Nevruzumuz/Newrozumuz kutlu olsun!

0
165

Yasin Arslan

Newroz/Nevruz 21 Mart. Yani birçok kültür, yaşayış ve gelenekte baharın müjdecisi; yeniden doğma, yükselme gibi manevi anlamları da ifade eden ve ilkbahar ekinoksunun olduğu, soğuk kış günlerinin geride bırakıldığı, baharın neşesinin yükseldiği gün. 

Farsça bir sözcük olan ve “yenigün” anlamına gelen Nevruz bayramı, her yıl güneşin Koç Burcu’na girdiği, gece ile gündüzün eşit olduğu 21 Mart tarihinde Türklerde, Kürtlerde ve çeşitli milletlerde çok farklı isimlerle kutlanır. Türkler arasında Nevruz, Noruz, Nooruz, Navröz, Sultan-Nevruz, Mart Dokuzu, Mart Bozumu, Ergenekon, Bozkurt, Çağan gibi isimlerle kutlanan bu bayram aynı zamanda doğu milletlerinde de görülmektedir. Nevruz’un Türklerde aynı zamanda eskiden kullanılan takvimle ilgili olarak “yılbaşı” da sayıldığı ve hatta Ergenekon’dan çıkışı temsil ettiği de ifade edilenler arasındadır. Aslında bu gün çok çeşitli kültürlerde direnişi, dayanışmayı, güzelliği, birliği ve beraberliği imler. 

Nevruz’un 1990’ların ortalarından itibaren bir “tarih yazımı” projesinin nesnesi konumunda kendini bulduğunu ve Türk milliyetçi ideolojisi tarafından genel kabul gören inanışa göre bu kutlamaların çoğunlukla Türklerin Ergenekon’dan çıkışı efsanesiyle ilişkilendirildiğini belirten Esginler (2016), Nevruzu da geleneğin icadı tezi bağlamında değerlendirir ve Demirer’in (2012: 193) sözlerine atıfta bulunur: “Nevruz Anadolu’da yaşayan Türkler arasında çoğul ve zengin anlamlara sahiptir. Konuya ilişkin çok katmanlı tanım aralıkları mevcut olsa da siyasal nedenlerden kaynaklanan yeni işlevsellendirme faaliyeti, çok daha geniş bir hedef kitle için anlamlı gelecek bir tanımı gerektirmiştir. Bu gereksinimlere verilecek yanıt ve Nevruz’un kitlesel meşruiyetini ve kucaklayıcı kapasitesini artıracak önlemler birbiriyle uyumlu bir dizi faaliyet üzerinden örülmüştür. 1990’lardan başlayarak, uzman olmayan kitleye dönük basılı materyal üretiminden, akademik konferanslara kadar geniş bir alanda yeni bir Nevruz çerçevesi oluşturulmaya ve yaygınlaştırılmaya başlanmıştır.”

Nevruz’un/Newroz’un Kürtler, Farslar ve diğer Ön Asya ve Yakın Doğu halkları tarafından da kutlandığı bilinir. Kürt halkının bu günü kutlama sebebi, demirciliği ile ünlü Kawa’nın zalim kral Dehak’ı öldürmesi ile ilişkilendirilir ve bir nevi “direnme bayramı” olarak tarihleştirilir. 

Demirci Kawa efsanesi 

Halkların geliştirdikleri direnişlere motivasyon oluşturacak efsaneler/hikayeler yaratması oldukça bilindik bir yöntemdir. İşte Kürtlerde Newroz, böyle bir etkiye sahiptir. Kawa’nın direnişini anlatan birbirine oldukça yakın iki efsane olduğu bilinir. 

İlgine göre çok eski zamanlarda, daha yeryüzünde kimsenin olmadığı dönemlerde Zervan isimli tanrının iki oğlu olur. Birisinin adı Hürmüz’dür ve bereket ve ışık saçan anlamına gelir. Diğerinin ismi ise Ehriman’dır ve bu da kötülüğü ve kıtlığı simgeler. 

