris Komünü ilkeleri-dersleri ve Gerger

Gerger’in kitabındaki en son cümle şöyle:

“Devletin sönümlenmesi ve partinin bir gönüllüler ordusuna dönüşmesi basit düşler mertebesine indirilemeyecek ve görünmez geleceğe havale edilemeyecek önemde stratejik-programatik hedeflerdir Marksizmde.” (A.g.e., s. 223)

Bu tespit, devrim sonrası için olağanüstü içerikte ve önemde bir zenginlik içeriyor. Neredeyse Homo Komünus-II adlı kitabımın özetini vermiş. Fakat Gerger’in kitabında bu tespitine uygun bir içerik göremiyoruz. Sadece iyi niyetli çözüm önerileri ve de isabetsiz tespitler yer alıyor. Hâlbuki yukarıdaki cümledeki tespitine yönelik bir içerik için yola çıkabilseydi sevgili yazar, Paris Komünü ilkelerine ve Marx-Engels ve Lenin’in buradan çıkarttıkları derslere ulaşmış olacaktı. Şimdi de bu ilke ve derslerin başlıklarını verip, Gerger’in kitabını bunların ışığında ele alıp önerilerime geçelim.

Paris Komünü ilkeleri: 1- Herkes seçimle gelir seçimle gider. 2- Her seçilen istendiğinde geri çağrılabilir. 3- Herkes, emeğinin karşılığı olarak ortalama bir işçi ücreti kadar alır. Ayrıca devrim sonrası için en önemli sürecin devletin sönümlenmesi (tabi aynı zamanda kapitalizmden devir alınan tüm lekelerin silinmesi) olduğu bilincinde olan komünist liderler, şu dersleri değişik biçimlerde ileri sürmüşlerdir: 4- Marx’ın tespitiyle “herkesin bir zaman için ‘bürokrat’ durumuna gelmesi”. 5- Devrimle birlikte ekonomik sürecin tüm aşamaları yani üretim-dağıtım-bölüşüm-istihdam-planlama vb.leri, işçi sınıfının yönetim ve denetiminde olacak. Giderek siyasi süreci de bilinçli sınıfın kendisi yönetecek, ta ki toplumun tüm kesimleri, yaşamın tüm süreçlerini yönlendirebilecek kültürel-bilimsel-insani-çevresel vb. zenginliğe ulaşana kadar. 6- Teknolojide, özellikle de sosyal teknolojide liderliği ele almak gerekli ve zorunludur.

Evet, konuya bu ilke ve derslerin ışığında (bunlara elbette ki eklenenler olacaktır) yaklaştığımızda, Gerger’in yukarıdaki tespiti kan ve can bulabilecektir. Ama yazarın kitabında bunların hiçbirine rastlamıyoruz. Her zamanki gibi güzellemeler ve isabetsiz tespitler dışında!

Örneğin yazarın en isabetsiz tespiti; devletin güçlenmesi stratejisi izleyen Stalin’in arkasında durmasıdır. Peki, devletin sönümlenmesini savunan Gerger’e ne oluyor?  Çünkü yazarın bu tuzağa düşmesinin tek sebebi; Paris Komünü ilke ve dersleri ışığında konulara yaklaşmayıp, Marksizmin sorunlarını, sadece isyancı gelenekte aramasıdır.

Hatta bu deli saçması tespitini, Küba’ya kadar genişletiyor:

(…) ham komünizmin yontulmamış devrimciliği yeni alanlar ve imkânlar buldu” diyerek bu alanları biraz aşağıda şöyle sıralar:

:Afganistan, Angola, Benin, Çin, Etiyopya, Gine-Bissau, Kamboçya, Kongo, Kuzey Kore, Küba, Laos, Moğolistan, Mozambik, Rusya, Somali, Vietnam, Yemen.” (A.g.e., s. 131, abç)

