Ortadoğu: Savaş sarmalı

0
90

Filistinli direniş örgütlerinin 7 Ekim’de İsrail’e yönelik giriştiği çok sayıda saldırı; Ortadoğu’yu bir kat daha ısıttığı gibi, hem emperyalist güçlerin kendi aralarında hem de bu güçlerle bölgede iktidar olmaya aday çeşitli burjuva dinamiklerin karşı karşıya gelmelerine neden oldu. Bunun arka planında elbette, kapitalizmin çöküş evresine girmesi ve emperyalist güçler arasında kızışan paylaşım kavgası var.

Filistinli örgütlerin İsrail’e karşı başlattığı saldırı, içlerinde Hamas ve diğer islamcı grupların sivilleri hedef alan-öldürme, cesetleri teşhir, rehin alma vb.-tarzları dışında tamamen meşrudur. İsrail’in, öncesi ve sonrasında, durmaksızın Filistin ulusunu, sivilleri, çocukları hedef alan saldırıları karşısında susanların, Filistinli İslamcı grupların sivilleri hedef almasını gerekçe göstererek Filistin halkının mücadelesini karalamaları veya eleştirmeleri kabul edilemez. Öte yandan, bir direniş hareketinin, her zaman ‘temiz olmak’ zorunda olduğu gerçeği, 7 Ekim’de bir kez daha görüldü. Düşmanına benzeyen bir direnişin başarı kazanma şansı yoktur. Tersine egemen, işgalci, ilhakçı gücün on misli, yüz misli saldırı ve zulmü için ortalığı toza dumana boğmasına zemin sağlar. Ayrıca dünyanın her yerindeki ezilenlerin, emekçilerin desteğinin yavaş yavaş yitirilmesine de yol açar. Dün olan buydu, bugün de budur.

Bu eylemlere dönük İsrail’in yarattığı tablo, insani bir değer tanımayanların rezil kibrinin göstergesidir. İsrail’in sabıkalı başbakanı Netenyahu ve gerici-faşist koalisyon ortakları, SS tugaylarına dönüştürdükleri ordularıyla, Naziler gibi,her türlü insan onurunu çiğneyerek 30 binden fazla çocuk, kadın, erkek, genç yaşlı Filistinliyi katlettiler ve katletmeye devam ediyorlar. 2 milyondan fazla insanı sürgün ederek, Filistin toprağı Gazze’yi boşaltıp ilhak etmeye kalkışıyorlar. Buna,kelimenin tam anlamıyla soykırım denir ve bu soykırım esasında 1967’den beri sürüyor.

Şimdi İsrail’e karşı “kükreyen” fakat iş pratiğe gelince yan çizenler, “haklı siyasi kaygılarımız var” diyenler, yıllarca Filistin halkıyla omuz omuza İsrail’e karşı savaşan devrimcilere, komünistlere saldırmış, Filistin’e giden yada oradan dönen devrimcileri sınırda katletmiş, katliamlarını büyütmek, İsrail’e karşı Filistin halkını destekleyen devrimcilerei yoketmek için İsrail’den çantalar dolusu para, sandıklar dolusu silah almış, ABD emperyalizmine karşı olmayı vatan hainliği saymışlardır. Şimdi çıkıp İsrail’e, ABD’ye lafetmeleri, bölge halklarının ABD ve İsrail’e karşı duyduğu nefreti, tepkiyi manipüle edip, kendi çıkarlarının aracı yapmak içindir.

Ortadoğu Sarmalından Çıkmak

Ortadoğu’da politik durum her zaman karışık oldu. Bölgede uluslaşmasını tamamlamamış devletler, çözülmemiş ulusal sorun alanlarının yoğunluğu, petrole-doğalgaza dayalı aşiret yönetimleri, mezhep farklılıklarının kaşınarak, karşıtlığa-çatışmaya dönüştürülmesi, emperyalistlerin mikserden on kat daha hızlı karıştırıcı ellerinin sürekli bölgede oluşu, bu karışıklığın sebebidir. Özellikle emperyalistlerin yıllarca sosyalist sisteme karşı Yeşil Kuşak projeleriyle beslediği dincilik de bölgedeki sınıf savaşımının üstünü örtüp, emekçilerin, sınıf çıkarı yerine din-mezhep yandaşlığıyla burjuva kesimlerin kitle gücü haline gelmesini sağlamıştır. Ortadoğu’da politik ortam, bu yüzden, hep toz dumandır. Dünün kanlı bıçaklılarını bugün kolkola görürsünüz. En ilerici güçle ittifak kurmak isteyen kesim, diğer yandan emperyalistlerle kolkoladır. Yani Ortadoğuda politik alan kurtlar sofrasıdır. Bu yüzden burada esas mesele, kurtlar sofrasında oturup, yem olmayacak maharette politik manevralar yapmak değil, bu sofrayı ortadan kaldırmaktır. Ortadoğu sarmalından başka türlü çıkış yoktur.

