Ukrayna Üzerine Söyleşi

0
1302

Röportaj: Mustafa YILMAZ

Aşağıda yaklaşık yirmi yıldır Fransa’da yaşayan Ukrayna vatandaşı Valentina Dimitri ile son dönemde gelişen Ukrayna olayları üzerine yaptığımız söyleşimizi yayınlıyoruz.

128897_ukrayna_1

Ukrayna’da geçtiğimiz yılın Kasım ayında başlayan olaylara ilişkin düşünceleriniz neler?

Kasım ayında başlayan olayları anlamak için biraz geçmişe gitmek, dünya konjonktürünü göz önünde bulundurmak gerekir. O zaman meselenin sadece Ukrayna olmadığı anlaşılacaktır.
Kapitalist sistem emperyalist aşamaya geçtiğinden beri emperyalist güçler, Balkanlar ve Avrasya üzerinde egemenlik kurmaya çalışmışlardır. Bu alanı kontrol etmenin Rusya, Kafkaslar ve Orta Asya’yı da kontrol altına alma anlamına geleceğini biliyorlardı. Bu hesapların içinde Rusya’nın Karadeniz ve Akdeniz’e girmesini engelleme çabaları da vardı. Ne var ki, 1917’de Ekim Devrimi ile Sovyetler Birliği’nin kurulması emperyalistlerin emellerini engellediği gibi, bir anlamda da bölge halklarını uzun yıllar emperyalistlerin acımasız sömürü, sefalet, kan ve gözyaşına sebep olacak politikalarının da dışına iterek, korumuş oldu.
Emperyalistler bu emellerinden vazgeçmedi. Bu güçlerin sömürü ve pazar savaşı olan Birinci Dünya Savaşı’nın kaybedeni Almanya oldu. Bu yenilgi ile Almanya, pazar ve hammadde alanlarını yitirdiği gibi, Versaille Antlaşması’yla da ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalmıştı. Fakat Almanya hızla sanayisini toparlayıp, üretimini artırıp, çılgınca silahlanarak, yeni pazar, hammadde ve enerji alanlarına olan ihtiyacını karşılamak için savaşa koyuldu. Bunun içinde dünya enerji kaynaklarının 3/4’ünü yine dünya nüfusunun 2/3’ünü barındıran bu bölgeyi kontrol altına almak için, Avrasya’yı ele geçirme hareketine girişti. Bu yüzden Ukrayna’da milyonlarca Sovyet vatandaşı hayatını kaybetti. İşbirliği yapan Ukraynalılar, ve Tatarlar savaş sonrası ….. Sovyetlerin savaşı kazanmasıyla bölgenin kontrolünü de kazanmış oldu.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Ukrayna 1991’de bağımsız bir devlet oldu. İlk iki başkanı eski komünist parti üst düzey yöneticilerindendi. Rusya yanlısı bu kişiler herhangi bir partiye bağlı olmadan başkan olmuşlardı. Rusya ve Ukrayna arasındaki tarihsel, ekonomik, politik askeri ve kültürel derinlik emperyalistleri hızla harekete geçirdi.

2004 başkanlık seçimlerine böyle gelindi ve bu seçimlerde Yanukoviç’in karşısına Amerikalı bir kadın ile evli olan Yuşçenko’yu çıkardılar. Seçimleri Yanukoviç kazanınca, Yuşçenko seçimleri hile ile kaybettiğini ileri sürerek itiraz etti. Bu itirazın ardından Yuşçenko ve Timoşenko yanlıları onların çağrısıyla sokaklara döküldüler. Günlerce turuncu bayrak ve giysilerle sokaklarda gösteriler düzenlendiler. Sonuçta, yüksek mahkemenin kararıyla seçimler yenilendi. Yuşçenko Başkan, Timoşenko ise Başbakan oldu. AB ile ABD’nin tam destek verdiği bu süreci ‘’ turuncu devrim ‘’ diye adlandırdılar.

Bu süreci biraz açar mısınız? ‘’Gül devrimi’’, ‘’turuncu devrim’’ diye adlandırılan bu devrimlerle değişen nedir? Ne için, kimler için ve kimler tarafından gerçekleştirilmiştir?