Sonuçta yazar, Marksizmin bugünkü felç halini, sadece “solcu” bu akımlara bağlamakta ve devrimci dinamizmi farkında olmadan törpülemektedir. Hâlbuki kendisi ne güzel tarif etmiş: “Marksizm, isyancılığın devrimciliğe dönüşmüş halidir”. Peki, isyancılık, Marksizm ile devrimcileşmiş ise eğer, kendine Marksist diyen sağ komünistlerin,
devrim yerine uzlaşma yolunu seçmelerine Gerger neden sesini çıkarmaz? Bu çizgi, kaba komünizm değil midir? Böylece, yazarın çok ciddi iki temel hatası kendiliğinden sırıtıyor: Birincisi, devrimci içerik taşıyan isyancı geleneği tümden buduyor olmasıdır! Örneğin şu sözler ona ait:

Şimdi de, ultra keskin retorik ve Marksist-Leninist maske aksesuar ve süsleriyle bezenmiş devrimciliklerini, 1850-1870’lerdeki ve 1960 ve 70’li yıllardaki radikaller gibi, Marksizmi ve Marksistleri hedef alarak sürdürüyorlar” (A.g.e., s. 169, abç)

Buradaki 1850-1870’lerdeki ilkel, kaba ve yontulmamış komünistleri anlıyoruz. Fakat şu “1960 ve 70’li yıllardaki radikaller” kim? Ve daha da önemlisi “şimdi de” hangi Marksistleri hedef alarak devrimciliklerini sürdürüyorlar? Gerger, burada açıkça görüldüğü gibi dünyayı bilemem ama ülkemizdeki 68 ve 78 kuşağını, kendisine hedef alarak, anti devrimci Marksizmi’ni sürdürüyor. Evet, bu tarihsel dönemin de birçok hatası olabilir ama bunların tümü, siyasi-örgütsel taktikler ve teorik çözümlemelerden ibarettir. Fakat devrimci değerler olarak hepimize örnektir bu dönemler. Bu değerlere saygı duymayanların da Marksizmi boştur ve proletaryanın mücadelesinde de karşılığı yoktur. Gerger neden, Marx, Blanqui’nin komplocu ve anarşist olduğunu bildiği halde “hapisteyken ona hukuki ve mali yardım için çaba gösteriyord” (A.g.e., s. 90) deme gereğini duyup bunu kitabına almış? Lenin, neden Narodnik’lerin bireysel terör taktiklerini acımasızca eleştirirken ve bu köylü sosyalizmini mahkûm ederken, onların devrimci heyecanını, kararlığını, mücadele azmini ve gizlilik teknikleri dâhil birçok özelliklerini takdir ediyor, kendisine ve örgütüne bunları örnek olarak sunuyordu? 1900’lerin başında örgütlenme planını açıkladığında neden herkes (ki bunların içinde Kautsky ve R. Luxemburg da vardır) ona komplocu, aşırı merkeziyetçi ve jakobenist diyordu acaba? Bunun tek nedeni vardı: Çarlık gibi faşist bir iktidara karşı savaşacak kadroların devrimci olarak sağlam olmaları gerekiyordu ve de Lenin, parti üyelerinden bu özellikleri istiyordu da ondan!  Bu nedenle Marx, devrimci özellikleri nedeniyle Blanqui’yi, Lenin’de Narodnik’leri takdirle karşılıyor ve onlardan ders alıyordu!  Elbette ki tek başına devrimci özellikler, doğru bakış ve sınıf hareketiyle buluşmadığı oranda hiçbir şeye yaramayacak, tüm enerji ve çabalar boşa gidecektir. Bu açıdan Marksizm-Leninizm, devrimci özellikleri siyasi tutarlılıkla birleştiren tek çizgidir! Bu yolda engel çıkartanlar esas olarak, devrimci pratikten kopmuş teoriciler, laf ebeleri ve uzlaşmacılardır. (*)

Bu ara; Gerger’in tariflediği Marksist devrimcilik nerede var? Bize gösterse diyorum!

