Okul ile devrimci mücadeleyi birleştirmek-3

0
866

Odak Dergisi: Kendini tanıtır mısın? 

Adım Seda. Anaokulu öğretmenliğinde okuyorum. Bir yandan da Odak Dergisi’nde çalışıyorum.

ODAK: Okul ile devrimci mücadeleyi nasıl birleştiriyorsun? Bu, öğrenimini ve mücadeleni nasıl etkiliyor?

Ben mücadeleyle ilk tanıştığımda da öğrenciydim. Başka bir sosyalist grupla çalışıyordum o dönem. Dolayısıyla bana artık okul, mücadelenin doğal bir parçası gibi geliyor. Okula gidiyorum diye, mücadeleye dair işleri geri planda bırakmamaya önem veriyorum. Bunu çoğu zaman da başarıyorum. Başaramadığım zamanlar da oluyor elbette ama bu okulu öncelik haline getirdiğim için değil, o sıradaki motivasyonla ilgili oluyor. 

Odak öncesi yer aldığım sosyalist grubun kuşkusuz çok iyi yanları vardı fakat orada okul ile mücadeleyi birleştirmek konusunu özel bir sorun olarak ele aldığımızı hatırlamıyorum. Bu konuya Odak, yazılarında önem verdi. Sanıyorum bu söyleşi dizisi aynı amaca hizmet ediyor. Hatta tanıdığım birçok arkadaş, okul konusunda özel olarak motive edildi. Liseyi bitirmekte zorlanan arkadaşlarımız liseyi bitirip üniversite okudu. Bunun hapishanelere yansıması da oldu. Sinan Tepe ve Cihat Özdemir gibi arkadaşlarımız, hapishaneden birkaç üniversite okudular. Bunların hepsi eğitim ve mücadelenin bir bütün olarak önemsenmesinden ileri geliyor. Bununla birlikte Odak’ta konunun doğru anlaşıldığını sanmıyorum. Pratikte sürdürülen mücadele okula feda edilebiliyor. Halbuki Odak, ikisi mümkün olduğunca birlikte yürütülsün diyor. Feda edilmemesi gereken, mücadeledir. Ben bunu dikkate almaya çalışıyorum. Okulumu ve işimi bırakarak mücadeleye ağırlık verdiğim haliyle çok oldu ve bu da normaldir.

ODAK: Çevrendeki insanlarla kendini bu konuda nasıl karşılaştırabilirsin? 

Genelde çevremdeki öğrencilerde ve onların ailelerinde şöyle bir algı var: Okula gidiyorum, ‘başka işlerle’ uğraşacak zamanım yok. Bunun böyle olmadığını bir bu süreci yaşayan bir öğrenci olarak rahatlıkla söyleyebilirim. Derslerin bir sorumluluğu elbette var ama bu bütün günümüzü kapsamıyor. Diğer bir deyişle ders çalışmak bütün günümüzü almıyor. Dolayısıyla okul aslında mücadele etmek istemeyenler için bir bahane oluyor. Öyle bir bahane ki başkaları tarafında da itiraz edilemeyecek derecede ‘’güçlü’’ bir bahane. 

Bir de ‘önce okulunu bitir, sonra istediğini yaparsın’ anlayışına sahip insanlar var. Yalnız bu anlayışın bir sonu yok. Okulu bitir sonra mücadele edersin anlayışı, işini yap sonra mücadele edersin anlayışına oradan aileni kur sonra bu işlere bakarsın anlayışına kadar uzuyor. Böylece mücadele boş zamanlarında yahut hafta sonlarında hoş bir ‘meşgale’ olarak kalabiliyor. Çünkü içinde yaşadığımız rekabetçi dünyada ‘en iyisi’ olmak için sürekli çalışmak zorundasın.

ODAK: Okul seçimlerini hangi amaçlarla ve nasıl yaptın? 

Öğretmen olmak zaten istediğim bir meslek idi. Fakat Türkiye’deki eğitim sistemi hiç benimsediğim bir bölümü okumama neden oldu. Yurtdışında yaşadıktan kısa bir süre sonra anaokulunda çalışmaya başladım ve çocuklarla çalışmanın bana bir iş gibi gelmediğini farkettim. Ardında da anaokulu öğretmenliği okumaya karar verdim. 

Bu bölümü seçmemde kesinlikle mücadelenin etkisi olduğunu söyleyebilirim. Toplumsal değişimde çocuklar çok önemli faktör. Mücadelenin içinde çocukları çoğu zaman es geçebiliyoruz. Çocukları geleceğin mücadele edecek insanları olarak düşündüğümüzde, bu bölümün bana ve mücadeleye katacağı artıları olabileceğini düşündüm. 

ODAK: Tahsilde öğrendiklerini mücadelede mücadelede öğrendiklerini okul hayatında nasıl kullanıyorsun? 

Okulda öğrendiklerim, toplumun belli bir kesimi anlamam açısından bana önemli olanaklar sağlıyor. Mücadele eden biri olarak, çocukların eşit koşullarda yetişmediği ve bunun en önemli sebebinin ekonomik sebepler olduğu gerçekliğini daha net görebiliyorum. Sonuçta vardığım yer yine ezen ve ezilen ilişkisine çıkıyor. Ayrıca çocukları ve onların bakış açıları, benim için daha görünür hale geldi. Bu da verdiğim mücadeleyi pozitif anlamda etkiliyor. 

Okuldaki ve mücadeledeki bilgilerimi nasıl kullandığımı aslında pratik bir örnekle açıklayabilirim. Anlaşılmasının daha kolay olacağını sanıyorum. Mücadele temelinde çocuklarla Sarıyer bölgesinde çalışmıştım. Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyan öğrenci arkadaşlarla birlikte, ekonomik koşulları uygun olmayan ilkokul öğrencilerine özel ders verdik. Verdiğimiz dersler, öğrencilerin gelişiminde karşılık buldu ve okul müdürleri çocukların gelişimiyle ilgili bizimle görüştüler. Bu yolla okulda öğrendiklerimizi mücadele temelinde test etme imkanı yakaladık. Benim açımdan önemli bir deneyimdi.

Ayrıca kapitalist sistem, devrimcileri küçümsemek için onları ‘başı boş ve kafaları yıkanmış’ insanlar olarak gösteriyor. Biz bu örnekle devrimcilerin hem okuyan hem de mücadele eden insanlar olarak göstermeye çalıştık. 

ODAK: Gençlere öğrenim ile mücadeleyi birleştirme konusunda ne tavsiye edersin? 

Öğrenci okurken zaten bir mücadele içinde. Barınma, yemek, rekabet, okul stresi gibi bir sürü etken öğrencileri mücadeleye etmeye zorluyor. Bu açıdan baktığımda, öğrencinin doğal olarak mücadele etmesi gerektiğine inanıyorum. Diğer yandan mücadele ve okula eşit oranda önem vermek gerekiyor. Birini diğeri için bir kenara atmamalıyız. Yukarıda da belirtiğim gibi genellikle bir kenara atılan mücadele oluyor. Bu çok yanlış bir tutum. Bunu değiştirmek zorundayız ve mücadeleyi öğrenim hayatının bir ‘’hobisi’’ olarak görmemeliyiz. 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.