Herhalde Ukrayna, Gürcistan ve diğerlerinin ‘’batıya iltihakı’’ devrim olarak niteleniyor. Bu bölgelerin Rusya denetiminden kurtularak tamamıyla Batı denetimine sokulmak istenmesi ve bunun için yapılan aksiyonun adına verilen ve kitleleri aldatmak için kullanılan kavram olarak açıklayabilirim. Dikkat edilirse Arap ülkelerinde onların ‘’devrim’’ sözcüğüne alerjileri olmasından dolayı oradaki benzer tarzdaki gösterilere ‘’Arap Baharı’’ dendi.) Böylece devriminde içi boşaltılıyordu. Bu yolla toplumsal çelişkiler batı yanlılarının saflarına kanalize edilirken, ezilenlerin olası sınıf mücadeleleri de nötralize edilmiş ve farklı yönlendirilmiş oluyordu.

Emperyalizm bu tip olaylarda oldukça bilimsel yöntemler uygulamaktadır. Hedef ülkedeki etnik, dini, ekonomik, politik ve sınıfsal her türden var olan çelişkileri kullanarak ve bunları yönlendirerek, toplumun Batı yanlısı, küçük burjuva, öğrenci, işsiz kesimlerini harekete geçirerek meydanlara sürebilmektedir. İşçi sınıfı ve diğer ezilen kesimler örgütsüz olduğu için sürece seyirci olarak bir kenarda durmaktadır. Halbu ki, üç yıl önce 100 dolar maaşla güç bela yaşayan ailelere bugün 300 dolar gerekmektedir. Dolayısıyla sürecin ağırlığı onları daha çok ezmektedir. Sadece işçiler değil memurlar, küçük esnaf, tarımla uğraşanlar da bundan fazlasıyla nasibini almaktadır. Öyle ki, yiyecek, giyecek maddeleri batıdan daha pahalıya satılmaktadır.
Dikkat edilirse meydandaki protestocular daha iyi bir yaşam, özgürlük, iş-aş sorunlarından ziyade Batı yanlılığını öne çıkarıyorlardı. Belki de Batılı olmakla bu sorunlarında çözüme kavuşacağını düşünüyorlardı; ama Batı’daki işsizlik sefalet ortada. Üstelik onlarca Lenin heykelini yıkarak, (Oysa o Lenin sayesinde Ukrayna Cumhuriyeti kurulmuş, O’nun bahşettiği Doğu ve Güney’deki topraklarla ( 1922 ) ve de Lenin’in örneğini izleyen Stalin ( 1939 – 1940 ) batıda son olarak da Kruşçev, Kırım’ı ( 1954 )’te vererek bugünkü Ukrayna’nın topraklarına kavuşmasının öncülüğünü yapmıştı.) ne kadarda batıcı olduklarını kanıtladılar da. Bu da protestocuların ideolojik ve politik olarak nerede durduklarını göstermektedir.

Ayrıca doğu ve güney Ukrayna’nın bu gösterilere katılmaması, tersine, Lenin meydanında insanların enteresan olan Rusya yanlılarının ‘’Lenin’in heykelini korumak için buradayız’’ diyerek göstericilerin karşısında yer almışlardı. Olayın sınıfsal olgudan çok Batı ve Doğu yanlısı diye saf tuttuklarına örnektir.
Bu ‘’ turuncu devrim’’ in mimarlarından biri, 2003’te Ukrayna’ya atanan Büyükelçi Herbst’tir. Herbst, daha önce Yugoslavya ve Gürcistan’da görevlerde bulunmuş ve Gürcistan’daki ‘’gül devrimi’’ tecrübesiyle bu kez de ‘’ turuncu devrimi’’e mimarlık etmiştir.
Kısacası; ‘’turuncu’’ demek; Batı’nın büyük umutlarıyla iş başına gelen Yuşçenko-Timoşonko yönetimi yeni oligarklar yaratıp zengini daha zengin, yoksulu daha yoksullaştırırken; yolsuzluk, rüşvet, mafyalaşma batağına soktular ülkeyi. Aynı süreçte IMF ile ilişkilere girilerek onun denetimine girmeye başladılar. ABD ve AB ile ilişkiler sıkılaştı.

Seçim dönemlerindeki değişiklikleri açıklıyordunuz?