Yazarın ikinci hatası ise oldukça yaygın ve kitabının neredeyse ruhunu oluşturuyor. Bu hata, her sayfada ve satırda adım başı uygulanmış. Yazar Marksizme sızmış düşman ögeleri bize Pol-Pot hareketi dışında gösteremiyor. Sadece imalar ve genel anlamda işaretlerle yetiniyor. Yukarıda 68 ve 78 dönemini işaret ettiği gibi! Ayrıca çözüm önerileri de soyut ve genel doğrular biçiminde formüle edilmiş. Birkaçından daha bahsedelim:

Yazarın profesyonel devrimcilik ile devrimci görünüp geçimini sağlayan lümpenliği ayırt eden bir analizi yok. Gördüğüm kadar, ülkemizdeki binlerce işi olmayan devrimcinin ortaya çıkış öyküsünü bilmeden bu kişileri suçlayabiliyor: “Emek kaçkını bir politik militanlığa soyunmuş” kişiler olarak tanımlıyor. Sadece bu konuda gerçeklerden kopmuyor yazar, aynı zamanda onları tarif ederken de onlarla ilgili sürekli genel ve soyut tespitlerini tekrarlayıp duruyor:

Bir de ‘devrimci’ olup emek kaçkını bir politik militanlığa soyununca aslında lümpenleşme öne çıkıyor. Bunlar yıkıcı, aydın düşmanı, kendi hayal güçlerine özgü özel kişilik kazandırdıkları büyük devrimci kişilere özenen ya da tapınan, özünde gerici eziklere dönüşüp kin ve nefrete yenik düşüyorlar, bu ilkelliği ‘komünistlik’ sanıyorlar. Mezhepler içinde darlık ve sığlık içinde gerçeklikten de, kültürden de iyice kopuyorlar” (A.g.e., s. 196)

Yanlış şeyler mi söylüyor? Elbette ki hayır! Aslında gerçekleri genel hatlarıyla doğru koyuyor. Fakat kim bunlar? Göstermiyor! Bunlara karşı hangi araçlarla mücadele etmeliyiz somut olarak koymuyor! Tarif edip duruyor. Sanırım kitabın yarısından fazlası bu türden tespitlerle dolu. Uzun bir örnek daha ama onun, yel değirmenlerine saldıran kahraman Don Kişot olmasını ve ülkemiz komünist geçmişini doğru şekilde ele alamayan-abartan ve ilginçtir, karşı çıktığı devrimci aydın gibi olmaktan öteye gitmediğini çok güzel anlatıyor:

“Kestirme çözümler, ‘kahrolsunlar’la süslenmiş sloganlar, kolay formüller, en azından heyecanlandıran ajitatif eylemler talep eden, sabırsız, düşünce tembeli, birey olamamış, inisiyatif yoksunu bir geniş taban her ülkede var. Bu fırsattan istifade, ‘sol keskinlik’ talebine yanıt veren pazarlamacılar da elbette piyasaya girip yatırım yapıyorlar ve sapkın bir ‘devrimci aydın’ türü, bir ‘küçük burjuva radikal solculuğu’ ortalığı komünizm adına kasıp kavuruyor. Çeşitli
pazarlama yöntemleriyle oluşturulan talebe, bu özünde anti-Marksist sol yatırımcı ve girişimciler ürünleriyle arz sağlıyorlar; serbest pazar ekonomisi de karşılıklı ihtiyaçları, alanın satanın isteklerini karşılıyor. Mallar pazarda yeniden katma değer kazanıyor. Sosyalizmin entelektüel damarları dumura uğrarken, gelecek ellerden kayıp giderken akıl israfı sürüyor. On yılların bin bir türlü eza ve cefasıyla kazanılmış birikim de böylece heba olup gidiyor. Bu birikimi canlarıyla kanlarıyla oluşturup topluma sağlayanların anısı da metalaştırılıp sözünü ettiğimiz çakma mallarla karın maksimizasyonda araçsallaştırılıyor. Bütün bunlar devrim, Marksizm ve proletarya adına yapılıyor.”
(A.g.e., s. 192)