Hürmüz, dünyada kendisini temsil etmesi için Zerdüşt’ü gönderir ve onu sevgiyle ödüllendirir. Buna karşılık Zerdüşt, oğullarını ve kızlarını Hürmüz’e hediye eder. Kötülüğün simgesi Ehriman bu durumu kıskanır ve savaş ilan eder. İçindeki nefret ve kötülüğü zalim Kral Dehak’ın beynine aktarır ve onu bir bela olarak Asur ve Med halkının üzerine salar. Dehak aynı zamanda amansız bir hastalığa da yakalanır. Bir ur beynini kemirir. Doktorlar son çare olarak genç ve çocuk beyinlerini, Dehak’ın kafasında oluşan yaraya sürmeyi önerir ve böylece Kürt coğrafyasında büyük bir kıyım başlar. Gençler ve çocuklar ailelerinden koparılıp Dehak’ın hayatına kurban edilir. 

Demirci Kawa da bu şekilde 17 oğlunu kaybeder. Sıra en küçük oğluna geldiğinde, onu kendi elleriyle zalim kralın sarayına götürür ama oğlunu vermektense kralı elindeki çekiçle öldürmeyi seçer. Kawa, zulme başkaldırmıştır. Kürt halkının önderi olur. Büyük bir saldırıyla saray ateşe verilir ve böylece Kürtler özgürlüğüne kavuşur. 

Efsanenin diğer bir versiyonunda ise Dehak, iki omzunda birer yılan olan zalim bir kraldır yine. Bu yılanların her gün iki gencin beyniyle beslenmesi gerekmektedir yoksa bu yılanlar Dehak’a zarar verecektir. Aynı zamanda zalim Dehak, ilkbaharın gelişini de engellemektedir. Bu zulümden bıkan Armayel ve Garmayel adlı iki kişi, kralık sarayına aşçı olarak girmeyi başarır ve kralı kandırarak çocuklardan bazılarının saraydan kaçmasına yardımcı olur. 

Zulümden kurtulan çocuklar, gizlice Demirci Kawa önderliğinde eğitilerek bir ordu haline gelir ve 20 Mart günü saraya baskın düzenler. Bu baskından Demirci Kawa komutasındaki birlik zaferle çıkar. Zalimin zalimliği biter ve özlenen bahar gelir. Bu efsanelere göre Demirci Kawa, “Kürt coğrafyasının Spartaküs’ü” olarak da ifadelendirilir. (Avarel Evren, 2015) 

Kürtlerin anlatısına göre Demirci Kawa zulme karşı başkaldırının simgesidir ve bu nedenle Kürt halkı arasında saygı yaratır ve bu direniş “örnek” teşkil eder. 

Newroza karşı Nevruz

Nevruzun çeşitli kaynaklarda 2 bin 500 yıllık bir geçmişinin olduğu, birçok halk tarafından kutlandığı aktarılır. Seyidoğlu, Nevruz adlı kitabında Nevruz kutlamalarıyla alakalı “merasimlerin en eski şekli, ilkel zamanlarda düzenlenmiş olan kâinatın yenilenmesi, dünyanın yerine oturması törenleri ve ilkel inanışta kutsal ve olağanüstü varlıkların yeryüzünde insanlarla birlikte bulundukları bir rüya zamanı” (1998: 11) olduğundan bahsetmektedir.

Her ne kadar bu gün, çok çeşitli halkların ortak geçmişi, kültürü olsa da, Nevruz’un Türkiye egemenleri tarafından yeniden “hatırlanması” ve Kürt halkının “reddediliş günü” olarak örülmeye çalışılması, 90’lı yıllarda Kürt direnişinin gelişmesine rastlar. Bunun için Nevruz’un Türkiye’deki gazetelerde nasıl temsil edildiğine bakmak yeterlidir. Kaynaklarda Nevruz yalnızca Türk ve Türk boylarının kutladıkları bir bayram olarak değerlendirilmiş ve Kürt halkından hiç bahsedilmemiştir. Bu kaynaklarda Nevruz bayramının, Türklerin Ergenekon’dan çıkışı olarak hikâye edildiği ve böylece Türk ulusu mitolojisi içinde tanımlandığı görülür.