2010’daki seçimi Yanukoviç kazanarak yeniden başkan seçildi. Yanukoviç Rusya yanlısı politikalarını devam ettirdi. Timoşenko’yu yolsuzluklardan dolayı hapsetti. AB ile ortaklık ve ticaret antlaşması imzalanması planlanmıştı. Ukrayna’yı sömürgeleştirecek olan bu antlaşma, Rusya’nın da baskısı ile imzalanmayınca Timoşenko ve Batı taraftarları tekrardan sokaklara döküldüler. Kasım 2013’e böyle varıldı.
Göstericiler çeşitli devlet kurumlarını ele geçirip işgal ettiler. ABD ve AB başından beri göstericilere destek verip onları koruyordu. Yanukoviç’in aldığı önlemlerden dolayı sert tepkiler gösteriyorlar, üst düzey yetkililerini Ukrayna’ya yolluyorlardı. Almanya’da muhalefet ile görüşmeler yapılamaya başlandı. Ukrayna’nın iç işlerine doğrudan müdahale ederek bir oldubitti yaratılmaya çalışıyorlardı. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ise buna karşı çıkıyordu. Yanukoviç’in komisyon kurup muhalefetle görüşüp ateşkesin sağlanması ve durumun düzeltilmesi yolunda anlaşılmasına rağmen sağ birlik içerisinde yer alan ‘’sağ sektör’’ün lideri Dimitri Yaroş anlaşma imzalamadıklarını ve ateşkesi tanımadıklarını açıklayarak süreci sabote etti. Sokaklardaki gösteriler ve şiddet durmadı. Parlamento, Yanukoviç’i azletti. O da Rusya’ya sığındı. Timoşenko ise serbest bırakıldı.

ABD ve AB turuncu devrimdeki desteğine ek olarak faşist/paramiliter yapıları silahlandırarak destek veriyordu. Bu güçler Ruslara saldırarak katliam girişimlerinde bulunuyorlardı.
Ruslar, doğu ve güney Ukrayna ile ilişkileri sıklaştırırken, Kırım’dan sonra doğu Ukrayna’da yapılan referandumla halkın Rusya yanında yer alacağını belirtiyorlardı. Bu durum paramiliter güçleri daha da saldırganlaştırıyordu. İşte bu koşullarda taze bir kan yeni bir umut beklentisi ile seçimlere gidildi.

Mayıs ayında yapılan seçimler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Seçimler yapıldı ve yüzde 60 civarında katılım sağlandı. İlk turda oyların yaklaşık yüzde 55’ini alan, ülkenin sayılı zenginlerinden biri olan Petro Poroşenko seçimleri kazanarak başkan oldu. Timeşenko yüzde 13, Rusya yanlısı Tyipko yüzde 8 oy alırken dağılmakta olan Yanukoviç’in partisinin kitlesini kendinde toplamaya çalışacak becerebilecek mi soru işareti. Faşistlerin toplam oyu ise yüzde 2 civarında. Meydan’daki gösterilerin liderlerinden eski boksör Vitali Kliçko, Kiev Belediye Başkanı seçildi.

Poroşenko ‘’toplumun yüzde 85’inin batıya evet’’ dediğini söylese de seçime katılımın daha çok orta ve batıdan olduğunu, ayrıca katılımında yüzde 60’da gerçekleştiğini düşünürsek bunun doğru olmadığını görürüz.
Poroşenko tam bir tahterevalli üzerinde, eğer Rusya’ya yanaşırsa; Timoşenko ve yandaşlarının yanı sıra ittifak yaptığı Kliçko ile sıkıştırılacak. Üstelik acil olarak Rusya’ya ödenmesi gereken borçlar var. Yine söz verdiği Kırım’ı Ukrayna’ya bağlama ve ülkeyi istikrara kavuşturma sözleri var.
Ukrayna’da tam bir oligarşik iktidar söz konusu. Sovyetlerin dağılmasından sonra devletin zenginlik ve olanaklarını paylaşarak adeta gökten zembille inen oligarklar siyasetin içindeler ve bunlar, hem Rusya hem AB hem de ABD sermayesi ile iç içe çalışıyorlar.
Ukrayna’nın ekonomik verilerine göz attığımızda 2011’deki yabancı sermaye girişi 50 milyar dolar civarında. Başta Kuzey Kıbrıs olmak üzere, Almanya, Hollanda, Rusya gibi ülkeler sıralanıyor.