Tüm bu karmaşaya rağmen Ortadoğu’da güçlü sınıfsal, ilerici, devrimci-demokrat dinamikler mevcuttur. Sorun bu dinamiklerin harekete geçmesi ve birbiriyle ilişkilenmesidir. Bölgede ulusal kurtuluş mücadeleleri veren sınıf ve halk hareketleri ile bir mücadele hattı, mevcutta zayıf görünse de geniş bir alanda etkilidir. Türkiye ve İran’da kitleler düşenden duydukları memnuniyetsizlik, özellikle ülkede işçi ve emekçiler başta olmak üzere toplumum tüm kesimlerinin irili ufaklı eylemleriyle; İran’da ise büyük ayaklanmalarla düzeni sarıyor! Ancak işçi sınıfının sınıf olarak sürece müdahelesi son derece yetersiz olduğundan, bölgede emperyalistlerin müdahalelerine karşı bölgenin zayıf iktidar ya da iktidar adayı Hizbullah-Husiler gibi burjuva güçleri kitlelerin tepkilerine ön oluyor. Buna bölgedeki dinci burjuva iktidarı da ekleyince, bölgede emperyalist Siyonist saldırılar ve onlara karı direnen dinciler görüntüsüyle meselenin sınıfsal yani hem gizleniyor hem de bastırılıyor. Ortadoğu bu görüntüden gerçek bir sınıf hareketiyle kurtulamadıkça bu kaos, bölgeyi kan tarlasına çevirmeye devam edecek!

Bölgedeki burjuva güçler içinde Husilerin durumu diğerlerinden biraz farklı olmasıyla dikkat çekiyor. Hizbullah, Hamas, Haşdi Şabi vb. güçler gibi Husiler de burjuva bir güç olarak sahnede yer alsa da, diğerleriden farklı olarak daha cesur davranıyor. Öte yandan Husiler, burjuva güç de olsalar oldukça yoksul bir halkın desteğiyle, İsrail’e karşı diğer tüm burjuva güçlere göre çok daha etkin ve doğrudan tutum almalarıyla ayrışıyorlar. Diğerlerine göre samimi görüşleriyle de. Nihayetinde samimiyeti gösteren pratikleri oluyor. Bu da tarihin hep gösterdiği gibi, mücadelenin yükünü her zaman, varlığı en az olanların, yoksulların çektiğinin ifadesidir.

Bölgedeki tüm ilerici, devrimci, demokratik güçlerin bölgede yaşanan emperyalist-siyonist saldırganlığa karşı daha aktif tutum almasının, bölgedeki emperyalizmin işbirlikçisi burjuva yönetimlere karşı sınıf mücadelesini her parçada yükseltirken, bölge ölçeğinde biraraya gelmeye çalışmasının, ulusal mücadele verilen yerlerde, işçi sınıfının burjuva-küçük burjuva önderlikleri aşarak ulusal mücadelenin önderliğini üstlenmesinin kurtuluş için önşart olduğu açıktır. Bu topraklar bizim, Ortadoğu bizim. Topraklarımızı emperyalistlerin oyun alanı olmaktan çıkarmak, bölgede yaşam için zorunludur.

Tüm bunlar için özellikle Filistin ulusu-halkıyla dayanışmayı yükseltecek somut adımlara öncelik vermek, bölge gericilerinin bu sorunu daha fazla istismar etmelerine izin vermemek için, kitlelere gerçekleri taşımak, Gazze’deki artık her türlü fantaziyi aşıp zulmü oyuna çeviren İsrail saldırıları altında, yemek dağıtanlan yerde, yemek yetmediği için boş tabağıyla dünyanın gözüne şaşkın bir umutsuzluk ve acıyla bakan Filistinli çocuk şahsında tüm insanlığa borcumuzdur. Bu, dünyanın çürümesine karşı da salt ilk refleks olacaktır. Artık söz hükmünü boş tabağıyla bize bakan o çocuğun gözlerinde yitirmiştir.

Mahmut Soner / Şubat 2024

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.