Nevruz, Türkiye oligarşisi tarafından adeta Newroz’a karşı yeniden “yaratılmaya” çalışılmıştır. Etkiye karşı gelişen tepki öte yandan Kürt halkının da salt kendi kültürel değeri olarak adlandırmasına, sahiplenmesine yol açmıştır. Bu yönüyle Türkiye ilericileri, solcuları, sosyalistleri açısından Nevruzun/Newrozun ortak bir geçmiş olarak sahiplenilmesi oldukça açık bir gerekliliktir. 

Köse’ye göre (2007: 14) Nevruz, “Türkiye’de 1991 yılında Türki Cumhuriyetlerle birlikte ortak bir milli gün olarak kabul edilmiş, resmi tatil olmaksızın bayram ilan edilmiştir. Türk dünyasında Azerbaycan olmak üzere Kırım Türkleri, Kafkasya Türkleri, Kazan Türkleri, Yugoslavya Türkleri, Bulgaristan Türkleri arasında Özbekistan’da, Kazakistan’da Kırgızistan’da, Türkmenistan’da, Tacikistan’da, Afganistan’da benzer adet ve törenlerle ve değişik adlar altında Nevruz törenleri asırlardır yapılmaktadır.” Karaman her ne kadar, “Nevruz bayramının fonksiyonları, insanlar arasındaki karşılıklı sevgi ve saygıyı pekiştirme, insanlar arasındaki dargınlıkları unutturma; birlik ve beraberliğin, birlikte yaşama isteğinin güçlenmesi, dayanışmayı sağlama; geleneklerin, göreneklerin, inançların sergilendiği bir gelenek bayramı; bolluk ve bereketin simgesi; barış ortamının evrensel boyutta geliştirilmesi ve takvim ihtiyacı olarak tanımlanmıştır” (Karaman, 2014: 19) dese de Nevruz’un yeniden “ele alınışı”, “hatırlanışı” coğrafyamızda yaşayan halkların birliğini, beraberliğini pekiştiren bir biçimde değil, tam tersi bir şekilde geliştirilmiştir. 

Nevruz/Newroz ne sadece Kürtlere ne de sadece Türk-Acem gibi halklara mal edilebilir. Bir noktada pek çok halkın ortak olarak kutladığı; kardeşliğin, birliğin, beraberliğin ve zulme karşı direnişin bayramı ve şenliğidir. Newroz alanlarında yaşanan ayrıştırıcı faaliyet ve fiiller de bu günün ruhuna yakışmayan bir durumdır. Bu durumları desteklemek bir yana, karşı gelinmesi ve pek çok halk arasında birliğin, kardeşliğin gününün vurgulanması zorunluluktur. Bahsettiğimiz gibi Newroz/Nevruz, halkların ortak bir geçmişidir. 

Türkiye’de Nevruz’un gelişimi 

Cumhuriyetin ilk yıllarında Nevruz gerek resmi şekillerde gerekse halk tarafından coşkuyla kutlanmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün 21 Mart 1922 tarihinde Ankara’da Nevruz kutlamalarına katılarak törenleri izlemesi (Hatipoğlu, 1999: 18) bunun en büyük örneklerinden bir tanesidir. Buna karşın, Nevruz son 50 yıllık sürece bakıldığında, Türkiye’de pek gündeme gelip kutlanmamıştır. Türkiye’de Nevruzun resmi olarak kutlanması 1991 yılına rastlamaktadır. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakanı Bülent Ecevit’in 2000 yılındaki Nevruz’un kardeşlik anlamına geldiğini söyleyen beyanlarıyla da Kürt kimliği ile özdeşleyen anlamından soyutlanıp Türk bayramı olarak kutlanması yönünde atılımlar yapılmıştır. Bu tarihten sonra bir nevi Türk ve Kürt toplumları arasında Nevruz bir çekişme gününe dönüşmüştür.