Uzun zamandır Avrupa’da yaşayan bir Ukraynalı olarak Batının olaylara yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında ne ABD ne AB ne de Rusya için; ne Ukrayna ne de başka halklar bir öneme sahiptir. Şu kadar kişi ölmüş, şu kadarı yaralanmış, aç sefil kalmış umurunda değildir. Onlar için mühim olan kendi sermayedarlarının ekonomik, jeo-stratejik çıkarlarının üretim, pazar, rekabet, hammadde ve nüfuz alanlarının bekasıdır. Sermayenin kar hırsı, emekçilerin ücretlerini ancak onların kendilerini yeniden üretebilecek seviyede tutulmasını; işçi hak ve özgürlüklerini bugünkü durumdan çok daha geri bir durum içine hapsetmektedir.
Kaldı ki Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra sürekli bu özgürlükler kırpılmaktadır. İşçi örgütleri, sendikalar göstermelik ve emekçilerin çıkarlarını korumayan birer kurum haline getirilmektedir.
AB, ABD ile çelişkileri olsa da, Rusya ve Çin’e karşı ortak tutum takınabilmektedir. Bugün Afrika’da Asya’da Latin Amerika’da hatta kendi ülkelerinde bile Çin ‘belası’yla uğraşmaktadırlar. Rusya ve Çin yanına Hindistan ve Brezilya gibi nüfusu oldukça fazla ve üretimlerini pazarlarını sürekli geliştiren ülkelerde eklenince klasik emperyalist anlayışın çaresizlikleri ortaya çıkıyor. Ürettikleri silahlar, demir-çelik, demir yolu, otomobil, uçak-çimento, parfümü, modası, kültürü, demokrasisi artık eskisi gibi revaçta olmaktan çıkmakta. Yeni ve denetleyemedikleri rakiplerinin alan daraltması ile karşı karşıyalar. Bu yüzden daha da saldırganlaşabileceklerdir. Bu durum yenidünyada sadece ABD’nin önderlik ettiği AB’nin de yedeklendiği tek egemen imparatorluğun dünya halkları ve emekçileri üzerinde kurduğu, hak gaspedici, saldırgan düpedüz geçmiş sömürge işgallerindeki gibi açık işgal politikaları artık uygulanamaz olmuştur.

Bu anlamda, Suriye’de Rusya’nın tavrı önemlidir. Yine Ukrayna’da da öyle. İşte bu alternatif kutupluluk tabi ki sosyalist ilerici bir hareket olmamakla beraber, ilerici güçlerce iyi değerlendirilmeli, sınıf örgütlülüğü için soluk borusu olarak kullanabilmelidir.
Irak, Libya, Mısır, Malezya, Suriye’de ve daha birçok yerde sorunları çıkaranlar kimlerdi? Bunların çözümü için ‘’demokrasi’’, ‘’insan hakları’’ için müdahale edenler kimlerdi? Ve bugün bu toplulukların içinde bulundukları durum tüm gerçekliği ile gözler önünde…
Batı, kendi halkına dünya sömürüsünden azalarak da olsa pay vermeye devam ediyor. Çünkü o halka ihtiyacı var. Sadece sömürmek için fiili ve yedek güç olarak değil, savaş gücü ölmeye hazır güç olarak da diğerlerine tehdit oluşturmak içinde ihtiyacı var. Ne var ki dış sömürü azaldıkça iç sömürüde çeşitli giderek artırmaktadırlar.