Haksızlık etmemek için kısaca belirteyim ki yazar, 19 yüzyıldaki ilkel ve Marksizm dışı komünist hareketleri bize somut olarak tanıtıyor ve nasıl mücadele edildiğini de Marx ve Engels’ten örnekler vererek anlatıyor. Yine somut olarak 20. yüzyıldan sadece Kamboçya’daki Kızıl Kmerler’i ve liderleri Pol-Pot’u eksik biçimde de olsa gösteriyor. Ama ne yazık ki 20. yüzyıla damgasını vuran, Mao’nun, Che ve Castro’nun, hatta hasta yatağında “alın bunu görevden” diyerek tavrını belirten Lenin’in eleştirilerine uğrayan Stalin ile ilgili ciddi bir değerlendirme yok! Aksine onun nasıl ilkel komünizme karşı olduğu güzellemesi yapılmış vs. Varsa yoksa; “sol keskinlik”, “küçük burjuva radikal solculuğu”, “anti-Marksist sol yatırımcı ve girişimciler” ve de “sabırsız, düşünce tembeli, birey olamamış, inisiyatif yoksunu bir geniş taban”. Nerede burjuvaziyle uzlaşanlar? Nerede “gerekirse biz de emperyalist oluruz” diyen Alman Sosyal Demokratlar? Vb.’leri? Gerger’in bu tarafa bakmaya pek niyeti yok sanırım! Onun bütün derdi varsa yoksa isyancı gelenekten gelenler.

Yine hakkını yemeyelim, yazar 20. ve 21. yüzyıl içindeki “kötü”leri yerden yere vuruyor fakat onları bize tanıtmayı unutuyor!

Sonuçta yazar, Paris Komünü ilke ve dersleri ışığında sorunları ele almıyor ve tüm bunları sanırım şu nedenlerle yapıyor: 1- Ülkemizdeki komünist hareketin, genel olarak söylüyorum (çünkü bazı özel durumlar mevcut) polemiklere girmeme geleneğine uyuyor. 2- “İsyancı ve teoriyi küçümseyenler” diye tanımladığı hareketlere karşı yapılan yanlı ve yanlış propagandanın etkisine girip, taraflı olarak davranıyor. 3- Marksizm’e sızmış ve onu felç etmiş “solculuğu” görüp, sağ komünizm ile ilgili tek laf etmeyip, bu hastalığı görmeyerek, bir yarı-aydın tavrıyla bunu yapıyor. 4- Daha da önemlisi; bugün Marksizm’in ters kaplumbağa haline getirilmesinin sebebini hem yanlış yerde arıyor hem de tespit ettiği yanlışlarla ile de mücadeleyi göze alamıyor. Sonuçta benim Gerger’e söyleyeceğim iki şey var:

  1. Devrim sonrası sorunlar, devrim öncesinden gelir. Bu nedenle bu sorunları doğru tespit edip çözümler üretebilmek, sadece bugünü değil, geleceği de belirleyecektir. Paris Komünü ilkeleri ve derslerini bugünden devrimci yaşam ve örgütlenmelerimize yansıtmaktır esas olan. Geleceği belirleyecek devrimci kültürün bu ilkeler ışığında belirlenmesi gerçeğini kabul ettiğimizde, karşımıza Marksizm için nelerin öncelikli olarak tehlikeli olduğunu, doğru biçimde tespit etmenin de anahtarını bulmuş oluruz!
  2. Daha da önemli olanı; sadece Marksizm ile ilgili sorunları ve tehlikeleri doğru tespit etmek değildir. Hatta çözüm olarak sunup, liderlerden aktardığımız ilke ve dersleri tekrarlamak ve ezberleyip sunmak da değildir önemli olan. Bunları hem kişisel yaşamımızda içselleştirmek (içsel devrim-sosyal terapi- kültürel birikim-bilimsel disiplin-kadınların yönetimi vb.) hem de insan ilişkilerinde (örgütsel), olaylarda (politik) ve düşünsel dünyada (ideolojik) sınayıp denemek ve yeniden bilinçli kuramlar haline getirebilmektir önemli olan. Önemli olan 11. Tez’dir bizim için!

(*) Bu makalenin daha iyi anlaşılmasını sağlamak ve de ilgilenenler için, bu konuyla ilgili Sağ Komünizm-Bir Büyüklük Hastalığı ve Lassalle başlıklı bir inceleme www.teoripratik.com sitesinde yayınlanmış bulunuyor.

YAZININ 1. KISMI İÇİN: Haluk Gerger’in Anti-Devrimci Marksizmi-I

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.