Daha sonraları ise Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan Cumhuriyetleri’nde 21 Mart 1991 yılında itibaren Nevruz resmi bir bayram olarak ilan edilmiş ve bayram kutlamaları devlet töreni haline getirilmiştir (Demir, 2009).

Ayrıca Nevruza ilişkin yaklaşımlar üç boyutta irdelemektedir: 

1. Konuya ideolojik bakanlar: Bunlar, Nevruzu Kürtlerin bağımsızlıklarını kazandığı gün ile Türklerin Ergenekon’dan çıkış günü ilan edenlerdir. 

2. Dinî açıdan bakanlar: Bunların bir kısmına göre, Nevruz Zerdüşt dini, bir kısmına göre de Hz. Ali ile ilgilidir. 

3. Bahar bayramı açısından bakanlar: Bunlara göre Nevruz, yukarıda bazı atıflarla ifade edildiği gibi, Ortadoğu ve Orta Asya insanları arasında baharla ilgili olarak kutlanan bir bayramdır.

Bir Kürt söylemi olarak Newroz

Kürt söylemi olarak Nevruz’un Kürt kimliği üzerinden ele alındığı görülmektedir. Kürt tarihine ilişkin net bilgilerin olmaması, geçmişe ait geleneklerinin unutturulmaya çalışıldığı için Kürtlerin kendi kimliklerini oluşturmak için farklı arayışlar içine girdiğini belirten Tayanç (2015: 85) kimlik oluşturmanın en hızlı yolu olarak Nevruz kutlamalarına sahiplenmeyi gördüklerini dile getirmektedir. Tayanç özellikle yakın tarihte, Türkiyeli Kürtlerin yaşamış oldukları politik baskı Kürt kimliğinin oluşmasında “Newroz” şenliklerinin kullanılmasını hızlandırdığının da altını çizmiştir (Tayanç, 2015: 85).

Nevruzun Kürt kimliğinin önemli bir unsur olduğunun fark edilmesi, Irak’ta 14 Haziran 1958 tarihinde yaşanan darbenin lideri General Kasım’ın Nevruz’u bayram ilan etmesiyle olmuştur. Demirer (2012:74) bu süreci şu şekilde ifade etmektedir: 1970’lerin ortalarına gelindiğinde Kürtlerde tarih bilinci ve kimlik duygusu geliştirme yönünde yeni bir arayış ve biçimin, Newroz ile su yüzüne çıktığı görülmektedir… 1980’li yıllara gelindiğinde ise bu ayrım daha da belirgin hale gelmiş, Newroz kutlamaları da Kürtlerin Türk siyasal sistemine karşı kolektif yanıtını şekillendirmede önemli bir rol oynamaya başlamıştır. Özellikle bu dönemden sonra Newroz, Kürt kimliğinin ana hatlarını gösteren, toplumsallaştıran ve yeniden üreten temel bir kültürel mecra konumunu almıştır. Kürtler için Nevruz bir yılbaşı ve birçok ritüel barındıran bir kutlamadır. Fakat Aksoy (1991: 132) Nevruz konusunun aktüel anlamda ele alınırken, başkaldırısal boyutlarla ifade etmek gerektiğini vurgulamaktadır. Aynı çerçeveden Yanmış da (2017), Nevruz gibi toplumsal eylemler aracılığıyla devletin söylemleri ve modern manada alternatif bir yurttaşlık kültürü ve kimliği ürettiğine dikkat çekmektedir. 