Rusya devlet başkanı V.Putin ‘Ukrayna sorunu tank ve uçakla değil, diyalogla çözüleceğini’ belirterek Ukrayna’da ki olayların çıkma nedeni olarak ‘Batı’nın istihbarat oyunu’ olduğunu açıklamıştı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Yukarıda anlattığım sebeplerden dolayı Putin’in haklı olduğu gözüküyor. Kaldı ki Putin’in Kırım’ı Rusya’ya bağlaması, Doğu Ukrayna ( Korkov, Donetsk, Nikolayev, Odessa ) da denetimi sağlamış olması; Duma’da silahl müdahale için izin almasının yanı sıra, Suriye konusundaki kararlı duruşu Rusya’yı Batı karşısında bir adım öne geçirmiştir.
ABD ve AB ise bu durumu hazmedemiyor. Ve bunu ülkelere yeni silahlar satmak ( yeni silahlanma yarışını da başlatmak ) için bir araç olarak kullanma fırsatı anlamında değerlendirmektedir. İşte NATO Kuvvetler Komutanı Korgeneral Hodges yeni bir soğuk savaş olasılığına işaret ederken ‘’ Şimdi Rusya’nın gerçek yüzünü gördüler… Ukrayna’daki olaylar dünyayı, özellikle de NATO ülkelerine Rusya karşısında kabiliyetleri ve imkanlarının neler olduğunu hatırlattı. Yani, Rusya’nın her zaman Rusya olduğunu nihayet gördüler… Bütün bunlar nedeniyle pek çok NATO müttefiki artık Rusya’nın bir tehdit olmadığını düşünmeye başladı. Böylece askeri harcamaları kısma, askeri personelde indirime gitme yolunu seçtiler. Bana göre kendinizi savunma yeteneğinizi çok fazla düşünmeniz yanlıştır’’ diyerek Ukrayna’da olup bitenler kendilerine nasıl pay çıkardığını esasen pek de memnuniyetsiz gibi davrandığını düşünüyorum. Yani askeri harcamalara daha çok bütçe ayırın benden daha fazla silah ve askeri araç alın (ki bende daha yeni daha etkili silahlar için araştırma yapayım) Yoksa Rusya sizi de işgal eder demek istiyor. İyi de dünyanın her tarafında savaş çıkaran milyonlarca insanı yok eden daha fazlasını sakat bırakan, kan, gözyaşı, acı sefalet yaratan kim? Rusya mı yoksa Batı’nın kirli ‘uygarlığı’ mı?

Kazananlar kimler kaybedenler kimler?

Gerek seçim sonuçları gerekse de ekonomik verilere ilişkin istatistikî bilgiler kesin bir kazananın olmadığını gösteriyor. Batılı emperyalistlerin kendi arasında ki çelişkiler yanı sıra Ukrayna’nın 26 özerk bölgeden oluşması etnisite fazlalığı ve bölünmüşlüğünün kanıtı zembille inme köksüz ve belkemiksiz bir oligarşiye sahip olması. Ukrayna’nın emperyalistlerin desteğine rağmen askeri gücünün zayıf ve Rusya’ya bağlı olması,Rusya’nın Sovyetlerden yetişme profesyonel politikacı ve ciddi askeri gücü Putin gibi bir lider öncülüğünde bir adım öne taşıyor Rusya’yı. Seçimleri batı yanlılarının kazanması çok da önemli değil. Bugüne kadar Rus düşmanlığı ile götürülen sınıf çelişkileri bir dönem sonra kaçınılmaz olarak açığa çıkacaktır. İşte bu istikrarsız ortamda Batı, bulanık suda balık avlamak isteyecek midir dersiniz? Bence şimdilik astarı yüzünden pahalıya gelecektir Batı için. Bir başka bahara fırsat kollayacaktır. Ne var ki ne Rusya ne de Çin aynı yerde kalacaklardır. Dünya dengeleri bugünkünden farklı durumda olduğunda ne olacaktır şimdiden kestirmek zor.

Her emperyalist ülke diğerini Ukrayna’nın içişlerine müdahale etmekle suçluyor. Tek müdahale hakkını kendinde görüyor.
ABD ve Batı yanlısı Ukrayna yönetimi Kırım’ı Doğu ve Güney’de ki Rusların, Rusya’dan yana tavır takınmalarını Rusların bir oyunu olarak yineleyip duracak. Zaman zaman saldırılar sürdürecekler. Cepheden savaş açmak şu an için zor gözüküyor. Rusya bunu göze aldığını gösteriyor. Avrupa buna yanaşmıyor ABD ise Avrupasız böyle bir savaşı Rusya’ya karşı sürdüremez.
Sonuç ne olursa olsun kaybeden Ukrayna halklarının olacağı aşikar. Bir seçimden öbürüne umut tazeleyerek daha yoksul daha da sefil duruma düşüyorlar. Bir milliyetçilikten öbürüne savrularak; sınıfsal örgütlenme, hak özgürlük ve demokrasi mücadelesini unutuyorlar. Yine de Avrupa Birliği, ABD tek başlılığındansa, Rusya/Çin’in de alternatif olmasıyla gerek Ukrayna’nın gerekse dünya halklarının soluk almasına yarayacaktır.

 

F20100616

Teşekkür ederiz.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.