Güvenlik Sorunu Olarak Nevruz 

Bu çalışmanın sonuçlarının da gösterdiği gibi Nevruz kitle iletişim araçlarında sunumu genellikle güvenlik asayişi bozan bir unsur gibi yapılmaktadır. Bahar bayramı çağrışımından daha çok bu boyutta algılanmaktadır. Arklan ve arkadaşları (2015:780) tarafından yapılan araştırma da buna benzer bir sonuç vermektedir: Nevruz, bir başkaldırı veya propaganda malzemesi olarak kullanılır olmuştur. Nevruz’un bu tür bir çağırışım yapmasında kitle iletişim araçları gerek konuya yer veriş biçimleri ve gerekse konuya ilişkin sergilemiş oldukları yaklaşım tarzları itibariyle etki eder bir konumda yer almaktadır. Kimileri Nevruz’a bir bayram havası olarak yaklaşırken, kimileri de başkaldırı öğesini ön plana çıkararak o yönde bir yaklaşım. Nevruz’un ulusal güvenlik sorunu olarak ele alınmasının nedenlerinden biri de PKK ile ilişkilendirilmesidir. 

Sonuç

Nevruz’un ya da Newroz’un birçok halkın bayramı olduğu açıkça görülmektedir. Bu günün Türkiye açısından değerlendirildiğinde “tepkisel” olarak bir diğerini reddediş günü olarak ele alınışı kesin bir şekilde itiraz edilmesi gereken yön barındırırken, Newroz’un örgütleniş tarzının karşı gelinecek yönler barındırdığı da açıktır. 

Halklar birbirini reddettiği, birbirine düşmanlık güttüğü ve birbirini ötekileştirdiği ölçüde değil; kendi sahip olduğu hakları ve özgürlükleri bir diğerine de hak gördüğü ölçüde özgürleşir. Bir “zıtlaşma günü” haline gelen Nevruzun/Newrozun ezilenlerin ortak bayramı, ortak geçmişi haline gelmesinin biz mücadele edenlerin elinde olduğunu belirterek Nevruzumuz/Newrozumuz kutlu olsun, diyoruz. 

Kaynakça

AKSOY, M. (1996). “Kültür Sosyolojisi Açısından Nevruz Kavramı”. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, Sayı 1, ss. 1-26.

AYKAN, B. (2014). “Whose Tradition, Whose Identity? The Politics of Constructing “Nevruz” as intangible heritage in Turkey”. European Journal of Turkish Studies, 2-20

Çay, M. A. (1999). Nevruz; Türk Ergenekon Bayramı. Tamga Yayıncılık. Ankara.

Çetin, E. (2009). Türk Dünyasında Ortak Kültür Mirası: Nevruz. International Journal of Social Science. Volume 2 Issue 1

DEMİR, N. (2009), Türklüğün En Eski Bayramı Nevruz ve Tarihi Altyapısı, http://www.seran- der.net/karadeniz-kulturu/halkbilim-folklor/685-turklugunen-eski-bayrami-nevruz-ve-tarihi-alt-ya- pisi.html (Erişim Tarihi: 26.05.2014)

DEMİRER,Y. (2012) Tören Simge Siyaset: Türkiye’de Newroz ve Nevruz Şenlikleri, İstanbul: Dipnot Yayınları.

Karaman, R. (2014). Türk Dünyasını Bayramı Yenigün (Nevruz), Bilge Kültür Sanat Yayın. İstanbul.

Köse, F. (2007). Osmanlı Devleti’nde Nevruz. IQ Kültür Sanat Yayıncılık. İstanbul.

ÖZMEN Ş.Y. (2017). TÜRK BASININDA NEVRUZUN BAĞLAMSAL İZLERİ, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi. Sayı 2 cilt 5

TAYANÇ, M. (2015). Kimlik Oluşturma Aracı Olarak “Nevruz-Newroz” Şenlikleri. Siirt Üniversitesi SBE Dergisi Sayı 4, s. 82-89

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.